Gönderen Konu: ÇİN’İN SÖMÜRGESİ DURUMUNA DÜŞÜRÜLEN TÜRK CUMHURİYETLERİNİ BEKLEYEN TEHLİKELER 2  (Okunma sayısı 2749 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı yuceltanay

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 24
Çin’in  Yatırımları, Gerçekten Türk Cumhuriyetlerinin Kalkınmasına Yönelik midir?
25  yıldan  beri, Çin’in Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine yaptığı yatırımlar dikkatlı bir şekilde incelendiğinde , bu  Çin yatırımlarının bu ülke halklarının hayat standardını yükseltmeye yönelik  olmadığı kolayca görülecektir. Çin,bu Cumhuriyetlerden Sadece kendi endüstrisi ve üretimi için  kaynak olabilecek materyaller ile gerekli  ham maddelere  ulaşmayı hedeflemektedir.Ayrıca,  bu kaynak ve  ham maddelerin  çok ucuz ve kolay ve kısa yoldan Merkezi Çin’e ulaşmasını sağlamayı  amaçlamıştır.  Çin’in  bu Kardeş Türk Cumhuriyetlere yatırdığı dev yatırımlar, Petrol, doğal gaz, uranyum, altın, bakır vebenzeri doğal zenginliklerin çıkarılmasına yönelik yatırımlardır.Onların işlenmesi ve mala dönüştürülmesi amaçlı asla değildir.  Pekin, Bu ham maddeleri Çine taşımak için gerek duyulan petrol, doğal gaz boru hatları,  kara ve demir  yolu,  bu yolların kısaltılması için stratejik tüneller  için sadece para harcamakta ve yatırım yapmaktadır. Bu ülkelerdeki  Sovyetlerden miras kalan eski ve geri teknolojiden kurulu  petrol koyuları, petrol depolama tesislerinin yenilemesi,taşınması ve benzeri işleri  Çin şirketleri üstlenmiştir. Bu  üstlenme işi   de  yine Çin’in kendi çıkarı ve  ihtiyacına yönelik   zorunluluktan kaynaklanmaktadır.



Çin’in, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine yönelik ekonomik  ve yatırım stratejisi, işgal altında tuttuğu Doğu Türkistan’a uyguladığı stratejinin devamı,aynısı  ve  uzantısıdır. Çin, ihtiyaç duyduğu Doğu Türkistan petrol, doğal gaz, altın, uranyum, kömür ve diğer ham maddelerin çıkarılması için büyük ve  dev yatırımları yaptılar. Bu ham maddelerin Çin’e  naklini sağlamak  için ulaşım ağlarını kurdular. Çin’de  son 35 yıl boyunca  ortalama  büyüme yılda  %10 üzerinde  seyrederken, bu rakam  Doğu Türkistan’ da  %25 – 30   arasında gerçekleştirilmiştir.  Ancak, yerli Türk halkı  öz ana vatanındaki bu baş döndürücü kalkınma,gelişme ve büyümeden  tecrit edilmiş ve ekonomik olarak bunun dışında  bırakılmıştır. Bu suretle Doğu Türkistan’a demografik asimilasyon amaçlı olarak Çin’den getirilen  işsiz,evsiz, aç ve perişan etnik Han Çinlisi göçmenler olağanüstü derecede bir refah düzeyine kavuşturuldular. Müslüman Uygur Türkleri bu olağanüstü büyümenin ve kalkınmanın dışında işsiz, aç, yoksul,evsizliğe terk edildiler.  Bu ülkeye yapılan Yatırımlar  sadece etnik göçmen Çinlilerin yararı gözeterek ve onların bu ülkede sürekli kalmalarını temin için yapılmıştır. Bu adaletsiz,acımasız ve insafsız ekonomik  uygulamalar  Sonucunda 5 temmuz 2009’da başkent Urumçi’de bütün dünya’yı sarsan binlere masum Uygur ve Çinlinin hayatını kaybettiği ,on binlercesinin yaralandığı ve bir o kadar Müslüman Türk’ün tutuklandığı  toplumsal etnik çatışmalar patlak vermiştir. Bugün Doğu Türkistan’daki etnik depremin  pay hattı, Pekin’in  tahtını sallayacak kadar tehlikeli boyutlara varmış bulunmaktadır.



Çin, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine yönelik bu ekonomik stratejisini Doğu Türkistan’daki sürdürdüğü minval üzerinden devam ettirirse ,bu durum  ilerde  Bu Cumhuriyet’in Müslüman ve Türk asıllı halklarında Çin’e karşı yeni bir etnik nefret dalgasının patlamasına neden olabilecektir.



Bunun Nedenini şöyle izah edebiliriz ; Çin, Türk Cumhuriyetlerinin sanayi alt yapısını art niyetli ve bilinçli olarak  tamamen çökmesini sağlamıştır. Çin  kalitesiz ve ucuz sanayi ürünlerini bu ülkelerde  maliyetinin altında yanı zararına satma stratejisini uzun yıllardır istikrarla uygulamaktadır. Bu ülkelerden aldığı ham maddeler karşılığı  bu Cumhuriyetlerde yaşayan Kardeşlerimizi bu  ucuz  Çin mallarına muhtaç hale getirmiştir. Üretim için  girişim  ve denemede bulunanalar da  Çin’in ucuz malları karşısında iflas etmişlerdir. Çin,  bu stratejik uygulamaları ile Türk Cumhuriyetlerinin sanayisini  sürekli sıfır noktasında  bırakmakta kararlı gözükmektedir.
Çin bankaları, Orta Asya Türk cumhuriyetlerine dev kredileri sağlarken, tek bir şartı ileri sürmektedir; projelerin ihalesinin Çin şirketlerine verilmesi.Bu projelerde  Çin mühendisleri, Çin işçileri çalışacaktır. Şu an
Bağımsız Batı Türkistan Türkleri tekrar köy toplumuna dönüşmüştür. İşsizlik, yoksullukta, Doğu Türkistan Türkleri seviyesine gerilemiştir. Bugün Kazakistan’dan başka diğer 4 Türk cumhuriyetinden, yabancı ülkelere gidip çalışanla işçi sayısı 15 milyona ulaşmaktadır. Sadece Özbekistan’dan Rusya ve Türkiye’de çalışmakta olan vasıfsız işçi sayısı 8 milyonu bulmaktadır.
Durumun farkına varan Türkmenistan yakın dönemlerde, Çin yatırımı işletmelerde %70 Türkmen vatandaşı çalışması zorunlu, diye şart koştu. Özbekistan ise “ Çin sadece yönetici getirsin. Çalışanlar kesinlikle Özbek vatandaşı olacak” diye tavır koydu. Kırgızistan da, Oş – Sarıtaş – örkeştam ı ve Bişkek – Narın – Turğat kara yolları yapımında %30 Kırgız vatandaşı çalışması gerektiğini ve yol için kullanılacak malzemelerin de %40 ni yerli üreticilerden temin edilmesi şartını getirmiştir. Ancak, “ parayı veren düdüğü çalar” misali, Çin emin adımlar ile bildiğini okumaktadır. Büyük Çin kitleleri yerleşim bölgelerinden uzak dağlık alanlarda maden kazmak, ıssız boz kırlarda petrol kuyuları açmak, boru hattı, ve demir yol yapımı ile meşgul olduğu için, yerli halk onlardan habersizdir. Yarı asker statüsündeki bu göçmen Çinli işçiler, Çin ordusu bu bölgeye geldiğinde ellerinde silah dağlardan şehirlere inecektir. Tıpkı Doğu Türkistan’da  yaptıkları gibi.



Çin bankalarının, Türk Cumhuriyetlere sağladığı kredilerin verilme aşamaları ve kullanıma durumu  şeffaf değildir. Bu yüzden, bu ülkelerin bürokrat ve  yetkilileri arasında yolsuzluk, rüşvete bulaşma oranı çok ürkütücü boyutlardadır. Çin, bilerek ve isteyerek  bu ülkelerde zengin – yoksul kutuplaşmasına çanak tutmaktadır. Çin bankaları, birde bu ülkelerde önemli ve kritik noktalardaki bürokratları tuzağa düşürme veya satın almada krediden ibaret kartı şantaj olarak kullanmaktadır. Yalnız Çin bankaları değil, bu ülkelerdeki Konfüçus Enstitüleri, yatırım, işletme şirketleri de   bu ülkelere yönelik Çin propagandası için harcanacak   masrafları bütçelerine koymuştur. Çin yönetimi Türkistan Cumhuriyetlerinde faaliyet gösteren  bütün kurumlarını kendi emellerinin gerçekleştirilmesinde aracı olarak kullanmaktadır.Türk Cumhuriyetlerinde akademik çalışmalar,bilimsel  araştırmalar, kültürel etkinlikler, konferans, seminer, ödül töreni, Çin Üniversitelerinde okuma hakkı ve öğrenim bursu kazanma ve benzeri isimler altında  bu  eğitim,akademik çalışma ve  sosyal ve kültürel  çalışma ve  etkinliler vasıtası ile, Türkistan Türk toplumunun ruhunu uyuşturmaya, Çin’e ısındırma ve sonra sevdirmeye, Velhasıl  Çin’in Türkistan’in bu bağımsız Coğrafyasına yönelik yayılmacı politikasına alet etme amaçlı bu   faaliyetlerini aralıksız sürdürmektedir.



Çin’in, Türk Cumhuriyetlerine yönelik stratejisinden Biri, bu ülkenin Mevcut sanayi alt yapısının çökmesini sağlamaktır

Türk cumhuriyetlerinde  bulunan  ve  Sovyetlerden miras kalan dev ağır sanayi endüstri tesisleri Sovyetler Birliği’nin tarihe karışması ile zamanla hurdaya çıkarıldı ve tamamen yok edildiler. 2.Dünya savaşı sırasında Rusya’dan 1944 yılı Özbekistan’a  taşınmış olan uçak Fabrikası, Sovyetlerden sonra   1991 de komple Özbekistan devletinin malı olmuştur. Özbekistan’daki bu uçak Fabrikasının ürettiği ve Özbekistan’a miras kalan 200  adet yolcu uçağı zamanla satılarak devlet hazinesine aktarıldı.  Özbekistan bu Uçak Fabrikasının modernize edilmesi ve tekrara üretime geçirilmesi için  Özbek yetkililer, Çin yönetimine uzun yıllar ısrarcı oldu.Ancak, Çinliler uçak fabrikası ile hiç ilgilenmediler. Fabrika zamanla olduğu yerde çürüdü ve daha sonra hurdaya çıkarıldı.
Kırgızistan, Sovyetlerden kalan Kalaşnikof Silah Üretim Tesislerinin ortak çalıştırılması için  Çin’e  cazip tekliflerde bulundu. Ancak,Çin,bu fabrika ile de hiç ilgilenmedi.Aynı şekilde bu silah Fabrikası da hurdaya çıkarıldı, yok edildi.
Kazakistan’ın Karağanda şehri 50 – 60 bin işçinin çalıştığı  dev bir demir –çelik üretim şehri idi. 1990’lı yıllarada    Çin bu fabrikanın  ürünlerinin en çok alıcılarından biri idi.  Ancak,Çin,  2000’lı yıllardan sonra  ihtiyacını kendi kurduğu Demir Çelik ürünlerinden karşılamaya başladı.Çin Kazakistan’dan satın aldığı  demir – çeliğı kesince     Karağan’daki Dev Demir- Çelik kompleksi krize girdi ve zamanla  iflasa sürüklenmeye başladı. Kazakısitan Hükümeti de aynı Özbekistan ve Kırgızistan gibi bu kompleksin  modernize edilerek ortak işletilmesi  teklifini yaptı.Ama, Çin  bu teklif ile de ilgilenmedi. Daha sonra üretimini durdurmak zorunda kaldı.Bugün Karağanda Demir Çelik Tesisleri   içler acısı virane bir hurdalıklar yığınına dönüşmüş durumdadır.



Türk Milletinin ezeli rakipleri olan Çin ve Rusya,günümüzde de Türk Coğrafyası üzerinden çekişmeyi sürdürüyor.

Çin, Orta Asya’da  ve Türkistan Coğrafyası’nda ileri teknoloji ile çalışan modern sanayi ve endüstri tesislerinin kuruulmasını hiç bir zaman istemiyor. Geçmişte bu topraklardaki  Rus sanayi yatırımlarından de  nefret ediyordu,  Netice olarak ; Çin’in kendi devletinden başka ülkelerin kendisinden daha ileri gitmesini ve modern sanayi tesisleri kurmasını kendisine rakıp görüyor ve istemiyor.Türkistan Cumhuriyetlerinin kendilerine yeterli olabilecek endüstri ve  sanayi’nin kurulmasını istememesi ve  yok pahasına bu ülkelere  ürün ihraç etmesinin  temelinde bu gizli amaçları yatmaktadır.      ( İkinci  Bölümün Sonu . Yazı devam edecektir.)
http://www.uyghurnet.org/37052-2/
yücel tanay