Mülteciler her yerdeler, ama bir tek camii de yoklar.
Bu durum oldu bitti dikkatimi çekmektedir.
Hani biz bunlara Ensar-Muhacir anlayışı ve ilişkisiyle, din kardeşlerimiz olduğu için, kucak açmıştık!
Din kardeşliği, sanırım, sadece bizim tarafta!
Bizim dışımızda kimse karşısındakine; sosyal, kişisel, hukuki ve ekonomik alanda din kardeşi anlayışıyla bakmıyor!
Aslına bakarsanız doğru olanı bizim dışımızdakiler yapıyor.
Yanlış davranan biziz.
Kendi kendimize gelin- güveyi oluyoruz, din kardeşi, Ensar-Muhacir vs. diyerek!
Kardeşlik sadece aynı kan ve soydan olanlarla olur gerçeğini ihmal etmek, Türklüğün savunma ve kendini koruma refleksini köreltmiş, milli kimliğe yabancı, zararlı ve düşman olan her fikir ve hatta mültecinin mahremimize girmesine kapı aralamıştır.
Eline, beline, diline sahip ol! diye bize öğüt veren Ulu Hünkâr Hacı Bektaş Veli'nin bu öğüdünü kişinin; eliyle fenalık etmemesi, dinin ve törenin yasak kıldığı cinsel ilişkilerden kaçınması, diliyle de yalan söylememesi, insanları incitmemesi olarak, basite, kişiye indirgeyerek, aldık.
Oysaki Ulu Hünkar eline derken; yurduna, vatanına, beline derken; soyuna, kanına, diline derken de Türkçeye sahip çıkmayı örgütlemekteydi.
Ulu Hünkar'ın sözünde kişiye olduğundan çok topluma ve yöneticilere öğüt vardır.
Türk Milleti geldiği yer ve konum itibariyle gün ortasında ışıksız kalmış gibidir.
Çünkü kendisini aydınlatan ışıklarla arasına kara örtüler, kalın duvarlar çekmiş, özünden, esasından, Türk'ü Türk yapan değerlerden uzaklaşmıştır.
İslam dünyası içinde;
Siz kendi hakkınızdaki hükmü değiştirmedikçe Allah sizin hakkınızdaki hükmünü değiştirmez hükmü ilahisinin, en çok, ihmal ve ihlal eden millet, sanırım, biz Türkleriz!
Ne Mutlu Türk doğup Türk gibi yaşayana....
Saygılarımla.
Çağrıbey.