Gönderen Konu: Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluş yıllarında Türk-Macar Ekonomik İlişkileri  (Okunma sayısı 5168 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

ilteris7

  • Ziyaretçi
AŞAĞIDAKİ ÜÇ MAKALEDE, ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ'NDEN ALINTIDIR...

Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluş yıllarında Tük-Macar Ekonomik İlişkileri

 Yrd. Doç. Dr. Melek Çolak

 ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 59, Cilt: XX, Temmuz 2004

 ÖZET

 Ekonomik alanda Türk-Macar ilişkileri XIX. yüzyıl sonlarında başlamış ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarında ekonominin bütün alanlarını da kapsayarak gelişmiştir. Bu çalışmada Türkiye ve Macaristan arasındaki ekonomik ilişkiler, Türkiye Cumhuriyeti kuruluş yılları temel alınarak irdelenmiştir.

 Giriş

 XIX. yüzyıl sonunda, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile yapılan ticaret antlaşmasından sonra, Türk-Macar ekonomik ilişkileri gelişmeye başlamıştı.1 I. Dünya Savaşı sonunda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu yıkılıp2, Macaristan imparatorluktan ayrılmış; 1920 Haziranında Paris civarında Trianon’da Macarlar’a dikte edilen barış şartları Macaristan’ı parçalamış, 3,5 milyon Macar sınır dışında kalmış ve çok ağır savaş tazminatı yüklenmişti. Barışı izleyen devrede Macaristan ağır ekonomik sorunlarla karşılaşmış, maliyesini düzeltebilmek için çetin sınavlar geçirmiştir.3 Macaristan’ın asıl sanayi bölgesi olan ormanları, madenleriyle, buğday ambarı olan en verimli toprakları, yabancıların eline geçtiğinden yaşam son derece güçleşmiştir.4 Fakat Macaristan, Trianon barışının kötü sonuçlarını gidermek için çalışmaya başlamış,5 Macar hükûmetleri komşu ülkelerin elinde kalan topraklarını ve soydaşlarını kurtarma uğraşısı yanında ekonomik kalkınmaya da özen göstermişlerdir.6 Bağımsızlık Savaşı’ndan sonra kötü bir ekonomik tablo çizen7 Türkiye Cumhuriyeti ile Anadolu’da Atatürk’ün önderliğinde başarılmış Bağımsızlık Savaşını ve savaş sonrası yeni Türkiye’nin kurulmasını hayranlıkla izleyen Macar hükûmetleri, aralarındaki siyasî ve kültürel ilişkilerin yanı sıra ekonomik ilişkilerini de güçlendirmeye çalışmışlardır.8 Avrupa’da yalnız kalan Macarlar devletlerini yaşatmak ve diğer devletlerle ittifak yapmanın zorunluluğunu hissetmenin bir sonucu olarak genç Türkiye Cumhuriyeti ile siyasî, ekonomik ilişkiler kurmuşlardır.9 Macaristan için Türkiye kapalı potansiyeli ile bir hazine gibidir. Macaristan’ın hedefleri Türkiye ile ekonomik bağlarını güçlendirerek Türkiye’yi Macarlar için ziraî ürün, damızlık hayvan ve makine pazarı haline getirmekti.10 Geçmişten gelen tarihî ve kültürel bağlar da iyi ilişkilerin kurulmasına ortam hazırlamakta idi.11 1932 yılında Macaristan Başbakanı olan Gömbös bu bağlara değinerek, birbirlerine kan ve kardeşlik bağlarıyla bağlı bulunan iki milletin ekonomik alanda da yapacakları çok şey olduğunu bildirmiştir.12 Karşılıklı resmî ziyaretler vesilesiyle siyasî ve kültürel ilişkilerden başka, diğer bir boyutu olan ekonomik ilişkiler dile getirilmiştir.13

 Tarım Alanında Türk-Macar İlişkileri

 Cumhuriyetin kuruluş yıllarında nüfusunun %90’ı çiftçi olan ve ardı arkasına girdiği savaşlardan yorgun ve bitkin bir durumda çıkan bir ülkede, Atatürk ve arkadaşları akıl ve ilimden güç alan bir dinamizm içinde tarım politikası uygulamaya koymuşlardır.14 Bir tarım ülkesi olan Macaristan’dan15 yararlanmışlardır. 1929 yılında zirai incelemeler için Avrupa’ya giden ve Macaristan’da da incelemelerde bulunan Yozgat milletvekili Tahsin Bey, Başbakan İsmet Paşaya sunduğu raporda16 Macaristan’da endüstri ve sanayinin oldukça gelişmiş olmakla beraber Macar milletinin “tek servet kaynağının ziraat” olduğunu belirtmiştir. Macarlar uzun yıllar boyunca tarımın ilerlemesi için bu alanda bir hayli ilmî ve yararlı kurumlar oluşturmuşlardır. Özellikle tarım alanında, uygulamalı tarla ziraati ve bahçe kültürleri, arıcılık ve sanayi okulları, örneğine Avrupa’da rastlanmayan tarım müzeleri bu alandaki başarılarının derecesini oluşturmuştur. Bu yüzden Türk tarım politikası uygulamaya konulurken Macar tarım uzmanlarından yararlanılmıştır. Önemli bir atılım olarak şekerpancarı ekimi ile şeker fabrikalarının kuruluşu Türkiye Cumhuriyeti tarım politikasının değişmez temel taşlarından olmuş, şeker pancarı tarımı için fabrika ve çiftlikleri Macaristan’daki örneklerine göre kurulmuştur.17 Bu dönemde tarımın değişik kollarında öğrenim görmek üzere Macaristan’a öğrenciler gönderilmiştir.18 Debrecen Tarım Akademisi’nde üç yıllık öğrenim görüp, Türkiye’ye dönenler Şeker Şirketi Anonim Ortaklığının kuruluşunda önemli görevler almışlardır. Eskişehir, Uşak Şeker Fabrikalarının bitki yetiştirme, ekim nöbeti, hayvancılık alanlarındaki uygulamaları, Macar tarım tekniğine göre yürütülmüştür. Atatürk Orman Çiftliği’nin kuruluşunda da Macar uzmanlar çalışmış, Kubicsar László adında bir Macar, çiçekçilik uzmanı olarak Ankara’ya yerleşmiş ve orada yaşayıp orada ölmüştür.19

 Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında dokuma fabrikalarının ihtiyacı olan merinos yapağının memleket içinde üretimini sağlamak amacıyla yetiştirilecek merinos koyunlarının merkezi olan Karacabey harasının meralarını düzenlemek için, Macaristan’ın en büyük mera ve çayır uzmanı olan ve Macar Yeşil Kır Birliği’nin II. Başkanı ve Müdürü Keszthely Yüksek Ziraat Okulu (Mezögazdasági Akademia) Profesörlerinden Kolbai Karoly* ile yardımcısı Döry Layos’un Türkiye’ye getirilmesi Bakanlar Kurulu’nun 2/2178 sayılı ve 14.3.1935 tarihli kararnamesi ile onaylanmıştır.20 Macaristan’a tarım öğrenimi için burslu gönderilen öğrencilerden biri olan ve Macar Kraliyeti József Nador Teknik Üniversitesi Tarım Fakültesi’ni bitiren ve yem bitkileri, çayır-mera dalında Türkiye’de tek uzman olan Fethi Vecdet Erkun’da21, yurda döndükten sonra Ömer Tarman ile birlikte Amerikan yardımıyla başlattıkları, özellikle yem bitkileri ve mera ıslah çalışmalarında, köy orta malı meralarının ıslahında Macarların Yeşil Kır (Zöld Mezö) teşkilâtının köy meraları ıslahı çalışmalarından yararlanmıştır.22 1933 yılında Yüksek Ziraat Enstitüsü kurulduktan sonra23, bu okuldan derece ile mezun olan öğrenciler, enstitünün yöneticisi rektör Süreyya Aygün’ün başkanlığında Debrecen’de düzenlenen kurslara katılmak üzere24, Budapeşte-Gödöllö Çiftliği’nde tertiplenen arıcılık kurslarına da özellikle ziraat öğretmenlerinden oluşan gruplar Edirne’de açılacak Arıcılık Kongresi’nde bilgi ve görgülerinden yararlanmak üzere gönderilmiştir.(B.k.z. Ek I)25 Ayrıca tarım alet ve makinelerinin imali konusunda, Türkiye’den ileri olan Macaristan’dan ihtiyaç duyulan tarım aletleri satın alınmıştır.26

 Hayvancılık Alanında Türk-Macar İlişkileri

 1894-1897 yılları arasında Budapeşte’de konsolos olarak görev yapan Mehmet Asım Bin Cahit’in Macaristan hakkında hazırladığı rapora göre Macaristan’da hayvancılık gelişmiş durumda idi.27 Hayvancılık devlet denetimine alınmış ve modern yöntemlerle hayvan yetiştirilmeye başlanmıştı. Veteriner gözetimindeki büyükbaş hayvan ve at üretim çiftlikleri bütün ülkeye hizmet vermekte idi. Irkların bozulmaması için halk ancak bu çiftliklerden yetiştirilen yavruları beslemekte idi. Bu yöntemle üretilen Arap atları Bábolna Harasında, İngiliz atları Ksenberg Harasında, yük taşımak için kullanılan atlar ise Merne Vehrek Harasında yetiştiriliyordu. Bu atlar Avusturya-Macaristan ordusunun ihtiyacını karşıladıktan sonra, diğer ülkelere de ihraç ediliyordu.28 I. Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı ordusunun ihtiyaçları için Macarlardan koşum hayvanları satın alınmış, küçükbaş hayvan ihraç edilmişti.29

 Cumhuriyetin kuruluş yıllarında ülkede tarım işlerinde kullanılmak ve ordunun top koşumuna elverişli atları yetiştirmek üzere Macaristan’dan Nonius ve İngiliz aygırları satın alınmıştır. 30 Nonius cinsi atlar hem iş hem de binek hayvanı olarak kullanılıyordu.31 Memleket atlarını binek ve koşum gibi iki yönde ıslah için açılan32 ve ülkenin en büyük harası olan Karacabey Harasındaki33 Nonius atları için Sölki arabası, koşum takımları ve ayrıntılarının pazarlıkla Macaristan’dan Kliringle (Clearing) alınmaları kabul edilmiştir.34 Gerek Trakya ve gerekse Orta Anadolu bölgesi için bir faaliyet merkezi olacağı düşünülen Çifteler Harası için de Kliring yolu ile Arap, Yarımarap, Lipiza, Nonius damızlık aygır ve kısrakları alınmıştır35. Trakya atlarını ordunun ihtiyacına cevap verecek bir düzeye yükseltmek için acil önlemler alınması gerektiğinden İnanlı aygır deposu mevcudunun arttırılması için aygır;36 Trakya ve Batı Anadolu çiftçisine dağıtılmak üzere damızlık boğa ve manda satın alınmıştır.(B.k.z. Ek II)37 Satın alma, seçim, muayene işleri için Macaristan’a uzman heyetler gönderilmiştir.38

 Macaristan, en iyi olarak devlet yardımı ile haracılık teşkilâtının bulunduğu ülke görüldüğünden39 hayvancılığın iyileştirilmesi alanında Macar uzmanlardan yararlanılmıştır. Bu alanda tanınmış Peşte Veteriner Yüksek Okulu Zootekni Profesörü ve Rektörü Welman Türkiye’ye çağrılmıştır.40 Karacabey Harasına bağlı binicilik okulunda modern yöntemlere göre binici yetiştirmek41 ve buna bağlı olarak haranın en önemli işini oluşturan mera ve çayır ıslahı, ağaçlandırması gibi konularda42 çeşitli uzmanlar getirtilmiştir.43

 Ticaret Alanında Türk-Macar İlişkileri

 XIX. yüzyıl sonunda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile yapılan ticaret antlaşmasından sonra44, Macaristan’ın I. Dünya Savaşı sırasında müttefik olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun yanında yer alması ticari ilişkileri de arttırmış; Osmanlı ordusunun ihtiyaçları için Macaristan’dan koşum hayvanları satın alınmış ve küçükbaş hayvan, pamuk, bakır ihraç edilmişti.45

 Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra 20.12.1926 yılında Ankara’da Ticaret ve İkamet antlaşması imzalanmıştır.(B.k.z. Ek III)46 Dünya ekonomik buhranı sonrası, Macaristan’ın bu krizi aşmasına imkân olmamakla beraber, Gömbös kabinesi buhrana karşı elinden geleni yapmış; Başbakan Gömbös ticari dengeyi bulmak için çok uğraşmış, epeyce başarılı olmuştur. Örneğin 1932 yılı Kasım sonuna kadar Macaristan’da ithalat 300 milyon pengö, ihracat 294 milyon pengö iken, 1933 yılında aynı aylar içinde ithalat 297 milyon pengöye düşmüş, ihracat 355 milyon pengöye çıkmıştır. Alınan önlemler sayesinde ufak bir düzelme görülmüş,47 dış ticaret Gömbös sayesinde hissedilecek derecede iyileşmiştir.48

 Macarlar Türkiye ile olan dostlukları ölçüsünde ticari ilişkilerin artmasını hükûmet olarak ve milletçe arzu etmişlerdir.49 1933 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin Macaristan ile ticari ilişkileri azalmış görünmektedir. 1931 yılında 4.100.000 pengölük ihracat, 1933 yılının ilk 9 ayında 374.000 pengöye inmiş, Macaristan’ın 1931 yılındaki 2.600.000 pengölük ihracatı, 1.150.000 pengöye inmiş; 1931 yılında Türkiye Cumhuriyeti bir misli aktif durumda iken, 1933 yılında miktarın azlığı ile beraber Macarlar aktif duruma geçmişlerdir. 1933 yılına ait Budapeşte Elçilik Raporunun göstergelerine göre Macaristan Türkiye’ye elektrik, makine, pamuklu ve yünlü kumaşlar, keten, kenevir, jütten yapılan eşya, kauçuk eşya, ilaç, yanmaz tuğla, toprak boyası, mefruşat, işlenmiş deri, ziraat makinaları ihraç ediyor,50 tamamen bir çiftçi memleketi olmakla beraber arazinin nüfuslarına göre azlığı ile iklimin bir ülke ihtiyacını sağlayacak her türlü ürünü yetiştirmeye uygun olmadığından51, Macaristan, Türkiye’den işlenmemiş (ham) tütün, pamuk, meyve, halı, yağlı tohumlar, sabun kökü, taşkömürü, bağırsak, sigara, ithal etmekte idi.52 Türkiye’nin özellikle ticari ilişkilerinin başında Macaristan’dan satın alınan tarım alet ve makinaları gelmekte idi. Türkiye Hoffer Schranz marka traktör ile Száz marka aletler satın almakta idi.53 Örneğin ziraat aletlerini tamir için gerekli araç ve gereçleri54, Karacabey çiftliği süthanesinin genişletilmesi ve modernizasyonu için gerekli aletler Macaristan’dan satın alınmış, (B.k.z. Ek IV)55 İstanbul’da Macar Ziraat Makinaları Türkiye Merkez Şubesi, 1927-1930 yılları arasında Macaristan’dan getirdiği makinaları uzun vadeli kredi ile Türk çiftçilerine satmıştır.56 Macaristan’da ziraat makinaları alanında açılan sergilere Türk yetkililer gönderilmiştir.57 Macar Başbakanı Gömbös, Ankara’yı ziyareti sırasında açıkladığı gibi Macaristan’ın sınai ürünü çok gelişme gösterdiğinden tarafların birer komisyon kurarak, her iki tarafın birbirinden neler alabileceğini belirtmesi ve bunu sağlamak için Türkiye Cumhuriyeti’nin oluşturacağı komisyonun Macaristan’a gelerek Macar sınai ürünlerini incelemesini istemiş, Ankara’dan döner dönmez Ticaret Bakanının başkanlığında ilgili bakanlıkların uzmanlarından bir komisyon oluşturulmuştur. Eski Macar başbakanlarından Simonyi Semedam tarafından da bir Türk-Macar Ticaret Odası kurulmuştur.58 Türkiye ile Macaristan arasında 1.8.1933 yılında Kliring Antlaşması* imzalanarak,59 iki ülke arasındaki ticaret hacmi 6 ay süre için 2.116.000 pengö veya 782.920 TL. eşdeğerine göre sınıflandırılmıştır.60 1932 yılında Macaristan ile Türkiye arasında takas yöntemine dayanan bir antlaşma imzalanamadığından ve Türk parasının kıymetini koruma hakkındaki 6 numaralı kararnamenin hükmüne göre Macaristan, Türkiye’den yapılan ithalata döviz vermeyen ülkelerden sayıldığından, Macaristan’dan Türkiye’ye yapılan ithalata karşı ödeme yapılamamasını Macarlar kendilerine karşı bir davranış olarak değerlendirmişlerdi. İmzalanan antlaşma ile bu durum giderilmiştir.61 Kliring antlaşmasından sonra, damızlık aygır ve kısraklar bu yolla alınmıştır.62 Trotil imalatını öğrenmek amacıyla 100 tonu kendi fabrikalarında ve 200 tonu da Anadolu’da kurulacak fabrikada kimyager ve uzmanların huzurunda yapılmak koşulu ile trotil imal ve fabrika kurulması için çeşitli firmalara yapılan teklifler arasında, Macar Nitrokemi Firmasının en uygun fiyat vermesi üzerine, gerek fabrikanın ve gerekse trotillerin pazarlıkla bu firmaya yaptırılması ve Kliring antlaşması olduğu için 470.000 TL.’sının bu antlaşma esaslarına göre ödenmesi kabul edilmiştir.63 Bu fabrikada istihdam olunmak üzere, Nitrokemi Fabrikasında staj yapmak için uzmanlar Macaristan’a gönderilmiştir.64 Gene iki ülke arasında 18.4.1934 yılında imzalanan Türk-Macar Ticaret Antlaşması’ndan sonra65 yerine yapılan antlaşmanın imzası için Budapeşte Elçisi, Behiç Erkin’e yetki verilmiştir.66 Bu tür antlaşmalar birkaç kez yinelenmiştir.67 1.7.1937 tarihinde imzalanan ticaret antlaşması gereğince Macaristan’a ithalleri dolayısıyla her çeşit kuruyemiş için 800.000 pengö kıymetinde ve düğümlü halılar için de 200.000 pengö değerinde bir kontenjan belirlenmiştir.68

 II. Dünya Savaşı yıllarında da Türkiye ile Macaristan arasında ticari ilişkilere önem verilmiştir.69 Türk ordusunun ihtiyacını karşılamak üzere Türk-Macar Kliring Antlaşması esasları dahilinde ödenmek üzere 600 adet manometre70, Macaristan Standart Elektrik Anonim Şirketi’nden telsiz cihaz ile yedek malzemeleri71, Sahra telefonu v.b. satın alınmıştır.72 Adana, Afyon, Balıkesir, Bursa-Çekirge, İzmit, Kayseri, Konya, Kozlu ve Zonguldak’ta toplam 5500 abonelik 11 otomatik telefon santrali kurulması için Macar Standart Firması ile 23.3.1940 yılında bir sözleşme yapılmıştır. Macaristan’ın II. Dünya Savaşı’na katılmış ve işgale uğramış olması dolayısıyla bu sözleşme tamamen yerine getirilememiş, ancak 100 abonelik Adana Santrali ile 300 abonelik Afyon, 1500 abonelik Bursa, 500 abonelik İzmit santrali kurulmuş ve işler bir halde idareye teslim edilmiştir.73 24.2.1943 tarihinde Budapeşte’de imzalanan ve 22.3.1943 tarihinde yürürlüğe giren, 22.3.1944 tarihinde son bulan Türkiye-Macaristan Ticari Mübadele Ve Ödemelerin Düzenlenmesine Dair Antlaşma’dan sonra74, Türkiye ile Macaristan arasında Ticaret ve Ödeme Antlaşması’nın yapılması için Macaristan heyetiyle Ankara’da görüşmeler yapmak üzere Büyükelçi Fuad Carım’ın başkanlığında bir heyet oluşturularak75, Türk hükûmeti adına Fuad Carım, Macar Hükûmeti adına Macar Ticaret Heyeti Başkanı György Oblath ve Maliye Heyeti Başkanı Gyula Nemethy arasında76, 12 Mayıs 1949 tarihinde Türkiye-Macaristan Ticaret ve Ödeme Antlaşmaları imzalanmıştır.77

 Sonuç

 Türk-Macar ilişkileri ekonomik alanda XIX. yüzyılın sonlarında başlamıştır. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında uygulamaya konulan tarım politikası için bu konuda bir hayli ileri olan Macaristan’dan faydalanılmıştır. Tarımın değişik kollarında öğrenim görmek üzere Türk öğrenciler Macaristan’a gönderildiği gibi pek çok Macar uzman da Türkiye’de çalışmıştır. Hayvancılığın ıslahı için yapılan çalışmalarda, eskiden beri modern yöntemlerle hayvan yetiştirilmesine özen gösteren Macaristan, Türkiye’ye örnek bir ülke olmuştur. Damızlık hayvan alımı için Macaristan’a Türk uzman heyetleri gönderilmiştir. Tarım ve hayvancılık alanında ilişkiler iki ülke arasındaki ticari ilişkilere de yön vermiş, Macaristan’dan tarım ve hayvancılığın modernizasyonu için gerekli araç ve gereçler, damızlık hayvan satın alınmış; Macaristan’a işlenmemiş tarım ve sanayi ürünleri ihraç edilmiştir.





ilteris7

  • Ziyaretçi
Cumhuriyetin Kuruluş Yıllarında Türk Eğitim Yaşamında Macar Eğitimcilerin Yeri

 Yrd. Doç. Dr. Melek Çolak
 ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 58, Cilt: XX, Mart 2004

 ÖZET

 I. Dünya Savaşı’ndan sonra eğitim alanında aşamalar kaydeden Macaristan, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin bu alandaki çabalarına, kurulan işbirliği sonucunda yardımcı olmuştur.

 Bu çalışmada Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki Türk ve Macar eğitimi karşılaştırılarak, Macar eğitiminin Türk eğitimine yaptığı katkı incelenmiştir.

 I- Macaristan’da Eğitim (XX. Yüzyıl Başları)

 XIX. yüzyıl sonunda Macaristan, diğer alanlarda olduğu gibi eğitim alanında da ilerlemek için çaba sarfetmiştir.1 1894-1897 yılları arasında konsolos olarak Budapeşte’de bulunan Mehmet Asım Bin Cahit’in Macaristan hakkında hazırladığı rapora göre,2 1890 yılı istatistikleri, gözönüne alınırsa, bu tarihte Macaristan’ın nüfusu 18 milyon, öğrenci sayısı 2.135.612’ dir. Okullar hükûmet ve dinî kuruluşlar olmak üzere iki şekilde yönetilmektedir. Katolik, ortodoks, protestan kiliselerinin açtığı okullar yaygın olduğu halde, Musevilere ait okullar ise daha yoğun yaşadıkları Budapeşte’de bulunmaktadır. Macaristan okullarında 221.356 öğretmen görev yapmaktadır. Küçük çocuklar için 644 adet okul olup, bunlara 28.023 erkek, 31.145 kız çocuk devam etmektedir. Rapordan o tarihte özel eğitime de önem verildiği anlaşılmaktadır. Dört ayrı bölümden oluşan bir üniversiteden ve sanayi kesimine ara eleman yetiştiren sanat okullarından söz edilmektedir. Ayrıca hukuk, tıp, eczacılık, felsefe, ilahiyat eğitimi veren okullar ile mimarlık, makine ve kimya eğitiminin yapıldığı üç mühendislik bölümü bulunmaktadır.3

 I. Dünya Savaşından sonra Macaristan’ın büyük ölçüde toprak kaybetmesi öğretim kurumlarını da etkilemiştir. Bu dönemde öğretim kurumlarının sayısında korkunç bir azalış görülmekte idi. Örneğin Çocuk Koruma Kurumları için öğretmen hazırlayan dokuz okuldan dördü, elli erkek öğretmen okulundan on yedisi, kırk iki kız öğretmen okulundan yirmi beşi, 821 ziraat ve ticaret çırak okulundan, 404’ü kalmıştır. Bunlardan başka iki Ziraat Akademisi, dört Hukuk Akademisi, bir Orman Maadin Yüksek Okulu ile iki üniversite komşu ülkelerin sınırları içinde kalmıştır. Pressburg’daki Pozsony ve Klausenburg’daki Kolozsvár Üniversiteleri. Bunlardan birincisi Çeklerin, ikincisi Romenlerin eline geçmiştir. Buna rağmen Macaristan’da I. Dünya Savaşından sonra eğitim-öğretim alanında esaslı bir örgütlenme yapılmış, önemli maddî fedakârlıklarla gelişmiş devletlerin kültürel düzeyine erişmek için gereken herşey elden geldiğince uygulamaya konulmuş4, kültürel kalkınmaya özen gösterilmiştir.5

 Macaristan’da zorunlu eğitim kanununun 60. yıldönümü olan6 Aralık 1928 tarihinde dönemin Eğitim Bakanı Pr. Klebelsberg, okulu bitirme zorunluluğunun onaltı yaş sonuna kadar uzatılmasına ve bütünleme okullarına dair bir kanun tasarısı teklif etmiştir. Bu suretle ilkokul sekiz sınıfa çıkarılıyor, sekiz sınıfa iki yıllık bir bütünleme okulu ekleniyordu. Ancak bu geniş organizasyon malî buhran yüzünden uygulamaya konulamamıştır. I. Dünya Savaşından beri Macar kültür politikasının merkezinde ilkokul sorunu bulunmaktadır. Macarlara göre ilkokul, sadece okuma-yazma, hesap öğretimi ile yetinmeyen, onun geniş halk kütlesini modern yaşamın dev adımlarıyla ilerleyen evrimsel gidişinin gerektirdiği bilgiler ve yeteneklerle donatan gerçek bir halk okulu halinde genişlemesi gerekir. 1926 tarihli kanunla ellerinde 1.5 ile 4 km’lik çevre içinde yirmi aile veya günlük okullara devamı zorunlu otuz çocuk varsa o malikane sahiplerinin bir ilkokul açması ve devam ettirmesi zorunlu hale gelmiştir. Ayrıca Devletin Bankasının belediyelere ve malikane sahiplerine okul yaptırmaları için para sağlayabilmesi ve borç vermesi sağlanmıştır. Altı yıl içinde (1926-1932) bu bankadan yaklaşık 5000 ilkokul inşaatı için 50.000.000 pengö sarfedilmiştir. 1932 tarihli yeni müfredat programı için yayımlanan metodik talimatnamelere göre, Macar ilkokullarının modern taleplere göre uygun olarak şekillendirilmesi istenmiştir. Savaştan sonra, okuldan ayrılan erkek çocukların bedenî ve ahlakî kuvvetlerini geliştirmekle uğraşan Levente Cemiyetleri kurulmuştur.7 İlmî pedogoji alanında başka ülkelerde yapılan denemeler ve görülen hareketler Macaristan’da dikkatle izlenmiş, ülke koşullarına uygun düşünceleri uygulamaya konulmuştur.8

 Bu dönemde ilkokullardan başka 1868 yılında kurulup, 1927 yılında yeniden organize edilen, müfredat programlarında genel kültüre hizmet eden derslerden başka iktisadî, ziraî ve sınaî bilgiler vb. veren dersler bulunan ve kurulduğu günden beri daima iyi sonuçlar veren Burjuva okulları ile9; Jimnaz, Realjimnaz, Oberrealşule ve kız ortaokullarından oluşan, 1930 yılında öğretmen sayısı 3068, okul sayısı yüz ellialtı olan orta dereceli okullar ve Budapeşte, Szeged, Pécs ve Debrecen’de bulunan dört üniversite ile Teknik, Ziraat eğitimi veren (akademi adı ile anılan) vb. yüksek okullar bulunmaktadır.10 Ayrıca 1828 yılında Kontes Therese Brunszvik’in kurduğu ve Melek Bahçesi adını verdiği sayılarının 1930 yılında 1013’e ulaştığı 1647 koruyucu kadının bulunduğu Küçük Çocukları Koruma Kurumları ile11 azınlıklar için öğretim dili bakımından üç tip ilkokul bulunmaktadır.12

 Bunun dışında Halk eğitimine de önem verilmiştir. I. Dünya Savaşı sırasında ve onu izleyen siyasî çalkalanmalar dolayısıyla okul eğitiminin eksiğini gidermek amacıyla bu faaliyet öncelikle ele alınmıştır. 1921 yılından beri halk eğitimi için ayrı bir örgüt bulunmaktadır. Bu halk örgütlerinin eyaletlerde de bir çok şubeleri vardır. Örgütün üstünde, Kültür Bakanlığında özel bir bölüm bulunmaktadır. Bu bölümün alt bölümleri şunlardır:

 1. Halka ait konferanslar

 2. Okuma yazma bilmeyenler için A dershanesi

 3. Temel bilgiler için dersler: B dershanesi

 4. Genel kültür için dersler

 Bunlardan başka halk kitapsarayları ve halkevleri açılmıştır. Nüfusu 1 milyondan fazla olan hükûmet merkezi Budapeşte şehri ise kültürel alanda özel bir yere sahiptir. Çünkü burada okul işleri, modern uğraşların ruhuna uygun bir şekilde ortaya çıkmıştır. Yetişkinlerin eğitimi alanında da son derece başarılı çalışmalar kendini göstermiştir. Eğitim işleri için Budapeşte şehri, 1930 yılında 46.5 milyon pengö sarfetmiştir.13

 II- Cumhuriyetin İlk Yıllarında Türkiye’de Eğitim

 Eğitimi modernleştirme hareketinin temelleri Osmanlı döneminde atılmakla beraber, bu hareket gerileme, bocalama, tartışma çabalarından ileri gidemeyip Cumhuriyet Türkiyesine çözümlenmesi gereken pek çok sorun bırakmıştır. Savaştan çıkan nüfusunun çoğunu yitiren bir ülke olarak çizilen sınırlar içinde ilk etapta, ilköğretim bile çözümlenmesi gereken bir sorun olarak bekliyordu. Okul adedi, öğretmen yok denecek kadar azdı. Halkın 1/ 10’i okuma yazma biliyordu.14 Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri eğitimi geliştirebilmek için bir birikim, bir temel bulunamadığı için, kendi eğitim sistemini kurmak zorunda kalmıştır. Dönemin siyasal, sosyal, kültürel değişimleri gerçekleştirilirken, bunların kitlelere benimsetilmesi ve kökleşmesinde eğitimin rolü anlaşılmış olduğundan, Cumhuriyet hükûmetleri eğitime çok önem vermiştir.15

 Kalkınmanın ancak eğitimle olacağını görmüş bir lider olan Atatürk yeni Türkiye Cumhuriyetinin gereklerine göre çağdaş Türk insanını yetiştirmek, yeni kuşaklara devrimin ruhunu eğitim yoluyla vererek onu sürekli kılmak, akılcı, lâik ve demokratik bir eğitim sistemi kurmak için çalışmalara başlamıştır. 3 Mart 1924 yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile bütün eğitim öğretim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde toplanarak devlet denetimi sağlanmış, medreseler kaldırılarak lâiklik yolunda önemli bir adım atılmıştır. Millet Mekteplerinden Halkevlerine kadar uzanan bir kültür seferberliği başlatılmıştır.16 Birçok yabancı eğitim uzmanı çağrılmış ve eğitimin aksayan yönleri ve yapılması gerekenler konusunda rapor vermeleri istenmiştir.17

 III. Eğitim Alanında Türk-Macar İşbirliği

 T.C’nin kuruluş yıllarında Anadolu’daki yeni yapılanmanın her adımı Macaristan’da coşkuyla karşılanmıştır.18 Atatürk’ün yarattığı yeni Türkiye, Türk halkının girdiği tarihî yol büyük ilgi uyandırmış19, aramızdaki tarihî ve kültürel bağlar bu dönemde iyi ilişkilerin kurulmasını kolaylaştırmıştır.20 Atatürk ve Macaristan Krallığı Naibi Amiral Horthy, Türk ve Macar milletlerinden söz ederken kardeş diye hitap etmişlerdir.21 Atatürk ve dönemin ileri gelen devlet adamları ilkönce “kardeş Macar ulusu” ile yapılan sözleşmelerle, sevgi ve güven ile karşılıklı işbirliğine geçmeyi uygun görmüşler; Macar bilim adamları, uzmanlar Türkiye’ye davet edilmişler, diğer alanlarda olduğu gibi bu kişiler Türkiye’nin gelişmesinde yardımcı olmuşlardır.22 Macar Başbakanı Gömbös’ün deyimi ile “birbirlerine kan ve kardeşlik bağları ile bağlı bulunan iki ulusun ekonomik ve kültürel alanda yapacağı birçok şeyler” uygulama alanına konulmuştur.23

 1. Örgün Eğitim Alanında Türk-Macar İşbirliği

 Cumhuriyetin ilk yıllarında Macar uzmanların etkisini gördüğümüz alanlardan biri meslekî ve teknik eğitimdir. Bölge Sanat Okullarından24 İnşaat Usta Okullarına25 Yapı Enstitülerinden26, Teknik Öğretim Okullarına kadar27 pek çok eğitim kurumunda Macar uzmanların çalıştırılması kararlaştırıldığı gibi, üniversite ve yüksek okullarda da bu kişilerden yararlanılmıştır.28 I. Dünya Savaşı yıllarında Darülfünun-u Osmanî’de Etnoğrafya ve Macarca dersleri veren29, Cumhuriyet döneminde de uzun yıllar Türkiye’de çalışan Gyula Mesaros30; jeoloji, hayvancılık ve meteoroloji alanlarında Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsün’de hizmet veren Locy Lajos, Wellmann Oszkar, Retly Antal31; Atatürk’ün 1935 yılında Dil-Tarih Coğrafya Fakültesinde Hungaroloji kürsüsünü kurdurduğu Lászlo Rásonyi bunlardan bir kaçıdır.32

 Ayrıca birçok Türk genci de Macaristan’a öğrenim için gönderilmiştir.33 İki dünya savaşı arasındaki devirde birçok Türk öğrencisi, öğrenimini Budapeşte Üniversitesi Türkoloji Enstitüsü’nde tamamlamıştır. Ankara’daki Macar Filolojisi ve Yüksek Ziraat Enstitüsü öğrencileri de Debrecen Yaz Üniversitesinin devamlı misafirleri idiler.34

 Macaristan’a gönderilen öğrencilerin çoğu tarım alanında Tarım Akademilerinde öğrenim görmüşlerdir*. Çünkü Macaristan’da yapılan ziraat Avrupanın en gelişmiş ziraat sistemiydi.35 Debrecen Akademisinde üç yıllık eğitim görüp Türkiye’ye dönenler, Şeker Şirketi Anonim Ortaklığının kuruluşunda önemli görevler almışlardır. Eskişehir, Uşak Şeker Fabrikalarının bitki yetiştirme, ekim nöbeti, hayvancılık alanlarındaki uygulamaları Macar tarım tekniğine göre yürütülmüştür.36 Atatürk döneminde Macaristan’a tarım öğrenimi için burslu gönderilen öğrencilerden biri olan ve Macar Kraliyeti József Nador Teknik Üniversitesi Tarım Fakültesi bitiren ve yem bitkileri, çayır-mera dalında Türkiye’de tek uzman olan Fethi Vecdet Erkun’da37 yurda döndükten sonra Prof. Dr. Ömer Tarman ile birlikte Amerikan yardımıyla başlattıkları, özellikle yem bitkileri ve mera ıslah çalışmalarında köy orta malı meralarının ıslahında Macarların Yeşil Kır (Zöld Mezö) teşkilatının köy meraları ıslahı çalışmalarından yararlanmıştır.38 1933 yılında Yüksek Ziraat Enstitüsü kurulduktan sonra,39 bu okulun fakültelerinden derece ile mezun olan öğrenciler Süreyya Aygün’ün başkanlığında Debrecen’de açılacak kurslara katılmak üzere;40 Budapeşte-Gödöllö Çiftliğinde açılan arıcılık kurslarına da özellikle ziraat öğretmenlerinden oluşan gruplar Edirne’de açılacak Arıcılık kongresinde bilgi ve görgülerinden yararlanmak üzere gönderilmiştir.41

 Bu dönemde tarımdan başka hukuk, tıp, edebiyat vb. diğer alanlarda da inceleme yapmak üzere öğrenci ve bilim adamları Macaristan’a gönderilmiştir.42

 Türkiye’de köy kalkınması sorununa toplumsal ve ekonomik çözümlerle yaklaşımın sonunda ortaya çıkmış ve günün sosyo-politik koşullarına göre geliştirilmiş birer eğitim kurumu olan Köy Enstitülerinin43 kurulmasında emeği geçen İsmail Hakkı Tonguç44, Enstitülerin kurulması ile ilgili olarak incelemeler yapmak üzere yirmi gün süre ile Macaristan’a gitmiş, bu gezi sırasında Macar tarım ve sanat okullarında incelemeler yapmışlardır. Köy Enstitülerinin kurulmasında Macar köy okulları sisteminin etkisi olmuştur.45 Amaçları köyün liderliğini yapacak köylü gençleri köyün ve köylünün isteklerine uygun olarak yetiştirmek olan Köy Enstitüleri46, amaçları açısından, Macar Folklor biliminin en büyüklerinden biri olan, Macaristan’a XIII yüzyılda yerleşen Kumanların torunu Istvan Györffy’nin* köylü gençler için örgütlemeye başladığı halk öğrenci yurtlarına benzetilebilir. Özellikle Türk halkları arasında araştırmalar yapan Györffy, millî eğitimin herşeyden önce halktan çıkan aydınlara dayanması gerektiği kanısındaydı. Halk öğrenci yurtlarının ülkesel örgütlenmesi Györffy’nin en iyi öğrencilerinden biri tarafından gerçekleştirilmiştir. Ancak birkaç yıl faaliyet gösteren bu yurtlardan Györffy’nin hayallerine uygun olarak halk kökenli bir aydınlar kuşağı çıkmıştır.47 Kültür derslerinin yanında ziraî ve teknik derslerin pratik olarak öğretildiği Köy Enstitülerinde48 belirtildiği gibi Macar uzmanlardan yararlanılmıştır. Hasanoğlan Köy Enstitüsünde çalışan ustabaşılarından Macar uyruklu Sili Lajos, Gaspar Anyipal ve Gabel Mihaly’in on sekiz Köy Enstitüsünde çalıştırılmaları, Bakanlar Kurulunca 3/1256 sayı ve 21.7.1944 tarihli kararname ile kabul edilmiştir.49

 Bekir Semerci bu ustalardan biri olan Sili Lajos’u şöyle anlatmaktadır:50

 “İnşaat, demircilik ve marangozluk işlerinden çok iyi anlardı. Onunla okul, ahır, santral, köprü, öğretmen lojmanları, işlik, arılık ve kümesler yaptık. Çalışırken yaptığımız işleri hep gözetirdi. Harcın garımını, kerestenin santimini boşa verdirmezdi. Bize yaptığımız işi sevdirirdi.”

 2. Yaygın Eğitim Alanında Türk-Macar İşbirliği

 Daha çok teknik eğitim alanında raporlar veren yabancı uzmanlardan Dr. Kühne51, Latin harflerine geçilmesi aşamasında, 1926 yılında Türk eğitimi için verdiği raporda:52

 “Okuyup yazma öğrenmek için oldukça uzun bir zaman harcanması gerektiği dikkat çekmiştir. Yazı tekniği yalnız öğretim meselesi olmayıp aynı zamanda birinci derecede bir uygarlık meselesidir. Türkler’de kendilerine oldukça yakın olan Macar ve Fin dillerinde yapıldığı gibi bir transkripsiyon kabul ederek hiç şüphesiz Batı uygarlığına katılmak işini kolaylaştırmış olurlar,” diyordu.

 Dr. Kühne’nin Macar alfabesine benzer bir alfabenin kabulünü önermesi üzerine53, kısa bir zaman sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün Macar alfabesini incelemeye başladığı görülmektedir.54 Türkiye Cumhuriyeti Lâtin alfabesine geçtikten sonra, yeni harflerin nasıl okutulduğunu görmek isteyen Macarlar, daha önce 1925 yılında İsviçre’nin Cenevre şehrinde toplanan Esperento Dil Kongresine T. C. Hükûmeti adına katılan Aydın Sanatlar Okulu Tarih-Coğrafya öğretmeni Mehmet Hulusi beyi, Budapeşte’de toplanacak olan, 45. Uluslararası Esperento Dil Kongresine davet etmişlerdir.55 Türk harflerinin kabulünden kısa bir süre sonra Türkiye halkını okur-yazar hale getirmek ve ona hayatın ana bilgilerini kazandırmak amacıyla Millet Mektepleri teşkilâtı oluşturulmuş56, Macaristan’da olduğu gibi okuma yazma bilmeyenler için A dershanesi, temel bilgiler için B dershanesi açılmıştır.57

 Birer kültür kurumları olan Türk Ocakları ve daha sonra yerlerine kurulan Halkevlerinde Türk ve Macar yetkililer tarafından her iki ülkenin kültürüne dair pek çok konferans ve konserler verilmiş58, Halkevleri Macar ressamlarının sergilerine ev sahipliği yaptığı gibi59, kütüphaneleri de Macar bilim adamlarının eserlerine tanıklık etmiştir.60

 Sonuç

 XIX. yüzyıl sonunda gelişmeye başlayan Macar eğitimi I. Dünya Savaşının getirdiği olumsuz koşullarından etkilenmiş olmasına rağmen, savaş sonrası eğitim alanında önemli bir aşama kaydetmiştir. Macar eğitim sistemindeki bu gelişmeyi gören Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri; Macaristan ile eğitim alanında işbirliğine girmiştir. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında üniversite ve yüksek okullarda olduğu gibi, özellikle meslekî ve teknik eğitim alanında pek çok Macar eğitim uzmanından yararlanılmıştır. Bu uzmanlar, Türk eğitiminin yeniden yapılanmasına katkıda bulunmuşlardır. Birçok Türk genci de, Macaristan’a öğrenim için gönderilmiştir.


ilteris7

  • Ziyaretçi
Atatürk’ün Vefatı ve Macaristan’daki Yankıları

 Yrd. Doç. Dr. Melek Çolak
 ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 57, Cilt: XIX, Kasım 2003

 ÖZET

 Macaristan halkının Atatürk'e duyduğu hayranlığın temelinde onun önderliğinde gerçekleştirilen Kurtuluş Savaşı ve hemen sonra kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti yatmaktadır. Bunun yanı sıra geçmişten gelen etnik ve kültürel yakınlıklar Atatürk döneminde Türk- Macar dostluk bağlarının daha da güçlenmesinde önemli bir rol oynamıştır.

 Atatürk'ün ölümü bütün dünyada olduğu gibi Macaristan'da da büyük yankı ile beraber, bu dostluğun bir ürünü olarak büyük bir üzüntü uyandırmıştır.

 Bu çalışmada Atatürk'ün ölümünün Macar kamuoyundaki yankıları ve Macarların Atatürk'e bakış açısı ele alınmıştır.

 I- Atatürk Döneminde Türk - Macar İlişkilerine Kısa Bir Bakış

 Macaristan'da yaklaşık yüz elli yıldan fazla süren Türk egemenliği devrinde yaşanan kültürel ilişkilerden sonra, XIX. yüzyılda bilimsel çevrelerde başlayan araştırmalar iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendirmiş, I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı İmparatorluğu'nun Avusturya - Macaristan İmparatorluğu'nun yanında yer alması, Türk - Macar dostluk bağlarını pekiştirmiş ; Kurtuluş Savaşı öncesinde kültürden siyasete, sağlıktan ekonomiye kadar bütün alanlarda iyi ilişkiler kurulmuştu.1

 I. Dünya Savaşı'ndan sonra, topraklarının 2/3 ünü komşu ülkelere kaptıran Macaristan'da, Atatürk'ün başlattığı bağımsızlık mücadelesi Macar ulusunun geleceği için de bir ümit kıvılcımı teşkil ettiğinden2 , Türk Kurtuluş Savaşı yakından izlenmiş3, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarında Anadolu'daki yeniden yapılanmanın her adımı Macaristan'da coşkuyla karşılanmıştır.4 Atatürk'ün yaptığı inkılâplar büyük hayranlık uyandırmıştır.5 Lozan Antlaşması yürürlüğe girdikten sonra Macaristan'la diplomatik ilişkiler kurulmuş6, dostluk7, ikamet8, ve ticaret antlaşmaları9 imzalanmıştır. Atatürk döneminde karşılıklı ilişkiler en üst düzeye ulaşmıştır10. Pek çok Macar uzman Türkiye'de çeşitli alanlarda çalışmıştır". Bizzat Atatürk'ün emriyle 1935'te Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde bir Hungaroloji kürsüsü kurulmuştur12. Yalnız II. Dünya Savaşı öncesinde Macaristan'ın İtalya ile anlaşarak, revizyonist devletler safında yer almasına karşılık, Türkiye'nin 1934'te Balkan Paktını imzalayarak anti -revizyonist kampa katılmasının iki ülke ilişkilerinde yarattığı olumsuzluk, Atatürk'ün enerjik tutum ve ileri görüşlülüğü sayesinde giderilerek, ilişkiler güçlendirilmiştir13.

 II- Atatürk'ün Vefatı ve Macaristan'da Uyandırdığı Yankılar

 Bütün dünyada olduğu gibi, Atatürk'ün ölüm haberi Macaristan'da büyük yankı uyandırmıştır.

 Macaristan Krallığı naibi Amiral Miklos Horthy, 1933'te Türkiye Cumhuriyeti'nin 10. yıl dönümünü kutlarken Atatürk için bir dilekte bulunarak "uzun yıllar kardeş milletin refah ve saadeti için görevine devam etmesini dilemişti." Ancak Atatürk'ün ölüm haberi üzerine Horthy bütün Macar halkı ile birlikte Türkiye'nin ulusal yasını paylaşmıştır14. Ölüm haberi Budapeşte'de halkın ve gazetecilerin en çok meşgul oldukları konu olmuştur. Halbuki o günlerde bütün Budapeşte ve Macaristan'ın meşgul olduğu yalnız bir olay vardı; Çekoslovakya'dan tekrar Macaristan'a iade edilen toprakların işgali. Macaristan bu olayı büyük şenlikler içinde kutluyor, işgal edilen alanın en büyük şehri ve Macarlığın en eski merkezlerinden biri olan Kassa şehri, başta kral naibi Horthy olduğu halde bütün Macar devlet adamlarının, seçkinlerinin ve gazetecilerinin toplandığı yer oluyordu. Macaristan böyle büyük bir şenlik içinde iken, Atatürk'ün ölüm haberi gelmiş ve bu haber bütün Budapeşte'de büyük bir üzüntü yaratmıştır15.

 Atatürk'ün ölümü nedeniyle kral naibi Amiral Horthy hemen TBMM Başkanına içten bir başsağlığı telgrafı çekmiş ve aynı zamanda özel kalem müdürünü de Türkiye Büyükelçisine göndererek taziyelerini bildirmiştir16. Diğer taraftan Macar Mebusan ve Ayan Meclisleri o günkü celselerinin başlangıcını Atatürk'ün hatırasını anmaya ayırmışlardır. Mebusan Meclisinde Başkan Dr. Korniş ayağa kalkarak şöyle demiştir:

 "...O sonsuza dek gözlerini kapadı. Milletinin politik, sosyal askerî, idarî ve kültürel yaşam tarzını kökten değiştirdi. Dünyanın gelişmesinden geri kalmış köhne bir durumdaki Türklükten modern bir millet, ilerlemeye yetenekli bir devlet yarattı. Önce hakkı olan GAZİ unvanını aldı,çünkü O tüm düşmanlara karşı, askerî dehası ve örgütçü gücü ile kısa zamanda zafer kazanarak yurdunu parçalanmaktan kurtardı. O, ilk olarak azimle ve cesurca galip devletlerin haksız barış emirlerine karşı gelerek, yurdunu aşağılayan Sevres barış antlaşması porselenini parçalayarak milletin yeniden birliğini sağladı. Olağanüstü inanç, atalarından gelen gücü ile uyumakta olan milletinin hudutsuz ilerleyebileceğine olan performansı olduğunu hissetti.O, savaşların savaşından sonra, ilk devlet adamı olarak ihmal edilmiş milletteki gizli fizikî ve ruhî enerjiyi gelişmeye dayandırarak politikasını Türk köylü tabakasının toprağından gelen güçle on iki yıl içerisinde hemen hemen her yönü ile çökme durumundaki memleketi yeniden yaşama kavuşturdu. Önce asker komutan, sonra halk lideri olarak karmaşalıktan bir askerî düzen yarattı. Bir halk lideri olarak da milletin içindeki değerleri bilinçli bir hukuk düzeyine yükseltti ve ona canlılık verdi..."

 Ayan meclisinde ise Kont Szechenyi, modern Türkiye'nin yaratıcısı Atatürk'ün ölümünün Macaristan'da uyandırdığı üzüntü ve eleme çok heyecanlı bir dille tercüman olmuş17, bütün parlamento üyeleri bu sözleri ayağa kalkarak dinlemişlerdir18.

 Başbakan İmredy Atatürk'ün cenaze töreninin yapılacağı 21 Kasım pazartesi günü Macaristan'ın millî matem günü kabul edilerek, bütün memlekette resmî binalara siyah bayrak çekilmesini emretmiştir. Harbiye Nazırı ve Budapeşte Belediye Başkanı da askerî binalar ve belediye binaları için aynı kararı almışlar. Belediye başkanı Budapeşte halkını da ayrıca siyah bayrak çekmeye davet etmiştir19. Atatürk'ün cenaze törenin yapıldığı bütün kurum ve evlere matem bayrağı çekilmiş20, sokak lambalarına bile siyah krepler asılmıştır21. Macaristan cenaze törenine general Jenö Ruszkay başkanlığında, kurmay binbaşı Imre Nemeth ve albay Sandor Magyarossy’den oluşan bir heyet göndermiştir22.

 Macar basını da Atatürk'ün ölümü haberlerine geniş yer ayırmıştır. Ölümü haber veren gazetelerde Atatürk'e ait makaleler birinci sayfaları işgal etmiştir. Macaristan'ın büyük şenliğine, yeni kurtarılan topraklara ait haberler ikinci ve üçüncü sayfalara bırakılmıştır23.

 Atatürk'ün ölüm haberi üzerine Macar basınının yorumlarına ait birkaç örnek Macarların Atatürk'e bakış açısını yansıtabilir:

 Ujság gazetesi: “Türkiye’nin kurtarıcısı, yücelticisi, modern Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Kemal Atatürk artık yok. Milletini birinci barış antlaşması boyunduruğundan, halkını ortaçağın geriliğinden kurtararak milleti özgürlüğüne kavuşturdu. Halkı uyutan sultanlar döneminde geri kalmışlıktan milleti canlandırarak bilinçlendirdi. O günden güne hızlanan büyük bir güçle reformlar politikası çalışmalarıyla idarî sosyal düzenlemeler getirdi ve hamlelerinin doğal beklentisi olarak çıkan engellere karşı modern bir devlet ve halktan modern millet yarattı." 24.

 Kıs Ujság gazetesi: " O Ankara'da millî hükümeti kurarak İstanbul'daki hükümete ve Paris yakınında yapılan haksız barış antlaşmasına karşı gelen Avrupa’da ilk devlet adamı oldu. Ülkesinin iyi bir geleceğe kavuşmasındaki hamlelerin yanı sıra O da mesleğinde bomba gibi hızla yükseldi.” 25

 Nepszava gazetesi: " Mustafa Kemal savaş sonrası Türkiye'nin kurucusu idi. Tarihin en yeni döneminin çok önemli bir şahsiyeti mezara göç elti. Göze çarpan diktatör tipini temsil eden Çar Büyük Petro, Avrupa medeniyetini memleketine getirebilmek için gayret sarf etmedi. Kemal Paşa ise Türk halkını tecrit edilmiş bir Asyalı durumundan çıkarmak için, pek çok kök salmış, geri kalmış tutumların içine girerek milletinin yükselmesini radikal bir biçimde sağladı. Türk kadının yüzünden peçeyi çıkarttı. Türk erkeklerinin başından fesi attırarak okullarda Latin alfabesinin kullanılmasını zorunlu kıldı. Bunlara ilaveten modern bir Türkiye yaratmak için her yönde gayret sarf etti. Öyle ki bunlar Avrupa medeniyetine çok yakışır çalışmalardı..." 26

 Pesti Napló gazetesi: “...Türkiye'nin dış politika durumu bugün mükemmel, ekonomik yaşamı gelişmekte olup 1918 güzündeki mahvolma eşiğinden dönen Türk milletini şimdi artık pek büyük bir gelecek beklemektedir. Ailesi ve çocuğu olmayan Mustafa Kemal (yalnız kısa bir süre Latife Hanımla, Türk kadın hareketinin bir yöneticisi ile evli kaldı) engin işler başardı. O, tüm Türk ulusu topluluğu için büyük bir gayretle çalışıp muazzam işlerin yaratıcısı olmuştur." 21

 1840'da kurulan ve Kurtuluş Savaşı yıllarında İngiliz, Fransız ve Amerikan büyük gazetelerinin Sevr antlaşması yanlış haberlerini olduğu gibi aktaran Pesti Hirlap (Peşte Haber Gazetesi)28; Atatürk'ün bir diktatör olduğunu fakat kelimenin bilinen manasıyla diktatör olmadığını ve bunun kişisel meziyetleri ve muazzam prestiji sayesinde mümkün olduğunu kaydederek "Atatürk'ün rolünü Macar İstiklâlinin kahramanı olan Rakoczi'nin veyahut Kossuth'un rolüne" benzetmektedir.29 Pesti Hirlap'ın karşısında yer alan, 1920 Aralık sonunda kurulan ve Kurtuluş Savaşı'nın ortasında muhabirlerini Türkiye'ye göndererek Macar kamuoyuna daha nesnel haberler ulaştıran ve kısa zamanda halkın benimsediği, Türk çıkarlarının savunucusu olarak Macar kamuoyunu dile getiren Magyarság gazetesi de30 diğer gazeteler gibi Atatürk'ün "Türkiye'yi modern ve Avrupai bir devlet haline çevirdiğini' yazmaktadır.31

Sonuç : Atatürk döneminde Türk - Macar ilişkilerinin tarihten gelen etnik - kültürel yakınlık ve Atatürk'ün her devletle bağımsızlık ve egemenliği zedelemeden iyi ilişkiler içinde olma politikasının bir sonucu olarak dostluk bağları en üst düzeye ulaşmış; kültürel ilişkilerin geliştirilmesine özen gösterilmiştir. Atatürk'ün ölümü, bütün dünyada olduğu gibi Macaristan'da da büyük bir yankı uyandırmış ve aynı zamanda büyük bir üzüntüye neden olmuştur. Cenaze töreninin yapıldığı günü millî matem olarak değerlendiren Macar resmî çevreleri "kardeş" olarak nitelendirdiği Türk milletinin acısını bu yakınlığın bir sonucu olarak daha samimî ve daha duyarlı bir şekilde paylaşmıştır.

ilteris9

  • Ziyaretçi
Paylaşımın için sağol anda.