Başbuğ Atatürk’ün kurduğu laik Türkiye Cumhuriyeti, Türk Milli Kimliği esasına dayalı, milli bir devlettir.
Osmanlı ise çok uluslu ve ümmet anlayışına sahip bir devlet olup, Osmanlı padişahları aynı zamanda, İslam aleminin manevi otoritesi kabul edilen halifelik vasfına da sahiptiler.
Günümüzde başta etnik döküntüler olmak üzere, ümmetçiler, şeriat özlemi içerisinde olanlar, Türk Milli varlığına ve hakimiyetine açıkça karşı çıkamayanlar, laiklik karşıtları, Başbuğ Atatürk’ü kıskananlar ve benzerleri gibi karşı cephede bulunanlar, açıkça Cumhuriyete ve Atatürk’e karşı gelmeye cesaret edemedikleri için Vahdettin ve son halife Abdülmecit üzerinden bir nevi deneme atışı yapmaktadır.
Bunu yaparken öylesine usta ve sinsi hareket ederler ki, Atatürk’ü ve Milli Mücadeleyi çok iyi bilmeyen kişileri kolaylıkla aldatabilip, Vahdettin’i ve Osmanlı hanedanını Cumhuriyet rejiminin haksız yere mağdur edip, hainlikle suçladığı masum kişiler olarak göstermeye çalışırlar.
Bu gizli irticacıların ve Atatürk ve laik Cumhuriyet düşmanlarının meşhur zırvaları vardır. Bu zırvalara göre güya Atatürk’ü Anadolu hareketini başlatmak üzere, yüklü miktarda altın vererek görevlendiren kişi Vahdettin’dir.
Aynı mantığın devamı olan bir başka zırva ise, güya kurtuluşu mümkün olmayan Osmanlının bu mukadder sonundan hiç olmazsa yeni bir Türk devletinin çıkması için Vahdettin’in gönüllü olarak hain gösterilmeyi ( güya işgalcileri aldatmak için oluyormuş) istediği şeklindedir ki, çizilen bu Vahdettin portresi derin ve gösterişten uzak gerçek bir vatansever insan olduğunu amaçlayarak, böylesine büyük bir vatansever şahsın Atatürk tarafından dışlanması mantığını kurup, bilinç altlarında Atatürk’ün ahde vefasızlığının ve asıl ihanetçiliğin temelleri atılmak istenir.
İşte cumhuriyet ve Atatürk düşmanları böylesine sinsi, kurnaz ve Vahdettin için bilinç altı sempati alanı oluşturmaya yönelik olarak çalışmaktadır.
Elbetteki amaç Vahdettin’i temize çıkartmak değildir. Amaç yukarıda da ifade edildiği gibi yeni kurulan devletin Türk Milli kimliğine ve hakimiyetine dayalı olan yapısıdır.
Bu yeni devlet yapısında ümmetçilik, etnik yapılanma, din ticareti vs. yapılamamakta, bu kısıtlamalar etnik döküntülerin, ümmet özlemcilerinin ve Türkiye üzerinde hesabı olan emperyalistlerin işine gelmemektedir.
Isıtılıp soğutulup ortaya sürülen bu ve benzeri iddialar tamamen Türk Devletinden ve laik cumhuriyet rejiminden gedik açma girişimleridir.
Hadi varsayalım ki- asla öyle bir şey yokta- Vahdettin iddia edildiği gibi Atatürk’ü gizlice görevlendirmiş, finanse edip, Türk Milleti ve devletinin geleceği için kendisinin hain ilan edilmesine razı olacak kadar vatansever olsun. Biraz yukarıda Çağrıbey andamızın eklediği belge, henüz hain ilan edildiği zamanlarda ortada yoktu ve anlaşıldığı gibi ta ki 1952 yılında ortaya çıkmıştır. 1952 de açıklanan bu belge bile tek başına Vahdettin’in ihanetini kanıtlamaya yeterli bir delildir.
Sonuç itibariyle Vahdettin tartışması, cumhuriyete ve Atatürk’e direk ve açık olarak saldıramayan gizli Türklük düşmanlarının adi ve alçak bir taktiğinden ibarettir.
Bütün Türk çocukları genel Türk tarihini ve özellikle de Başbuğ önderliğinde verilen Türk Milli Mücadelesini ve büyük Türk aydınlanmasını, ezbere bilecek kadar okuyup, öğrenmelidir.
TTK.