Canciğerim, dostum, gardaşım, arkadaşım, ''Kalpsiz Savaşçı'' Hasan Çobanoğlu'na...
havada bir hüzün kokuyor
bizim yalnızlığımız gibi kardeşim
nereye dönsem acı biraz da kahır
içimi bir şehrin dumanları yakıyor
sevmekten yorgun ayrılıktan ağır
havada bir hüzün kokuyor
yıldızların beyazına da bulaşmış
sanki her birisi intikam kırmızısı
bir gemi gibiyim bin liman dolaşmış
yelkeni yırtılmış sularda yarısı
havada bir hüzün kokuyor
birazı şarap birazı ölüm
kara bir rüzgar dudaklarımı yıkıyor
düşlerimi koparmış içinde kırmızı gülüm
yenilmiş askerler gibiyim başım eğilmiş
havada bir hüzün kokuyor
aklımı başımdan alıyor
umarsızım neylesem olmuyor
yusuf gibi kör kuyularda yalnız
mecnun gibi sevmekten halsizim kardeşim
havada bir hüzün kokuyor
doğduğum dağlardan uzakta
bir şehirde beni boğuyor
alınyazım hergün yeni bir tuzakta
aldırışsız içkilerime sızıyor
havada bir hüzün kokuyor
gözyaşları sokaklarıma çökmüş
zorlasan ağlarım o haldeyim hani
umrumda değil ne yer ne gökmüş
yıkılmış duvarım hani yıkılmış duvar
havada bir hüzün kokuyor
ölmeye alışkın deli bir adam gibi
beylik tabancasını şakğına dayayıp
hergün hergün ölüyor içinde öfkesi
kızıl tamuya yollanmış şeytan gibi aynı
havada bir hüzün kokuyor
ne sen sor ne ben söyleyim kardeşim
o kokuyu doğunun rüzgarları getiriyor
biraz et biraz kemik ve sarhoşum
ve bir şair -yani ben- aklını fikrini yitiriyor
havada bir hüzün kokuyor kardeşim
bilmem anlatabildim mi acaba