Gönderen Konu: IRK SORUNU  (Okunma sayısı 12157 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı DİKMEN

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 2
IRK SORUNU
« : 25 Ocak 2022 »
IRK SORUNU

Her ana soyun bir konfederasyon oluşturması ve tek millete dönüşmesi benim kafamın içindeki ütopyadır. Bunun tam tersi ise "Rejyonalizm" dediğimiz mini milliyetçiliktir. En ufak bir dil ve kültür farklılığından yeni bir ulus çıkarmaya meyilli olan bu bölücü ve art niyetli görüş, bütün dünyanın tek bir yurt ve tek bir ulus olması gerektiği düşüncesi kadar yapay ve gerçek dışıdır.

*Ana soya dayalı ulusçuluk anlayışında diğer ulusçuluk anlayışlarında olduğu gibi. soy asimilasyonu anlayışı yoktur. Soy asimilasyonu uygulayarak farklı bir ana soydan gelen toplulukları eritmek, kültürel olarak kendine benzetmek, insanlık dışı olduğu gibi, ondan da öte gerçek dışı, yapay bir anlayıştır. Yeter ki aynı ana soya dahil olan akraba kavimler doğru saptansın.

*Benim milletim Turanı olan bütün halklardır.
Benim kültürüm tarih boyunca yaşamış olan tüm Tur anî halkların icat ettiği her şeydir. Tarihim, tüm Turanî halkların geçmişidir. Vatanım, tüm Tur anî halkların çoğunlukta yaşadığı ve onların elinden zorla alınmış olan tüm coğrafyalardır. Amacım bu tanıma uygun Türk milletini, onun kültürünü, tarihini ve üzerinde yaşadığı toprak parçalarını önce zaman, sonra mekan içinde birleştirmektir. Aynı zamanda onu en gelişmiş, en güçlü, en zengin millet haline getirmektir. "Geçmişte yaşayan 30,günümüzde yaşayan 30 olmak üzere 60 dolayında halk, Türklerle aynı ana soya dahildir. Etrüsk, Sümer, Urartu, Aka, Kürt, Gürcü, Çerkez, Laz, Bask, Bul gar, Macar, Fin, Eston,Lapon gibi topluluklar bunlardan bazılarıdır. Bu toplulukların günümüzde yaşayanlarını Türk benliği ve İslam imanı ile kaynaştırmak, uzak ve tedbirli bir ülkü olarak gönüllerimizde yer almalıdır.

*Bir Türk, Pan-Tûrkizm’i; bir Germen, Pan-Germenizm'i; bir Slav, Pan-Slavizm’i; bir Latin, Pan-Latinizm’i; bir Arap, Pan-Arabizm'i; bir zenci, Pan-Afrikanizm'i en azından uzak bir ülkü olarak bile olsa kalben arzulamıyorsa, ya anti milliyetçidir ya da milliyetçiliğin en ilkel basamaklarından birinde takılıp kalmış demektir.

*Anavatanı Orta Asya olan, Ural-Altay dil ailesi içerisine giren herhangi bir dili hâlen konuşuyor veya geçmişte ana dili olarak konuşmuş olan, genelde brakisefal(Arka kısmı daha basık olan kafa yapışma dahil olan ve genelde beyaz tenli olan tüm halklar biyolojik olarak Turan, yani Türk ırkındandır.

*Aynı ırktan gelen toplumlar arasında bazen belirgin saç, göz ve ten rengi farklılığı görülebilmektedir. Bu farklar genetik yoğunlaşma diyebileceğimiz olaydan kaynaklanmaktadır. Genetik yoğunlaşma ana kitleden kopan küçük bir topluluğun uzak bir coğrafî bölgede kendi içinde evlenmelerle çoğalması ve bu nedenle başlangıçta birkaç oymak veya obaya has olan renk özelliklerinin daha sonra çok daha kalabalık bir kitleye ait hale gelmesiyle ortaya çıkar.

*Aynı dile sahip olan insanlar çoğunlukla kendi aralarında evlendikleri için ister istemez dil bağı, kan bağını da ortaya çıkaracaktır.

*Bir insanın ruhsal ve fiziksel özellikleri genetik olarak on nesil içerisinde tamamen erir. Bu demektir ki başka ırklarla olan karışım oranı 1/10 olan bir ırk bile saflığını koruyacaktır, daha yüksek karışım oranlarında bile ırkî özellik olarak bir tarafa eğilim kaçınılmazdır.

*İnsanların ve toplumların karakterinin oluşmasında hem çevrenin, hem de kalıtımın etkisi vardır. Fakat çevreyi değiştirmek mümkün olduğu halde, genlerdeki Allah vergisi potansiyel özellikleri değiştirmek mümkün olmamaktadır. Hatta diyebiliriz ki insanın genetik özellikleri bazen çevreyi bile olumlu ya da olumsuz yönde şekillendirebilmektedir.

*İnsan ırklarının ve topluluklarının fiziksel, zihinsel ve ruhsal özellikleri ortalama olup, bu ortalama özellikler arasındaki fark bilhassa eşit koşullarda görülebilmektedir .Bu fark görülebilmekle birlikte kanıtlanması çok zordur. Bu yüzden toplumları doğuştan getirdikleri özellikler açısından kıyaslarken en az bin yıllık zaman dilimleri baz alınmalıdır.

*Adalet önündeki eşitlik ile doğuştan getirilen özellikler ve sonradan kazanılan özellikler açısından eşitliği asla birbirine karıştırmamalıdır.

*İnsanın bu dünyadaki ve öte dünyadaki çıkarları açısından en uygun eylemi yapma eğilimine ahlak diyoruz. Ahlak, bütün fiziksel ve zeka, yetenek gibi zihinsel özelliklerden önde gelir. Nietzsche ve fikirdaşlarının iddialarının tam tersine olarak, ilahi kaynaklı ahlakta yükselme çabası olmadan, üst insan ve üst millet oluşturulamaz.

* Allah Kuran'da: "Ey Muhammed, inanmayanlar hakkında üzülme...Biz onların kalplerini ve gönüllerini mühürledik. "der. Burada ki mühür aslında genlerdeki
 potansiyel kapasite ile ilgilidir.

*Ayrı genetik yapıya sahip iki insanı, aynı dalda, aynı düzeye getirmek için aynı çevreyi sağlasanız bile eşit zaman harcayamazsınız. Birine daha fazla zaman harcamanız gerekir.
 
*İki öğrenci sınıfını ele alalım. A şubesi, B şubesinden daha başarılıdır dediğimiz zaman bu, hiçbir zaman A şubesinin tüm öğrencileri, B şubesinin tüm öğrencilerinden daha başarılıdır anlamına gelmez. Ama tüm derslerde ya da belli bir derste ortalama bir başarı farkı vardır. Bu tip ortalama farklılıklar, çevreyi soyutlasanız bile tüm insan ırkları için de geçerlidir.

*Bir ailenin her iki çocuğuna da bağımsız  oda verdiğini düşünelim. Çocuklar hep aynı aile içinde, hep aynı kültürü almış olsunlar. Böyle olduğu halde çocuklardan birinin odası genellikle düzenli, temiz, bakımlı, diğerinin odası ise genel olarak pis ve dağınık olabilir. Çünkü bireyler kendilerinden önce yaşamış on nesil içerisindeki kişilerden birinden direk olarak gen alabilirler. Bu örnekte oda, çevredir. Doğuştan kişilik özellikleri farklı olduğu için biri çevresini olumlu, diğeri olumsuz etkileyebilmektedir. İşte genlerin, çevre üzerindeki etkisi...

*Fatih kanunnamesi ile, başa geçecek hükümdar adayının, annesi tarafından da Türk asıllı olması koşulunun kaldırılması, Türk tarihinin en büyük iki hatasından biridir. Diğer hata da I. Murattan sonra Yeniçeri ocağına Türk asıllı olmayan Hıristiyan ailelerden de çocukların alınmaya başlanmasıdır.

*Maddeci bilimin genetik tanımında büyük bir eksiklik var. Genetik, Allah'ın iradesinden kaynaklanan yaradılış özelliğidir. Bazen bir insanda doğuştan gelen öyle bir özellik vardır ki, bu özellik 10 nesil öncesine kadar olan atalarında hiç görülmeyebilir. Ama onun doğuştan gelen bu özelliği, yine de ırkının sahip olduğu genel ruhun bir parçasıdır ve o ruhsal düzeyi yükseltmektedir.

*Aynı ırk ve kültürden beslenmişlerse, devleti yönetenler, yönetilenlerin yansımasıdır. Yönetenler ve yönetilenler karşılıklı olarak birbirini yönlendirir. Devlet, haksız bir dış politika izliyorsa, hükmettiği halk masum olamaz.

*Ülkemizin içinde bulunduğu jeopolitik konum, dış tehdit unsurunun çok fazla olması, batıya göç ettikçe Siyonizmin etki alanı içine daha çok girmemiz, Arap kültür emperyalizminin etkisi altında kalmamız, birlikte yaşadığımız bazı etnik grupların ahlâk anlayışlarından etkilenmemiz, milletimize empoze edilmiş olan aşağılık duygusu gibi nedenlerden dolayı bir yozlaşma döneminin içinde bulunmamız, milletimizin genel yüksek karakteristik özelliklerini örtbas edemez.

* Peygamberimizin dediği gibi üstünlük takvada yani yaratıcının varlığını, birliğini, gücünü kavrama derecesindedir. Ama düşük zekâ, hafıza yetersizliği, çeşitli ruhsal ve bedensel rahatsızlıklar, sağlıklı düşünmeyi, veri depolamayı, olaylar arasında bağlantı kurmayı, yani takvayı engeller. Bu özelliklerin bir kısmı da.

*Yunus Emre'nin, "Yaradılanı hoşgör, yaradandın ötürü." sözü aslında insanın biyolojik, ruhsal düzeyi ile direk olarak ilgilidir. Bu görüşe göre insanların doğuştan getirdikleri Tamı vergisi bir takım özellikleri de vardır ve gündelik yaşantı içerisinde bireyin hangi özelliğinin, bu özelliğin ne kadarının yaradan tarafından verildiğini saptamamıza olanak yoktur. Dolayısıyla kişiyi mayasından dolayı pek fazla yermemeli ve onu eğitmeye çalışmaktan vazgeçmemeliyiz.
 
*Allah, kendi iradesiyle bazı varlıkları daha az güzel, daha az zeki, daha az yetenekli, daha az kuvvetli yaratır. Bazı varlıkları çeşitli özellikler açısından daha alt düzeyde yarattığını kabul etmek, yaratıcının kabiliyetini sorgulamak değildir. Bu dikey çeşitlilik, onun yasasıdır.

*İnsanları doğdukları aylara göre ortalama özelliklere ayıranlar, ne gariptir ki, insan ırklarının ortalama özelliklerine inanmamaktadırlar.

*Çevre koşulları kültürün çeşitliliğini, genler ise kalitesini belirler.

*Matematiğin istatistik, olasılık, oranlama, medyan, mod hesaplama konularını iyi özümseyemeyen kişi; türler, cinsler, soylar arasındaki özellik eşitsizliğini de kavrayamayacaktır.

*Türkçede "Ata", Arapçada "Ecdad" sözcükleriyle ifade edilen anlam, tüm ulusların kültürlerinde çok kutsaldır ve direk olarak ırk ile bağlantılıdır.

*Akdenizin üzerinden geçen enlemlerin ve onların izdüşümü olan enlemlerin üzerinden geçtiği ülkelerin halklarının fizyonomisine bakarsanız, Akdeniz ırkı adında bir ırkın olmadığını anlarsınız.

*-Bazı cansız varlıklar, bazı cansız varlıklardan;
-Bitkiler cansız varlıklardan;
-Bazı bitkiler, bazı bitkilerden;
-Hayvanlar, bitkilerden ve cansız varlıklardan;
-Bazı hayvanlar, bazı hayvanlardan;
-İnsanlar, cansız varlıklardan, bitkilerden ve hayvanlardan;
-Bazı insanlar, bazı insanlardan;
-Bazı insan toplulukları da, bazı insan topluluklarından, özelliklerin ortalama kalitesi açısından daha üstündür.

*7-8 çeşit farklı zekâdan söz ediliyor. Zekâ çeşitlerinin sayısı 1000 tane de olsa, kimi insanlarda bu zeka çeşitlerinin geneli veya tamamı çok düşük, kimi insanlarda da geneli veya tamamı çok yüksek olabiliyor. Hatta inanan insan için, cin ve meleklerin kendi aralarında ve bu varlıklarla diğer varlıklar arasında da düzey farklılıkları vardır.

*Hz. Adem'in gen havuzunda bulunan, farklı insan ırklarına ait genler en doğal ve en uyumlu olanlardı. Bu yüzden, evlatlık edinme, tüp bebek yöntemi, genlerin değiştirilmesi gibi konularda bireylerin ve devletlerin, ana soy çerçevesini aşmaması gerekir. Yakın akraba evliliklerinin yarattığı sağlık sorunları ise ayrı bir konudur. Yakın akraba evliliği ile, aynı ana soydan, fakat yakın akraba olmayan bir kişi ile evlenmek, sonuçları açısından farklı eylemlerdir.

*Kalp denilen organın, tıpkı beyin dışındaki diğer organlar gibi, ne zeka, ne yetenek, ne de karakter ile hiçbir bağlantısı yoktur. İyilik, kötülük, cesaret, korkaklık, nefret, sevgi, acımasızlık, merhamet de dahil olmak üzere her tür duygunun da merkezi kalp değil, beyindir. Hatta kutsal kitaplarda söz edilen kalbin mühürlenmesi olayı, mecaz anlam taşıyıp, aslında beynin belirli bir bölgesinin algısının kapatılmasından başka bir şey değildir. Beynimizi Allah vergisi olan veya yaşarken oluşan türlü özellik ve duygularla ilgili olarak faaliyete geçiren iki unsur da kalıtım ve çevredir.

*Semavi dinlere göre insan en üstün varlıktır ve ben kendi adıma bu saptamayı doğru buluyorum. Yaradılıştan getirilen özellikler açısından, yalnızca türler arasında değil, canlı cansız tüm bireyler, nesneler arasında da yatay ve dikey farklar olduğuna inanıyorum.

*Doğal ve kültürel koşullar sadece kül, Allah’ın bir ulusa yaradılıştan verdiği maya ise bu külün altındaki közdür.

*Diğer tüm canlılar gibi milletlerin de en önemli amaçlarından bir üremek, yani gen aktarımı yaparak benzerlerini meydana getirmektir.

*Zina soyun düşmanıdır.

*Hayat bana şunu öğretti ki, çevre sadece bir hamur, insanın yaratılış özellikleri ise o hamuru yoğuran ellerde ki gücün seviyesidir.
 
*Gönül gözü, doğuştan gelen yetkinliğin diğer adı olup, bu göz kapalıysa imkansızlıklar, açıksa imkanlar görülür.
 
*Soy, Allah’ın canlı varlıklara verdiği fıtrat olup, soy kavramını inkar eden kişi, fıtratı da reddetmiş, ve küfrün kapısını büyük ölçüde aralamış demektir.

*Kim demiş ırk yalnızca saç, göz, ten rengidir, kemik yapısıdır diye! Irk, her şeyden önce ruhtur! Beden gibi ruh da genlerin içerisindedir. Hatta soya ve milliyete ait benlik duygusunun da bir kısmı genlerdedir. Halk arasında kan çekmesi denilen olayın aslı budur.

*Kendilerini Hümanist olarak tanımlayanlar, garip bir insan topluluğudur.
Kimisi insan hayvandan gelir, insan düşünen hayvandır der. Kimisi insanın hayvandan üstünlüğünü reddeder. Sonra da tutup, insanda ırk olmaz, ırk hayvanlarda vardır deyip, diğer iddialarıyla çelişirler.

TTK