Olması gereken sınırlar bunlar değildir. Bizim ülkemiz Altaylar'dan Tuna'ya kadar olan coğrafyadır. Aslında bununla da sınırlı kalmaması gerekmektedir. Zîrâ Atatürk, "Türklerin yaşadıkları her yer misâk-ı millî hudutları içindedir" demiştir. Günümüzde dünyânın her yerinde Türkler yaşamıyor mu? Yaşıyor. Demek ki bütün dünyâ misâk-ı millî hudutlarımız içindedir. Ayrıca Bozkurt'u hilâlin içine hapsetmeye kimsenin hakkı yoktur. Türk milletinin millî sembolü olan Bozkurt, özgürlüğüne düşkün bir canlıdır. Bir millet kendi fıtratına göre kendine millî bir sembol seçer. Örneğin Ruslar kendi yaratılışlarına uygun olarak ayıyı millî simge hâline getirmişlerdir. Ayı simgesi Ruslara gerçekten de çok yakışmaktadır. Bozkurt da Türklere yakışmaktadır. Atatürk, "Biz Türkler, bütün târihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsâl olmuş bir milletiz" derken, Türk'ün ve Türk'e âit olan her şeyin, hiçbir zaman tutsak, bağımlı olamayacağını anlatmaya çalışmıştır. Bütün bunlardan sonra şu sonuca varıyoruz; Misâk-ı millî sınırlarımız bütün dünyâdır. Bozkurt, Türk ırkının millî simgesidir ve siyâsî hesaplar yüzünden hilâlin içine hapsedilemez. Sâdece hilâlin değil, hiçbir şeyin içine hapsedilemez. Bozkurt'a illâ bir mekân arayanlar, Türkçülerin kâlplerine bakabilirler. Bozkurt'un mekânı, Türkçülerin kâlpleridir. Tanrı Türk'ü Korusun!