Bazı 'Teali İslam Cemiyeti' artığı, cahiliye devri zümrelerinin Karabekir Paşa'yı aracı kullanarak Ulu Başbuğ ATATÜRK'Ü karalama kampanyasına karşı bu yazı herşeyi açıklayıcı niteliktedir. Karabekir Paşayı öne çıkarıp ATATÜRK'Ü geri plana atma düşüncelerine balta vuran 10 Kasım 2010 tarihli Hasan Demir beyin bir yazı.
Atatürk ölünce Kâzım Karabekir sevindi mi?
Rahmetli Kâzım Karabekir’in kızı Timsal Hanımefendi’nin, “Babam Atatürk’e saygı duyardı” sözlerine Yavuz Bülent Bâkiler’in, “Buna inanmıyorum” (Türkiye, 19.09.2010) diye yazması üzerine, biz, “İnanınız” (Yeniçağ, 21.09.2010) muhtevalı bir yazı kaleme almıştık. Yavuz Ağabey, Karabekir’in kendisini idamla yargılatan ve 14 yıl göz hapsinde tutan Atatürk’ü affedebileceğine inanamıyordu. Biz ise, “O nesil bizim gibi değil, inanmalısınız” diyorduk.
Aynı gün ilginç bir telefon aldım.
Arayan, kamuoyunun yakından tanıdığı isim Av. Fuat Turgut Bey’di. Merhum Karabekir’le ilgili bir hatırasından bahsetti. Yavuz Ağabeyi de aramış, aynı hatırasını ona da nakletmiş. Turgut Bey selam ve hal hatırdan sonra, “1980’li yıllarda Tercüman’da pehlivan tefrikaları yazan Murat Sertoğlu’ndan bizzat dinlediğim bir anekdotu anlatacağım” diye söze başladı.
Hukuk tahsili sebebiyle geldiği İstanbul’da bir öğrenci yurdu bulup yerleşemediği için geçici olarak Beyazıt’taki Mithatpaşa Oteli’nde kalıyormuş.
Devamını Fuat Turgut Bey’in kendisinden dinleyelim: Mithatpaşa Oteli’nde kaldığım yıllarda Merhum Murat Sertoğlu da Küllük/Marmara’nın 50 metre ötesindeki bir nargile kahvesine gelir, orada hem nargilesini tüttürür hem de Tercüman’da yayınlanan pehlivan tefrikalarını yazardı. Ben de boş zamanlarımda oraya gider, Rahmetliyi sorularımla yorar; konuşturmaya, O’ndan bir şeyler öğrenmeye çalışırdım. O günlerde ben de Faruk Çil ağabeyimin bin bir meşakkatle yayınladığı ve her türlü koşuşturma işlerini üzerime yüklediği “Kavgamız Turan” ve Yaşar Arısan’ın yayınladığı daha sonra Altan Deliorman Ağabeyimizin idaresine geçen “ORKUN” dergilerinde kendimce Türkçü yazılar yazardım. İşte o dönemde Merhum Murat Sertoğlu’nun bana anlattığı bir “Hadise” vardı ki beni hem çok duygulandırmış, hem çok düşündürmüştür. Dinlediğim “Hadise”, Atatürk’ün ölümünün ardından Sertoğlu’nun bir grup arkadaşıyla birlikte Kâzım Karabekir’in evine “Baş sağlığı/taziye ziyaretine” gitmeleri “Hadisesi” idi.
Sertoğlu anlattı, ben de merak ve dikkatle dinledim ve size aynen naklediyorum:
“- Atatürk’ün ölümü üzerine bir grup arkadaşla bir araya geldik ve Kâzım Karabekir Paşa’ya başsağlığı ziyaretine gitmeye karar verdik. Gruptaki en genç kişi bendim. Aramızdan birkaçı da Atatürk’ün ölümüyle birlikte artık özgürlüğüne kavuşmuş olmasına binaen Karabekir Paşa’ya ‘Gözün aydın’ demek düşüncesindeydi. Önce, başsağlığı dileklerimizi ilettik. Sonra aramızdan biri söz alıp, ‘Paşam! Artık hürsünüz. Bu bakımdan size göz aydınında bulunmak istiyorum’ deyince Kâzım Paşa heybetle ayağa kalktı ve gözleri yaşlı bir şekilde şöyle dedi: ‘- Beyler! Siz ne diyorsunuz? Beni yargılatıp 14 sene göz altında tuttuktan sonra dahi aynı şartlar vâki olsa, yine Atatürk’ü lider seçerdim. Yine O’nun emrine girerdim. Aramızdaki bütün ihtilaflarda hep O haklı çıktı. Bana başsağlığı için gelenler başım üstünedir. Ama aranızda gözün aydın demeye gelmiş olanlar varsa defolup gitsin evimden!’ Bugünkü yazınızı okuyunca Merhum Murat Sertoğlu’ndan bizzat dinlediğim bu anekdotu nakletmek ihtiyacı duydum” dedi, Fuat Turgut Bey ve ekledi: Bu anekdotu Selçuk ve Akdeniz üniversitelerinde 2005 ve 2006 yıllarında verdiğim konferanslarda anlattım amma hiçbir yerde yazıya geçirmedim.
1938’in 10 Kasım’ından sonra Kâzım Karabekir Paşa’nın evinde yaşanan bu “Tarihi Hadise” 2010’un 10 Kasım’ında, Av. Fuat Turgut Bey’in anlatımı ile Yeniçağ vesile kılınarak kamuoyu ile paylaşılmış oldu.
Nasip bugüne ve bize imiş.. Atatürk’ümüze de, Kâzım Paşamıza da Rabbim rahmet eylesin.
Hasan DEMİR
Yeniçağ
10 Kasım 2010