Yazarlar
19 Kasım 2007
Fatih ÇEKİRGE
Iran’dan Erbil’e Kürt konsolos
GEÇEN hafta gözlerden kaçtı:- İran Erbil’e bir konsolosluk açtı.
Ve şimdi çok daha önemlisi:
- İran, Erbil’e konsolos olarak Ağayi Kırmançi isimli Kürt kökenli bir diplomatını atadı ...
Budur işte olan...
İran Kürt kentine, Kürt kökenli bir diplomat atıyor...
Biz ise "irtibat subaylıkları" kuruyoruz...
Şimdi bunun anlamına bakalım:
TÜRKİYE TARAFI
Türkiye’nin Kuzey Irak’la ilgili olarak manzarası şu:
- Türkiye, Barzani’yi açık düşman ilan etmiş durumda. Kuzey Irak’a, "savaş mesajları" gönderiyor, Erbil, Süleymaniye, Musul gibi şehirlerde halkın endişe duyması hedefleniyor. Yerel yönetim açıkça suçlanıyor. O illerde PKK avı yapılması isteniyor...
İRAN TARAFI
Aynı dert İran’da da var. PKK’nın bir kolu halindeki PEJAK İran’da faaliyet yapıyor. İran sınırındaki Kandil Dağı’nda PKK kampları açık tehdit.. Peki, İran ne yapıyor? İran’ın Kuzey Irak’la ilgili manzarası ise şu:
- İran’da faaliyet gösteren PKK uzantısı terör örgütü PEJAK, Kuzey Irak’tan lojistik destek alıyor. İran bu nedenle Barzani’yi suçlamıyor. Tam tersine önceki hafta Erbil’e konsolosluk açıyor. Ve açılışta İran bayrağını konsolosluk binasına Naçirvan Barzani çekiyor. Daha bitmedi. İran konsolos olarak Erbil’e Kürt kökenli bir diplomatını gönderiyor. Konsolosun adı Ağayi Kırmançi.
BİRLİKTELİK MODELİ
Evet, işte fark tam burada başlıyor.
İran, Washington’a gidip "askeri istihbarat" istemek yerine, sorunun tam ortasına gidiyor. Erbil’e konsolosluk açıyor. Ve oraya Kürt kökenli bir diplomat atıyor...
Artık bunu iyi düşünmemiz gerekiyor. Türkiye orada diplomatlar yerine "irtibat subaylıkları" bulundurmayı tercih ediyor. Yani bölgeyi daha çok "askeri bir gözle" algıladığını gösteriyor.
Türkiye, Ankara’da parti kapatmaya hazırlanıyor. Aynı şeyi Irak’ın da yapmasını istiyor.
Evet, Türkiye askeri bir rotaya saplanırken, İran farklı bir perdeyi aralıyor. Ve Barzani’yle çok önemli bir denge kuruyor. ABD ve İran Kuzey Irak’ta ilk kez birlikte olma modelini denemeye başlıyorlar.
Rusya, Almanya, Hollanda, İngiltere, Yunanistan, ABD, İsrail gibi onlarca ülke Erbil’e konsolosluk açmış. Biz hálá "irtibat subaylığı"ndayız. Peki bu durumda o bölgede inisiyatif kime geçiyor?
SAVAŞMA YÖNLENDİR
Aylardır "vurdum, vuruyorum" diye bağıran Türkiye’ye mi, yoksa "irtibat subaylığı" yerine "konsolosluk" açan İran’a mı...
Büyük devletler, küçükleriyle savaşmaz. Yönlendirir...
Bunun için şahin olmak yetmez. Cesur güvercinler lazım.
İşte fark
Türkiye’den Erbil’e Burger King
ERBİL’den açılmışken devam edelim... Ankara’dan estirilen "Girdik giriyoruz. Harekát geliyor. Taş üstünde taş kalmayacak. Derhal o büroları kapat yoksa geliyorum" gibi "sözlü fırtına"lar acaba Erbil’de ne sonuç veriyor?
Biz burada zannediyoruz ki, bunu duyan "Erbil ahalisi"; "Eyvah Türkler geliyor" diye tir tir titriyor. Sokağa çıkamıyorlar. Nazi Almanya’sının son günlerindeki Berlin halkı gibi evlerinin bodrumlarında yaşıyorlar...
Üç gün önce bir işadamı arkadaşım geldi. Sordum:
- Nedir orada durum?
Cevap verdi:
- Anormal bir inşaat var. Yollar, hastaneler her türlü altyapı inşaatı var. Şimdi Türkiye’den Burger King geliyor. Bir de Türkiye’nin en ünlü pastane zinciri oraya çok büyük bir şube açıyor. Şehrin en güzel yerine ikisi de geliyor. İnşaatları bitti, bugün yarın açılır...
Nedir şimdi bu?
Nasıl bir körlük içindeyiz biz...
Bir yandan Barzani’yi "aşiret reisi", "kabile üyesi" diye aşağılamaya çalışıyoruz. Barzani’ye rağmen harekátı yapacağımızı söylüyoruz. Diğer yandan "fast food" açıyoruz...
Tabii "aşiret" diye aşağılarken Güneydoğu’daki nice insanı rencide ettiğimizi hiç düşünmüyoruz. Zamanında o aşiretlerden PKK’ya karşı yardım istenildiğini unutuyoruz... Yine o aşiretlerden "oy almak" için yer sofralarında siyasi nutuklar atıldığını, o aşirete övgüler düzüldüğünü hatırlamıyoruz...
Listede 22 müteahhit
ENGİNEERİNG News Record, uluslararası piyasada dünyanın en büyük işlerini yapan 225 müteahhit firmayı belirlenmiş ... Yüz milyarlarca dolarlık işler. Nijerya’dan Pekin’e, Moskova’dan Güney Afrika’ya kadar muazzam rekabetler, ihaleler, çarpışmalar... Ve işte bu listeye tam 22 Türk müteahhit firma girmiş... Yurtdışında yaptıkları işlerle Türkiye’ye 2007 yılında yaklaşık 20 milyar dolar getiren 22 şirket. Aynı ölçümde ülke sıralaması da var... ABD, Çin ve üçüncü olarak Türkiye... Evet dünyada en çok iş yapan üçüncü ülke Türkiye. AB ülkeleri çok sonra geliyor.
Biz müteahhidi önce mahalle aralarına diktiği zevksiz "yap-sat"lara kaçak kat çıkan adam olarak tanıdık. Sonra "deprem vurguncusu" oldu.
Ve ardından dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan zihniyetiyle başlayan "para kazandıysa mutlak yolsuzluk vardır" diyen "polisiye bakış" tarafından karalanmış o tipi gördük.
Çok değil, 25 yıl önceki "yap-sat"çı halinden bugün dünyada en çok iş yapan üçüncü ülke firması haline gelen bu müteahhitler başarısını alkışlayabilen milletler için önemlidir.
CHP’nin Çankaya’sı
/_newsimages/4473115.jpg
CHP iktidarda değil... DP Meclis’te bile yok...
Ama partinin iktidar koltuğu için birbirlerini yiyorlar...
CHP tarafındaki iddia şu:
- Partiyi "yakın arkadaş derneği" haline getiren Genel Başkan Yardımcısı Eşref Erdem ile partiyi bir "tüzük ve hukuk bürosu" haline getiren Önder Sav kapıştı.
Güneydoğu sorunu, Kuzey Irak meselesi, zam, işsizlik konularındaki görüş ayrılığı yüzünden değil...
Çankaya İlçe Başkanı yüzünden.
"Atatürk’ün kalesi" diye ilan ettikleri Çankaya Köşkü’nü protesto edecek hale gelmişler.
Bu önemli değil... Çankaya İlçe Binası önemli.
Ne yazık..
Eve gelen yabancı tehdit etmiş
SÖZ vermiştim. Genel Başkanlığı sırasında yazmayacaktım. /_newsimages/4473110.jpg
Ama şimdi durum değişti. DTP üzerine kopan fırtına kapatma davasına kadar geldi...
Bu yüzden yazıyorum:
Ahmet Türk, "Çok ciddi tehdit alıyoruz" diyerek anlattı:
"Bir gün evdeyim. Bir telefon geldi. Karşıdaki ses ’Mardin’den geliyorum’ dedi. Öğretmen olduğunu ve bazı sorunları için benimle görüşmek istediğini söyledi. Hafta sonu olduğu için ’Evdeyim, partide görüşemeyiz, buyurun gelin’ dedim. Telefonu kapattıktan 5 dakika sonra kapı çaldı. İçeri girdi. Koltuklara oturduk. Elindeki deri küçük el çantasını sehpaya koydu ve şöyle dedi:
’Neden Türkiye’yi bu hale getiriyorsunuz. Bu yaptığınız iş mi? Geriyorsunuz... Memleketi bölmek mi istiyorsunuz?’ Giderek eleştiri dozu arttı. Kendisine ’Kişisel sorununuz için geldiniz, ne söyleyeceksiniz’ dedim. ’Boşver onu’ dedi. ’Siz kimsiniz’ diye sordum. ’Söylersem üzülürsün’ dedi. Eli çantaya doğru gider gibi oluyordu. Sonra kalktı gitti. Arkasından baktım. Beyaz bir arabada iki kişi daha bekliyordu. Bindi gitti..."
Bu esrarengiz olayı şunun için aktarıyorum...
DTP belli ki kendi içinde sorunlar yaşıyor. PKK partinin kapatılmasını, gerilimin artmasını istiyor. Bu yüzden Ahmet Türk’ün yerine terörist Öcalan’a, "halk önderi" diyen bir genel başkan geldi.
Güneydoğu’dan Kuzey Irak’a kadar savaşı, gerilimi yaymak isteyen bir oyun olduğu açık. Diyarbakır’dan Erbil’e uzanan bu coğrafyada Türkleri "Kürt düşmanı" gibi göstermeye çalışan bir tuzak bu...
Suikastların, bombalı eylemlerin, alçakça baskınların uluslararası çapta sürdüğü bu tuzaktan ancak birbirimizi dinleyerek kurtulabiliriz...
Yabancı ziyaretçiye gelince... Devlet mutlaka bunun izini bulmalı...
/_newsimages/4473111.jpg
ne kadar satilmis bir yazi, sen neymissin be fatih ,bu taktigi sana tenzilenin oglumu verdi? Ben bu iletiyi kürt ahmetin evine gelen esrarengiz ziyaretci konusunu okumayan kandaslarim okusun diye ekledim