Gönderen Konu: Siz kimi kandırıyorsunuz?  (Okunma sayısı 6278 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Genc_Atsiz

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 12
  • EYYY TÜRK BUDUN, ÖKÜN!!!
Siz kimi kandırıyorsunuz?
« : 23 Haziran 2008 »
Sene 1969, Adana kongresi ve MHP'de ALLAH TANRIYI KOVUYOR....

Arkadaşlar bu sözün anlamı o kadar derin ki üzerine ciltler dolusu kitap yazılır. Anlamadığım nokta ülkede öyle bir noktaya geldik ki zamanın Türkçülük ve Türk Milliyetçiliği arasında yapılan ayrım iyice derinleşmeye başladı. Öncelikle Türkçülük, Türk Milliyetçiliğinin özel adıdır. Bu bağlamda Türkçülük ve Türk Milliyetçili ayrımını hangi aklı evvel yapar? Hemen yanıtı verelim...

Bilindiği üzere 3 Mayıs 1994'le beraber Türkçülük İnönü tahribatına en büyük tokatı vurarak 10 Kasım 1938'den sonra dirilişe geçmiştir.  Bütün Türkçüler, Türk dünyasının ölümsüz güneşi, 21. yy'ın Kürşad'ı Hüseyin Nihal Atsız etrafında toplanmışlardır. Atsız Atamızda diğer Türkçüler gibi cefakar ve çileli bir yolu rahata ve refaha değişmiştir. Dünün bir avuç idealist Türkçü gencinin cebindeki üç kuruş parayla sandalyeler alıp bir evin ufacık bir odasında Türk ocaklarını kurmasındaki o inanç, o ruh, o cesaret ile Atsız Ata'nında sürgün ve hapisliklerle geçen hayatındaki o inanç, o ruh ve o cesaret aynıdır: TÜRKÇÜLÜKTÜR... Ama gelin görünki Türkçülük siyasi sahnede çok iyi temsil edilemedi. Hatta hiç temsil edilemedi. 1969 Adana Konferansından sonra birileri Başbuğ oldu, birileri ise en büyük Türk Milliyetçileri. Soğuk savaş döneminin kutuplaşma anlayışını da hesaba katarsak eleştirel yaklaşımlar hiç bir zaman ÜLKÜCÜ HAREKET içerisinde yer bulmadı ve hain diye yaftalandı.

Türkçü anlayış ve onun getirilerinden hızla uzaklaşan MHP erkanı yeni bir fikir buldular. Daha doğrusu Dini ulema önünde Türk Milliyetçiliğini/Türkçülüğü meşru kılmak için DEVŞİRME BİR MİLLİYETÇİLİK türettiler. Din fahişeleriyle beraber olarak Türk-İslam denilen sakat ve hımbıl çocuğu peydahlayan bu anlayışın iktidar sahipleri Tanrı katında bürokrasiyi oluşturan bürokratlarla el ele vererek hem Türk Din İnanç sisteminin hem de Türk Milliyetçiliğinin bozulmasına, sömürülmesine çanak tuttular. Türkçü anlayışa ve yetişen Türkçü nesillere vurulan en büyük sekte Türk-İslam terennümü... Peki neler yaptı bu üfürükçü Milliyetçiler:

1) Türkçülük, oy kaygısı, taban bulma arayışı ve de bünyesinde daha sonraları barındıracağı tarikat müritleri ve düzenbaz şeyhleri ve de İslamcılıktan devşirilen hilekar kalemşörleriyle baltalanmış, gölgelenmiş, değişime uğraşmıştır.

2) Türkçülüğün temelinde var olan Atatürkçülük(gerçek manada Atatürkçülükten bahsediyorum) bu sahtekarlar takımı tarafından altı oyularak çökertilmiştir. Öyleki ülkücü hareket mensuplarının üstad diye seslendikleri şahıs 30 küsür kere Türklüğe ve Atatürk'e hakaretten yargınlanmış, muhtelif kitaplarında Cumhuriyet rejimine ve değerlerine aba altından sopa göstermeyi ihmal etmemiştir. Türkçülük, bu safhadan sonra laiklik zeminini kaybetmiştir.

3) İslamcılarla dolan Ülkücü hareketin gayrı TÜRKÇÜ yazarları, Türk Milliyetçiliğini İslam huzurunda ve halk nazarında meşrulaştırmak TÜRK ÜLKÜSÜ'nün yanına bir de İSLAM'ı eklemişlerdir ve adını da TÜRK-İSLAM KOYMUŞLARDIR ki kutsal Türk Ülküsünün teorinin ve literatürünün oluşmasında zaman kaybı yaşanmıştır.

4) ÜLKÜ, milletin her alanda yol haritası olması gerekirken Türk-İslam ülküsü ne iktisadi, ne dış politika birkaç Türkçülükten çalınma realiteler dışında ne de içtimai alanda açılımlar yapamamıştır. Aslına bakarsanız ABD Başkanı TRUMAN ile başlayan kuzey kuşak doktirini çerçevesinde TÜRK-İSLAM politikası oluşmuştur. Bunun temelinde yatan etken şüphesiz DİN ve MİLLİYETİ reddeden Sovyet Rusya'yı TÜRK(MİLLİYET)- İSLAM(DİN) politikalarıyla çevrelemek, kuşatmak. Bunun Türkiye'deki taşeronu ise MHP olmuştur. 1979 İran İslam devriminden sonra işin çehresi değişmiştir. Radikal, Funamantalist eğilimler taşıyan İSLAMCILIĞIN başta Türkiye olmak üzere diğer Müslüman ülkelere yayılmaması için 1980 yılında ABD Başkanı Jimmy Carter tarafından YEŞİL KUŞAK(ILIMLI İSLAMCILIK) doktirini yayınlanmıştır. Doktirine göre, hem ılımlı islamcılıkla İran rejiminin yayılmasını engellenecek hem de Sovyet rusyayı çevreleme devam edecekti. Başarılı da oldular ve radikal olan herşey törpülendi bu coğrafyada. Elit tabakaya yine birşey olmadı. Onlar yeni hazırlanacak olan ILIMLI İSLAMCILIK ile ilgili teori üretmeye başlamışlardı bile. Tam bu noktada siyasi alanda ÖZAL, sosyal alanda NURCULAR sahneye çıkmışlardır. Ne hikmetse özellikle 1990lardan sonra MHP tarafından Nurcular büyük destek görmeye başladı ve Nurculara da hizmet edilmeye başlanıldı. Artık 10 ülkücüden 5'i Nakşibendi, 4'ü Nurcu, 1'i de geçmişine sadık Türkçü olarak ülkücü harekette bu oranla yer almıştır. Öyleki yanılmıyorsam 1987lerde Türkçülük Gününü, Türkçülük, ırkçılığı anımsatıyor diye Milliyetçiler günü olarak değiştirildi.Türk-İslam ülküsü denen mefhumun tam olarak neyi ifade ettiğini anlamakta güçtür. Çünkü tez-anti tez=sentez düsturunda inşaa edilmiştir. Temel dokularını Türkçülükten ve İslamcılıktan almıştır ki Türkçülük ve İslamcılık asla ama asla aynı kefeye konulamaz birbirine taban tabana zıt olan iki mefküredir. BU iki mefkürenin ölü doğan çocuğudur işte Türk İslam ülküsü. Türk İslamdan kasıt bütün İslam coğrafyasının birleşmesiyse bunun adına Türk-İslam değil İslamcılık diyelim. Yok sadece Müslüman Türklerin birleşmesiyse bu da Türkçülük anlayışında yoktur. Türkçülük, gayrı müslim bir Türkle(GAGAVUZLAR, ALTAY TÜRKLERİ v.s) Müslim bir Türke aynı gözle bakar, ayırmaz. Türk-İslam ülküsü OSMANLICILIK ki Özalla birlikte NEO OSMANLICILIK akımını özellikle BBP tabanında yer bulmuştur. Bu daha vahim birşeydir ki Osmanlıcılık OSMANLI MİLLETİ ve OSMANLI coğrafyası esasına dayanır. Yanılmıyorsam "ANADOLUCULUK" denilen harekatın başlamasında da bu anlayış temel olmuştur. Ne elimdir ki Atsız Ata ANADOLU MİLLETİ, ANADOLU KÜLTÜRÜ, ANADOLU COĞRAFYASI söylemleriyle yola çıkan çağdaşlarına(Ali Fuat başgil, Nurettin Topçu) o zamanlar gerekli cevabı verirken kendisine Türk Milliyetçisi diyen guruh çanak tutmuştur.

5) Tam bu noktada, Türk-İslamcı teorisyenlerin politikalarını uygulamaya gayret ederken, Türkçülüğe bir yarada "alevi-sunni" kavgasıyla verildi. Her zaman söylerim yine söyleyeceğim o dönemlerde SUNNİ MÜSLÜMAN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ yapıldı, artık ne kadar Milliyetçi bir anlayışsa. Atsız Ata üstüne basa basa Türklerin mezhepsel farklılıkları yüzünden bölünmemesini belirtsede öz be öz Türk olan alevilerle şu an aramızda uçurumlar var.

Bunu birçok örnekle temelledirebiliriz. Son döneme baktığımızda birileri Çiçek böcek bahçesi kurup bahçıvalığa soyunurken tebası da ona amade bir vaziyette tatlı su Türkçülüğü yapıyor. Dün anadolucu, islamcı dangalakların dillerinde olan teoriler bugün kendisine milliyetçi diyen sahtekarların dillerinde. Yok efendim mühim olan Türküm demekmiş, Türkler karışmış, Türkçe konuşma Türk kültürüne tabi olmak kafiyet içerirmiş v.s v.s Türk olmayan ve bunun bilincinde olan bir insan nasıl Türklük şuuru ve kültürüyle yetişecek bilemiyoruz tabi. Her Türkçe konuşanı da Türk kabul edeceksek o zaman TÖMERİ, TÜRKLÜĞE KABUL MERKEZİNE dönüştürelim.

Hasılı, kendileri en iyi milliyetçi olarak ifade edip de Türkçülüğü Türk Milliyetçiliğinden farklı gören aklı evvel, beyni örümcekli, ağzı cehalet kokan şahıslar siz kimi kandırıyorsunuz?

Genç Atsız...
"Yaradılışımda bir fevkaladelik varsa Türk olduğumdandır." -ATATÜRK-
"Yüzde yüz Türk olduğun gün cihan senindir." -ATSIZ-

Çevrimdışı Türkçü

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 53
Ynt: Siz kimi kandırıyorsunuz?
« Yanıtla #1 : 19 Mart 2011 »
Bu sorunların nedenlerini de saymakla bitiremeyiz ama en genel sorunlardan birisi iç çatışmalarımız!
Aynı fikirde olduğumuzu bile bile karşımızdakinin ayağını nasıl kaydırıp, nasıl üstün gelinir, nasıl ezerim diye düşüncelere dalmanın acı sonuçları yukarıdaki yazılanlar gibi olmuştur.
Şayet karşımızdaki kişilerin düşünce yapısı uyuyorsa neden ezmeye çalışıyorum diye kişi kendisine sormalıdır.

Türkçülüğe hizmet etmek istiyorsak, nasıl daha da büyür, dallanır budaklanırız, geçmişte hata yapan dalkavuklar yüzünden, dışarıdaki kötü bakışları, önyargıları nasıl aşar ve Türkçülüğü benimsettirebiliriz diye düşünmeye sevketmeliyiz birbirimizi.

Ucu, sonu açık kalsın yazdıklarımın. Katılımcı olup, fikir paylaşımına vesile olmak için devamını getirmiyorum ve sizlerden de bu konu hakkındaki düşüncelerinizi ricâ ediyorum.

Esenlikler...
.....
"Ölüm değil bize tasa,
Biz kartalız, hayat ökse.
Yavuz düşman kılıç çalsa
Yumruğumla çelemem mi?

Kırgız atım yağız olsa,
Yol gösteren yıldız olsa.
Bahtiyarlık bir kız olsa,
Silâh çekip alamam mı?

BAHTİYARLIK BENİM TASAM,
FAKAT O BİR ZEHİRLİ SAM,
BİRŞEY BİLE YAPAMASAM,
ERCESİNE ÖLEMEM Mİ?"

Çevrimdışı Türkçü

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 53
Ynt: Siz kimi kandırıyorsunuz?
« Yanıtla #2 : 07 Nisan 2011 »
"Ucu, sonu açık kalsın yazdıklarımın. Katılımcı olup, fikir paylaşımına vesile olmak için devamını getirmiyorum ve sizlerden de bu konu hakkındaki düşüncelerinizi ricâ ediyorum." demişim ama anlaşılan o ki, kökünü kurutmuşum yazının. Kusura bakmayın.

Esenlikler...
.....
"Ölüm değil bize tasa,
Biz kartalız, hayat ökse.
Yavuz düşman kılıç çalsa
Yumruğumla çelemem mi?

Kırgız atım yağız olsa,
Yol gösteren yıldız olsa.
Bahtiyarlık bir kız olsa,
Silâh çekip alamam mı?

BAHTİYARLIK BENİM TASAM,
FAKAT O BİR ZEHİRLİ SAM,
BİRŞEY BİLE YAPAMASAM,
ERCESİNE ÖLEMEM Mİ?"

Çevrimdışı TARDU KAĞAN

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 541
Ynt: Siz kimi kandırıyorsunuz?
« Yanıtla #3 : 08 Nisan 2011 »
Bu tip konular otağlarda çok tartışıldı,çok yazıldı, çok çizildi.Tartışmanın çokta getiisi olmadı.Mhp kökenli kardeşlerimiz den,gücenenler kırılanlar oldu.Hiçbir faydası olmayan bir konu.Bu gün Nazımları, Gezmişleri ,Che leri öven Chp de bile Onca Türkçü varken,Mhp nin Ve merhum Alparslan Türkş' in Atsız Ata ile düştüğü fikir ayrılığının Bugün bile derin  bir sorun olarak ısıtılıp ısıtlıp ortaya koyulmasına anlam veremiyorum.Bu fikir ayrılığının sebebi tamamen siyasi çekincelerdir.Türkeş, siyasi hareketin yara almaması için böyle bir tavır almıştırki;dönemin sosyo kültürel yapısını incelerseniz,Onunda hakkını teslim etmek gerekir.Milletimizin dini konularda sırf  eğitimsizlik yüzünden düştüğü açmazı iyi düşünün.Bu gün bile  Din peygamber kitap diyince insanların gardının nasıl düştüğünü çok iyi görmemiz gerekir.Türkçülük siyaset üstüdür ve her siyasi parti içinde  yer bulur.CMKP ve Milliyetçi Hareket döneminde,Atsız Atamız, öngörülerinin  siyasi arenada,siyasi kaygılardan dolayı eğilip bükülebileceğini farketmiş ve Yoluna bir avuç bozkurtla  devam etmiştir.Siyaset her siyasetçiyi,eğip bükmüştür,Ata'nın farkı,eğilmez derecede sağlam ve mukavemetli oluşudur.O eğilmemiş ve kırılmamıştır.Türk islam sentezi konusuna gelince;dönemin  insanını yönlendirmek için üretilmiş suni ideolojidir.Bugünde etkisi devam etmektedir.Bugün sorsanız AKP lilerde Türkislamcıyız derler.Tüm mesele budur.Bizim bu tip kırgınlara mahal verme lüksümüz malesef yoktur.

Çevrimdışı TÜRK-KAN

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2181
  • UÇMAĞA VARDI, TANRI DAĞLARINDA!
Ynt: Siz kimi kandırıyorsunuz?
« Yanıtla #4 : 08 Nisan 2011 »
Bu sorunların nedenlerini de saymakla bitiremeyiz ama en genel sorunlardan birisi iç çatışmalarımız!
Aynı fikirde olduğumuzu bile bile karşımızdakinin ayağını nasıl kaydırıp, nasıl üstün gelinir, nasıl ezerim diye düşüncelere dalmanın acı sonuçları yukarıdaki yazılanlar gibi olmuştur.
Şayet karşımızdaki kişilerin düşünce yapısı uyuyorsa neden ezmeye çalışıyorum diye kişi kendisine sormalıdır.

 Karşımızdaki kişinin ya da kişilerin hatta kurumların düşünce yapısının bize uyması için onlarında Türkçü olması gerekir. Fakat Türkçülüğü olması gereken mecradan, çizgiden saptırıp belli bir siyasi kurum ile ona bağlı teşkilatlarının güdümünde, kontrolünde görmeyi veyahut göstermeyi; Türkçülük sanan bazı aklıevveller var.

 Şahsi zaaflarını, davaya yeterince bağlanamamalarının sebeblerini kendilerinde aramak yerine onu çürük çarık bir yapıya uydurma kolaycılığına bürünmeleri, hem kendileri açısından hem de Kutlu Davamız Türkçülük yönünden çok acıdır. Özeleştiriden yoksun, belli kalıpların dışına çıkamayan, feodal dogmaların ve güdülerin esiri olanlarda bu tarz sapmaların olmasını doğal karşılamalıyız.

 Ki bu yazdıklarım sadece bu tarz kişilerde değil, maalesef bizim Türkçülerin arasında da vardır. Bunuda açıklıkla itiraf etmek gerekir.

Türkçülüğe hizmet etmek istiyorsak, nasıl daha da büyür, dallanır budaklanırız, geçmişte hata yapan dalkavuklar yüzünden, dışarıdaki kötü bakışları, önyargıları nasıl aşar ve Türkçülüğü benimsettirebiliriz diye düşünmeye sevketmeliyiz birbirimizi.

 Yukarıdaki özeleştiriyi de, buna başlamanın küçük bir adımı olarak alabilirsiniz. Dışarıdaki kötü bakışların, önyargıların kolayca aşılacağı gibi bir Pollyannacı, Alice Harikalar Diyarında tadında yaklaşımlar şahsen bana uzaktır. Herkes kötü de baksa, öcü umacı gibi görse de biz Türkçüyüz, Davamızda Türkçülük'tür. Herkesi memnun etmek gibi aşırı popülist söylemlere girmemek, ufak ama kararlı adımlarla büyük başlangıçlara yürümenin daha doğru olduğu kanaatindeyim.
23 EKİM 2023'DE, ELİM BİR TRAFİK KAZASI SONUCU, UÇMAĞA VARDI.
ŞİMDİ; TANRI DAĞINDA, ATALAR YURDUNDA, ATSIZ ATA MAKAMINDA, BAŞBUĞLAR OTAĞINDA, ERİNÇ İÇERİSİNDE!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2315
  • Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
Ynt: Siz kimi kandırıyorsunuz?
« Yanıtla #5 : 08 Nisan 2011 »
Bu sorunların nedenlerini de saymakla bitiremeyiz ama en genel sorunlardan birisi iç çatışmalarımız!
Aynı fikirde olduğumuzu bile bile karşımızdakinin ayağını nasıl kaydırıp, nasıl üstün gelinir, nasıl ezerim diye düşüncelere dalmanın acı sonuçları yukarıdaki yazılanlar gibi olmuştur.
Şayet karşımızdaki kişilerin düşünce yapısı uyuyorsa neden ezmeye çalışıyorum diye kişi kendisine sormalıdır.

Türkçülüğe hizmet etmek istiyorsak, nasıl daha da büyür, dallanır budaklanırız, geçmişte hata yapan dalkavuklar yüzünden, dışarıdaki kötü bakışları, önyargıları nasıl aşar ve Türkçülüğü benimsettirebiliriz diye düşünmeye sevketmeliyiz birbirimizi.

Ucu, sonu açık kalsın yazdıklarımın. Katılımcı olup, fikir paylaşımına vesile olmak için devamını getirmiyorum ve sizlerden de bu konu hakkındaki düşüncelerinizi ricâ ediyorum.

Esenlikler...

Sürekli, geriye dönük olarak, birileriyle hesaplaşma düşüncesinde olanlar ömürlerini hep kısır çekişmeyle tüketirler.
Ne yazık ki Türkçü camianın derin yaralarından bir tanesi de budur.
Bu kısır çekişmeler nedeniyle bir türlü yapılması gereken "asli görev"ler yapılmaz, hep sonraya ertelenir durur.
Oysa ki zaman kavramı olarak sonra, hiç bir zaman gelmeyecek olan zamandır!
Tarihi hata ve mağduriyetleri dile getirmek ve unutmamak da bir erdemdir.
Ancak bu davranış sonu gelmez düşmanlıkların sermayesi olarak sürdürülürse işte o zaman asıl yapılması gerekenler, doğal olarak, sonraya, yani hiç bir zaman gelemeyecek zamana kalır ve erdem olmaktan çıkar.
Haçlı batı bunun acısını bin yıldan daha fazla zaman yaşadı ve büyük bedeller ödeyerek, zorunlu olarak da olsa, toplumsal uzlaşmasını temin etmeyi başardı.
Aynı acıyı İslam toplulukları da yaşadı ve hâlâ da yaşamaktalar...
Aynı söylemleri söylüyor olmak, çoğu kez, aynı fikirlerde olmak anlamını taşımıyor.
Ya da söylemler aynı olsa bile niyetler farklı olduğundan, aynı sözler aynı kapıya çıkmıyor.
Tabii insana dair; benim dediğim olsun, ben herkesten üstün olayım/görüneyim gibi ben merkezli ve başkalarını yok ya da önemsiz görme psikolojisi arızanın ve çatışmanın başlamasına neden oluyor.
Bu sorun salt olarak her insanın doğasında var olan ben merkezlilikle ifade edilemez. Ben merkezliliğin ön plana çıkması veya çatışmaya neden olmasının yegane sebebi; iddia edilen yüksek ülkülerinin bilinç haline gelmemiş olmasından kaynaklanmaktadır.
Dava bilinci, bu bilince paralel olarak, samimiyeti ve öz veriyi getirmektedir.
Kişideki bilinç yoksulluğu giderilememişse o kişinin ağzından ne kadar güzel söz çıksada, güzel işler çıkmaz.
Yani sorun; dava bilinci ve bu bilincin oluşturduğu ülkü adamı olunamamasıdır.

Esenlik dileklerimle...

TTK.
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı TARDU KAĞAN

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 541
Ynt: Siz kimi kandırıyorsunuz?
« Yanıtla #6 : 09 Nisan 2011 »
'' Karşımızdaki kişinin ya da kişilerin hatta kurumların düşünce yapısının bize uyması için onlarında Türkçü olması gerekir. Fakat Türkçülüğü olması gereken mecradan, çizgiden saptırıp belli bir siyasi kurum ile ona bağlı teşkilatlarının güdümünde, kontrolünde görmeyi veyahut göstermeyi; Türkçülük sanan bazı aklıevveller var.''

Kurum olduğumuz zaman Uyup uymayışına göre davranabiliriz...Ayrıca Türkçülüğün hala siyaset üstü oluşu ifadesinin yeteri kadar anlaşılamadığı kanısındayım.

Çevrimdışı Türkçü

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 53
Ynt: Siz kimi kandırıyorsunuz?
« Yanıtla #7 : 09 Nisan 2011 »
Alıntı
Bu tip konular otağlarda çok tartışıldı,çok yazıldı, çok çizildi.Tartışmanın çokta getiisi olmadı.
Esenlikler TARDU KAĞAN anda,

Bu tip konular gerçekten çok tartışıldı ama tartışmanın gerçek manası ile maalesef olmadı. Bizlerin en önemli sorunlarından biri de bu heyhat. Üslûp konusunda sanırım daha iyi bir yer burası ki, bir büyüğümüzün vesile ile ara ara yazıyorum. Bu büyüğümüz ile yüzyüze konuştuğumuzda hep bu sorun öne çıkıyor ve çözümü de mümkün. Muhtemelen bu sefer getirisi olacaktır ki, yoksa bu gelişmeyi sağlayamayız. Yorum için sonsuz teşekkürler.


Alıntı
Yukarıdaki özeleştiriyi de, buna başlamanın küçük bir adımı olarak alabilirsiniz. Dışarıdaki kötü bakışların, önyargıların kolayca aşılacağı gibi bir Pollyannacı, Alice Harikalar Diyarında tadında yaklaşımlar şahsen bana uzaktır. Herkes kötü de baksa, öcü umacı gibi görse de biz Türkçüyüz, Davamızda Türkçülük'tür. Herkesi memnun etmek gibi aşırı popülist söylemlere girmemek, ufak ama kararlı adımlarla büyük başlangıçlara yürümenin daha doğru olduğu kanaatindeyim.

Esenlikler Türk-Kan anda
Türkçülük yaşam biçimi ise ve yaşamda da bireyden önce toplum memnuniyeti aranıyorsa bunun popülist bir söylem olduğu düşüncesi yanlış olur ki, küçük ama kararlı adımlarla büyük başlangıçlar deyiminizde bu memnuniyet sözü ile bağdaşması gerekiyor sanırım.
Kişilerin önyargısını değil, Türkçülerin hakkında yanlış bilinen şeyleri aklarsak bu zaten yeterlidir ve asıl kasttetiğim de budur.
Yorumun için sonsuz teşekkürler.

Alıntı
Sürekli, geriye dönük olarak, birileriyle hesaplaşma düşüncesinde olanlar ömürlerini hep kısır çekişmeyle tüketirler.
Ne yazık ki Türkçü camianın derin yaralarından bir tanesi de budur.
Bu kısır çekişmeler nedeniyle bir türlü yapılması gereken "asli görev"ler yapılmaz, hep sonraya ertelenir durur.
Oysa ki zaman kavramı olarak sonra, hiç bir zaman gelmeyecek olan zamandır!
Tarihi hata ve mağduriyetleri dile getirmek ve unutmamak da bir erdemdir.
Ancak bu davranış sonu gelmez düşmanlıkların sermayesi olarak sürdürülürse işte o zaman asıl yapılması gerekenler, doğal olarak, sonraya, yani hiç bir zaman gelemeyecek zamana kalır ve erdem olmaktan çıkar.

Esenlikler Üçoklu Börü Kam anda,
Şu yazdıklarına karşın "ne demek istiyorsun lan sen sentezci devşirme, git MHP'nin götünü yala burada ne işin var".. vesaire gibi şeyleri çok kez işittik ve bizim en büyük sorunumuzdan biri de geçimsizliğimiz, birbirimizi baltalamamız ve içimize sızan, Türk milliyetçiliğini denetim altına almak isteyen dış güçlerin adamı olan çaşıtlar... Ne yazık ki, bugüne kadar sizin fikirlerinize karşılık gelen yanıtlar yukarıdaki örnek gibiydi. Aynı fikirde olmamıza rağmen, beğenmediğimiz tek kelime ve tek cümle yüzünden ağıza alınmayacak lafları söyleyip durduk. Oysa, o sözün manasını sorsak, öğrensek muhtemelen mesele kalmayacak. Bugün iç çatışmalarımıza son vermediğimiz müddetçe adım atabilmek zor. Kimi sözde Türkçüler orun peşinde, kimisi küfürleri yarıştırıyorlar, kimisi gerçekten hakkını veriyor ama hata işleyenler, Türkçülüğün hakkını verenlere mani oluyor. Yukarıda belirttiğiniz sözler gibi biz bu geçimsizliğimizi sona erdirmediğimiz müddetçe ve içimizdeki çaşıtları temizleyip, bitirmediğimiz müddetçe asli görevler yapılamaz.
Bu kısır tartışmaların sona ermesi için illa sineye çekmek gerekli değildir muhtemelen doğru tartışma sonuç verecektir.

Alıntı
Bu sorun salt olarak her insanın doğasında var olan ben merkezlilikle ifade edilemez. Ben merkezliliğin ön plana çıkması veya çatışmaya neden olmasının yegane sebebi; iddia edilen yüksek ülkülerinin bilinç haline gelmemiş olmasından kaynaklanmaktadır.

Bu ben merkezcilik yüzünden bugün çok çekiyoruz; Atsız isminin nerden geldiğini biliyoruz ve kimse nam, orun peşinde değildi. "Bir kaç yüzbin meçhul Türkçü" sözünden çıkarmamız gereken anlam da ortada ve yine değindiğiniz gibi bunun sebebi  sindirilmemiş Türkçülük, Yürekten değil, sadece yüzeysel Türkçülük nedeniyledir ve Türk milliyetçiliğini denetim altına almak isteyen, dış güçlerden beslenen ama içimizdekiler gibi davranan çaşıtlar nedenler arasındadır.


Alıntı
Kişideki bilinç yoksulluğu giderilememişse o kişinin ağzından ne kadar güzel söz çıksada, güzel işler çıkmaz.
Yani sorun; dava bilinci ve bu bilincin oluşturduğu ülkü adamı olunamamasıdır.

Bu sorunun çözümü için kendimizi yenilemek değil, eksiklerimizi gidermek ve gelecek nesillere bilgi aktarabilecek, eğitici kabileyeti yüksek Türkçülerin varolması ile hallolacaktır. Bir nevi Türkçülük okulu yaratılmalı.

Bugün öncelikli olarak üslup meselemiz, ardından geçimsizliğimizin nedenleri çözüme kavuşmalıdır ve samimi Türkçülerden bahsediyorum, bu sorunun çözümü çok basit; karşımızdakine akılcı yanıt verelim, durup dururken küfürü basmayalım, Türkçülüğü farklı şekilde algılattıracak şeyler yapmayalım yeter. Ağ ortamında, dışarıda kısaca her yerde Türkçüyüm dediğimiz an, bütün Türkçüleri hatta ve hatta geçmişteki Türk büyüklerimizi de temsil ettiğimizin bilincine de varmamız gerekli.

Güzel bir gelişmeye, bu sorunlara karşın olumlu bir duruma da değineyim; Hun Türk ile yapılan bu sayfa birliği gerçekten takdirliktir. İmkân yaratılırsa, yeniden samimi Türkçüler gün yüzüne çıkacak!

Size de sonsuz teşekkürler. Gerçekten yorumunuza hayran kaldım.
Bu konu sürmeli hatta icâp ederse yeni bir başlıkta "Türkçülüğün sorunları ve bu sorunlarına çözüm öenerileri" gibi bir başlık açılabilir. Bunları sadece burada değil, her alanda konuşmak fayda sağlayacaktır.

Esenlikler...
.....
"Ölüm değil bize tasa,
Biz kartalız, hayat ökse.
Yavuz düşman kılıç çalsa
Yumruğumla çelemem mi?

Kırgız atım yağız olsa,
Yol gösteren yıldız olsa.
Bahtiyarlık bir kız olsa,
Silâh çekip alamam mı?

BAHTİYARLIK BENİM TASAM,
FAKAT O BİR ZEHİRLİ SAM,
BİRŞEY BİLE YAPAMASAM,
ERCESİNE ÖLEMEM Mİ?"

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2315
  • Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
Ynt: Siz kimi kandırıyorsunuz?
« Yanıtla #8 : 10 Nisan 2011 »
Üslûp konusunda sanırım daha iyi bir yer burası ki, bir büyüğümüzün vesile ile ara ara yazıyorum. Bu büyüğümüz ile yüz yüze konuştuğumuzda hep bu sorun öne çıkıyor ve çözümü de mümkün. Muhtemelen bu sefer getirisi olacaktır ki, yoksa bu gelişmeyi sağlayamayız.

Birbirimizi baltalamamız ve içimize sızan, Türk milliyetçiliğini denetim altına almak isteyen dış güçlerin adamı olan çaşıtlar...

Kimi sözde Türkçüler orun peşinde, kimisi küfürleri yarıştırıyorlar, kimisi gerçekten hakkını veriyor ama hata işleyenler, Türkçülüğün hakkını verenlere mani oluyor.

Bizler,  var olduğumuz her yerde; edep, erkân, terbiye, sevgi ve saygıya dayalı seviyenin korunması için lazım gelen her önlemi aldık.

Bu kurallarımızın çiğnenmesine de, asla, izin vermedik. Çünkü reyting derdimiz, en büyük(!) biziz, şu kadar üyemiz ve izleyicimiz var!, öyleyse Türkçülüğü bizden başkası temsil edemez ve hatta bizden gayrı yerde bulunalar Türkçü(!) bile değildir gibi akıllara ziyan iddialarımız ve anlayışımız olmadı.

Sağdan, soldan kulağımıza gelen duyumlar ve gözümüze ilişen bir takım yazılardan görmekte ve öğrenmekteyiz ki birileri Türkçülüğü illegal bir sahanın eylemciliği gibi görmekte, göstermek istemektedir.
Bu davranış biçimi bizleri çok düşündürmüş, kendimizi iyi niyetli ve iyimser düşünmeye zorlamamıza rağmen; yapılıp, edilenlerin hiçte iyi niyet ve hatta hata taşıyan davranışlar olmadığını, aksine Türkçülük üzerine uygulanmak istenen art niyetli ve dezenformasyon amaçlı projelerin uygulamasının tezahürleri olduğu kanısına vardık.
Siz de, yazınızın bütününde, bu manaya gelecek ifadelere yer vermişsiniz.

Tanı doğru. Ama bu tanının ortaya çıkardığı sorunları kalıcı ve bu sorunların açılmasına bir daha asla izin vermeyen bir yolla çözmek mümkün müdür?
Bunun yol ve yordamını bulup, uygulamak için neler yapılır ona bakmak lazım.
İşin doğrusuna bakılırsa sanal ortamlarda yazılıp, çizilenleri pekte umursamıyor, önemsemiyorum.
Bu tavır sanal dünyayı küçümsemek, önemsiz olarak görmekten kaynaklanan bir düşünce değildir.
Tamamen, yıllardan beri çekip getirmeye, itip göndermeye bir türlü güç yetirememenin ve sarf edilen gayretlerin heba olmasının getirdiği bezginliktir.
Bezginlik ama asla, yılgınlık değildir!

Sanaldan ibaret kalmış, özellikle sanal bırakılmış, Türkçülüğün kimlik ve niyetleri meçhul kişilerin elinde istenilen ve planlanan formlara sokulacağı muhakkaktır ki işleyen süreç ve gelinen nokta bu sonucu çıkartmaktadır.
Biz bunu Turania ve HunTürk Otağlarının birleştirilmesi aşamasında yaptığımız duyuru da:

Alıntı
Türkçülük üzerinden farklı ve dâhi dayanaksız fikir beyanlarına ve Türkçülüğün sanaldan ibaret kalmasına son vermektir.

Alıntı
Bu birleşmenin öncelikli gayesi; Türkçülük Ülküsünün çarpıtılmasına, yozlaştırılmasına, bilgi kirliliği içerisinde anlaşılmaz hale getirilmesine ve daha da önemlisi, belli amaçlar doğrultusunda, gizli gündem sahiplerince üretilmiş sahte modellerle özdeşleştirilmeye çalışılmasına son vermektir.

İfadelerine yer vermiştik.

Alıntı yaptığım bu bölümler sorunu da, çözümünü de açıkça ortaya koyacak kadar açık ve nettir.

Bir nevi Türkçülük Okulu yaratılmalı.

Bu samimi dilek ve öneriniz ancak gerçek Türkçü teşkilatların var edilmesiyle vücut bulabilecektir.
Kısmet olursa, yine Turania ve HunTürk Otağlarının birleştirilmesi aşamasında yaptığımız duyuruda:

Alıntı
Bu birlikteliği oluşturan kadrolar; Türk Çocukları'na, Türklüğün değerleriyle ters düşmeden, gerçek Türkçülüğü öğretmek ve kanunlar doğrultusunda kurulacak tüzel kişilikler aracılığıyla, Türk Milleti'nin yegâne millî ülküsü Türkçülüğü şehir şehir, ilçe ilçe, köy köy, ülkemizin en ücra köşesine kadar teşkilâtlandırmak kararındadır.

İbareleriyle belli edilen niyet gerçekleşme yolundadır ve çok yakın zamanda öksüz ve sanal bırakılmış, birilerinin sapkınlıklarının cirit alanı ve daha da elim ve vahimi sahte modellerle Türklerin bile nefret edeceği bir hale sokulmak istenilen Türkçülük; gerçek teşkilatlarda, gerçek kadrolarca, temsil edilecektir.
Gerçek teşkilat ve gerçek kadroların işe el koyması sanalda kaynatılan cadı kazanlarını ve döndürülen oyunları sonlandıracaktır.
Bu gelişmeler de birer sosyal vakıa olduğundan “bir şeyin orijinali yoksa onun yerini sahtesi veya yarım yamalığı alır” prensibi işlemiştir.
Sahte ve yarım yamalıkların varlığı, gerçeklerinin olması gereken yerde bulunmaya başlamasıyla, kendiliğinden son bulacaktır.
Tanrıya şükür ki bu kutlu girişim gerçekleşmenin son aşamasındadır.

Hun Türk ile yapılan bu sayfa birliği gerçekten takdirliktir. İmkân yaratılırsa, yeniden samimi Türkçüler gün yüzüne çıkacak!

Biz sanal ağ ellerini birleştirirken de müspet manada örnek olmayı amaçladık ve bunda da umduğumuz gayeye vardık.
Niceliği niteliğin önüne alanlar için uğraşları-ki şayet az da olsa samimiyet taşıyorsa- ne kadar yol almış gözükse de varacağı yer; ilk çıktığı noktadan başka bir yer olmayacaktır.
Buna karşın, gereksiz kalabalıklar yerine, nitelikli birliktelikler daha kısa zamanda, daha tesirli olmakta ve kalıcı işlere imzalarını atabilmektedir.
Bizim bu birliktelikle hedeflediğimiz ülkü; yarınların Türkiye’sini idare edecek Türkçü kadroları yetiştirmek ve Başbuğ Atatürk’ün bıraktığı kutlu emaneti sonsuza kadar yaşatmanın gereğini temin etmektir.
Dilerim Tanrı, bizi bu amacımızda, utkuya eriştirir.

Bu konu sürmeli hatta icap ederse yeni bir başlıkta "Türkçülüğün sorunları ve bu sorunlarına çözüm önerileri" gibi bir başlık açılabilir.

Öneriniz gayet güzel ve yerinde.
Böyle bir konu başlatırsanız bizler de elimizden geldiği ve bilgimizin yettiği ölçüde katkı sağlamaya çalışırız.
Katılımız ve duyarlılığınız için teşekkür ederim, sayın Türkçü kullanıcı adlı, kardeşim!

Sağlık ve esenlik dileklerimle….

TTK.
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!