Prof. Dr. Mustafa İnan, (d. 1911 – ö. 5 Ağustos 1967). Uygulamalı ve teorik mekanik dalında zamanının önde gelen bilim insanlarındandır. Yaşamını Türkiye'de bilimin gelişmesine adamıştır. 1957-1959 yılları arasında İTÜ'de rektörlük yapmıştır.
Prof. Dr. Mustafa İnan'ın akademik kariyerindeki katettiği aşamaları ve mesleki başarılarını sonraki bölümde bulabilirsiniz.
1 Eylül 1967 tarihinde A.B.D, İsviçre ve Almanya'da bilimsel ve mesleki inceleme için 6 ay süreyle görevlendirilen Mustafa İnan, Türkiyede nükseden ve anlaşılamayan hastalığı için Almanya'nın Freiburg şehrinde hastaneye gittiğinde hastaneye yatırıldı ve tedavisi devam ederken 5 Ağustos 1967 yılında sabaha karşı 04.30'da vefat etti. Mustafa İnan'ın naaşı, 10 Ağustos 1967 tarihinde İstanbul Teknik Üniversitesi'nin Taşkışla Binasında yapılan törenin ardından Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedilmiştir.
Daha ilkokul sıralarından başlayarak edebiyatla yakında ilgilenen, küçük yaştan itibaren Divan Edebiyatı şairlerinin şiirlerini ezberleyen Mustafa İnan, başta Türkçe olmak üzere Farsça, Musevice, Yunanca, Arapça kelimeler ve anlamları üzerine çalışmalar yaptı. Bu çalışmalarını ne yazık ki kitap haline getiremeyen Mustafa İnan'ın 'Dil ve Matematik' isimli bir makalesi mevcuttur.
Bilimsel makalelerinin ve seminerlerinin dışında Kızılderililer'den Arya-Daharma'ya, Düşünme Sanatına kadar birçok konuyla ilgilenmiş, bunlar hakkında yazılar yazmış, seminerler vermiştir.
Akademik Kariyeri ve Başarıları
Mühendislik Mektebini Pekiyi derece ile birinci olarak bitiren Mustafa İnan, doktorasını İsviçre'deki Zürih üniversitesinde Eidgenössiche Technische Hochschule'de (ETH) yapıp, orada kalması için yapılan teklifi redderek Türkiye'ye geri döndü.
Yapı Statiği konusunda önemli çalışmalarıyla tanınan Ernst Chwalla 'Einführüng in die Baustatik' (Yapı Statiğine Giriş) adlı 1954 yılında bastığı kitabında 'Rijit Düğüm Noktalarındaki Gerilmelerin Optik Yöntemlerle Ölçülmesi' konusunu incelerken, sık sık Mustafa İnan'ın doktora çalışmasını ve 1943 yılında aynı konuda Mustafa İnan'ın yayınladığı raporu referans olarak göstermiştir.
Mustafa İnan, doktorası sırasında ilgilenmeye başladığı Fotoelastisite konusunda araştırma yapmış ilk Türk bilimdamıdır.
Doktorası bittikten sonra yurda dönen Mustafa İnan, 30.09.1941 tarihinde Yüksek Mühendis Mektebinde (şimdiki İTÜ) Teknik Mekanik ve Mukavemet Muallim Muavinliği'ne tayin edildi.
Dr. Mustafa İnan, 'Kayma Merkezi' isimli ilk makalesini 1943 yılında yayınladı. 1944 yılında da Yüksek Mühendislik Mektebi'nin isminin İstanbul Teknik Üniversitesi olarak değiştirilmesi üzerine doçentliğe getirildi. Bir yıl sonra da Profesörlüğe atandı. Tatbiki Mekanik dersi o zamanların ana mühendislik konusu olduğu için inşaat fakültesi öğrencilerinin yanısıra makina, maden ve elektrik fakültesinin öğrencilerine de ders verdi.
Prof. Dr. Mustafa İnan, 1954-1957 yılları arasında İnşaat Fakültesi Dekanlığı yaptı. 1957-1959 yılları arasında da rektörlük görevinde bulundu. Milli Birlik Hükümeti kurulunca Milli Eğitim Bakanlığı'na çağrılan Mustafa İnan, teklif edilen Teknik Eğitim Müsteşarlığı'nı kabul etmedi. Bundan kısa bir süre sonra da Cemal Gürsel'in Bayındırlık Bakanı olması için yaptığı teklifi, hocalık yapmaktan vazgeçemediği için kabul etmedi.
Prof. Dr. Mustafa İnan, 1961 seçimlerinden sonra Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu'nun (TÜBİTAK) kanunu çıkarıldıktan sonra oluşturulan bilim kurulunda, vefatına kadar görev aldı.
1959-1964 yılları arasında, ilk yapay uyduların yeni yeni fırlatıldığı sıralarda 'Suni Peyklerin Yörünge Hesaplarına Dair Bazı Sonuçlar' isimli makalesiyle başlayarak, toplam 11 adet makale yayınladı. Bu süre zarfında (1961) 'Taşıma Matrisi' (Carryover Matrix) kavramını 'Elastomekanikte İntikal Matrisi' isimli makalesiyle tanımlayarak dünyada taşıma matrisi probleminde çalışma yapan ilk bilimadamlarından oldu. Bu konuda İnşaat Fakültesinde dersler verdi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde konferanslarla bu konuyu tanıttı.
1965 yılında 'Cisimlerin Mukavemeti' isimli kitabının ilk şekli ofsette 500 adet basılarak öğrenci notları olarak ortaya çıkarıldığında ilk 3 günde tümü satılınca ve 16 liraya olan öğrenci notları 55 liraya kadar öğrenciler arasında kara borsaya düşünce, Mustafa İnan hemen kitabın basılması gerektiğine karar verdi. İlk baskısı 1967 yılında yapılan kitap 3 ayda 10.000 adet satıldı.İkinci baskısını ne yazık ki göremeyen Mustafa İnan'ın bu eseri halen referans kitap olarak kullanılmakla beraber, zamanının en kapsamlı eserlerinden biridir. Bu eser dışında 'Elasto-Mekanik'te Başlangıç Değerleri Metodu ve Taşıma Matrisi', 'Elastik Çubukların Genel teorisi' ve 'Düzlemde Elastisite' isimli üç eseri daha bulunmaktadır.
Vefatından 4 sene sonra Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Bilim Kurulu, 9 Ağustos gün ve 134 sayılı toplantısında Mustafa İnan'a 1971 HİZMET ÖDÜLÜ vermeyi kararlaştırmıştır.
Prof. Dr. Mustafa İnan'dan Alıntılar
Çok yönlü bir insan olan Mustafa İnan, geniş bir yelpazedeki konulara da ilgi duymuştur. Bilimsel makalelerinin ve seminerlerinin dışında Kızılderililer'den Arya-Daharma'ya, Numeroloji'den Düşünme Sanatına kadar birçok konuyla ilgilenmiş, bunlar hakkında yazılar yazmış, seminerler vermiştir. Bu bölümde kendisinden çeşitli alanlardaki görüşlerine ait alıntıları bulabilirsiniz.
"Faydasız ve lüzumsuz bilgilerle kafayı yükleme konusu yersizdir. Birçoklarımız yalnız salim bir kafayla her şey hakkında fikir yürütülebileceğini zanneder. Halbuki bilgi eksikliği ekseriya yanlış sonuçlar verebilir. Evet aklı selim lazım, fakat barut gibi de bilmek gerekli."
"İşte delikanlı, ilkokul sıralarından başlayarak 'kendi bacağından asılan koyun' felsefesi ile yetiştirilenlere asla itibar etmeyeceksin. Onların arasından ülkeye yararlı birinin çıktığı görülmedi. Çıkarcıların sana hiç bir zaman engel olamayacağını bileceksin. İşte bu durumlar ve şartlar altında endişelere kapılmadan önce ne yapılabileceğini düşüneceksin. Ve hiç bir zaman düzen bozukluğunu mazaret göstermeyeceksin. Başarısızlıklarını bozuk düzenin sırtına yüklemen belki seni ferahlatır, fakat kurtarmaz."
"Matematiği bir takım uzun ve yorucu işlemlerden ibaret gördüğünüz için de bilim çekici gelmiyor size. Sayıların ve eski Yunanca harflerin gerisinde canlı ilişkiler olduğunu sezemezseniz, sayılarla hayatın arasındaki ilişkiyi göremezseniz, matematik ve dolayısıyla fizik çalışmanın tek amacı sınıf geçmek olur."
"Biliyorum bir çok zorluk yaşayacaksın. Hepsini şimdiden görür gibi oluyorum. Talihli olarak küçük bir burs bulsan bile yurt köşelerinde sürünebilirsin. Binbir güçlükle soğuk bir banyoda yıkandıktan sonra, arkadaşlarından utanarak havlular içinde büzülerek, yurdun tek sıcak yeri olan okuma salonunda çalışan arkadaşlarının arasında kurumak zorunda kalabilirsin. Her sabah insanlarımızın balık istifi olduğu bir otobüste kendine ve resim tahtana bir yer bulabilmek için, sabah karanlığında yollara düşmek zorunda kalabilirsin. Hatta ısınmak için okul yerine kahveye gitmeyi bile isteyebilirsin. İşte bu durum ve şartlar altında bile her zaman amacının olduğunu gözden kaçırmamalısın. İnsanları etkilemek, insanlara söz geçirmek, sesini duyurmak istiyorsan, bütün bunları yapabilecek yetenekte olduğunu göstermelisin. Yoksa sonunda sıradan bir insan durumuna gelirsen, kimse senin kötü şartlar altında bu duruma düştüğünü düşünmez, kimse sana gençliğinde iyi beslenemedin diye, sırf bu yüzden itibar etmez. Bir gün gelir de kendini gösterebilirsen, sen bütün bu zorlukları yaşamış olduğun için, bu zorluklara çare bulmak için herkesten daha gerçekçi davranabilirsin. Yok, eğer sen de 'Acı çekme sıramı savdım, artık öğrecilerim üzülsün, asistanlarım çanta taşısın, doçentlerim olduğu yerde saysın' diye hissedersen sana da herkese de yazık olur. Hissedersen diyorum, böyle acıklı bir duruma 'düşünme' adını veremiyorum çünkü..."
"1958 sonu Amerika'da yaptığım inceleme gezisinde bir eğitimci olarak Kızılderililerle ilgilendim. Belki de o sıralarda gördüğüm, daha önce de Türkiye'de ilgimi çeken birçok 'Wild West' filminin tesiri vardı bende, merak vardı. Kızılderililer geniş bir kitle olmadıkları için henüz 'problem' ortada değildi; mesela durum bir zenci meselesi gibi çözülmez bir mesele değildi. Nedense hakkı yenmiş, elinden memleketi alınmış ve yok edilmiş bir kitle olarak Kızılderililer bende daha büyük bir acıma duygusu uyandırdı. Haksızlık bunlara verilen isimle başlıyordu: Biz Kızılderili diyorduk, halbuki derileri sarı-siyah renkteydi. Amerikalılar da Indian (Hintli) diyorlardı. Bu da yanlıştı, Kristof Kolomb'un hatasıydı... Halbuki Dünya Kızılderililere şunları medyundur (borçludur) : Mısır, kauçuk, tütün, su tulumbası, terazi, döküm, arı besleme, şekil yazısı, astronomi... Her yerde damgaları var, inkar edilemez : Arizona, Arkansas, Kansas, Ohio, Oklohama, Texas gibi 23 eyaletin adı onların dilinden geliyor."
"Diploma; Yunancada iki kere katlanmış anlamına geliyor, defter de aynı dilde 'diphteria' yani yüzülmüş hayvan derisinin değişik bir biçimi, difteri hastalığı da derinin iltihabıymış." ... "Onsekizinci yüzyılda yaşayan İngiliz Lordu Earl of Sandwich, kumarbazın biriydi. Kumara öylesine düşkündü ki, yemek yemeğe oturacak vakit bulamıyordu. Bir yandan kumar oynuyor, bir yandan da ekmek dilimlerinin arasına koydurduğu söğüş etleri yiyordu." ... **Piyango' ise İstanbul'da yaşayan bir İtalyandı. Beyoğlu'nda talih oyunlarının imtiyazını 'Bianco' adlı bir dükkan sahibi almıştı."
Kaynaklar
İTÜ İnşaat Fakültesi (1971). Prof. Dr. Mustafa İnan (1911-1967) Anısına
İTÜ (1987). Prof. Dr. Mustafa İnan, Konferansları, Makaleleri ve Konuşmaları
Oğuz Atay , Bir Bilim Adamının Romanı, İletişim Yayınları
Bilim Teknik Dergisi (Eylül 1967).
İTÜsözlük
Ekşi sözlük
İTÜ Kütüphane Hizmetleri
ITU Library Services
Kaynak :
TURANİA.NET – Ay Toldı