Gönderen Konu: TAKSİM OLAYLARI ve SON GELİŞMELERE DAİR GÖKBÖRÜ TÜRKÇÜLER DERNEĞİNDEN AÇIKLAMA  (Okunma sayısı 51772 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Egenin Efesi

  • Gökbörü'nün izinde Tanrı Türk'ü korusun!
  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 178
Oldum olası kendini kalabalığın içinde öne çıkartmaya çalışan ve mesajı dışarıya değil bulunduğu guruba vermeye uğraşanlardan rahatsız olmuşumdur.
Söylemek ayıptır, yıllardan beri Türkçülüğün pek ilgi görmediği bir yörede bir kaç kişiyle açık Türkçü duruş sergilemekteyiz. Dün İlteriş çatısı altında bu gün Gökbörü çatısı altında. Bizim bunca zamandır yalnız başımıza sürdürdüğümüz dava son gelişmeleri takiben bir anda onlarca, yüzlerce kişi tarafından bağıra, çağıra, yıkma, kırma, dökme çığlıkları eşliğinde yapılmaktadır. Biz ortadayken yok olanlar bu gün bizi görünmez ve sesi duyulmaz hale getirdi. Bizim dün kimseler yokken durduğumuz yer şimdi gündelikçi Türkçümsülerin, bilinçten yoksun kalabalıklarıyla işgal edildi. Demek ki her şeyin modası olduğu gibi belli sezonlarda Türkçülüğünde modası oluyormuş. Tabi bu moda nereye varacak ve ne zamana kadar sürecek, orası meçhul.
Gelişmeleri ibretle, endişeyle, ve şaşkınlıkla izlemekteyim. Ortalık tam at izinin it izine karıştığı bir hal aldı. Bir belirsizliktir, metotsuzluktur, yöntemsizliktir, başı boşluktur aldı başını gidiyor. Neymiş efendim bu karmaşada Türkçüler topluma yön verecekmiş miş! Yön verilecek bir toplum var ama bu topluma yön verecek güçte ve sayıda bir Türkçü yapılanma maalesef yok. Birileri Türkçü camiadan bahsediyor. Ben bu camiayı hiç görmedim. Gördüğüm tek şey öteden beri bilip, tanıdığım bir kaç samimi Türkçünün dernek çatısı altında bir camia oluşturmaya uğraşmalarıdır. Eğer bir Türkçü camia oluşacaksa ancak bundan sonra oluşacak. Bu oluşumun sağlıklı yürümesi için Türkçü algı ve söylemlerin bir eksende toplanması gerekir. Yoksa eskiden beri olduğu gibi bundan böylede herkese göre bir Türkçülük anlayışı olacak ve şu an ortak anlayış ve değerlendirme sıkıntısına neden olan ayrılıklar belkide yeni olayların tetiklemesiyle Türkçüleri birbirinden daha da uzaklaştırıp bir daha asla bir araya gelemez hale sokacaktır. Sanırım bazı odaklar Türk Milliyetçiliği üzerinde izah ettiğim bu endişeler merkezli olarak ciddi mühendislik hesapları yapmaktadırlar. Bunu hissedebiliyorum.
Dilerim Türk Milliyeçileri milliyetçiliğin doğasına aykırı bir takım işlerin içine girip kanunlar önünde suçlu duruma düşmezler.
Gökbörü'nün izinde Tanrı Türk'ü Korusun!
Dün Efe'ydik, Zeybek'tik; bu gün: GÖKBÖRÜ'dür Adımız!

Çevrimdışı Fatih

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 401
  • Kök Tenğri'nin esenliği bütün Türklerin üzerinedir
GÖKBÖRÜ TÜRKÇÜLER DERNEĞİNDEN ZORUNLU BİR AÇIKLAMA!

Sosyal medyada Türkçülük(!) yapan ve Türkçülüğü sosyal medya paylaşımları ve arada bir de sokaklarda "gaz boşaltma" babından bağırıp, çağırmak sanan bazı kişiler, derneğimizin adını kullanarak bizleri, son günlerin belirsizliğine dahil edip, olası olumsuzlukların faturasına bizleri de ortak etmeye çalışmaktadırlar.

Herkes şunu bilsin ki Gökbörü Türkçüler Derneğinin ülkü ve hedefleri öylesine büyüktür ki gündelik rollerin ucuz figürasyonlarında yer almayı sorumluluğunu taşıdığı ve bilincinde olduğu kutlu görevleri yapmanın önünde bir engel ve amaç sapması olarak görmektedir.

Daha önceki duyurularımızda da belirttiğimiz gibi biz ne yaptığımızı çok iyi bilmekteyiz. Bizi orya, buraya çekmeye ve yamamaya çalışan adamcıklar olmayacak duaya amin demek gereksizliğinden artık vazgeçsinler!
Şayet bundan sonra bizi bir yerlere yamamaya çalışıp, adımızı kullanarak bir takım etkinliklerin öncüsü, destekcisi ve ya katılımcısı gibi gösterme girişimleri olursa, bu işin sorumluları ve failleri bilsinler ki, resmi bir kurum olan derneğimiz hakkında yalan ve provakatif işler yapmaktan dolayı savcılığa suç duyurusunda bulunulacaktır.

Ayrıca kendileriyle, dernek olarak, ilgilenme hakkımızı (!?@) saklı tutacağımızı da hatırlatmak isteriz.

Kimin ne yaptığı bizi ilgilendirmiyor.
Dernek mensuplarımız dışında, hiç bir kimse de bizim ne yaptığımızla uğraşma ve sorgulama hakkına sahip değildir.
Biz çelik-çomak oynamıyoruz. Ne yaptığımızı gayet iyi biliyoruz.
Yine tekrarlıyoruz!
Başkalarının belirlediği gündemlere dahil olmayacak, gerçek niyetlerini bilmediğimiz kişilerin peşinden, nereye varacağı belirsiz yolların yolcusu olmayacağız.
Biz bir çağrıda bulunursak; çağrımıza uyup uymamak herkesin kendi bileceği işitir.
Bu zamana kadar çağrımıza uyanlara ne kadar saygı ve sevgi duyduysak, uymayanları da, o ölçüde, anlayışla karşıladık.
Ve hatta Hocalı için imza toplayan, bıyığı terlememiş, Türk çocuklarına kürt-komünist sürülerinin saldırmasından sonra kılı kıpırdamayan, bırakın kılı kıpırdamayı sanaldan olsun tek kelam etmeyenlere bile tek bir kem söz etmedik, gücenmedik ve bir şey de ummadık.
Bundan böyle de kimseden bir şey ummayacak/beklemeyeceğiz.

Türkçülüğü yüreğinde duyup gelen herkese, sadece kapımız değil, Tanrıdağı kadar büyük, yüreğimiz de açıktır.
Buyurup gelenin başımız üzre yeri var.
Gelmeyenin de "başı pınar, ayağı göl" olsun! Tanrı işini, gücünü rast getirsin!

Derneğimiz dışında kim ne yapar, ne eder ilgilenmiyor ve sadece ve sadece kendi işimize bakıyoruz. 
Herkes de kendi işine baksın!
Kimse bize akıl vermeye kalkışmasın!
Bizim kimsenin aklına ihtiyacımız yok!
Akıl danışmak gerektiğinde; danışma, kineşme ve kurultay adı verilen kurumlarımızı devreye sokarak, Türk Töresinin emrettiğince, binlerce yıllık Türk yöntemleriyle bu gereksinimimizi gidermeye çalışıyoruz.

Sanırım ne demek istediğimizi, bu satırları okuduktan sonra, herkes anlamıştır.
Şayet hala anlamayan varsa, işin içinde ya "üzüm yemek bahanesiyle bağcıyı dövmek" kastı vardır, ya çaşıtlık ve ajan-provokatörlük vardır, ya da; anlama, kavrama ve basiret yoksunluğu şeklinde kendini gösteren, aptallık ve alıklık vardır.

Büyük Türk Milletine ve derneğimizi önemseyip, izleyen kandaşlarımıza bir kez daha duyurmak ve hatırlatmak isteriz ki:

Gökbörü Türkçüler Derneği adına; duyuru yapma, duyuru yayınlama, görüş ve düşünce açıklama yetkisine sadece ve sadece genel merkez yönetimi ve başkanlık divanı sahiptir.

Gökbörü Türkçüler Derneğinin sanal üzerinden açıklama ve duyuruları:

1- https://www.facebook.com/GokboruTurkculerDernegi sanal ağında yer alan derneğimize ait resmi facebook sayfasından
2- https://www.facebook.com/gokborudernegi sanal ağında yer alan derneğimize ait resmi facebook sayfasından
3- Derneğimizin: www.gokborudernegi.org.tr adresinde yer alan resmi ve kanuni WEB sayfasından
4- Yine derneğimizin resmi sanal yayın organı olan: https://www.hunturk.net/forum/ Otağından ve www.hunturk.net sayfasından
5- Derneğimizin İstanbul İl Başkanlığına ait: https://www.facebook.com/TurkcuDernek?hc_location=timeline adresinde barınan facebook sayfasından
6- Derneğimizin yayın organı olan Gökbörü Türkçü Dergiye ait: https://www.facebook.com/gokborudergisi?fref=ts facebook sayfasından

yapılmaktadır.

Bu yerler dışında hiç bir yer ve kişinin, derneğimiz adına, duyuru yapma, çağrıda bulunma, görüş ve düşünce açıklama yetkisi yoktur!

Bu adresler dışında yapılan açıklama, çağrı ve duyurular hiç bir şekilde derneğimizi bağlamamaktadır.
Yukarıda açıklanan adresler dışında bir yer ve kişi tarafından yapılan açıklama, çağrı ve duyuruya itibar edilmemesi ve bizimle ivedilikle iletişime geçilerek haberdar edilmemizin sağlanmasını dileriz.
Gösterilecek duyarlılık ve anlayış için şimdiden teşekkür ederiz..

Büyük Türk Milletine önemle ve saygıyla duyurulur!

 
Gökbörü Türkçüler Derneği Genel Başkanlığı

Yukarıda yer alan ifadelerin altına imzamı atıyor ve Gökbörü Türkçüler Derneğini bu omurgalı ve duyarlı duruşundan ötürü alkışlıyorum.
Gökbörü kalitesi ve farkı bir kez daha kendini göstermiştir.
Kök Tenğri'nin esenliği bütün Türklerin üzerinedir.

Çevrimdışı Yüzbaşı Sançar

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 246
Oldum olası kendini kalabalığın içinde öne çıkartmaya çalışan ve mesajı dışarıya değil bulunduğu guruba vermeye uğraşanlardan rahatsız olmuşumdur.
Söylemek ayıptır, yıllardan beri Türkçülüğün pek ilgi görmediği bir yörede bir kaç kişiyle açık Türkçü duruş sergilemekteyiz. Dün İlteriş çatısı altında bu gün Gökbörü çatısı altında. Bizim bunca zamandır yalnız başımıza sürdürdüğümüz dava son gelişmeleri takiben bir anda onlarca, yüzlerce kişi tarafından bağıra, çağıra, yıkma, kırma, dökme çığlıkları eşliğinde yapılmaktadır. Biz ortadayken yok olanlar bu gün bizi görünmez ve sesi duyulmaz hale getirdi. Bizim dün kimseler yokken durduğumuz yer şimdi gündelikçi Türkçümsülerin, bilinçten yoksun kalabalıklarıyla işgal edildi. Demek ki her şeyin modası olduğu gibi belli sezonlarda Türkçülüğünde modası oluyormuş. Tabi bu moda nerye varacak ve ne zamana kadar sürecek, orası meçhul.
Gelişmeleri ibretle, endişeyle, ve şaşkınlıkla izlemekteyim. Ortalık tam at izinin it izine karıştığı bir hal aldı. Bir belirsizliktir, metotsuzluktur, yöntemsizliktir, başı boşluktur aldı başını gidiyor. Neymiş efendim bu karmaşada Türkçüler topluma yön verecekmiş miş! Yön verilecek bir toplum var ama bu topluma yön verecek güçte ve sayıda bir Türkçü yapılanma maalesef yok. Birileri Türkçü camiadan bahsediyor. Ben bu camiayı hiç görmedim. Gördüğüm tek şey öteden beri bilip, tanıdığım bir kaç samimi Türkçünün dernek çatısı altında bir camia oluşturmaya uğraşmalarıdır. Eğer bir Türkçü camia oluşacaksa ancak bundan sonra oluşacak. Bu oluşumun sağlıklı yürümesi için Türkçü algı ve söylemlerin bir eksende toplanması gerekir. Yoksa eskiden beri olduğu gibi bundan böylede herkese göre bir Türkçülük anlayışı olacak ve şu an ortak anlayış ve değerlendirme sıkıntısına neden olan ayrılıklar belkide yeni olayların tetiklemesiyle Türkçüleri birbirinden daha da uzaklaştırıp bir daha asla bir araya gelemez hale sokacaktır. Sanırım bazı odaklar Türk Milliyetçiliği üzerinde izah ettiğim bu endişeler merkezli olarak ciddi mühendislik hesapları yapmaktadırlar. Bunu hissedebiliyorum.
Dilerim Türk Milliyeçileri milliyetçiliğin doğasına aykırı bir takım işlerin içine girip kanunlar önünde suçlu duruma düşmezler.
Gökbörü'nün izinde Tanrı Türk'ü Korusun!
Hay Allah senden razı olsun be andam! Lafı ağzımdan almış, duygularıma ve anlatmakta zorlandığım düşüncelerime tercüman olmuşsun.
Gelinen son durumda AKP'ye sermaye edeceği bir sürü malzeme verilmiş ve ağzı köpüklü rum-gürcü katışığı soysuzda dev Türk Bayraklarıyla donatılmış yol, bulvar ve meydanlarda binlerce kişiye dağıtılarak oluşturulan bayraklı manzaralar eşliğinde bu malzemeleri ağzından salyalar akıta akıta ve tepe tepe kullanmıştır. Daha da kötüsü bu rum-gürcü eniği kırma epey bir süre daha kullanmaya devam edecektir.
Peki şimdi soruyorum. Bu işten kim karlı çıktı?
Ne kadar sahipsiz bir milletiz biz?
Ne herkesi kucaklayarak, önümüze düşüp yol gösterecek, ne olayları doğru okuyup milleti doğru bilgilendirecek ve ne de doğru istikamete yönlendirecek lider ve kurumlarımız var.
Çok yazık!?
Tanrı Türkü ve Türk yurtlarını korusun.

Yüzbaşı Sançar Uçmağa varalı on üç yüz yıldan çok oldu. Onun düştüğü meçhul yerde, ay ışıklı yaz gecelerinde hâlâ ıztıraplı kahkahalar ve şeref ilahileri işitilir. Bu ilahiler rüzgârın çıkardığı sestir. Onu herkes işitir. Fakat o ıztıraplı kahkahaları herkes duyamaz. Onun yankılarını uzak, yakın ellerden, ancak içinde Tanrı Dağı’nın odu yanan gönüller sezer. Bu ıztıraplı kahkahalar Yüzbaşı Sançar’ın soyu, onun düştüğü yerde zafer töreni yapıncaya kadar yıllarca, belki yüzyıllarca sürüp gidecek…

Çevrimdışı -Türk-

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 52
GENÇ TÜRKÇÜ KARDEŞİMİZİN iSTANBUL OLAYLARI İLE İLGİLİ GÖZLEM VE ANALİZİ.

Alıntı
Gezi Parkı Olayları Hakkında

30 Mayıs günü ülkemiz kamuoyunda pek bilinmeyen Gezi Parkı’na AVM yapılmasına karşı olan doğa sever(!) sol parti üyeleri alanda çadırlarını kurmuş, alışık olduğumuz sol protestolarının birini yinelemiş oldular. Yapılan çadırlı protestoya sabahın ilk saatlerinde kolluk kuvvetlerinin müdahalesi sert olmuştur.(1) Ertesi günü, yani 31 Mayıs günü yapılan müdahaleyi protesto etmek amacıyla, alanda bulunan doğa severlere(!) destek olmak amacıyla birçok sol parti üyeleri, milletvekilleri alandaki yerini almıştır.(2) Toplanan eylemci gruba polisin müdahalesi gecikmemiştir. Yapılan müdahale sonrası sosyal ağda eylem geniş yer bulmuştur. Müdahalede yaralanan kişiler bilinçli olarak; öldü, gözü çıktı, beyni patladı gibi asparagas haber başlıklarıyla ajans edilmiştir. Yapılan bu propaganda toplumumuz tarafından yenmiş, eylem yerine akşam saatlerine yakın iş ve okuldan çıkan kişilerin katılımıyla hayli büyümüştür. Gündüz, sabah ve öğle saatlerindeki polisin sert müdahalesi yerini sabit bir noktadan yapılan tazyikli su sıkımı, gaz bombası atımı ve biber gazı sıkımına bırakmıştır. Olay yerinden birçok kişi ustream adlı ağ adresi üzerinden cep telefonları yardımıyla canlı yayında bulunmuştur. Taksim sokakları savaş alanına dönmüş, önceden hazırlanan eylemciler gaz maskeleri, özel hazırlanan sülüsyonlarıyla (biber gazından etkilenmemek amacıyla) polise karşı cephe aldılar. Karşılıklı saldırılar canlı yayınla sanal ağda paylaşılmış, patlamaya hazır olan toplumumuz olayları canlı görünce tabiri caizse gaza gelmiş alana koşmuşlardır. Birçok iş yeri ve kamu malı zarar görmüştür. Doğa severler(!) cadde üzerinde bulunan büyük saksılardaki çam ağaçlarını barikat yapmak amacıyla kullanmışlardır.

Olay bir doğa eyleminden çıkmıştı artık, birkaç yıl önce Mısır ve Libya’da gördüğümüz sosyal ağ üzerinden haberleşme, asparagas haberlerle toplumu galeyana getirme ülkemizde uygulanıyordu. Tıpkı oradaki gibi ülke basını bu olayı görmezden geliyor, yabancı medya olayı canlı yayınlıyor(3), “Türk baharının tohumları atılıyor” (4) başlıklarıyla dünya basınına lanse ediyordu.

Olayların bu ana kadar işleyişi hakkında yaptığımız analiz şudur:

1-) Sabah ve öğle saatlerinde kendisine aktif bir saldırıda bulunmayan, eylemcilere karşı sert müdahalede bulunan polis, akşam saatlerinde kendisine taşlarla saldıran göstericilere uzaktan biber gazı sıkarak, gaz bombası atarak ve tazyikli su sıkarak eylemcileri daha da çok galeyana getirmeye çalışmış ve başarılı olmuştur. Sabah saatlerindeki gibi bir müdahalede bulunsaydı, bize göre ortada hiçbir gösteri kalmayacaktı. Demek ki yukarıdakiler eylemin bitmesini, eylemcilerin dağıtılmasını istemiyordu.

2-) Olay yerinden hiçbir ulusal televizyon kanalının yayın yapmaması, gerçekleşen yayınların ağ adresleri üzerinden gerçekleşmesi, toplumda hükümetin bu olayı halktan gizlediği, üstünü örtbas etmesi gibi anlaşılmıştır. Belli ki bu da medyaya hakim olan hükümetin isteği doğrultusunda gerçekleşmiş, toplum biraz daha galeyana getirilmiştir.

3-) Gece boyunca eylemciler İstiklal Caddesi üzerindeki işyerlerine saldırmış yine Mısır ve Libya’daki olaylara benzerlik gösteren yağma görüntüleri ortaya çıkmıştır.(5)

Ertesi gün alanlar daha büyük kalabalıklara ev sahipliği yapıyordu. Galeyana gelen toplumumuz alanda bulunmayı kendine milli bir görev, Atatürk’ün bir emri olarak görüyordu. Yine en ön saflarda sol görüşlü eylemciler ellerinde komünist paçavraları Gezi Parkı’na varmak çabalarındalardı. CHP haftalar öncesinden yapacağı Kadıköy mitingini iptal etmiş(6) ve eyleme katılacakları Beşiktaş’a, buradan Taksim’e çağırmıştı. 18:00’a kadar meydanın AKM – Gezi Parkı civarındaki polisler ile İstiklal Caddesi-Tarlabaşı-Harbiye tarafından gelen eylemciler arasında çatışmalar sürmüş, 15:30’dan itibaren polis çekilmiş, alan eylemcilere kalmıştır.(7) Bu süreç boyunca facebook sayfaları ve yapılan canlı yayınlar üzerinden özel doktorların, hastanelerin yaralanan eylemcileri ücretsiz tedavi edeceği konusunda duyurular geçildi ve telefon numaraları verildi. Amerikan sermayeli kahve ve fastfood işyerlerinin eylemcilere ücretsiz yardımda bulunduğu da aynı kaynaklar tarafından halka duyurulmuştur.

Bugüne ilişkin analizler şunlardır:

1-) Gece yapılan yağmalara rağmen polis kuvvetleri dünkü müdahalelerde olduğu gibi eylemcileri daha fazla kızdırma girişimlerinde bulundu. Hatta Halk TV’nin canlı yayında bildirdiklerine göre geri çekilip eylemcilere gezi parkı yolunu açıp, eylemciler yaklaşınca gaz bombalı saldırılar gerçekleştirdi. Bunlar göz önüne geldiğinde polis ve üzerinde yetki mercileri olayların yatışmasını (eylemcilerin alana çıkmasına 18:00’a kadar izin vermeyerek) veya eylemin müdahale sonrası sonlandırılmasını (1 Mayıs ve Nevruz’da izinsiz gösteri yapan sol gruplara uygulanan müdahale ve benzeri müdahale yapılmaması) istememişti.

2-) Amerikan sermayeli bu şirketler neden, alandakiler deyimiyle Amerikan yanlısı hükümete karşı olan eylemcilere ücretsiz hizmet sundular.Bunun açıklamasını yapmaya gerek bile kalmıyor.

"Bedava peynir, Yalnızca fare kapanında olur."

İki günde gelişen olayları son olarak birleştirmek gerekirse; eylemciler polisin yaptığı kışkırtma, kızdırma hareketiyle ateşlenmiş, kamu mallarına ve çevreye zarar vermesi sağlanmıştır. Olay yerinden yapılan canlı yayınlar, facebook ve twitter üzerinden yapılan yalan bilgilendirmeler toplumumuzu bulundukları kentlerde alanlara çekmiştir. Doğa severlerin eylemi AKP karşıtı bir eyleme dönüşmüş ve AKP karşıtı kesimleri alanda toplamıştır. Yaşanan olaylar Mısır ve Libya’da yaşanan Arap baharının başlangıcındaki olaylar ile tıpa tıp aynıdır.

Mısır’da yapılan ayaklanma öncesi ülkenin durumu:

1. Mısır’da işsizliğin had safhada olması
2. Devletin halka temel hizmetleri iyi verememesi
3. Adaletin zengin ve rejime yakın olanlara işlememesi
4. Devlet dairelerinde Mübarek ve partisinden olanlara öncelik tanınması
5. Mısır’da yetişmiş yeni neslin teknoloji ve kitle iletişim araçlarını iyi kullanarak, olayları anında kendi aralarında paylaşarak rejime karşı kamuoyu oluşturması.

Mısır’daki ülke durumunun hemen hemen aynıları ülkemizin durumuyla eşdeğer değil mi? Bu da Mısır’daki olayları nasıl Amerikan güdümlü gerçekleştiyse, ülkemizdeki olaylarında Amerikan güdümlü gerçekleştiğini göstermiyor mu? Hal ortadayken, Mısır ve Libya’daki olaylar için Amerikan oyunu diyen aydınlar(!) ülkemizdeki olayları bir kurtuluş olarak görüyordu. Ne büyük çelişki değil mi? Demek ki bunu söyleyen kişilerde gizli bir Amerikan uşağıydı.

Hükümet veya Amerika bu olayların arkasındaki güce ne derseniz deyin gerçekleşen eylemi bir nabız ölçmesi olarak değerlendirdi. Mısır ve Libya’daki gibi bu sokak eylemlerinde sivil toplumdan veya polisten ölenler olacak mı?(8) Türk toplumun tepkisi ne denli olacak diye bir deneme oyunu oynadılar. Henüz Türk toplumunun, Türk baharına tam anlamıyla hazır olmadığını anladılar.(9)Gelecek oyunlarında Türk toplumunu polise ve hükümete karşı daha fazla kin duyan bir toplum haline getirmeye çalışacaklar. Toplumumuzun sağduyulu, uyanık olması gerektiğini düşünmekteyiz. Aksi halde gerçekleşecek bir isyanın, başkaldırının ülkeyi büyük bir kaosa sürükleyeceği, belki de aylarca sürecek iç savaşa neden olacağı görüşündeyim. Yazımızı büyük Türkçü Ziya Gökalp’ın şu mısrasıyla sonlandırıyorum.

Uyanık bulunun ey Türk gençleri!
İrtica sevemez bu hür rehberi
Susturun mantıkla, kin güdenleri
Borcumuz savaşmak ebeden, niçin?...

Ziya Gökalp

Tanrı Türk’ü asıl şimdi korusun!

Serkan AKGÖZ

Kaynakça :
1-) http://haber.sol.org.tr/kent-gundemleri/akpden-gezi-parkina-safak-saldirisi-haberi-73793
2-) http://www.sabah.com.tr/Gundem/2013/05/31/gezi-parkindaki-nobete-gazli-mudahale#
3-) http://www.vgtv.no/#!/video/65023/direkte-opptøyer-i-istanbul
4-) http://m.guardian.co.uk/commentisfree/2013/may/31/istanbul-park-protests-turkish-spring?CMP=twt_gu
5-) http://www.aktifhaber.com/istiklal-caddesinde-yagmalanan-dukkanlar-797420h.htm
6-) http://www.haberturk.com/yasam/haber/849237-chp-kadikoy-mitingi-iptal-edildi
7-) http://www.radikal.com.tr/turkiye/polis_cekildi_taksime_halk_girdi-1135899
8 -) http://tr.wikipedia.org/wiki/2011_Mısır_Devrimi
9-) http://www.sabah.com.tr/Gundem/2013/06/02/gezi-parki-olaylarindaki-17-buyuk-yalan


Alıntı
Sol ise, iktisadî görüş olarak bazı noktalarda haklı bile bulunsa, tabiattaki galât-ı hilkatler gibi toplum hayatının bir yanlış yaratılmasından, marazî düşüncesinden başka bir şey değildir.

Son zamanlarda görüldüğü gibi sola milliyetçilik demek milliyetçilik ile halkçılığı karıştırmaktan doğar. Halkçılık, bugün yaşamakta olan yoksul tabakanın bolluğa kavuşmasını düşünmektir. Milliyetçilik, dünü de içine alarak hem bugünü, hem yarını kapsayan bir büyüklük duygusudur.

Solun “milliyetçilik” dediği “halkçılık” siyasî sınırların dışındaki soydaşlara karşı kör ve sağırdır. Milliyetçilik ise, hangi devletin idaresinde olursa olsun bütün soydaşları düşünen, onları kurtarmak için her fedakârlığı göze alan, hayatın ve insanlığın mânâsını bu fedakârlıkta bulan ülküdür.

Solculuk için hayat “ekonomik yaşantı”dan başka bir şey değildir. Mazinin mirası, geleceğin büyüklüğü onun umurunda değildir. O, çok kazanmak, rahat edip eğlenmekten başka bir şey düşünmez. Bunları ileri sürerken her toplumda bulunan vurguncuları öne sürerek bunları sağa mal etmeye çalışır.

Milliyetçi olduğunu ileri süren “sol”, vaktiyle Fransa ve İspanya’da görüldüğü gibi komünistlerle iş birliği yaparak “millî cephe” adı altında kendi toplumlarını kardeş kavgasına, kargaşalığa ve felâkete sürüklemekten çekinmeyen bir düşünce olduğuna göre, bunlara milliyetçi demek temelsiz ve gülünç bir iddiadan başka bir şey değildir…

Sol Milliyetçi Olamaz
(Hüseyin Nihal ATSIZ)
Ötüken, Şubat 1974, Sayı: 2

BASINDA VE BULUNDUĞUM BÖLGEDEKİ KİŞİLERİN ISRARLA OLAYLARI YAPANLARIN BİR KAÇ KİŞİLİK MARJİNAL GURUPLAR OLDUĞU AMA BÜYÜK KISMIN TÜRK BAYRAKLI VE ATATÜRK VE TÜRK KİMLİĞİ ÖN PLANA ÇIKMIŞ (HAKLI BİR ŞEKİLDE) HÜKÜMETİ PROTESTO ETTİĞİ ÜSTÜNE BASA BASA VURGULANMAKTADIR.

ATSIZ BEĞ'İN KONU İLE İLGİLİ MAKALESİ BİLE TÜRKÇÜLERE IŞIK TUTMUYORSA; KENDİLERİNE TÜRKÇÜ DİYEN KİŞİCİKLERCE, KONU BAŞLIĞI OLAN YAPILAN  AÇIKLAMALAR NEDENİYLE "tayyipçi" OLARAK YARGILANMAMIZ NORMALDİR DİYE DÜŞÜNÜYORUM.



TTK.

Kusura bakmayın da bu komünizm vesaire tarihe gömüldü artık. Üç beş marjinal grup dışında yoklar. Şimdiki düşmanımız kapitalizm bence. Komünizm gibi ırki/milli değerleri reddetmesinin yanında, tek değer olarak parayı savunuyor.

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2315
  • Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
Kusura bakmayın da bu komünizm vesaire tarihe gömüldü artık. Üç beş marjinal grup dışında yoklar. Şimdiki düşmanımız kapitalizm bence. Komünizm gibi ırki/milli değerleri reddetmesinin yanında, tek değer olarak parayı savunuyor.

Üç beş marjinal dediğiniz gruplardan yansıyanları, bir başka başlıkta eklenen, aşağıda alıntıladığım resim gayet net açıklamaktadır.






Üç-beş marjinal dediğiniz gruplar her platformda kürtçülerle işbirliği yaparak Türk Devletine karşı ciddi tehditler oluşturmaktadır.
Göstericileri yeni Türkiye diye tarif edenler yanılıyorlar.
Taksimden, Kızılaydan, Gündoğdu'dan yansıyan görüntüler eski marksistlerin, kürtçülerle el ele verip yeni Türkiyenin imkanlarını kullanarak Türk Devletine kastetmekte olduklarını resmetmektedir.
İşte parçalardan oluşan büyük resim budur ve bu büyük resmi görebilmek önemlidir.

TTK.
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2315
  • Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
Kusura bakmayın da bu komünizm vesaire tarihe gömüldü artık. Üç beş marjinal grup dışında yoklar.

Bizim 1980 öncesi yıllarda çokça kullandığımız "komünistler Moskova'ya!" diye bir sloganımız vardı.
Gençliğimizde bu sloganı, Türkiye'de komünist faaliyetler yapanlara karşı, küfür ve aşağılama kastıyla dillendirirdik.
Zaman zuhur etti SSCB yıkıldı, komünist blok dağıldı ve Moskova komünistliğin merkezi ve hamisi olmaktan çıktı.
SSCB'nin yıkılmasını takip eden yıllarda Rus komünist partisi üyesi küçük bir grup Moskova'daki meşhur Kızıl Meydan'da Rus Komünist Partisinin kuruluş yıldönümü münasebetiyle toplandıklarında kalabalık bir Rus topluluğu Rus komünistlerin etrafını çepeçevre kuşatıp "komünistler Türkiye'ye!" sloganlarıyla onları protesto etmeleri dünya basınına yansımıştı.
Konuyla ne kadar alakalı bilmiyorum ama paylaşayım dedim.

TTK.
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı giray-han

  • Türkçü-Turancı
  • ***
  • İleti: 116
GENÇ TÜRKÇÜ KARDEŞİMİZİN iSTANBUL OLAYLARI İLE İLGİLİ GÖZLEM VE ANALİZİ.

Alıntı
Gezi Parkı Olayları Hakkında

30 Mayıs günü ülkemiz kamuoyunda pek bilinmeyen Gezi Parkı’na AVM yapılmasına karşı olan doğa sever(!) sol parti üyeleri alanda çadırlarını kurmuş, alışık olduğumuz sol protestolarının birini yinelemiş oldular. Yapılan çadırlı protestoya sabahın ilk saatlerinde kolluk kuvvetlerinin müdahalesi sert olmuştur.(1) Ertesi günü, yani 31 Mayıs günü yapılan müdahaleyi protesto etmek amacıyla, alanda bulunan doğa severlere(!) destek olmak amacıyla birçok sol parti üyeleri, milletvekilleri alandaki yerini almıştır.(2) Toplanan eylemci gruba polisin müdahalesi gecikmemiştir. Yapılan müdahale sonrası sosyal ağda eylem geniş yer bulmuştur. Müdahalede yaralanan kişiler bilinçli olarak; öldü, gözü çıktı, beyni patladı gibi asparagas haber başlıklarıyla ajans edilmiştir. Yapılan bu propaganda toplumumuz tarafından yenmiş, eylem yerine akşam saatlerine yakın iş ve okuldan çıkan kişilerin katılımıyla hayli büyümüştür. Gündüz, sabah ve öğle saatlerindeki polisin sert müdahalesi yerini sabit bir noktadan yapılan tazyikli su sıkımı, gaz bombası atımı ve biber gazı sıkımına bırakmıştır. Olay yerinden birçok kişi ustream adlı ağ adresi üzerinden cep telefonları yardımıyla canlı yayında bulunmuştur. Taksim sokakları savaş alanına dönmüş, önceden hazırlanan eylemciler gaz maskeleri, özel hazırlanan sülüsyonlarıyla (biber gazından etkilenmemek amacıyla) polise karşı cephe aldılar. Karşılıklı saldırılar canlı yayınla sanal ağda paylaşılmış, patlamaya hazır olan toplumumuz olayları canlı görünce tabiri caizse gaza gelmiş alana koşmuşlardır. Birçok iş yeri ve kamu malı zarar görmüştür. Doğa severler(!) cadde üzerinde bulunan büyük saksılardaki çam ağaçlarını barikat yapmak amacıyla kullanmışlardır.

Olay bir doğa eyleminden çıkmıştı artık, birkaç yıl önce Mısır ve Libya’da gördüğümüz sosyal ağ üzerinden haberleşme, asparagas haberlerle toplumu galeyana getirme ülkemizde uygulanıyordu. Tıpkı oradaki gibi ülke basını bu olayı görmezden geliyor, yabancı medya olayı canlı yayınlıyor(3), “Türk baharının tohumları atılıyor” (4) başlıklarıyla dünya basınına lanse ediyordu.

Olayların bu ana kadar işleyişi hakkında yaptığımız analiz şudur:

1-) Sabah ve öğle saatlerinde kendisine aktif bir saldırıda bulunmayan, eylemcilere karşı sert müdahalede bulunan polis, akşam saatlerinde kendisine taşlarla saldıran göstericilere uzaktan biber gazı sıkarak, gaz bombası atarak ve tazyikli su sıkarak eylemcileri daha da çok galeyana getirmeye çalışmış ve başarılı olmuştur. Sabah saatlerindeki gibi bir müdahalede bulunsaydı, bize göre ortada hiçbir gösteri kalmayacaktı. Demek ki yukarıdakiler eylemin bitmesini, eylemcilerin dağıtılmasını istemiyordu.

2-) Olay yerinden hiçbir ulusal televizyon kanalının yayın yapmaması, gerçekleşen yayınların ağ adresleri üzerinden gerçekleşmesi, toplumda hükümetin bu olayı halktan gizlediği, üstünü örtbas etmesi gibi anlaşılmıştır. Belli ki bu da medyaya hakim olan hükümetin isteği doğrultusunda gerçekleşmiş, toplum biraz daha galeyana getirilmiştir.

3-) Gece boyunca eylemciler İstiklal Caddesi üzerindeki işyerlerine saldırmış yine Mısır ve Libya’daki olaylara benzerlik gösteren yağma görüntüleri ortaya çıkmıştır.(5)

Ertesi gün alanlar daha büyük kalabalıklara ev sahipliği yapıyordu. Galeyana gelen toplumumuz alanda bulunmayı kendine milli bir görev, Atatürk’ün bir emri olarak görüyordu. Yine en ön saflarda sol görüşlü eylemciler ellerinde komünist paçavraları Gezi Parkı’na varmak çabalarındalardı. CHP haftalar öncesinden yapacağı Kadıköy mitingini iptal etmiş(6) ve eyleme katılacakları Beşiktaş’a, buradan Taksim’e çağırmıştı. 18:00’a kadar meydanın AKM – Gezi Parkı civarındaki polisler ile İstiklal Caddesi-Tarlabaşı-Harbiye tarafından gelen eylemciler arasında çatışmalar sürmüş, 15:30’dan itibaren polis çekilmiş, alan eylemcilere kalmıştır.(7) Bu süreç boyunca facebook sayfaları ve yapılan canlı yayınlar üzerinden özel doktorların, hastanelerin yaralanan eylemcileri ücretsiz tedavi edeceği konusunda duyurular geçildi ve telefon numaraları verildi. Amerikan sermayeli kahve ve fastfood işyerlerinin eylemcilere ücretsiz yardımda bulunduğu da aynı kaynaklar tarafından halka duyurulmuştur.

Bugüne ilişkin analizler şunlardır:

1-) Gece yapılan yağmalara rağmen polis kuvvetleri dünkü müdahalelerde olduğu gibi eylemcileri daha fazla kızdırma girişimlerinde bulundu. Hatta Halk TV’nin canlı yayında bildirdiklerine göre geri çekilip eylemcilere gezi parkı yolunu açıp, eylemciler yaklaşınca gaz bombalı saldırılar gerçekleştirdi. Bunlar göz önüne geldiğinde polis ve üzerinde yetki mercileri olayların yatışmasını (eylemcilerin alana çıkmasına 18:00’a kadar izin vermeyerek) veya eylemin müdahale sonrası sonlandırılmasını (1 Mayıs ve Nevruz’da izinsiz gösteri yapan sol gruplara uygulanan müdahale ve benzeri müdahale yapılmaması) istememişti.

2-) Amerikan sermayeli bu şirketler neden, alandakiler deyimiyle Amerikan yanlısı hükümete karşı olan eylemcilere ücretsiz hizmet sundular.Bunun açıklamasını yapmaya gerek bile kalmıyor.

"Bedava peynir, Yalnızca fare kapanında olur."

İki günde gelişen olayları son olarak birleştirmek gerekirse; eylemciler polisin yaptığı kışkırtma, kızdırma hareketiyle ateşlenmiş, kamu mallarına ve çevreye zarar vermesi sağlanmıştır. Olay yerinden yapılan canlı yayınlar, facebook ve twitter üzerinden yapılan yalan bilgilendirmeler toplumumuzu bulundukları kentlerde alanlara çekmiştir. Doğa severlerin eylemi AKP karşıtı bir eyleme dönüşmüş ve AKP karşıtı kesimleri alanda toplamıştır. Yaşanan olaylar Mısır ve Libya’da yaşanan Arap baharının başlangıcındaki olaylar ile tıpa tıp aynıdır.

Mısır’da yapılan ayaklanma öncesi ülkenin durumu:

1. Mısır’da işsizliğin had safhada olması
2. Devletin halka temel hizmetleri iyi verememesi
3. Adaletin zengin ve rejime yakın olanlara işlememesi
4. Devlet dairelerinde Mübarek ve partisinden olanlara öncelik tanınması
5. Mısır’da yetişmiş yeni neslin teknoloji ve kitle iletişim araçlarını iyi kullanarak, olayları anında kendi aralarında paylaşarak rejime karşı kamuoyu oluşturması.

Mısır’daki ülke durumunun hemen hemen aynıları ülkemizin durumuyla eşdeğer değil mi? Bu da Mısır’daki olayları nasıl Amerikan güdümlü gerçekleştiyse, ülkemizdeki olaylarında Amerikan güdümlü gerçekleştiğini göstermiyor mu? Hal ortadayken, Mısır ve Libya’daki olaylar için Amerikan oyunu diyen aydınlar(!) ülkemizdeki olayları bir kurtuluş olarak görüyordu. Ne büyük çelişki değil mi? Demek ki bunu söyleyen kişilerde gizli bir Amerikan uşağıydı.

Hükümet veya Amerika bu olayların arkasındaki güce ne derseniz deyin gerçekleşen eylemi bir nabız ölçmesi olarak değerlendirdi. Mısır ve Libya’daki gibi bu sokak eylemlerinde sivil toplumdan veya polisten ölenler olacak mı?(8) Türk toplumun tepkisi ne denli olacak diye bir deneme oyunu oynadılar. Henüz Türk toplumunun, Türk baharına tam anlamıyla hazır olmadığını anladılar.(9)Gelecek oyunlarında Türk toplumunu polise ve hükümete karşı daha fazla kin duyan bir toplum haline getirmeye çalışacaklar. Toplumumuzun sağduyulu, uyanık olması gerektiğini düşünmekteyiz. Aksi halde gerçekleşecek bir isyanın, başkaldırının ülkeyi büyük bir kaosa sürükleyeceği, belki de aylarca sürecek iç savaşa neden olacağı görüşündeyim. Yazımızı büyük Türkçü Ziya Gökalp’ın şu mısrasıyla sonlandırıyorum.

Uyanık bulunun ey Türk gençleri!
İrtica sevemez bu hür rehberi
Susturun mantıkla, kin güdenleri
Borcumuz savaşmak ebeden, niçin?...

Ziya Gökalp

Tanrı Türk’ü asıl şimdi korusun!

Serkan AKGÖZ

Kaynakça :
1-) http://haber.sol.org.tr/kent-gundemleri/akpden-gezi-parkina-safak-saldirisi-haberi-73793
2-) http://www.sabah.com.tr/Gundem/2013/05/31/gezi-parkindaki-nobete-gazli-mudahale#
3-) http://www.vgtv.no/#!/video/65023/direkte-opptøyer-i-istanbul
4-) http://m.guardian.co.uk/commentisfree/2013/may/31/istanbul-park-protests-turkish-spring?CMP=twt_gu
5-) http://www.aktifhaber.com/istiklal-caddesinde-yagmalanan-dukkanlar-797420h.htm
6-) http://www.haberturk.com/yasam/haber/849237-chp-kadikoy-mitingi-iptal-edildi
7-) http://www.radikal.com.tr/turkiye/polis_cekildi_taksime_halk_girdi-1135899
8 -) http://tr.wikipedia.org/wiki/2011_Mısır_Devrimi
9-) http://www.sabah.com.tr/Gundem/2013/06/02/gezi-parki-olaylarindaki-17-buyuk-yalan


Alıntı
Sol ise, iktisadî görüş olarak bazı noktalarda haklı bile bulunsa, tabiattaki galât-ı hilkatler gibi toplum hayatının bir yanlış yaratılmasından, marazî düşüncesinden başka bir şey değildir.

Son zamanlarda görüldüğü gibi sola milliyetçilik demek milliyetçilik ile halkçılığı karıştırmaktan doğar. Halkçılık, bugün yaşamakta olan yoksul tabakanın bolluğa kavuşmasını düşünmektir. Milliyetçilik, dünü de içine alarak hem bugünü, hem yarını kapsayan bir büyüklük duygusudur.

Solun “milliyetçilik” dediği “halkçılık” siyasî sınırların dışındaki soydaşlara karşı kör ve sağırdır. Milliyetçilik ise, hangi devletin idaresinde olursa olsun bütün soydaşları düşünen, onları kurtarmak için her fedakârlığı göze alan, hayatın ve insanlığın mânâsını bu fedakârlıkta bulan ülküdür.

Solculuk için hayat “ekonomik yaşantı”dan başka bir şey değildir. Mazinin mirası, geleceğin büyüklüğü onun umurunda değildir. O, çok kazanmak, rahat edip eğlenmekten başka bir şey düşünmez. Bunları ileri sürerken her toplumda bulunan vurguncuları öne sürerek bunları sağa mal etmeye çalışır.

Milliyetçi olduğunu ileri süren “sol”, vaktiyle Fransa ve İspanya’da görüldüğü gibi komünistlerle iş birliği yaparak “millî cephe” adı altında kendi toplumlarını kardeş kavgasına, kargaşalığa ve felâkete sürüklemekten çekinmeyen bir düşünce olduğuna göre, bunlara milliyetçi demek temelsiz ve gülünç bir iddiadan başka bir şey değildir…

Sol Milliyetçi Olamaz
(Hüseyin Nihal ATSIZ)
Ötüken, Şubat 1974, Sayı: 2

BASINDA VE BULUNDUĞUM BÖLGEDEKİ KİŞİLERİN ISRARLA OLAYLARI YAPANLARIN BİR KAÇ KİŞİLİK MARJİNAL GURUPLAR OLDUĞU AMA BÜYÜK KISMIN TÜRK BAYRAKLI VE ATATÜRK VE TÜRK KİMLİĞİ ÖN PLANA ÇIKMIŞ (HAKLI BİR ŞEKİLDE) HÜKÜMETİ PROTESTO ETTİĞİ ÜSTÜNE BASA BASA VURGULANMAKTADIR.

ATSIZ BEĞ'İN KONU İLE İLGİLİ MAKALESİ BİLE TÜRKÇÜLERE IŞIK TUTMUYORSA; KENDİLERİNE TÜRKÇÜ DİYEN KİŞİCİKLERCE, KONU BAŞLIĞI OLAN YAPILAN  AÇIKLAMALAR NEDENİYLE "tayyipçi" OLARAK YARGILANMAMIZ NORMALDİR DİYE DÜŞÜNÜYORUM.



TTK.

Kusura bakmayın da bu komünizm vesaire tarihe gömüldü artık. Üç beş marjinal grup dışında yoklar. Şimdiki düşmanımız kapitalizm bence. Komünizm gibi ırki/milli değerleri reddetmesinin yanında, tek değer olarak parayı savunuyor.
Elbette, kapitalizm de komünizm gibi beynelmilel bir düşünce olduğundan dolayı ırk, millet, dil ve din tanımamaktadır. Ama küresel kapitalizme karşı verilebilecek tek cevap, milli sermaye ve endüstridir. Sokaklarda bağırıp çağırmak, ve toplumun kaynaklarını bu konuda heba etmek, bize bir şey kazandırmaz. Aksine, marjinal grupların bu olaylardan yeterince nemalandığı, ve kendine bolca taraftar bulduğunu düşünmekteyim. PKK etnik bir grup olduğu için kendi safına Türk çekemez, ama diğer sol gruplar çekebilirler. Şu an azılı kızıllardan oluşan Redhack denilen grubun nice Türk genci tarafından benimsendiğini gördükçe şaşırıyorum. Orada orak çekiçle dolaşan grupların da eğer ki protestolar acil bir şekilde milli bir ruha kavuşmadığı sürece, bu işten birer kahraman gibi görülerek ayrılacaklarını düşünmekteyim.
Komünistler yine ucuz popülizm ile vaktinde "faşist" dedikleri Ulusalcı ve "burjuva" dedikleri kozmopolitan kesimin desteğini kendi tarafında toplamak peşindeler.

Çevrimdışı -Türk-

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 52
Kusura bakmayın da bu komünizm vesaire tarihe gömüldü artık. Üç beş marjinal grup dışında yoklar. Şimdiki düşmanımız kapitalizm bence. Komünizm gibi ırki/milli değerleri reddetmesinin yanında, tek değer olarak parayı savunuyor.

Üç beş marjinal dediğiniz gruplardan yansıyanları, bir başka başlıkta eklenen, aşağıda alıntıladığım resim gayet net açıklamaktadır.






Üç-beş marjinal dediğiniz gruplar her platformda kürtçülerle işbirliği yaparak Türk Devletine karşı ciddi tehditler oluşturmaktadır.
Göstericileri yeni Türkiye diye tarif edenler yanılıyorlar.
Taksimden, Kızılaydan, Gündoğdu'dan yansıyan görüntüler eski marksistlerin, kürtçülerle el ele verip yeni Türkiyenin imkanlarını kullanarak Türk Devletine kastetmekte olduklarını resmetmektedir.
İşte parçalardan oluşan büyük resim budur ve bu büyük resmi görebilmek önemlidir.

TTK.

Her ideolojinin belli bir grubu vardır. Bu o ideolojinin güçlü ve hakim ideoloji olacağı anlamına gelmez. Almanya'daki neonaziler gibi. Almanya'ya nasyonal sosyalizm gelebilir mi bir daha? Mümkün değil. Uzun lafın kısası, SSCB'nin yıkılması ile tamamen bitti komünizm.

Evet eskiden bu kürtçüler sosyalistti ancak dediğim gibi SSCB yıkıldıktan sonra tamamen ABD'nin güdümüne girdiler.

Enternasyonalizm zaten kaç yüz yıldır en büyük tehlike bizim için. Enternasyonalizm tehlikesi de sadece komünizmden ibaret değil zaten, liberali de enternasyonal, dincisi de.

Çevrimdışı -Türk-

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 52
GENÇ TÜRKÇÜ KARDEŞİMİZİN iSTANBUL OLAYLARI İLE İLGİLİ GÖZLEM VE ANALİZİ.

Alıntı
Gezi Parkı Olayları Hakkında

30 Mayıs günü ülkemiz kamuoyunda pek bilinmeyen Gezi Parkı’na AVM yapılmasına karşı olan doğa sever(!) sol parti üyeleri alanda çadırlarını kurmuş, alışık olduğumuz sol protestolarının birini yinelemiş oldular. Yapılan çadırlı protestoya sabahın ilk saatlerinde kolluk kuvvetlerinin müdahalesi sert olmuştur.(1) Ertesi günü, yani 31 Mayıs günü yapılan müdahaleyi protesto etmek amacıyla, alanda bulunan doğa severlere(!) destek olmak amacıyla birçok sol parti üyeleri, milletvekilleri alandaki yerini almıştır.(2) Toplanan eylemci gruba polisin müdahalesi gecikmemiştir. Yapılan müdahale sonrası sosyal ağda eylem geniş yer bulmuştur. Müdahalede yaralanan kişiler bilinçli olarak; öldü, gözü çıktı, beyni patladı gibi asparagas haber başlıklarıyla ajans edilmiştir. Yapılan bu propaganda toplumumuz tarafından yenmiş, eylem yerine akşam saatlerine yakın iş ve okuldan çıkan kişilerin katılımıyla hayli büyümüştür. Gündüz, sabah ve öğle saatlerindeki polisin sert müdahalesi yerini sabit bir noktadan yapılan tazyikli su sıkımı, gaz bombası atımı ve biber gazı sıkımına bırakmıştır. Olay yerinden birçok kişi ustream adlı ağ adresi üzerinden cep telefonları yardımıyla canlı yayında bulunmuştur. Taksim sokakları savaş alanına dönmüş, önceden hazırlanan eylemciler gaz maskeleri, özel hazırlanan sülüsyonlarıyla (biber gazından etkilenmemek amacıyla) polise karşı cephe aldılar. Karşılıklı saldırılar canlı yayınla sanal ağda paylaşılmış, patlamaya hazır olan toplumumuz olayları canlı görünce tabiri caizse gaza gelmiş alana koşmuşlardır. Birçok iş yeri ve kamu malı zarar görmüştür. Doğa severler(!) cadde üzerinde bulunan büyük saksılardaki çam ağaçlarını barikat yapmak amacıyla kullanmışlardır.

Olay bir doğa eyleminden çıkmıştı artık, birkaç yıl önce Mısır ve Libya’da gördüğümüz sosyal ağ üzerinden haberleşme, asparagas haberlerle toplumu galeyana getirme ülkemizde uygulanıyordu. Tıpkı oradaki gibi ülke basını bu olayı görmezden geliyor, yabancı medya olayı canlı yayınlıyor(3), “Türk baharının tohumları atılıyor” (4) başlıklarıyla dünya basınına lanse ediyordu.

Olayların bu ana kadar işleyişi hakkında yaptığımız analiz şudur:

1-) Sabah ve öğle saatlerinde kendisine aktif bir saldırıda bulunmayan, eylemcilere karşı sert müdahalede bulunan polis, akşam saatlerinde kendisine taşlarla saldıran göstericilere uzaktan biber gazı sıkarak, gaz bombası atarak ve tazyikli su sıkarak eylemcileri daha da çok galeyana getirmeye çalışmış ve başarılı olmuştur. Sabah saatlerindeki gibi bir müdahalede bulunsaydı, bize göre ortada hiçbir gösteri kalmayacaktı. Demek ki yukarıdakiler eylemin bitmesini, eylemcilerin dağıtılmasını istemiyordu.

2-) Olay yerinden hiçbir ulusal televizyon kanalının yayın yapmaması, gerçekleşen yayınların ağ adresleri üzerinden gerçekleşmesi, toplumda hükümetin bu olayı halktan gizlediği, üstünü örtbas etmesi gibi anlaşılmıştır. Belli ki bu da medyaya hakim olan hükümetin isteği doğrultusunda gerçekleşmiş, toplum biraz daha galeyana getirilmiştir.

3-) Gece boyunca eylemciler İstiklal Caddesi üzerindeki işyerlerine saldırmış yine Mısır ve Libya’daki olaylara benzerlik gösteren yağma görüntüleri ortaya çıkmıştır.(5)

Ertesi gün alanlar daha büyük kalabalıklara ev sahipliği yapıyordu. Galeyana gelen toplumumuz alanda bulunmayı kendine milli bir görev, Atatürk’ün bir emri olarak görüyordu. Yine en ön saflarda sol görüşlü eylemciler ellerinde komünist paçavraları Gezi Parkı’na varmak çabalarındalardı. CHP haftalar öncesinden yapacağı Kadıköy mitingini iptal etmiş(6) ve eyleme katılacakları Beşiktaş’a, buradan Taksim’e çağırmıştı. 18:00’a kadar meydanın AKM – Gezi Parkı civarındaki polisler ile İstiklal Caddesi-Tarlabaşı-Harbiye tarafından gelen eylemciler arasında çatışmalar sürmüş, 15:30’dan itibaren polis çekilmiş, alan eylemcilere kalmıştır.(7) Bu süreç boyunca facebook sayfaları ve yapılan canlı yayınlar üzerinden özel doktorların, hastanelerin yaralanan eylemcileri ücretsiz tedavi edeceği konusunda duyurular geçildi ve telefon numaraları verildi. Amerikan sermayeli kahve ve fastfood işyerlerinin eylemcilere ücretsiz yardımda bulunduğu da aynı kaynaklar tarafından halka duyurulmuştur.

Bugüne ilişkin analizler şunlardır:

1-) Gece yapılan yağmalara rağmen polis kuvvetleri dünkü müdahalelerde olduğu gibi eylemcileri daha fazla kızdırma girişimlerinde bulundu. Hatta Halk TV’nin canlı yayında bildirdiklerine göre geri çekilip eylemcilere gezi parkı yolunu açıp, eylemciler yaklaşınca gaz bombalı saldırılar gerçekleştirdi. Bunlar göz önüne geldiğinde polis ve üzerinde yetki mercileri olayların yatışmasını (eylemcilerin alana çıkmasına 18:00’a kadar izin vermeyerek) veya eylemin müdahale sonrası sonlandırılmasını (1 Mayıs ve Nevruz’da izinsiz gösteri yapan sol gruplara uygulanan müdahale ve benzeri müdahale yapılmaması) istememişti.

2-) Amerikan sermayeli bu şirketler neden, alandakiler deyimiyle Amerikan yanlısı hükümete karşı olan eylemcilere ücretsiz hizmet sundular.Bunun açıklamasını yapmaya gerek bile kalmıyor.

"Bedava peynir, Yalnızca fare kapanında olur."

İki günde gelişen olayları son olarak birleştirmek gerekirse; eylemciler polisin yaptığı kışkırtma, kızdırma hareketiyle ateşlenmiş, kamu mallarına ve çevreye zarar vermesi sağlanmıştır. Olay yerinden yapılan canlı yayınlar, facebook ve twitter üzerinden yapılan yalan bilgilendirmeler toplumumuzu bulundukları kentlerde alanlara çekmiştir. Doğa severlerin eylemi AKP karşıtı bir eyleme dönüşmüş ve AKP karşıtı kesimleri alanda toplamıştır. Yaşanan olaylar Mısır ve Libya’da yaşanan Arap baharının başlangıcındaki olaylar ile tıpa tıp aynıdır.

Mısır’da yapılan ayaklanma öncesi ülkenin durumu:

1. Mısır’da işsizliğin had safhada olması
2. Devletin halka temel hizmetleri iyi verememesi
3. Adaletin zengin ve rejime yakın olanlara işlememesi
4. Devlet dairelerinde Mübarek ve partisinden olanlara öncelik tanınması
5. Mısır’da yetişmiş yeni neslin teknoloji ve kitle iletişim araçlarını iyi kullanarak, olayları anında kendi aralarında paylaşarak rejime karşı kamuoyu oluşturması.

Mısır’daki ülke durumunun hemen hemen aynıları ülkemizin durumuyla eşdeğer değil mi? Bu da Mısır’daki olayları nasıl Amerikan güdümlü gerçekleştiyse, ülkemizdeki olaylarında Amerikan güdümlü gerçekleştiğini göstermiyor mu? Hal ortadayken, Mısır ve Libya’daki olaylar için Amerikan oyunu diyen aydınlar(!) ülkemizdeki olayları bir kurtuluş olarak görüyordu. Ne büyük çelişki değil mi? Demek ki bunu söyleyen kişilerde gizli bir Amerikan uşağıydı.

Hükümet veya Amerika bu olayların arkasındaki güce ne derseniz deyin gerçekleşen eylemi bir nabız ölçmesi olarak değerlendirdi. Mısır ve Libya’daki gibi bu sokak eylemlerinde sivil toplumdan veya polisten ölenler olacak mı?(8) Türk toplumun tepkisi ne denli olacak diye bir deneme oyunu oynadılar. Henüz Türk toplumunun, Türk baharına tam anlamıyla hazır olmadığını anladılar.(9)Gelecek oyunlarında Türk toplumunu polise ve hükümete karşı daha fazla kin duyan bir toplum haline getirmeye çalışacaklar. Toplumumuzun sağduyulu, uyanık olması gerektiğini düşünmekteyiz. Aksi halde gerçekleşecek bir isyanın, başkaldırının ülkeyi büyük bir kaosa sürükleyeceği, belki de aylarca sürecek iç savaşa neden olacağı görüşündeyim. Yazımızı büyük Türkçü Ziya Gökalp’ın şu mısrasıyla sonlandırıyorum.

Uyanık bulunun ey Türk gençleri!
İrtica sevemez bu hür rehberi
Susturun mantıkla, kin güdenleri
Borcumuz savaşmak ebeden, niçin?...

Ziya Gökalp

Tanrı Türk’ü asıl şimdi korusun!

Serkan AKGÖZ

Kaynakça :
1-) http://haber.sol.org.tr/kent-gundemleri/akpden-gezi-parkina-safak-saldirisi-haberi-73793
2-) http://www.sabah.com.tr/Gundem/2013/05/31/gezi-parkindaki-nobete-gazli-mudahale#
3-) http://www.vgtv.no/#!/video/65023/direkte-opptøyer-i-istanbul
4-) http://m.guardian.co.uk/commentisfree/2013/may/31/istanbul-park-protests-turkish-spring?CMP=twt_gu
5-) http://www.aktifhaber.com/istiklal-caddesinde-yagmalanan-dukkanlar-797420h.htm
6-) http://www.haberturk.com/yasam/haber/849237-chp-kadikoy-mitingi-iptal-edildi
7-) http://www.radikal.com.tr/turkiye/polis_cekildi_taksime_halk_girdi-1135899
8 -) http://tr.wikipedia.org/wiki/2011_Mısır_Devrimi
9-) http://www.sabah.com.tr/Gundem/2013/06/02/gezi-parki-olaylarindaki-17-buyuk-yalan


Alıntı
Sol ise, iktisadî görüş olarak bazı noktalarda haklı bile bulunsa, tabiattaki galât-ı hilkatler gibi toplum hayatının bir yanlış yaratılmasından, marazî düşüncesinden başka bir şey değildir.

Son zamanlarda görüldüğü gibi sola milliyetçilik demek milliyetçilik ile halkçılığı karıştırmaktan doğar. Halkçılık, bugün yaşamakta olan yoksul tabakanın bolluğa kavuşmasını düşünmektir. Milliyetçilik, dünü de içine alarak hem bugünü, hem yarını kapsayan bir büyüklük duygusudur.

Solun “milliyetçilik” dediği “halkçılık” siyasî sınırların dışındaki soydaşlara karşı kör ve sağırdır. Milliyetçilik ise, hangi devletin idaresinde olursa olsun bütün soydaşları düşünen, onları kurtarmak için her fedakârlığı göze alan, hayatın ve insanlığın mânâsını bu fedakârlıkta bulan ülküdür.

Solculuk için hayat “ekonomik yaşantı”dan başka bir şey değildir. Mazinin mirası, geleceğin büyüklüğü onun umurunda değildir. O, çok kazanmak, rahat edip eğlenmekten başka bir şey düşünmez. Bunları ileri sürerken her toplumda bulunan vurguncuları öne sürerek bunları sağa mal etmeye çalışır.

Milliyetçi olduğunu ileri süren “sol”, vaktiyle Fransa ve İspanya’da görüldüğü gibi komünistlerle iş birliği yaparak “millî cephe” adı altında kendi toplumlarını kardeş kavgasına, kargaşalığa ve felâkete sürüklemekten çekinmeyen bir düşünce olduğuna göre, bunlara milliyetçi demek temelsiz ve gülünç bir iddiadan başka bir şey değildir…

Sol Milliyetçi Olamaz
(Hüseyin Nihal ATSIZ)
Ötüken, Şubat 1974, Sayı: 2

BASINDA VE BULUNDUĞUM BÖLGEDEKİ KİŞİLERİN ISRARLA OLAYLARI YAPANLARIN BİR KAÇ KİŞİLİK MARJİNAL GURUPLAR OLDUĞU AMA BÜYÜK KISMIN TÜRK BAYRAKLI VE ATATÜRK VE TÜRK KİMLİĞİ ÖN PLANA ÇIKMIŞ (HAKLI BİR ŞEKİLDE) HÜKÜMETİ PROTESTO ETTİĞİ ÜSTÜNE BASA BASA VURGULANMAKTADIR.

ATSIZ BEĞ'İN KONU İLE İLGİLİ MAKALESİ BİLE TÜRKÇÜLERE IŞIK TUTMUYORSA; KENDİLERİNE TÜRKÇÜ DİYEN KİŞİCİKLERCE, KONU BAŞLIĞI OLAN YAPILAN  AÇIKLAMALAR NEDENİYLE "tayyipçi" OLARAK YARGILANMAMIZ NORMALDİR DİYE DÜŞÜNÜYORUM.



TTK.

Kusura bakmayın da bu komünizm vesaire tarihe gömüldü artık. Üç beş marjinal grup dışında yoklar. Şimdiki düşmanımız kapitalizm bence. Komünizm gibi ırki/milli değerleri reddetmesinin yanında, tek değer olarak parayı savunuyor.
Elbette, kapitalizm de komünizm gibi beynelmilel bir düşünce olduğundan dolayı ırk, millet, dil ve din tanımamaktadır. Ama küresel kapitalizme karşı verilebilecek tek cevap, milli sermaye ve endüstridir. Sokaklarda bağırıp çağırmak, ve toplumun kaynaklarını bu konuda heba etmek, bize bir şey kazandırmaz. Aksine, marjinal grupların bu olaylardan yeterince nemalandığı, ve kendine bolca taraftar bulduğunu düşünmekteyim. PKK etnik bir grup olduğu için kendi safına Türk çekemez, ama diğer sol gruplar çekebilirler. Şu an azılı kızıllardan oluşan Redhack denilen grubun nice Türk genci tarafından benimsendiğini gördükçe şaşırıyorum. Orada orak çekiçle dolaşan grupların da eğer ki protestolar acil bir şekilde milli bir ruha kavuşmadığı sürece, bu işten birer kahraman gibi görülerek ayrılacaklarını düşünmekteyim.
Komünistler yine ucuz popülizm ile vaktinde "faşist" dedikleri Ulusalcı ve "burjuva" dedikleri kozmopolitan kesimin desteğini kendi tarafında toplamak peşindeler.

Aynı şeyleri düşünüyoruz. :) Zaten ekonomi olarak milli ekonomi kesinlikle şart.

Çevrimdışı giray-han

  • Türkçü-Turancı
  • ***
  • İleti: 116
Alıntı
Her ideolojinin belli bir grubu vardır. Bu o ideolojinin güçlü ve hakim ideoloji olacağı anlamına gelmez. Almanya'daki neonaziler gibi. Almanya'ya nasyonal sosyalizm gelebilir mi bir daha? Mümkün değil. Uzun lafın kısası, SSCB'nin yıkılması ile tamamen bitti komünizm.

Evet eskiden bu kürtçüler sosyalistti ancak dediğim gibi SSCB yıkıldıktan sonra tamamen ABD'nin güdümüne girdiler.

Enternasyonalizm zaten kaç yüz yıldır en büyük tehlike bizim için. Enternasyonalizm tehlikesi de sadece komünizmden ibaret değil zaten, liberali de enternasyonal, dincisi de.
Aynen kandaşım.