TAKSİM OLAYLARI ve SON GELİŞMELERE DAİR GÖKBÖRÜ TÜRKÇÜLER DERNEĞİNDEN AÇIKLAMA - 2
Adına sosyal medya denilen, her kafadan bir sesin çıktığı, kimin neyi, ne için söylediği anlaşılmayan curcuna sahnesinde, öteden beri işi gücü klavye Türkçülüğü yapmak olan; sadece ve sadece sanal bir rumuzdan ibaret bir sürü şahıs yine işlerinin başında ahkam kesmeye, ona buna akıl vermeye, sağduyu çerçevesinde kalmanın yaşamsal biri zorunluluk olduğu bu kargaşa döneminde ne yapacağını bilerek hareket eden ve Türk Milliyetçiliğini vicdanının derinliklerinde duyumsayıp yaşayan dava adamlarına karşı ipe sapa gelmez eleştiriler, saygısızlıklar ve gerçek kimlik ve kişiliklerinin yansıması olan terbiyesizlikler yapama devam ediyorlar. Bu terbiyeden mahrum mahlukatın bir tanesi bile gerçek hayatta bırakın karşımıza çıkmayı, bulunduğumuz ortama bile girmekten ödü kopmuştur. lakin işin içine sanal girdi mi tavşanlar aslan kesiliyor.
Bu da Türkçülük Ülküsü uğrunda çekilmesi gereken bir başka çileymiş demek ki?
Tüfeğin icadıyla mertliğin bozulduğundan yakınan Köroğlu, günümüzün sanal Donkişotları için ne derdi acaba?
Bunu gerçekten çok merak ediyorum!!!
Bizi ancak; Türkçülüğü yüreğinin derinliklerinde duyumsayıp, bu kutlu ülküyü kan ve vicdan işi olarak görebilenler anlayabilirler.
Daha baktığını görmekten aciz, başkalarının çerçevelediği resim dışında bir şey görme yetisinden mahrum, olan-biteni birilerinin anlattığı ya da göstermek istediği kadarıyla görebilen, ömründe bir kez bile Tanrı'nın verdiği aklı, mantığı, izanı ve vicdanı kullanamamış, basiret fukarası zavallıların, bırakın Türkçülük gibi devlet kurma ve yaşatma felsefesinin yüzlerce yıl sonrasını kurgulayan derinliklerini kavramasını, yuttuğu mikroplu hapın sindirim sistemini bozduğunda hacetini yapacağı yeri bile bilmesi mümkün değildir, olamaz. Olamaz çünkü bunlar; idraki, izanı, fındık kadar beyni bile olmayan budalalardır. Bizim öteden beri mankurt tanımını kullandığımız bu güruh sadece ve sadece birilerinin çizdiği yörüngede hareket edebildikleri için kendi bulundukları güdümlü yörüngenin dışında kalan herkesi fındık kadar beyinlerini programlayanların izin verdiğince anlayabilirler.
Bir kaç gündür süre gelen olaylar parça parça değerlendirildiğinde bazı parçalar göze ve kulağa hoş gelebilir. Parça bazındaki bu hoş görüler geri kalan her şeyin hoş ve güzel olduğu anlamına gelmez. Önemli olan hoş görülen ve görülmeyen bütün parçaların bir bütün halinde birleşmesiyle meydana gelen büyük resmin nasıl göründüğüdür.
Büyük resme doğru bakmak gerekir!!!
Peki büyük resim nasıl görünüyor?
Büyük resmi doğru görebilmek için kişi oğlundaki; idrakin, izanın, vicdanın, fikrin, düşüncenin ve duyarlılığın muhtevası ile hayata nasıl bakıldığının ve hayattan ne beklendiğinin önemi büyüktür.
İki cancanlı görüntü ve bir kaç süslü lafa kanarak dünün kızıllarını milliyetçi görenlerin bizi anlamalarını beklemiyoruz.
Onlar yukarıda izah edilen idraksizliğin katmerli karanlığından burunlarının ucunu bile görmekten mahrum zavallılardır.
İşte bizim öteden beri marifet sadece: Türk olarak doğmak değil, Türk gibi yaşamak, düşünmek ve Türk'çe durmaktır sözleriyle anlatmak istediğimiz gerçek budur.
Türk doğmak bir şanstır ama; Türk gibi düşünmek, Türk gibi yaşamak ve Türk'çe duruş sergileyebilmek bir erdemdir.
Kan ve vicdanında Türklüğe dair bir sorun olmamasına karşın Türkçülük Ülküsünü yeterince anlayamamaktan kaynaklanan düşünce ve değerlendirme hatalarının doğal sonucu olan davranışlar da sıkıntı ve sancının bir başka çeşididir.
Elbette ki Türkçülüğü sadece biz biliriz havasında değiliz.
Ortalık yerde pek gözükmemeleri ve pek sesleri, solukları çıkmamasına karşın ruh ve vicdanlarının derinliklerinde Türklüğün atardamarı görevini yapan nice Türk oğulları vardır ki işte Türklük adlı kutlu yapının temellerini ve omurgasını bunlar oluşturmakta, Türkçülük Ülküsü bunların; şöhret, benlik ve günü birlik popülizme tenezzül etmeyen yüce ruhlarında, vicdanlarında ve manalarında yaşatılmaktadır.
Türkçülük iddiasıyla hiç kimsenin; Türkçülük Ülküsünü terörize etmeye, Türk Milletinin Türkçüleri anarşist insanlar gibi görmesine sebebiyet verecek işlerin içine çekmeye hakkı, haddi ve yetkisi yoktur!
Herkes haddini ve hududunu bilip; duracağı yeri ve bir ve beraber olması gereken kişi ve kurumları tanımalıdır.
Lafa gelince, klavye gerisinden, mangalda kül bırakmayan ama sıradan bir iş, etkinlik ve uğraş için haydi denildiğinde taştan ses çıkıp kendilerinden ses çıkmayanlar, eskiden olduğu gibi bu günde, yine çok laf edip ortalık karıştırmakta, ama iş ve icraata gelince ortadan kaybolmakta maşallah pek bir mahirsiniz.
Gökbörü Türkçüler Derneğini neidiğü belirsiz kişilerle birlikte hareket etmiyor; anarşistçe tavırlar takınıp, önüne geleni yakıp yıkarak, Türk askerine ve polisine saldırmıyor diye eleştirenlere: "Sizin söylediklerinizi düşündük ve sizin doğru söylediğiniz anladık, haydi siz de gelin, bize yapmayı öğütlediğiniz işleri güç birliği yaparak, hep birlikte icra edelim" desek, inandığım bütün kutsallar üzerine, yemin ederim ki taştan, duvardan ses çıkacaktır ama bunlardan ses çıkmayacaktır.
Bu da madalyonun bir başka yüzüdür.
Gökbörü Türkçüler Derneği olarak biz iletilerimizi alacağımız kaynağı gayet iyi bilmekteyiz.
Bizim iletilerini alacağımız tek kaynak; aynı zamanda gücümüzü de aldığımız, büyük Türk Milletidir.
Gökbörü Türkçüler Derneği olarak biz fikrimizin rehberlerini bilmekteyiz.
Gökbörü Türkçüler Derneği olarak biz kimin yolunu ve izini takip edeceğimiz de çok iyi bilmekteyiz.
Gökbörü Türkçüler Derneği olarak biz neleri yapıp, neleri yapmayacağımızı yani görevimizi, yetkilerimizi ve sorumluluklarımızı çok ama çok iyi bilmekteyiz.
Gökbörü Türkçüler Derneği olarak biz, kim ne derse desin, doğru bildiğimiz yol ve inandığımız değerlerden milim dahi sapmadan yürümeye ve büyük Türk Milletine hizmet etmeye devam edeceğiz.
Gökbörü Türkçüler Derneği olarak biz alkışlamalar karşısında alkışlanmakla şımarıp, gevşemeyen asil duruşumuzu; eleştiriler, yuhalamalar ve hatta iftiralar karşısında da yılmadan, yıkılmadan, demorolize olmadan devam ettireceğiz ve ettirmekteyiz.
Gökbörü Türkçüler Derneği bu soylu duruşunda ihtiyaç duyduğu güç ve ilhamını; Türklüğün çelik iradeli, tunç yürekli, bükülmez bilekli Bozkurt oğlu Gazi Başbuğ Atatürk, Türkçülük Ülküsünün yıkılmaz kalesi Uluğ Bilge Atsız Ata ve dahi nice Türk ulularının destansı yaşayış, düşünüş ve engin fikirlerinden, öğütlerle dolu parıltılı uğraşlarından, Türklüğün on binlerce yıllık bilgi, kültür ve medeniyet denizinden ve damarında taşıdığı kutlu kanından almaktadır.
Son söz olarak bizi; neidiğü belirsiz kişilerin, nereye varacağı bilinmeyen, anarşistçe tavırlarına, teröristçe eylemlerin failleri olmuyor diye eleştirenlere deriz ki: Ömrünüz de bir kerecik osun Tanrı'nın verdiği aklınızı, vicdanınızı, gönlünüzü Türklüğün emrine verip, kısa bir bir süreliğine de olsa Türk gibi düşünmek, Türk gibi yaşamak ve Türk gibi hareket etmeye gayret edin.
Eğer kısa bir süreliğine de olsa bu saydıklarımı yapmayı başarabilirlerse; bizi anlayacaklar ve bir daha asla Türk gibi düşünmek ve Türk gibi yaşamaktan başka hiç bir şeye tenezzül etmeyeceklerdir.
TTK.