Gönderen Konu: İRAN'DA ÖRTÜ OKULA SİNSİCE GİRDİ,3 YILDA HERKES ÖRTÜNDÜ !  (Okunma sayısı 5342 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

ilteris6

  • Ziyaretçi
Eski Tahran Büyükelçisi Korkmaz Haktanır'ın eşi Handan Haktanır'dan uyarı var:

"İran'da örtü okula sinsice girdi; 3 yılda herkes örtündü"

Önceki gece NTV'de akademisyenlerle türbanı tartışıyorduk, ki internet adresimize bir mektup düştü.
Tahran'da yaşamış, "adının açıklanmasını istemeyen" bir diplomat eşi, İran'daki örtünme konusundaki deneyimini aktarıyor, Türk kadınlarını uyanık olmaya çağırıyordu. İsmi kontrol ettik; doğruydu.
Mektup, 1991-94 yılları arasında Türkiye'nin Tahran Büyükelçiliği'ni yapan Korkmaz Haktanır'ın eşi Handan Haktanır'dan geliyordu.Yayında isim vermeden, mektuptan bölümler okudum.
Yayından sonra da kendisine ulaşıp mektubun tamamına bu köşede yer vermek için iznini istedim.
İşte Handan Haktanır'ın "türban uyarısı":

"Ruj süreni sopaladılar"

"Tahran'da görev yapmış bir diplomatın eşi olarak, türban konusunda düşündüklerimi bir iki cümleyle ifade etmek isterim:
Tayin yerimiz olan Tahran'a uçağımız inerken 'hicab'ımı başıma geçirdiğimde kendimi şöyle teselli ediyordum:
'Nasıl olsa burası benim ülkem değil. Birkaç yıl dişimi sıkar katlanırım. Çok şükür ki biz Atatürk kızlarıyız ve böyle şeyler bizim başımıza gelmez.'
Tahran'daki görev süremiz boyunca (gayrimüslimler de dahil olmak üzere) 'hicab'sız dolaşan tek bir kadın görmedim. Bir yabancı diplomatın eşi, şapka takarak bu yasağı delmeyi denedi, ancak devrim polisleri kendisini derhal ikaz ettiler.
Bir başkasının eşi ruj sürdüğü için karakola alındı ve ellerine sopalarla vuruldu. Bu hanım bir keresinde 'Eğer Müslümanlık buysa, Hıristiyan olduğum için çok şanslıyım' demişti.

"Süreç 3 yılda tamamlandı"

"Tayinimizin ilk günlerinde İranlı hanım dostlarım bana sürekli olarak Türk kadınlarının dikkatli olmalarını ve erkeklerin bilinçaltındaki güvensizlik duygularından ve endişelerden kaynaklanan bu uygulamanın, sinsice ve adım adım geldiğini söylüyorlardı.
Bir gün okullarına gittiklerinde kapıda 'Bundan böyle hicabsız derslere giremeyeceklerine' dair bir kâğıt bulmuşlardı.
Dedikleri kadarıyla, sürecin tamamlanması üç yıl almıştı. Ondan sonra ise çok geç olmuştu.
İtiraz edenlerin sayısı giderek azalmış, sonuçta yıllar sonra bu ortam içine doğan kızlar için 'hicab'lı olmak son derece doğal ve yerine getirilmesi gereken bir şart olarak algılanmaya başlanmıştı.
Bu uyarıları ben o zaman masal dinler gibi dinlemiştim. Evet, ben de onlar gibi giyiniyordum, ama bu benim değil onların sorunuydu. Bizim ülkemizde böyle şeyler olmazdı.

"Rüyamda korkuyordum"

Ancak, bir süre sonra vestiyerden 'hicab'ımı alıp taktığımı, ancak sokağa çıktıktan sonra fark ettiğimin ayırdına vardım. 'Hicab', benim için de artık bir refleks haline gelmişti.
Öyle ki, bazen rüyalarımda bile kendimi başı açık olarak gördüğümde korkuyla uyanıyor 'Devrim polisleri geliyor, ben ise hicabımı takmamışım' diye paniğe kapılıyordum. İşte o zaman, 'hicab'ın aslında buzdağının görünen parçası olduğunu; asıl amacın, kadının ezilmesi, kontrol altına alınması ve korku altında yaşayan, ikinci sınıf insanlar olduklarına inandırılması olduğunu anladım.

O nedenle Türk kadınlarının çok dikkatli olması ve son derece masumane bir şekilde, özgürlük adı altında gelen bazı uygulamaların, ileride çok daha baskıcı bir rejimin ayak sesleri olabileceğini asla akıllarından çıkarmamaları gerekmektedir.

En içten saygılarımla..."


*Milliyet İnternet'den alıntıdır.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Önümüzde komşu İran örneği varken,ülkemizin de şeriat bataklığına doğru gittiğini görmek bana çok acı geliyor.Türkiye'nin önünde çok önemli meseleler varken,kürtçüler Mecliste cirit atıyorken,misyonerlik ve Batının kültür emperyalizmi çevremizi kuşatmışken türban konusu 1.gündem maddesi yapılıverdi.
A.B.D uşağı,din tüccarı A.K.P (arap-kürt partisi) türban meselesini sözüm ona milleti için çözüyor.Sözüm ona bunu demokrasi adına yapıyor.Ancak içten içe Atatürk İlke ve İnkılaplarına karşı yapılan İslami bir devrim hareketidir bu.Bir meydan okuma,bir savaş çağrısıdır.
Türban,kültürümüzde yeri olmayan gerici bir semboldür.Siyasi sembollerle de kamusal alanda,başta Üniversitelere girmek yasaktır.Üniversitelerde birçok cemaatçi kız öğrenci olduğunu düşünürsek,adım başı bir türbanlıyla karşılaşacağımız aşikârdır.Türbanın üniversitelerde serbest bırakılması ikilik oluşturacak ve toplumumuzun düzenini bozacaktır.Türbana karşı üniversitelerde eylemler yapılacak ve belki de çok değerli akademisyenlerden bazıları değerleri uğruna mesleklerinden uzaklaşacaklardır.Bu konuyu akılları sıra çene altı bağlama teknikleri ile meşru hale getirmeye çabalıyorlar.Bütün olan biteni bir komedya olarak medyadan takip ediyorum.Aslında 'bayanlarla' ilgili olan bu meseleyi de erkekler çözmeye çalışıyor.Bu da Arap anlayışının,kadını 2.sınıf gören bir anlayışın ürünüdür.

Ayrıyetten bu,bütün kamusal alanda türbanı yasal kılmanın da bir adımıdır.Önce üniversite öğrencileri,sonra hastaneler,sonra meclis...Uzayıp giden bir liste..

Açık Lise sınavlarına da peçe ile şalvar ile,kara çarşaf ile girmeye çalışanlar bu cesareti nereden aldılar acaba? Yanıt çok basit değil mi?

Tanrı Türk'ü Korusun!


Çevrimdışı topuz

  • Türkçü-Turancı
  • ***
  • İleti: 89
İlteriş6, ne olacak bizim sonumuz?
Kızıl Elmada Buluşalım!..

ilteris8

  • Ziyaretçi
Ülkede isteyen,istediği gibi at koşturmaya başladı.Bunun da ilk yardakçısı sözde milliyetçiler oldular. Güzel bir karikatürü sizlerle paylaşmak istiyorum.

Esenlikler.

ilteris6

  • Ziyaretçi
İlteriş6, ne olacak bizim sonumuz?

Kandaşım böyle giderse sonumuz iyi gözükmüyor.Bir senaryo yazılmış ve bu senaryo da tıkır tıkır işliyor.

Türk kadınlarının çok dikkatli olması ve son derece masumane bir şekilde, özgürlük adı altında gelen bazı uygulamaların, ileride çok daha baskıcı bir rejimin ayak sesleri olabileceğini asla akıllarından çıkarmamaları gerekmektedir.

ilteris9

  • Ziyaretçi
Bu saatten sonra bu ülkeden ve bu zihniyetli halktan bir şey olacağını sanmıyorum. Bütün umutlarımı yitirmiş durumdayım. Tek çâre, ordunun ülke yönetimine el koyarak tüm yurt çapında büyük ve kanlı bir temizlik hareketine girişmesi olacaktır ki, bu da pek olası gözükmüyor.

ilteris12

  • Ziyaretçi
İran’da kızlar ‘tersine’ yürüyor
Türkiye’de türban yasağı gündemdeyken, İran’da ortaokul ve lise öğrencisi 2 bin kız, türban yerine kara çarşaf için yürüdü.



İran’da genç kızlar arasında yaygınlaşan modern örtünme biçimine karşı harekete geçen Tahran yönetimi, “güzel örtünme” kampanyası başlattı. “Güzel örtünme” ile türban gibi modern örtüler değil, klasik örtü, hatta kara çarşaf kastediliyor. Tahran Talim ve Terbiye Kurumu’nun başkentte düzenlediği yürüyüşte, Veli Asr Meydanı’nda toplanan yaklaşık iki bin ortaokul ve lise öğrencisi, Farsça ve İngilizce yazılı pankartlarla cuma namazının kılındığı Tahran Üniversitesi’ne kadar sessizce yürüdü.

Kız öğrencilerin pankartlarında, “Örtü muhafazadır, kısıtlama değil”, “Çador (kara çarşaf), en iyi örtüdür”, “Güzelliğin zekatı, iffet ve namusu korumaktır”, “Başörtüsü ruhu temizler”, “Örtü, namusun muhafazasıdır”, “Örtülü kadın, sedefteki inci gibidir”, “Allah, haya sahibi olanları ve örtünenleri sever”, “Örtünme, Allah’ın yer yüzündeki meleklere (kadınlar) bir lütfudur “ ve “Örtünme kadının süsüdür” ifadeleri dikkat çekti.
Yürüyüş İran Devrimi'nin yıldönümüne hazırlık...

Tahran Talim ve Terbiye Kurumu Müdür Yardımcısı Mustafa Attaran, Anadolu Ajansı muhabirinin sorusu üzerine, yürüyüşü, İslam devriminin 11 Şubatta yapılacak 29. yıl dönümü kutlamaları çerçevesinde düzenlediklerini söyledi.

“İslam devrimi değerlerinin nesilden nesile aktarıldığını” kaydeden Attaran, “Biz, yeni neslin de devrimin değerlerine bağlı olduğunu göstermek istedik” diye konuştu.

Attaran, düzenledikleri yürüyüşün, Türkiye’deki başörtüsü tartışmalarıyla ilgisi bulunmadığını da vurguladı.
Pankartlar klasik örtü ve çarşafı savunuyor.

Katılımcı bütün öğrencilerin kara çarşaflı olduğu yürüyüşte taşınan pankartlarda da Türkiye’ye ilişkin ifadelerin yer almadığı gözlendi.

Örtünmenin zorunlu olduğu İran’da, son yıllarda genç kızlar başlarını, saçlarını gösterecek şekilde örtme ve daha modern giyinmeye ilgi gösteriyor. Bunu “kötü örtünme” olarak nitelendiren
Devlet yönetiminde "Türbana hayır" yürüyüşü.

muhafazakarlar, hükümetten bu şekilde giyinenlere engel olmasını istiyor.

Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın göreve gelmesinden sonra kadınlara yönelik kılık-kıyafet baskısı artmış, ahlak polisi, “düzgün giyinmeyenlere” yönelik operasyonlar düzenlemişti.




(ALINTIDIR)

    Yukarıdaki haber bizler için ibret tablosudur. Gün gelecek beyni sulanmış ve hayata, kendisine gösterilen açıdan bakmaktan başka çaresi olanmayan nice hanım kızımız sokaklarda sözüm ona ''HAK'' larını arıyacaklar.
   
    Bu genç kızlar İran islam devrimi olduktan sonra doğmuş ve kendilerine gösterilen hayatın yani karaçarşaflı, yobaz bir hayatın içinde yoğrulmuşlardı. İslam devrimi sonrası hayata gözlerini açmış ve bu devrimin kapalı rejiminin kendilerine gösterdiği hayattan başka birşey bilmeyen bu zavallılara gerçekleri göstermek oldukça zordur. ''BALIKLAR DÜNYAYI DENİZDEN İBARET SANIRLAR'' Sözü sanırım bu konuya oldukça uyuyor. Nasılki balıklara için dünya sadece denizlerden ibarettir ve başka yaşam alanları ile ilgili bilgi sahibi değillerse, İrandaki rejim içerisinde hayata gözlerini açmış ve devlet eliyle yürütülen bilinçli şeriat propagandları, toplumsal örneklemelerle beyinleri afyonlanmış bu zavallılar içinde başka bir yaşam formülü elbette yoktur. Onlar için en doğru yaşam biçimi kendilerine uygun görülen kara çarşafların içinde bulunmaktır.
   

   Geçtiğimiz yaz aylarında, İstanbulun göbeğindeki belediye binalarında ilahi dinlendiğine, karaçarşaflı ve sarıklı insanların cirit attığına, her veznede bir ''TÜRBANLI''nın çalıştığına, ben şahsen tanık oldum. Bu yayılmacılığın artık kanser hücreleri gibi devletin her kurumuna sıçratılmaya çalışıldığı günümüz Türkiye'sinin hangi hedefe doğru yol aldığını görmezlikten gelmeye çelışmak APTALLIK tan başka birşey değildir. Memleketin her tarafını evdeki adetlerine ve kadınlarımızı, karısının şekline dönüştürmeye çalışacağı aşikar olan bu arap-fars aşığı partileri meclise taşıyan halkın elbette gerekçelerini iyi tahlil etmek gerekir.

    Dünya siyasi tarihine  bakacak olursak, ister komünist ister islamcı olsun özünde diktatörlük besleyen baskı rejimleri, sosyo ekonomik olarak refaha ulaşmış milletlerin nezdinde kabul görmezler. Bu gün sadece ''RANT'' elde etmek adına dahi bu iktidara şirin görünmeye çalışan ve bu uğurda islamcı maskelere bürünen nice insanımıza sanırım herkes şahit oluyordur. Kamu kuruluşlarında yönetici olabilmenin referansının en yakın camide kılınan cuma namazı olması, belediyelerde ihale kapmanın bedelinin cemaat yurtlarına ve kuran kurslarına bağış yapmayı gerektiriyorsa, bizler  hangi laiklikten hangi modern cumhuriyetten bahsedebiliriz.

    Bu sürecin işlemesinde büyük pay sahibi ve İktidar partilerinin deliklerine TIPA olma görevini layıkıyla yerine getiren MHP denen zibidi partisine lanet olsun.........
    Her defasında kısır polemiklerle bu bezirganların ekmeğine yağ süren, yarattığı polemiklerin sonucunda ucuz bezirgan politikalarının cahil halk kesiminde taraftar bulmasına yardımcı olan ve bu arap aşıkları karşısındaki politikasızlığının ve aciziyetinin yarattığı sorunların çözümünü kışlalarda arayan, CHP denen hizip yuvasına da lanet olsun.

ilteris12

  • Ziyaretçi
<a href="http://www.youtube.com/watch?v=CjHvwjxXnAM" target="_blank">http://www.youtube.com/watch?v=CjHvwjxXnAM</a>

İRAN'IN ÖNCESİ VE SONRASI.


ilteris9

  • Ziyaretçi
Bu yobaz özentileri için söyleyeceğim tek bir söz var:

Angutlar.