Şimdi eskiden iyi savunulan kaleleri zapt etmenin iki yolu bulunurmuş.
Kaleyi acilen almanız gerekiyorsa ve ordunuzun elinde iyi techizat varsa birinci yolu seçermişsiniz; Mancınıkları hazırlar, hareketli kuleler yapar, koçbaşlarıyla saldırır, bir hayli de kayıp verme pahasına kaleyi alırmışsınız.
eğer kaleyi almanın aciliyeti yoksa ikinci yolu seçermişsiniz; kuşatma yapıp, içeriden kimsenin dışarı çıkmasına izin vermez, dışarıdan da yardım gelmesini engellermişsiniz. Bu savaş yönteminde, sizin en büyük müttefikiniz zaman olurmuş. Zamanla yiyeceği, suyu ve morali biten düşman, kendiliğinden ordunuzun merhametine sığınır, tek bir askerinizi kaybetmeden, kaleyi alırmışsınız.
Şimdi ermenistana karşı böyle bir kuşatma var. Gürcistanda iç karışıklıklar çıkartan ermeniler, bu ülke tarafından tecrit edildiler. Azerbaycan ve Türkiye'nin tutumu belli. Her ne kadar bazı akp'li vekiller ermenistana gidip, "İki halkın ne kadar birbirine benzediği"ni söyleseler, M. Ali Birand gibi mütareke basının kalemleri, ermenistanı anlamak gerektiği üzerinde konuşsalar da, Türkiye'nin tutumunun değişeceği yönünde bir belirti yok.
O zaman...
O zaman, zaman bizim en önemli müttefikimiz demektir... Bırakalım köpekleri, açlıktan birbirlerini yesinler. Eninde sonunda teslim olacaklardır...