Gönderen Konu: Çanakkale Savaşında İngiliz Oyunu  (Okunma sayısı 6597 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Çağrı Bey

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 690
Kaynak : http://www.turania.net/genel-turk-tarihi/4941-canakkale-savasinda-ingiliz-oyunu-print.html

Çanakkale Savaşında İngiliz Oyunu
 
Tarih boyunca İslam’a en büyük düşmanlığı İngilizlerin yapmış olduğunu görürüz. Günümüzde ise Amerika, yeni düşman addettiği İslam’a ve İslam dünyasına karşı ahlaksızca saldırırken İngilizler bu saldırılara ve Amerikan projelerine tam destek vermekte ve Amerika ile omuz omuza hareket etmektedirler. Bu yazımızda, Çanakkale savaşında İngilizlerin yaptığı alçaklıkların bazılarını inceleyecek ve bu alçaklıkların günümüzdeki versiyonlarına dikkat çekeceğiz.

İngilizler Çanakkale için sömürgeleri altında olan müslüman ülkelerden asker topluyorlardı. Saf müslümanları, “Sizin halifenizi Almanlar kaçırdı. Biz, sizin halifenizi kurtarmak için Almanlarla savaşıyoruz.” diyerek kandıran İngilizler, bu yalana kanmayan müslümanları, ailelerini öldürmekle tehdit ederek zorla cepheye sürdü. Gelmek istemeyenleri ise öldürdüler. İngiliz’in oyununa gelen müslüman askerler Çanakkale’de, Türklerle savaştıklarından habersiz harp ediyorlardı.

Bir bayram sabahı ilahî bir lütuf olarak Türk siperlerinin üzerini bulutlar kapamıştı. Düşmanın, siperlerimizi gözetleme imkanı ortadan kalkmıştı. Askerlerimiz çok sevinmişti. Zira bayram namazı kılmayı çok arzu ediyorlar fakat komutanları, toplu halde namaz kılmanın düşman için bulunmaz bir fırsat olacağını söyleyerek müsaade etmiyordu. Siperlerimiz bulutlarla kapandığına göre artık namaz kılınabilirdi. Komutanından erine hep beraber saf tuttular ve vecd içinde namaza durdular. Bayram namazını kıldıktan sonra hep bir ağızdan şevkle tekbir getirmeye başladılar. Bu sırada düşman siperlerinden gürültü, arkasından da silah sesleri gelmeye başladı. Meğer, kendileri gibi müslümanlarla savaştıklarını anlayan kandırılmış askerler, düşman siperlerinde karışıklık çıkarmışlardı. İngilizler de onların bir kısmını kurşuna dizmiş, bir kısmını da cephe gerisine çekmişti.

Müslüman askerleri kandırarak cepheye süren İngilizler, müslüman olmayan Avustralya, Yeni Zelanda gibi ülkeleri de propaganda yolu ile kandırıyordu. Hıristiyan devletlerine, dünyayı barbar Türklerden kurtarmanın zamanı gelmiştir, diyorlar. Bu savaşın aynı zamanda bir haçlı savaşı olduğunu ifade ediyorlardı. Avustralya ve Yeni Zelanda’dan gelen Anzak askerleri de İngilizler tarafından kandırılmıştı. Çanakkale savaşında Türklerin kahramanlığı gibi insanlığına da hayran kalan Anzak askerleri İngiliz kalleşinin gerçek yüzünü görüyordu. Nitekim İngilizler onlara “Türkler yamyamdır. İnsan eti yerler. Dünyayı bu yamyamlardan kurtarmak için savaşıyoruz” şeklinde propagandalar yapmışlardır. Fakat onlar cephede gördüler ki Mehmetçik kendi hayatını tehlikeye atarak düşman askerini kurtarabilecek kadar, kendi yaralı iken düşman askerinin yarasını sarabilecek kadar, kendi bayat ekmek yerken düşman esirine taze ekmek yedirebilecek kadar insanlığın zirvesindedir. Çanakkale’ye gelirken Türklerden nefret eden Anzaklar, Türklere hayran kalarak memleketlerine dönmüşlerdir.

İngilizlerin Çanakkale’de yaptıkları âdiliklerden birisi de kimyasal gaz kullanma teşebbüsleridir. Bu insanlık cinayeti, Lordlar Kamerasında Çörçil tarafından gündeme getirilmişti. Bunun bir insanlık suçu olduğu vurgulanınca Çörçil, “Türkler insan değildir. Bu yüzden gaz kullanmamızda bir sakınca yoktur” diyerek oradakileri ikna etmişti. Varillerle kimyasal gazlar gemilere yüklenip Çanakkale’ye sevk edildi. Rüzgar, mevsimin özelliğinden dolayı denizden karaya doğru esiyordu. Varillerin kapaklarını açacaklar, rüzgarın etkisiyle karaya doğru esen gazlar Türkleri zehirleyecekti. Fakat Müslüman Türk’e olan ilahî yardım İngilizlerin hesabını bozmuştu. Variller Çanakkale’ye ulaşınca rüzgar yön değiştirmiş, karadan denize doğru esmeye başlamıştı. Bu durum savaş boyunca devam etti.

Zehirli gaz kullanmaya muvaffak olamayan İngilizler başka bir kalleşliğe, başka bir insanlık suçuna imza atmayı başardılar. 28 Haziran 1915 gecesi direk, Sargı Yeri Hastanesini hedef alarak, çoğu parmağını bile kıpırdatamayacak kadar ağır yaralı olan 18.000 yaralı askerimizi şehit ettiler. Mehmetçiğimiz onların hastane gemilerinin hiçbirine tek kurşun bile atmazken, buna mukabil düşmanın yaralı askerlerini bile büyük bir şefkatle tedavi ederken İngilizler Ortaçağdan kalma vahşiliklerini pervasızca sergiliyorlardı. Bir savaş ve insanlık suçu işleyerek 18.000 savunmasız insanı katlediyorlardı.

Çanakkale’de İngilizler ve müttefikleri mağlup oldular. Savaş bitti, fakat İngiliz hilesi bitmedi. Savaştan sonra İngilizler Londra’nın iki önemli caddesine, Oxford ve Cambridge caddelerine birer heykel dikmişlerdi. Hâlen mevcut olan bu heykellerde, Osmanlı askerinin süngüsünün ucunda bir İngiliz askeri tasvir edilmekte ve altında şu ifadeler yazmaktadır: “Türkler, Çanakkale’de babanı böyle öldürdüler”

Şu ikiyüzlü İngilizlere bakın. Aldatmacaları ile yetmiş iki milleti peşlerine takıp dev zırhlılarla, dünyanın bir ucundan gelip ülkemizi işgal etmeye çalışıyorlar, her türlü imkansızlığa mukabil göğüslerindeki imanla savaşan Mehmetçiğe ölüm kusuyorlar, buna mukabil vatanını savunan Türkler hunhar, saldırgan İngilizler mazlum oluyor.

Bugün de yapılan şeyler dün yaşadıklarımızın benzeridir. Dünyanın bir ucundan kalkıp gelen Amerika ve İngiltere, Ortadoğu’yu işgal etmeye çalışmakta, buna mukabil ülkesini savunmaya çalışan bir avuç direnişçiye terörist damgasını vurmaktadırlar. Irak’ın işgalinde yeniden görüldüğü üzere öncelikle müslümanı müslümana kırdırmayı hedeflemektedirler. Bu yüzden etnik farklılıkları ve mezhep farklılıklarını ön plana çıkarmakta, müslümanların birbirine düşmesine çalışmaktadırlar. Dünyayı yanlarına alabilmek için müslüman ülkelerde kimyasal silah olduğunu ve bu ülkelerin dünya barışını tehdit ettiğini iddia etmektedirler. Halbuki dünyayı asıl tehdit eden kendileridir. Nitekim Amerika, Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atarak yüz binlerce masum insanı buharlaştırmış, İngiltere ise başarılı olamasa da Çanakkale’de gaz kullanmaya teşebbüs etmiştir. Kimyasal silah kullanmadan yana sabıka dosyaları kabarık olan saldırgan müttefikler, kendilerinin, dünyanın en korkunç kimyasal ve nükleer silahlarına sahip olmasında herhangi bir sakınca görmemekte buna mukabil bir müslüman ülkede bu silahların olabilme ihtimaline bile savaş açabilmektedir. Hayalî gerekçelerle müslüman ülkeleri işgal edebilmektedirler.

Gerek İngilizler, gerek Amerika ve gerekse diğer batılı devletler dün ne iseler bugün de aynısıdırlar. Tarihten ibret alıp yanlış adım atmamamız gerekmektedir. Maalesef bizim içimizde de Amerika, İngiltere ve batılı devletlerle hareket etmeyi savunan gafiller bulunmaktadır. Ziya Gökalp’in bu hususta öğüt veren şu dörtlüğü dikkat çekicidir:

Kardeş dalgın çıkma yola

Bir yol tut ki emin ola

Önde varsa bir İngiliz,

Gitme sakın, fena bir iz.

Şu gerçeği asla unutmayalım ki İngiliz’in, Amerika’nın veya AB’nin izinden gitmek bize az şey kazandıracak fakat çok şey kaybettirecektir. Kaybedeceğimiz şeylerin en büyüğü ise Müslümanlıkla ve Türklükle yoğrulmuş millî şahsiyetimiz olacaktır. Unutmayalım ki, millî şahsiyetini kaybeden milletler millî hakimiyetlerini de kaybetmiş demektir...

Kaynak: Ilkadim dergisi, 04/2005

The_Turk

Çevrimdışı Çağrı Bey

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 690
Ynt: Çanakkale Savaşında İngiliz Oyunu
« Yanıtla #1 : 30 Mart 2011 »
Tonyukuk

The Turk, uzun zamandır yoksun ama döndüğünde ilk işin ''inançlarının meşruiyetini bile yabancıların kucağına oturarak sağlayan cibiliyet yoksunu din sömürücüsü açılım yalakalarından yazı eklemek olmuş. Bu yazıda, Türk askerinin çelik ormanları gibi Çanakkale boğazına dikilen haçlı ordularına karşı verdiği ölüm kalım savaşı nerede? Nerede Başbuğ Atatürk'ün destanlar yazan kumandanlığından, geldikleri gibi giderler düşüncesinden yansımalar.

Bu yazıyı kaleme alanlar ve benzerlerinin tek amacı, Türk milli varlığını ortadan kaldırmak, İslâm dinini kullanarak açılım ve benzeri tasarılara karşı olan milli direnci kırmaktır. Bunların İngilize, Yahudiye karşı tavırları kayıkçı kavgasından başka bir şey değildir. Efendim gökten bulut indi, savaşın en kızgın anında binlerce yeşil sarıklı İngilizlerin önüne dikildi gibi akıl mantık sınırlarını zorlayan hurafelerle yapılmak istenen Türk milli kimliği adına verilen iman mücadelesini yok saymak ve can veren, emek veren milli kahramanların adını bu savaştan silmektir.

Sözde İngilizlere çatan bu adamlar aynı zamanda Sevr bir anlaşma değildir, bir öneridir, vallahi, billâhi İngilizler işgal edecekleri yerleri bize geri vereceklerdi, hep bu Mustafa Kemâl'in suçu bir direniş örgütleyerek boş yere kan dökülmesine sebep oldu, gibi sayıklamalarını her ortamda dile getirmeye başladılar, biz kimseye boşu boşuna karşı çıkmayız, bu kişilerin tek bir davranışlarını değil, dile getirdikleri her ortamda, her düşüncelerini izleriz, kimin kim olduğunu, üzüntülerinin gerçek nedenlerini iyi biliriz. Bunların takım elbiseleri, boyunbağları, badem bıyıkları olsa da bunların beyinlerinin kıvrımlarında kazınmış sarık ve fes izlerini rahatlıkla görürüz.

Hiç bir maddi delille desteklenmeyen, kaynak belirtilmeyen çocuk masalı bu yazının amacı Türk milliyetçiliğini etkisizleştirmek isteyen binlerce benzeriyle aynıdır. Her milletin dini kendisinedir, Türk milletinden gayri milli varlığını inancına kurban eden, safiyane bir şekilde bu uğurda harcanan başka bir millet yeryüzünde yoktur. İkinci Dünya Savaşı'nda çatışan tarafların tamamına yakını aynı din taraftarı uluslardır. Milli çıkarları söz konusu olduğunda dindaş oldukları diğerlerine saldırmaktan geri kalmamışlardır. Araplarda yeryüzündeki en bencil ve ulusal kimlik mirasına düşkün uluslardan biridir. Milyonlarca Türk ta cahiliye devrindeki İslâm öncesi Arap adlarını komik bir çelişki eseri olarak çocuğuna ad olarak koymayı benimserken, İslâmı uluslararası bir din haline sokarak üç kıtaya yayan Türklerden bir tekinin adını kendisine ad olarak almış bir tane Arap var mıdır?

Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Selânik sekenesinden halis bir Türk olduğu halde, valisi olduğu Osmanlıya en ufak bir yardımı olmadığı gibi, oğullarından Mısır kıralı Faruk'un babası Fuad kendilerinin Türk olmayıp Arnavut olduklarını ileri sürerek Araplar arasındaki varlıklarını ancak böyle sürdürdüler. Buralara yerleşen milyonlarca Türk'ü de inkıraza uğratıp, en sonunda tamamen yok olmalarına sebep oldular.

Arabın Türklere olan ihanetleri, nankörlükleri sayfalar dolusu kitap olur. Yazının içeriğinde aşılanmak istenen, Çanakkale'de İngiliz safında savaşan Müslümanları zorlama bir şekilde masum göstererek bir çelişkiyi sözde ortadan kaldırma çabasıdır. O zaman bu soysuzlar, Medine şehrini Arap-İngiliz kuşamasına karşı askeriyle savunan Fahrettin (Türkkan)Paşa'nın askeriyle çekirge, fare yiyerek sürdürdüğü bu direnişini nasıl anlatacaklar, ya da Filistinden ricat halinde olan Türk ordusunun bugünkü Lübnan sahasından geçerken kendilerine hemen her Arap köyünden ateş açılmasını, Bağdat'ta yaralılara dokunmazlar ümidiyle hastahanede bırakılan ağır yaralı Türk askerlerinin yataklarında boğazlandığını, krizolle gözleri kör edilen binlerce Mehmetçiği nasıl anlatacaklar, o zaman bu ilahi bulutlar nerede imiş.

Müslümanlığın Türkü ilgilendiren kısmı, yalnızca dinin özü olmalıdır, yasayla, töreyle, kamu yararıyla, soyuyla çatışan sonradan uydurma değerlere itibar etmemelidir. Cübbe, sarık benzeri giyimler Arabın Müslüman olmadan asırlar öncesinden kalma giysileridir, adları cahiliyye devirlerinde de kullandıkları adlardır. Hilafet Hz. Muhammed'in vefatından sonra 30 yılda bitmiştir sonrası beylik ve padişahlıktır, 42 yıl sonra da Arabın Türk yurtlarına saldırıları başlamıştır, bu şekilde kendi uluslarından çıkan peygamberin hadisini bile çiğnemekten kaçınmamışlardır. Bu saldırı günümüzde bu yazıyı kaleme alan fasıkların benzerleri eliyle Türkiye Cumhuriyeti'nde sürdürülmekte, bir gün bile Cumhuriyetle barışmayı denemeyen, milliyetçilik haramdır diyen, millet için çalışmayan, devlete omuz vermeyen, aksine emperyalist haçlılarla bir olup devletin altını oyan Arap kafalı ırkı kırık soysuzlar bugün Cumhuriyet doktrinleri çöktü diye sevinç çığlıkları atmaktadırlar. İşte asıl İngiliz uşakları bunlardır.

Çevrimdışı Çağrı Bey

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 690
Ynt: Çanakkale Savaşında İngiliz Oyunu
« Yanıtla #2 : 30 Mart 2011 »
Tonyukuk

Alıntı
The_Turk  Alıntı
Anda başta bu konuyu açmamda ki amaç herhangi bir dini propagandası veya dini savunma değildi sadece İngilizlerin oyunlarını gösteren bir yazı paylaşmaktı konuyla ilgili herhangi bir tezatlık varsa kapatılabilir.Esenlikler..

Yanıtımı dikkatle okursanız, İngiliz oyunları diye yırtınanların; günümüzde yazdıklarıyla, söyledikleriyle, yaptıklarıyla İngiliz uşaklığının en alâsını yaptıklarını anlayabilirsiniz. Yazının kaynağı olan ilk adımcılarda dahil bu memlekette İngiliz tornasından geçmemiş tarikat, cemaat vb. gibileri yoktur.

Çevrimdışı Çağrı Bey

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 690
Ynt: Çanakkale Savaşında İngiliz Oyunu
« Yanıtla #3 : 30 Mart 2011 »
Börü Kam

Alıntı
The_Turk  Alıntı
İngilizler Çanakkale için sömürgeleri altında olan müslüman ülkelerden asker topluyorlardı. Saf müslümanları, “Sizin halifenizi Almanlar kaçırdı. Biz, sizin halifenizi kurtarmak için Almanlarla savaşıyoruz.” diyerek kandıran İngilizler, bu yalana kanmayan müslümanları, ailelerini öldürmekle tehdit ederek zorla cepheye sürdü. Gelmek istemeyenleri ise öldürdüler.

Alıntı
The_Turk Alıntı
İngiliz’in oyununa gelen müslüman askerler Çanakkale’de, Türklerle savaştıklarından habersiz harp ediyorlardı.

Sayın The Turk,
Eklemiş olduğunuz alıntıya Tonyukuk Beğ, gereken, yanıtı vermiş.
Tonyukuk Beğ’ in eline ve yüreğine sağlık.

Ben de, bu konu üzerinde, bir iki şey yazmak istedim. Şöyle ki:
1. Dünya Savaşı öncesi, savaş hazırlıkları yapılırken, bilindiği gibi devlet blokları oluşturulmuş ve Osmanlı Devleti de Almanların yanında yer almıştı. Diğer bloğun öncülüğünü de İngiltere yapmaktaydı.
Osmanlı padişahı aynı zamanda bütün Müslümanların halifesi konumundaydı, en azından Osmanlı Devleti öyle olduğunu sanıyordu.
Bilindiği üzere Osmanlı hanedanı devletin asıl omurgasını oluşturan ve devletin kurucu iradesi olan Türk varlık ve kimliğini terk edince yerine Osmanlıcılık adı verilen vatandaşlık esası üzerine oturmuş bir anlayış devletin/yönetimin resmi ideolojisi halini aldı.
Fransız İhtilal’ı sonrasında baş gösteren milliyetçilik akımları çok uluslu ve etnik yapılı devletleri ciddi şekilde hırpalamış ve bunun yıkıcı etkisini, en derinden ve toprak kaybedecek şekilde, Osmanlı Devleti görmüştür.
Osmanlıcılık anlayışının iflas etmesi üzerine imparatorluğu meydana getiren Müslüman millet ve toplulukları bir arada tutmak düşüncesiyle İslamcılık/Ümmetçilik anlayışı devletin resmi görüşü olarak hayata geçirilmiştir.
1. Dünya Savaşı sonrasına, ta ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruluncaya, kadar da İslamcılık/Ümmetçilik anlayışı yürütülmüştür.
1. Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı Padişahı, dünya Müslümanlarının halifesi sıfatıyla, bütün Müslüman millet, devlet ve toplulukları haçlı İngiliz bloğuna karşı yanında yer almaya çağırmıştır.
Ne yazık ki bu çağrıya, çağrının muhataplarınca, aldırış edilmemiştir.
Aksine Osmanlının dini ve askeri olarak birliğini yıkıcı nitelikteki Arap ihaneti baş göstermiştir.
Bu konuda Otağımızın ARAP İHANETİ ve İSRAİL’İN KURULUŞU  ( http://www.turania.net/diger-dusunceler-ve-yapilanmalar/3913-turk-oglu-turk-kizi-bunlari-unutma-unutturma-dostunu-ve-dusmanini-iyi-belle-2.html#post15405) ( https://www.hunturk.net/forum/index.php?topic=3866.msg26402#msg26402 )  ilişiminde detaylı bilgi ve belgeler yer almaktadır.
Buna karşın Haçlı önderliğini yapan İngiltere’nin bünyesinde 800.000 (sekiz yüz bin) Müslüman(!) asker bulunmaktadır.
Haydi diyelim ki bunların bir kısmı kandırıldı. Sekiz yüz bin kişinin tamamının kandırıldığını ileri sürmek akla, tarihi gerçeklere ve sosyolojik işleyişe aykırı bir varsayımdır.
Demek ki bu ve benzeri savların hiçbir nesnel ve gerçekçi yanı yoktur.
Bu tarihi ve sosyolojik gerçeğe rağmen hâlâ Çanakkale Savaşı gibi Türk Milletinin en büyük destanlarından birisini bütün Müslümanların ortak başarısı şeklinde göstermek, bize göre; kansızlık, şerefsizlik ve Türk düşmanlığının dışa vurumu, en insaflı tabiriyle de tarihi ve sosyolojik gerçekleri çarpıtma girişimidir.
Yani yalan ve düzmece tarih oluşturma aymazlığıdır ki bunun altında da yine Türklüğün şan ve şerefini yok sayıp, Türklüğün bu destanına; kırık, dökük birkaç etnik döküntüyü ortak etme haysiyetsizliği yatmaktadır.
Çanakkale Büyük Türk Milletinin Batı Türkîli coğrafyasında kalıp-kalmama savaşıdır.
Nitekim Çanakkale’de haçlı batıyla dövüşen; paşasından, subay ve erine kadar, Türk çocuklarının tamamının tek bir amacı vardır: O da kutlu Türk yurdunu korumak ve düşmana çiğnetmemektir.
Nitekim öyle de olmuş, Çanakkale’de yazılan şanlı destan Milli Kurtuluş Savaşıyla perçinlenmiş ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurularak taçlanmıştır.

Alıntı
The_Turk  Alıntı
İngilizler “Türkler yamyamdır. İnsan eti yerler. Dünyayı bu yamyamlardan kurtarmak için savaşıyoruz” şeklinde propagandalar yapmışlardır.

Maalesef savaşın gerçeği budur.
Propaganda en etkili silahtır ve haçlı batı Türk’ü dövüşerek yenmeye muktedir olmamış ama kara propaganda ve diplomasiyle alt etmeye muvaffak olmuştur.

Alıntı
The_Turk  Alıntı
İngilizlerin Çanakkale’de yaptıkları âdiliklerden birisi de kimyasal gaz kullanma teşebbüsleridir.

Savaşın kuralı yoktur. Adı üstünde savaş.
Savaş bir milletin, karşısındaki milleti, top yekûn, yok etmek için giriştiği acımasız boğuşmadır.

Alıntı
The_Turk  Alıntı
28 Haziran 1915 gecesi direk, Sargı Yeri Hastanesini hedef alarak, çoğu parmağını bile kıpırdatamayacak kadar ağır yaralı olan 18.000 yaralı askerimizi şehit ettiler.

Adı üstünde haçlı!!!
Haçlının Türk’e olan kin ve deruni psikolojik travması bu benzeri canilikleri yapmalarının tetikleyicisidir.
Mehmet Akif’in:
Medeniyet dediğin, tek dişi kalmış canavar” dizelerindeki tanımın işaret ettiği odak vahşi haçlı batıdır.
Yukarıda da ifade ettiğim gibi, bu bir savaştır ve savaş “yok etme” gerçeğinin fiili durumudur.
18.000 şehidimiz de, on sekiz milyonumuz da Türklüğe kurbandır.
Kahramanlar can verir ki Türk Yurdu, Türk Devleti ve Türk Milleti yaşasın diye!
Türk vatanı, Türk Devleti ve Türk Milleti için helal olsun.
Şehitlerimizin ruhları şad olsun.
Yeter ki Türk Irkı Sağolsun!

Alıntı
The_Turk Alıntı
Çanakkale’de İngilizler ve müttefikleri mağlup oldular. Savaş bitti, fakat İngiliz hilesi bitmedi. Savaştan sonra İngilizler Londra’nın iki önemli caddesine, Oxford ve Cambridge caddelerine birer heykel dikmişlerdi. Hâlen mevcut olan bu heykellerde, Osmanlı askerinin süngüsünün ucunda bir İngiliz askeri tasvir edilmekte ve altında şu ifadeler yazmaktadır: “Türkler, Çanakkale’de babanı böyle öldürdüler”

Gerçi haçlıda insaf, izan ve vicdan aramak beyhudedir ama hiç mi bir kişi çıkıp da sen böyle bir anıt diktin ama “peki senin orada ne işin vardı?” diye sormaz.

Alıntı
The_Turk  Alıntı
Irak’ın işgalinde yeniden görüldüğü üzere öncelikle müslümanı müslümana kırdırmayı hedeflemektedirler. Bu yüzden etnik farklılıkları ve mezhep farklılıklarını ön plana çıkarmakta, müslümanların birbirine düşmesine çalışmaktadırlar.

Müslüman Müslüman’ı niye kırar?
Dini, imanı, kıblesi, kitabı, peygamberi, Tanrısı aynı değil mi?
Aynı!
Demek ki iş din, iman meselesinden ibaret değil.
Hem sonra elin gâvuru, haçlı batının gayr-i meşru çocuğu ABD, ta on bin kilometre öteden gelip Müslümanları birbirine düşürebiliyor.
Düşmesin!
Düştüklerine göre bunun altında başka gerekçeler ve örtülü amaçlar yatmaktadır.
İslam Devletleri içerisinde hem ekonomik, hem kültürel, hem siyasal ve hem de vatandaşlarının kişilikli olması bakımından, dünya normları içerisinde, yer alan tek ülke Türkiye’dir.
Onca petrol zengini, beleşçi, Arap devleti Türkiye’nin ulaştığı çağdaş seviyeye neden ulaşamamıştır?
Bir de bu sorunun cevabını aramak lazımdır.
Türkiye’yi yükseltip, yücelten; şan ve şerefiyle dünya milletler ailesinin en üstlerinde yer almasını sağlayan tek sır: Türklüğün demir bilekli, tunç yürekli, çelik iradeli Bozkurt Oğlu Gazi Başbuğ Atatürk’ün “her şey Türk için, Türk’e göre, Türk tarafından” felsefesini ana eksen yaparak kurduğu laik Cumhuriyettir.
Batılıların dediği gibi:
Türkler Atatürk'ü Tanrı'ya geri kalan her şeylerini ise Atatürk'e borçludur.”

Alıntı
The_Turk Alıntı
Gerek İngilizler, gerek Amerika ve gerekse diğer batılı devletler dün ne iseler bugün de aynısıdırlar.

Alıntı
The_Turk Alıntı

Unutmayalım ki, millî şahsiyetini kaybeden milletler millî hakimiyetlerini de kaybetmiş demektir...
Kaynak: Ilkadim dergisi, 04/2005

Alıntı yaptığınız yazının içindeki tek doğru söz bunlardır.

Alıntı
The_Turk Alıntı
Şu gerçeği asla unutmayalım ki İngiliz’in, Amerika’nın veya AB’nin izinden gitmek bize az şey kazandıracak fakat çok şey kaybettirecektir. Kaybedeceğimiz şeylerin en büyüğü ise Müslümanlıkla ve Türklükle yoğrulmuş millî şahsiyetimiz olacaktır.

Türkiye’nin AB ve ABD’ye yaklaşma ve yakınlaşması hiç bir şey kazandırmayacaktır.
Türkiye yönünü batıdan, aslına, ait olduğu coğrafya, kan kardeşlerine, Turan’a çevirecektir.
Türk Milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tek gerçekliği Türk Birliğidir.
TTK.