Türkiye, bölücülük sorununu çözmek istiyorsa, öncelikle bu demokratikleşme masalından kurtulmalı, AB'nin ve ABD'nin bu konulardaki dayatmalarını kesin bir dille reddetmelidir. Atatürk dönemi politikalarına kesinlikle geri dönülmelidir. Yeni bir iskân yasası çıkarılmalı, Doğu ve Güney Doğu Anadolu'ya da Türk nüfusu yerleştirilmelidir. Kürtlerin göç ettikleri bölgelerde yerleşimi yeniden düzenlenmelidir. Canları istediği şekilde yerleşime kesinlikle izin verilmemelidir.
Devletin gücü, sadece PKK ile mücadelede gösterilmemeli, ödenmeyen elektrik, su, telefon paraları ve vergiler mutlaka alınmalıdır. Devlete borcunu ödemeyen kürtlerin borçları da, zam olarak borcunu zamanında ödeyen biz Türklerin sırtına yüklenmemelidir.
PKK bütün olanaklar kullanılarak kesinlikle bitirilmelidir. PKK bitirilmeden hiç kimse ile, sorun konuşulmamalı, başka bir çözüm aranmamalıdır. Bu iş bitirildikten sonra Güney Doğu ve Doğu Anadolu'nun da kalkınması için planlar hazırlanmalı, kesinlikle nüfus kontrolü yaygınlaştırılmalıdır. PKK'nın siyasi uzantısı olan siyasi parti kapatılmalı, İspanya örneği uygulanmalıdır. (İspanya'da bölücü ETA örgütünün uzantısı olan siyasi parti kapatılmış, milletvekilleri tutuklanmış ve ağır hapis cezalarına çarptırılmışlardır. Bu gelişme karşısında AB'nin gıkı bile çıkmamıştır.)
PKK'nın amaçları doğrultusunda yayın yapan, bölücülüğü yaygınlaştırmaya çalışan, PKK borazanları, ister televizyon, ister radyo, ister gazete olsun derhal kapatılmalıdır. Bölücü başı hak ettiği cezaya (idam) mutlaka çarptırılmalıdır.
Türk milleti kesinlikle örgütlenmeli, alış verişini Türk'ten yaparak parasının PKK'ya ve onu besleyenlere gitmesini önlemelidir. Bizim paramızla, bizi vurduklarını asla unutmamalıyız!
TANRI TÜRK'Ü KORUSUN!
Ayrıntıya ve detaylara girmek gerekirse; yapılması gerekenler ise şunlardır:
Öncelikle tamamen eğitimli ve profesyonel askerlerden oluşan özel timler oluşturulacak. Bu birliklerin kuruluşu, amacı, yöntemleri, bütün kamuoyundan gizli tutulacak. Özellikle de satılmış medyadan ve satılmış kalemlerden. Hepsi, gizli görev için seçildiğinden dolayı, orada ''şehit'' olma onuruna ulaşabileceklerinden, aileleriyle onları son kez görüyormuşçasına vedalaşacaklar. Bunun için bu askerlerin hepsinin gönüllü olması şart. Bu askerler, ne para için, ne de başka birşey için bu göreve gönüllü olacaklar. İçlerinde sadece ''vatan aşkı'' olduğu için gönüllü olacaklar.
Bu özel timler ne sadece uzman çavuşlardan, ne sadece astsubaylardan, ne de sadece sıradan er ve subaylardan oluşacak. Bizim öyle erlerimiz var ki, herhangi bir albaydan o ortamda emin olun çok daha fazla iş yapar. Bu timler tamamen tek bir gruba endeksli olmadan, er, uzman çavuş, astsubay, subay(yüzbaşı, binbaşı, yarbay, albay) ve generallerden oluşacak. Başımıza yaklaşık 30 yıldır bela olan bu kürt-terör örgütünü bitirmek istiyorsak eğer, hiç kimse kusura bakmasın ama herkes elini taşın altına sokacak. Orda, bir albayımızın şehit olması gerekiyorsa, o da şehit olacak, sıradan bir erimizin şehit olması gerekiyorsa, o da olacak. Keklik gibi tecrübesiz erleri en önde yollamanın hiçbir anlamı ve mantığı yok. Bu erlerde sıradan erler olmayacak. Ordunun en iyi, en seçkin ve o ortamda iş yapabilecek gerçekten içinde vatan aşkını barından TÜRK gençleri olacak.
Bu özel timler oluşturulduktan sonra, o bölgede daha farklı taktiklerle baş etmemiz şart o şrfsizlerle. Terörle mücadeledeki bütün oluşumlarımızı, taktiklerimizi ve sistemlerimizi baştan yaratmamız gerekiyor. Çünkü, adamlar zaten tamamen içimize sızmış durumdalar. Kılımızı kıpırdatsak, haberleri oluyor. Bunun en büyük sebebi de biz her zaman bekliyoruz, yani bekleyen ve karşı taraftan hamle bekleyen oluyoruz. Ancak bu defa biz bekleyerek avlanan değil, gidip olduğu yerde, o itin kafasına sıkarak o şrfsizi kendi bölgesinde avlayan olacağız. Onların bize karşı kullandığı taktikleri bizde onlara karşı kullanacağız. Bu taktiklerden kastım; ASLA DÜŞMANIMIZA ACIMAYACAĞIZ. Bu sözümden hiç kimse yanlış şeyler algılamasın. Onlar, bizim yani TÜRK milletinin canına kast ediyorlar. Bizde mi onların kendi soylarından gelenlere karşı aynısını yapalım? Hayır, işte onlarla bizim aramızdaki fark da burda ortaya çıkıyor zaten. Biz onlar gibi şrfsiz, haysiyetsiz, onursuz değiliz. Biz yüce TÜRK MİLLETİ olarak yapılması gerekenleri elbet bir gün yaparız. Siz gönlünüzü ferah tutun. Ama o gün, bugün değildir kandaşlarım...
Sınır ötesi harekat başlatılacak. Ancak bu hakerat diğer 26 harekatın hiçbirisine benzemeyecek. Çok daha geniş kapsamlı, kalıcı ve bitirici bir harekat olacak. Balyoz gibi onların tepesine inmeliyiz. Küçük gruplar halinde bölgeyi ablukaya almalıyız ve o ortamdaki bütün askerlerimizi ölüme ne kadar yakın olduklarının ve her an ''şehit'' olma onuruna erişebileceklerini farkında olmalıdırlar. Çünkü, korku en büyük zaaftır.
Zaten onların itler gibi kümelendikleri kamplar belli ve Kuzey Irak denilen yerde kabak çiçeği gibi duruyor. Yapılan operasyonlarla onların belli başlı kamplarını haritadan sildiğimiz zaman zaten örgüt bir anda bocalayacak. Neden peki? Çünkü kendilerine bu konuda hiçbir istihbarat gelmemiş olacak, kafalarında TÜRK askerinin mermisini hissedene kadar... Öyle bir istihbaratlanma içine gireceğiz ki, dışarıya bilgi sızmayacak, sızdırmayacağız. Gerekirse bu konuda korucu sistemini devre dışı bırakıp, ordunun içindeki kritik noktalardan ''kürt'' kökenli askerleri alacağız ve onların yerine bu vatana asla ihanet etmeyecek olan şerefli ''TÜRK'' askerlerimizi yerleştireceğiz. Çünkü; şunu asla unutmamalıyız. Biz nasıl ırkımızın, milletimizin gerektirdiği gibi soylu, şerefli, onurluysak, onlarda soyları belli olmamasına rağmen, kökenlerinin gereğini er geç yapacaklardır.
Örgütün içindeki sistem deşifre edilip, önemli noktalara ajanlar sokulabilir. Bu da bir ihtimal. Bunlarında geçmişte örnekleri mevcuttur. Ordaki peşmergelerden ''para'' karşılığı zamanında nasıl birçok istihbarat ve bilgi aldıysak, bugün de aynısını hatta daha fazlasını yapabiliriz ve yapmalıyız da...
Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Ancak daha sonra bu konuda oturup, geniş çaplı bir yazı yazmayı düşünüyorum. O yazım daha aydınlatıcı olacaktır... Siz sevgili kandaşlarımın da bana katılıp, katılmadığı noktalar varsa bunları öğrenip, istişarede bulunmak isterim. Esen kalın.
Tanrı Türk'ü korusun!