ATATÜRK'ÜN VASIFLARI -3 Göz kamaştırıcı reformlar Mustafa Kemal'in eseridirBen milletin vicdanında ve geleceğinde hissettiğim büyük ilerleme istidadını bir milli sır gibi vicdanımda taşıyarak azar azar bütün sosyal toplumumuza uygulatmak zorunda idim.
Lloyd George, çok mükemmel (!) bir liderdi; fakat, coğrafî bilgiden yoksun, tarihî olaylar hakkında pek az bilgisi olan bir insandı. Lloyd George, Türkiyeyi geçmişi ve geleceği olan bir varlık olarak mütalâa etmiyor; onu sadece harita üzerinde bir toprak parçası olarak görüyordu. İşte bazılarının himayesine girmek istedikleri ülkenin başbakanının, kendi vatandaşından tarifi..Bazıları da yöresel kurtuluş çarelerine başvurmayı bir çözüm olarak görüyordu. Bu çözüm yolunu düşünen bölgeler, çeşitli gelişmelere ve ihtimallere göre, kendi başlarının çaresine bakmayı öngörüyorlardı, işte bu ortamda Atatürk'ün devlet adamlığı,
devlet kurucusu yönü ile, kendini gösterir.
Atatürk şöyle diyordu: Ben, bu kararların hiçbirinde isabet görmedim. Çünkü; bu kararların dayandığı bütün deliller ve mantıklar çürüktü, esassızdı. Gerçekte; içinde bulunduğumuz tarihte Osmanlı Devletinin temelleri çökmüş, ömrü tamam olmuştu. Osmanlı memleketleri tamamı ile parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk'ün barındığı bir Ata yurdu kalmıştı. Son mesele, bunun da paylaşılmasını sağlamaya çalışmaktan ibaretti. Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, Padişah, Halife, Hükümet, bunların hepsi anlamsız birtakım sözlerdi. O halde karar ne olabilirdi? Bu sorunun cevabını, Atatürk'ün daha İstanbuldan çıkmadan evvel (16 Mayıs 1919 öncesi) düşündüğü ve Samsunda Anadolu topraklarına ayak basar basmaz (19 Mayıs 1919) uygulamaya başladığı, kendi deyişi ile, şu ciddî ve gerçek kararda toplanır:
Ulusal egemenliğe dayalı, kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak. İnkılâpçı Atatürk:Atatürk'ün bu ciddi ve gerçek kararı, kendi sözleri ile,
Osmanlı Hükümetine, Osmanlı Padişahına ve Müslümanların Halifesine isyan etmeyi ve bütün milleti ve orduyu isyan ettirmeyi gerektiriyordu. Bu amacı ilk gününde ortaya koymak, elbette, uygun olmayacaktı. Atatürk, bunun nedenini şöyle açıklıyordu:
Millet ve ordu, Padişah ve Halifenin hiyanetinden haberli olmadığı gibi, o makama ve o makamda bulunana karşı yüzyılların kökleştirdiği dinsel ve geleneksel bağlarla itaatli ve bağlı. Millet ve ordu, kurtuluş çareleri düşünürken, bu atadan kalma alışkanlığın gereği olarak; kendinden önce o yüksek makamı, Halifelik ve Padişahlığın kurtuluş ve korunmasını düşünüyor; Halifesiz ve Padişahsız kurtuluşun anlamını kavramak istidadında değil; bu anlayışa karşı oy ve görüş açıklayanların vay haline! derhal dinsiz, vatansız, hain ve istenmeyen kişi olur... İşte bu nedenle, benimsediği tutumu şöyle belirtiyor: Uygulamayı birtakım aşamalara ayırmak ve olayların gelişmesinden yararlanarak milletin duygu ve düşüncelerini hazırlamak; böylece, hedefe safha safha ulaşmaya çalışmak gerekiyordu. Ben, milletin vicdanında ve geleceğinde hissettiğim büyük ilerleme istidadını bir millî sır gibi vicdanımda taşıyarak azar azar bütün sosyal toplumumuza uygulatmak zorunda idim.
Bir Batılı düşünüre (W.R. Algere) göre,
gerçek devlet adamlığı, bir milleti olduğu biçimden, olması gereken biçime dönüştürme sanatıdır. Bu tanımlama, âdeta Atatürk'ü, bu Büyük Türk'ün inkılâp ve reformlarını niteler. Çünkü;
Atatürk'e göre, İnkılâp, Türk milletini son yüzyıllarda geri bırakmış olan kurumları yıkarak; yerlerine, milletin en yüksek uygarlık gereklerine uygun olarak ilerlemesini sağlayacak yeni kurumları koymuş olmaktır. Bu ana fikre dayanan Atatürk (veya Türk) İnkılâbı ya da bazı Batılı yazar ve otoritelerin deyişi ile Kemalizm veya Kemalist Hareket, Mustafa Kemal Paşa'nın 1919 Mayısında Anadoluya geçişi ile başlar. İnkılâp hareketinin ilk belirtileri, safhalara bölünmüş bir şekilde ve millî bir devletin oluşumuna yönelik olarak, siyasal alanda görülür.
Atatürk inkılâbını ele alan bir Amerikalı diplomat Joseph C. Grewe göre, ...
Bu göz kamaştırıcı reformlar, kesin ve güçlü bir milliyetçilik ruhuna dayanır. Fakat; en büyük çapta, bu ülkenin babası olan bir adamın, Mustafa Kemal'in eseridir.Kaynak :
YENİÇAĞ GAZETESİ