Gönderen Konu: İÇİMİZDEKİ HAİNLER  (Okunma sayısı 3873 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı TÜRKEL

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 22
İÇİMİZDEKİ HAİNLER
« : 13 Nisan 2007 »
 VATAN TOPRAĞINDA YAŞAYAN HAİNLER
 BİZLERİ ARKADAN VURARAK
 AYDIN GEÇİNEREK
 İKİ YÜZLÜ
YAŞIYORLAR

Aydın Doğan'nın sahibi olduğu Doğan Grubu tarafından yayınlanan 46 yıllık Turkish Daily News Türkiye’de The New Anatolian ile yayınlanan iki İngilizce gazeteden biridir.
Bu gazeteleri Türkiye’de yaşayan yabancıların okuduğu  kadar yurt dışındaki ülkelerde de okunuyor. Yabancı medya tarafından büyük ölçüde kaynak yayın olarak haberleri kullanılıyor.
Doğan Grubu'nun gazetesi Turkish Daily News'te yer alan yazıların çoğu Türkiye aleyhinedir.
Kullanılan fotoğraflarda baskı yönetimi imajı vermek için Türk insanının yanına bir polis veya asker dikilmiş resimler kullanılır.
Burada bir çok Türk yazar yazılarıyla yer alırlar.
Öyle ki kendi Türk gazetelerinde yazamadıkları acımasız Türkiye saldırısını burada yaparlar. "Nasıl olsa Türk milleti bu gazeteleri okumuyor, nasıl olsa Türk milleti İngilizce bilmiyor" diye veryansın saldırıyı yapıyorlar.
Bu gazeteciler hiç aç kalmazlar. Geride ülkesini milletini seven gerçek gazeteciler işsiz dolaşırken gazeteler bunlara hep köşe verir ceplerini para doldurur ve lüks yaşatırlar.Gerçek gazetecilerde her zaman "Bu işin arkasında başka bir iş var" diye düşünürler.
O Türkiye düşmanı yazıları kaleme alanlar yazıları kendi gazetelerinde yayınlasalar Türk milleti onları tefe koyar. Ancak ne yazık ki Türk milleti bu gazeteleri okumuyor ve varlığından haberi yok.
Sonunda olan bu güzelim ülkede yaşayan onlarca insanımıza oluyor.
Türkiye’nin tanıtımı için harcanan sokaktaki simitçinin bile cebinden çıkan milyonlarca dolara oluyor.
Bu yazarlar Türkiye aleyhine yazdıkları bir kaç kelime ile bu Türkiye’nin tanıtım için yaptığı  tüm gayretlerin hepsinin bir çırpıda çöpe atılmasına neden oluyorlar.
Türkiye’nin yabancıların gözünde kötü tanıtılmasına yol açıyorlar.
Hepsinin yabancılardan madalya, plaket, şilt veya Nobel beklentileri olduğu biliyoruz.
Hatta bazıların yabancılar tarafından görevlendirildiğini, oralardan maaş aldıklarını duyuyoruz.
Bu işe çanak tutarak onlara köşe veren medya patronlarını da anlamakta güçlük çekiyoruz .
Ancak Türkiye’de işlemeyen “212 sayılı Basın Yasası”nı onlar kadar Türkiye’yi yönetenlerinde okuyarak bu işe bir çeki düzen vermelerinin zamanı geldi de geçti bile…
İşte o kalemşörlerden biri Cengiz Çandar, Turkish Daily News gazetesinde Akdamar için yazı yazdı.Yazının ingilizce metnini ve internet adresini aşağıda bulacaksınız.
Ünal Başusta yaklaşık 33 yıl Amerika’da yaşayarak ve oradan Türkiye’yi izledi. Türkiye'ya yapılan düşmanlıkları rahatlıkta tespit etti.
Her zaman olduğu gibi "Bizi içimizdeki yazarlar vuruyor. Biz yazmazsak yabancılarda yazmaz. Onların gazetecileri böyle bir durumda yazmıyorlar. Onlar bizden daha çok ülkelerini düşünüyorlar" diyerek üzüntüsünü belirterek incelemesini kaleme şöyle aldı:
Ayasofya'ya da haç takalım!
Büyük üstat, humanitarian Cengiz Çandar'ın usta kalemi yine bütün dünya medyasında yankılar uyandırdı.
Bilmeyenler için yazının özeti şöyle,
Vandaki kilisenin restorasyonu tamamen politik ve turistik nedenlerle yapılmıştır. Dünyadaki Ermeni propagandasına karşı birkaç puan almaya yönelik bir yatırımdır.
Üstat Cengiz Çandar kilisenin orijinal ismi olan Ahdamar yerine Akdamar ve 1000 senelik Ermeni başşehri olduğunu iddia ettiği Ani’nin de Anı olarak adlandırılmasına çok bozuluyor ve bunu bir “cultural genocide” olarak adlandırıyor. İşte bu sihirli  kelime kendisini gene bütün dünya medyasının gizemli ve şaşalı dünyasına taşıdı. Türkiye’nin isminin dünya medyasında devamlı olarak yıldızlı bir şekilde geçmesine sebep olduğu için kendisine teşekkürlerimizle saygımızı sunuyoruz. Ayrıca bu ve bunun gibi güzel yazılarının kendisine Nobel armağanını da getirmesi biz Türkiyeli entelleri son derece mutlu edecek.
Üstadımız ayrıca Fatih Sultan Mehmet’in vasiyetinde ki toleransı göstermek için bu kilisenin tepesine haç, kulesine çan takılarak ibadete de açılması gerektiğini savunuyor. Aksi halde bu yapılanların  dünya medyasında  kültürel ve dini toleransızlık olarak yansıtılacağının sinyallerini veriyor.
Hakikaten de dünya medyasının bu haberle ilgili yorumlarına baktığımızda kendisinin bu konuda ne kadar haklı ve ileri görüşlü olduğunu bir kere daha görüyoruz. Tabii bütün bu güzel şeylerin olmasına kendisinin saygın ve  usta kaleminin sebep olduğunu bilerek.
Bu yazının dünya ve bilhassa Ermeni medyasında bu kadar ses verdiğini gören sayın Mustafa Akyol da doğru yolu görmüş ve aynı konuda yazısıyla dünya medyasında hak ettiği yeri almıştır kendisine de teşekkür eder saygılarımızı sunarız..
Sayın Çandar, Hırant Dinkin de bu konuda aynı fikirleri taşıyan yazısının Agos gazetesinde yayınlandığı gün katledilmesinin ve bunun ardından oluşan şüphelerin de bu yazısını tasdik eder nitelikde olduğunu savunuyor.
Kalemşörlerimiz ve entellerimizin çoğuna göre  Türkiye onların burada doğdukları için yaşamaya mecbur tutuldukları bir ülkedir.  Aynen bir TV programında devamlı tekrar edilen nerede yaşıyor ve yaşatılıyorsak sloganı gibidir.
Bütün batı ülkelerinin çok medeni ve bizlerin de ne kadar kultürsüz ve toleransız bir kavim olduğumuzun  her fırsatta hatırlatılması gereken Türkiyelileriz.
Türkiye bir gün bu güzel yazıların sahipleri gibi doğru yolu bulacak ve haklıya hakkını verip Ayasofyaya layık olduğu haç ve çanlarını takarak ibadete açacaktır.
Ondan sonra Avrupa medeniyetleri seviyesine girip o medeni grup içerisinde mesut, bahtiyar ve huzurlu bir şekilde yaşayabileceğiz. Eğer toptan hidayete erip medeniyet  dini Hıristiyanlığı da kabul edersek o zaman ABye bizide  alırlar. Böylece buradaki banallıkdan sıkılanlarımız vizeye bile ihtiyaç duymadan istedikleri ülkede   dostlarıyla yaşama imkanı bulur.
Türkiye turizminde söz sahibi olanların bu yazılara dikkat ederek dış ülkelerde fuarlarda tanıtım yapmak için  para ve zamanlarını boşuna harcamamalılar. Onun yerine Türkiyeliler olarak bu kalemşörlerimizi çok iyi dinlemeli ve yap dediklerini  yapmalıdır.
Biz ne zaman onların dediğini yapıp onların seviyesine ulaşırsak canımızdan fazla sevdiğimiz ülkemiz ve insanımız hakkında daima ve daima güzel haberler çıkacak ve dünyanın en iyi bir turizm markası olacağız.
Bu konuda Türkçe olarak yapılan diğer yorumların tamamı için


 http://www.eraren.org/index.php?Page=GBulten  adresine tıklayınız.

 


Yazının İngilizcesi için aşağıdaki adreslerden birine tıklamanız yeterlidir.

 

 http://www.inform.com/War+Crimes,World+History

 

http://www.turkishdailynews.com.tr/editorial.php?ed=cengiz_candar

 

www.panarmenian.net/news/eng/mail/?nid=21689 - 5k - 30 Mar 2007

http://www.armtown.com/news/en/pan/20070330/21689/

 

http://emm.jrc.it/NewsBrief/dynamic?

 

"church-museum," which the Minister of Cultural Affairs turned into a mess. Whatever the intention was, it looks like a "cultural genocide." Today is indeed the day of the opening of the Ahtamar Church, which has been just restored, to "tourism," and which is expected to attract many tourists to Eastern Anatolia.

 

However the Ministry has renamed the 1000-year-old Armenian capital "Ani" as "Anı" (which means "memory" in Turkish), and also removed the cross and the bells from the Ahtamar Church, which it renamed as "Akdamar" (which means "white vein" in Turkish.) This obsession with renaming, the cultural and religious intolerance shown towards the cross and the church bell, might well be perceived in the world as a "cultural genocide"; nobody should be surprised if that turns out to be the case.

 

The obsession with renaming:

 

 The name Akhtamar comes from a myth about the lake Van. It is about the story of a young man, who was looking forward to reunite with his lover, Tamar, who was on the island along with the church in question. The man yelled "Ah, Tamar" while he was drowning. Why in the world we change that name into "Akdamar"? 

 

  What kind of a lack of imagination is that? We have renamed many historical areas within Turkey with completely made-up names like "Güzelyurt" (Beautiful Home), "Yeşilyurt" (Green Home), "Yeşilköy" (Green Village), "Gündoğan" (Rising Day). And now, "Ani" turned into "Anı", and "Akhtamar" into "Akdamar."

 

 You restore a historical church and find absurd reasons for not putting a cross and a bell onto it? Who will believe that you are secular, or that you "respect all faiths," or that you represent "the alliance of civilizations against the clash of civilizations."

 

  What you do is simply "cultural genocide." How come you have the right for that? And why?

 

 Here is an excerpt from a news story published in the weekly Agos on March 23, and which tells about the letter sent by a group of intellectuals from the Istanbul Armenian community to Minister of Culture, Atilla Koç:

 

 “…Emphasizing that the church on the island is named “Ahtamar Sourp Haç Church” and that it gets its name from the Sourp Haç festival celebrated on the second Sunday of every September, the intellectuals say: ‘This is an important day and an important festival for Armenians.  This is also the reason for the existence of that church.  Therefore, we think it would be appropriate to have the name of the church, just like the name of the island, to be changed to fit the its religious and historical significance…  If required, the ownership of the property can be given to the community and the operation right to the relative state body.  However, if this site will also be [serving as] a church, then it needs to be blessed and open to prayers'.”

 

 Turkish Armenian Patriarch Mesrop II says: “Is it possible to have a church without a cross at the top?  Furthermore, religious services will not be conducted at its opening.  If I will not have a role there as a [man of] religion, there will not be a point in my going there.”

 

Appear righteous and benefit politically:

 

What do you think “our set” are trying to do?  If you ask me, they would like “to appear righteous and benefit politically.”  And naturally they make a mess out of it.  The initial plans were for the opening of Ahtamar to take place on Apr. 24.  A real cunning idea...  As it is known to be the “Armenian genocide remembrance day in the world,” a trump for propaganda would have been used on that day.

 

Then the date became Apr. 11.  According to the ancient Armenian calendar, Apr. 11 coincides with Apr. 24.  They probably knew this also.  They were still pursuing another cunning idea.  At the end, it was decided that the opening of Ahtamar, now “Akdamar,” would take place on Mar. 29, as a restoration opening of a museum-church, without a cross or a bell. What a disgrace.  The cross a symbol for the Christian world that represents Jesus Christ's suffering for all humanity.  Even if Muslims do not believe in the cross, and even if there are negative connotations of the cross throughout history for Muslims, would it not be necessary to “show respect toward everyone's faiths” in a secular country in 2007?  Would such an attitude not glorify a Muslim Culture Minister and his government?

 

On one hand, they constantly pronounce Fatih Sultan Mehmet's name, yet on the other, they cannot even come near what he has done 550 years ago or his tolerance.  They have learned nothing from him. 

 

Hrant Dink foretold it:


 A reminder, just in case you have forgotten, that Hrant Dink was treacherously murdered with a shot in the back on Jan. 19.  During the time of his murder, the last Agos newspaper he prepared, Agos's 564th issue has just hit the newsstands.  The headline of the newspaper was on Ahtamar and so was the editorial, which Hrant wrote and signed as “Agos.”

 

Here's what Hrant Dink wrote in his editorial:

 

“The opening of the restored Surp Haç Armenian Church of Ahtamar Island has turned into a comedy. It could only be possible to put a right job on a wrong course so successfully. The impossible-to-hide hidden motive could not be more revealing. A real comedy… A real tragedy… The government hasn't still been able to formulate a correct approach to the “Armenian question.” Its real aim is not to solve the problem, but to gain points like a wrestler in a contest. How and when it will make the right move and defeat its opponent. That's the only concern. This is not earnestness. The state calls on Armenian historians to discuss history, but does not shy from trying its own intellectuals who have an unorthodox rhetoric on the Armenian genocide. It restores an Armenian church in the Southeast, but only thinks, “How can I use this for political gains in the world, how can I sell it?”

 

 They shot Hrant on the day this article was published.  It lost its charm in entity.  There has been no charm ever since that day. Bad smells come from the Hrant Dink murder investigation.

 

  And today, they replace the cross with the icing on the cake, when they open the Ahtamar Sourp Haç Church as “Akdamar.” Then the “alleged genocide” and “alliance of civilizations” rhetoric will http://www.inform.com/War+Crimes,World+History

 

http://www.turkishdailynews.com.tr/editorial.php?ed=cengiz_candar

 

www.panarmenian.net/news/eng/mail/?nid=21689 - 5k - 30 Mar 2007

http://www.armtown.com/news/en/pan/20070330/21689/


tardu kağan

  • Ziyaretçi
Ynt: İÇİMİZDEKİ HAİNLER
« Yanıtla #1 : 13 Nisan 2007 »
Bunlar Türkiyedeki hainler biliyoruz... birde bizim içimizdeki hainler var..

Çevrimdışı ATASAGUN

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 168
  • Öğreniyor...
Ynt: İÇİMİZDEKİ HAİNLER
« Yanıtla #2 : 13 Nisan 2007 »
Bunlar Türkiyedeki hainler biliyoruz... birde bizim içimizdeki hainler var..

?