Suratını güneş gözlüğü ve şapkayla kamufle edip, ben Ancelina Coli’yim diyerek, kampa girmeye çalışan kişinin, CHP mebusu Hurşit Güneş olduğu ortaya çıktı sayın seyirciler...
*
Ön kapıdaki arbede sırasında, arka kapıya gelip, ben Bıret Pit’im, yengenizi alıp çıkıcam diyen şüpheli şahsın ise, Muharrem İnce olduğu anlaşıldı. İçeri sokulmayınca sinirlenen İnce, kardeşim, Abdullah Gül Corc Kuluni’yse, ben haydi haydi Bıret’im diye bağ
ırdı, azzz sonra...
*
Kendisine Halepli Kürt süsü vererek, Kilis’te ev kiralamaya çalışan CIA ajanı, mahalleli tarafından dövüldü. Beyzbol sopasıyla basın açıklaması yapan ev sahibi, görür görmez şüphelendim, bunca yıllık Kilisliyim, zenci Kürt’ü ilk kez görüyorum dedi, birazdan...
*
Şok, şok, şok... Lazkiye’de savaşması için Mit’in özel uçağıyla Libya’dan getirilen El Kaideciler, Bodrum’da güneşlenirken paparazzilere yakalandı. CHP mebuslarını biiç’e sokmayan maça kızı yetkilileri, valla bizde kaide belli, bi lahmacuna 50 lira ödeyecek kadar kerizse, ister Bin Ladin, ister kupa papazı gelsin, başımızın üstünde yeri var dedi, azzz sonra.
*
Flaş, flaş, flaş, son dakka... Çipriyani’de iki kaşık rizotto bi salata’ya 750 lira hesabı gören El Kaideciler, Katar emirinin ceplerine koyduğu harçlıklar çıkışmayınca, yan masada oturan üç siyo’yla, dört holding patronunu rehin aldı. Allah’tan Semiramis Pekkan oradaydı... Arabulucu olarak müdahale eden Semiramis’i Somali’den tanıdıkları Ajda zanneden El Kaideciler, ikna oldu. Bilyoner Kılap’a götürülerek, demirhindi şerbeti diye kakalanan roze’yle yumuşatılan El Kaideciler, rehine patronlardan birinin yatıyla Antalya’ya uğurlandı.
*
Şalvarlı-sakallı, Pakistanlı mücahit ayağıyla Hatay’da dolaşan Rus ajanının, yatsı namazına kilise’ye gitmesi üzerine patlak veren skandala bir yenisi eklendi sayın seyirciler... İçliköfte ve kaytaz böreği üstüne, künefe isteyeceğine tiramisu isteyen Afganlının, bölgeye apar topar atanan ve henüz Antakya mutfağını ezberleme fırsatı olmayan Mossad ajanı olduğu ortaya çıktı. Garson kılığındaki El Muhaberat ajanına enselenen Mossadçı, n’apayım abi, havra yerine cami’ye gideceğimi biliyorum ama, o da peynirli bu da peynirli, kafam karıştı dedi.
*
İngiltere elçiliği, iftiraya uğradıklarını, hadisenin yaşandığı gün garson’un vurulmasıyla bi ilgilerinin bulunmadığını, ancak, lokantadaki aşçı’nın Fransız istihbaratına mensup olduğunu Türk makamlarına bildirdiklerini açıkladı. İtalyan elçiliği, tiramisu’nun böyle bi olaya adının karışmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirirken... Fransız elçiliği, mutfağımız meşhur diye her aşçı’yı bize yıkmaya çalışıyorlar, asıl, bulaşıkçı İran istihbaratından dedi. Rezaletin dallanıp budaklandığını gören Türk dışişleri, elçiliklere birer kilo kaymaklı künefe göndererek, işi tatlıya bağladı, ABD elçiliğine iki kilo gönderildi iddiasını ise, yalanladı.
*
Kamptakilere güneş kremi, şezlong ve prezervatif dağıtıldı haberlerini reddeden Hatay Valisi, külliyen yalan, havyar dağıttığımız bile söyleniyor, ayıptır, öğle yemeğinde dana carpaccio verdik, hepsi o dedi... Burası ne biçim kamp, hepsi dışarda ev kiralıyor sorusu üzerine de, adı üstünde “Özgür” Suriye Ordusu, nereye isterlerse oraya giderler cevabını verdi, azzz sonra...
*
PKK genel müdürlüğü trafik şubesi’nden yapılan yazılı açıklamada, bölgedeki yabancı plakalı araç trafiğinin yoğunlaştığı, dünyanın hiç bi ülkesinde böyle kepazelik görülmediği belirtilerek... Kandil’den rica ederseniz, trafik keşmekeşine çekidüzen vermek için karayolu denetimlerimizi, ehliyet, pasaport kontrollerimizi Hatay’a kaydırabiliriz denildi, birazdan...
*
Flaş, flaş, flaş... Polislerimizi yumruklaya yumruklaya kamptan dışarı atıp, bayrağımızı indiren Suriyeliler, burası dingonun ahırı mı arkadaş, yol geçen hanı mı, CHP mebusları tarafından taciz ediliyoruz diyerek, BM’ye nota verdi sayın seyirciler...
Eli kulağında !
Yılmaz Özdil.