Gönderen Konu: Mason Localarını Atatürk kapattı  (Okunma sayısı 10357 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı İL TEGİN

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 171
Mason Localarını Atatürk kapattı
« : 02 Mayıs 2011 »
YAZI ALINTIDIR.

Mason Localarını Atatürk kapattı

Atatürk 1935 Yılında Mason Localarını Kökü Dışarıda Olduğu İçin Kapatıyor

Mason locaları ile iç içe çalışan İttihat Terakki Cemiyeti’nin Osmanlı İmparatorluğu’nu nasıl uçurumun eşiğine sürüklediğini bilen Atatürk, mason localarını kapatmak istiyordu. Kapatma görevini ise dönemin Mason İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya verdi. Şükrü Kaya Atatürk’e uzun süre direnmeye çalıştıysa da başarılı olamadı.

Anadolu Ajansı 10 Ekim 1935 tarihinde gazetelerin merkezlerine şu önemli haberi geçiyordu:

    “Türkiye Mason cemiyeti, memleketimizin sosyal tekamülü ve günden güne artan muazzam terakkilerini nazarı itibare alarak faaliyetlerine nihayet vermeyi ve bütün mallarını memleketin sosyal ve kültürel kalkınmasına çalışan Halkevlerine teberrüü muvaffak görülmüştür.”

Bu habere kimse bir anlam verememişti. Çünkü Türkiye masonluğu tarihinin en rahat dönemini yaşıyordu. TBMM Başkanı, İçişleri Bakanı, Dışişleri Bakanı, Ankara Valisi, İstanbul Valisi üst düzey aktif masondu. Devlet yönetiminin köşebaşları masonlar tarafından tutulmuştu.

Türkiye Masonluğu ne olmuştu da 27 yıl aradan sonra kendini yok etme kararı almıştı. 4 gün sonra gerçek ortaya çıkmıştı. Masonlar kendilerini feshetmemiş, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından mason locaları kapatılmıştı. 14 Ekim 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nin “Türkiye’de Mason Locaları Bir Emirle Kapatıldı” başlıklı haberinde olayın perde arkası şu şekilde aktarılıyordu:

    “İçişleri Bakanlığı’ndan verilen bir emir üzerine Türkiye Mason Localarının faaliyetlerine nihayet verilmiştir. Yüksek makamın emri ile Türkiye masonluğunun İstanbul, Ankara, İzmir, Edirne, Muğla, Gaziantep ve Adana’da bulunan Müteaddid locaları kapanmış, bunların emlaki hükümete intikal etmiştir. “

Cumhuriyet Gazetesi’nin haberinde sözü edilen yüksek makam dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ten başkası değildi. İşin ilginç yanı ise Atatürk’ün Mason localarını kapatma emrini, Müslümanlara yaptığı zulümlerle tanınan Mason İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya vermiş olmasıydı. Mason İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Atatürk’ü bu tarihi kararından vazgeçirmeye çalışsa da başarılı olamamıştı.

Şükrü Kaya, Türkiye Yüksek Şurası adına Doktor İsmail Hurşit, Türkiye Büyük Locası Büyük Üstadı Muhittin Osman Omay ve bir grup masonu İçişleri Bakanlığı’na çağırır ve Atatürk’ün kesin kararını bildirir: “Mason Locaları kapatılıp çalışmalarına son verecekler ve malvarlıklarını halkevlerine aktaracaklardır.

ATATÜRK LOCALARI NEDEN KAPATTI?

Atatürk 1935 Yılında Mason Localarını Kökü Dışarıda Olduğu İçin Kapatıyor

Mason locaları ile iç içe çalışan İttihat Terakki Cemiyeti’nin Osmanlı İmparatorluğu’nu nasıl uçurumun eşiğine sürüklediğini bilen Atatürk, mason localarını kapatmak istiyordu. Kapatma görevini ise dönemin Mason İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya verdi. Şükrü Kaya Atatürk’e uzun süre direnmeye çalıştıysa da başarılı olamadı.

Anadolu Ajansı 10 Ekim 1935 tarihinde gazetelerin merkezlerine şu önemli haberi geçiyordu:

    “Türkiye Mason cemiyeti, memleketimizin sosyal tekamülü ve günden güne artan muazzam terakkilerini nazarı itibare alarak faaliyetlerine nihayet vermeyi ve bütün mallarını memleketin sosyal ve kültürel kalkınmasına çalışan Halkevlerine teberrüü muvaffak görülmüştür.”

Bu habere kimse bir anlam verememişti. Çünkü Türkiye masonluğu tarihinin en rahat dönemini yaşıyordu. TBMM Başkanı, İçişleri Bakanı, Dışişleri Bakanı, Ankara Valisi, İstanbul Valisi üst düzey aktif masondu. Devlet yönetiminin köşebaşları masonlar tarafından tutulmuştu.

ürkiye Masonluğu ne olmuştu da 27 yıl aradan sonra kendini yok etme kararı almıştı. 4 gün sonra gerçek ortaya çıkmıştı. Masonlar kendilerini feshetmemiş, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından mason locaları kapatılmıştı. 14 Ekim 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nin “Türkiye’de Mason Locaları Bir Emirle Kapatıldı” başlıklı haberinde olayın perde arkası şu şekilde aktarılıyordu:

    “İçişleri Bakanlığı’ndan verilen bir emir üzerine Türkiye Mason Localarının faaliyetlerine nihayet verilmiştir. Yüksek makamın emri ile Türkiye masonluğunun İstanbul, Ankara, İzmir, Edirne, Muğla, Gaziantep ve Adana’da bulunan Müteaddid locaları kapanmış, bunların emlaki hükümete intikal etmiştir. “

Cumhuriyet Gazetesi’nin haberinde sözü edilen yüksek makam dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ten başkası değildi. İşin ilginç yanı ise Atatürk’ün Mason localarını kapatma emrini, Müslümanlara yaptığı zulümlerle tanınan Mason İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya vermiş olmasıydı. Mason İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Atatürk’ü bu tarihi kararından vazgeçirmeye çalışsa da başarılı olamamıştı.

Şükrü Kaya, Türkiye Yüksek Şurası adına Doktor İsmail Hurşit, Türkiye Büyük Locası Büyük Üstadı Muhittin Osman Omay ve bir grup masonu İçişleri Bakanlığı’na çağırır ve Atatürk’ün kesin kararını bildirir: “Mason Locaları kapatılıp çalışmalarına son verecekler ve malvarlıklarını halkevlerine aktaracaklardır.

Çevrimdışı İL TEGİN

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 171
Ynt: Mason Localarını Atatürk kapattı
« Yanıtla #1 : 02 Mayıs 2011 »
Atatürk, uzun yakın arkadaşlarıyla istişare ettiği mason localarının kapatılmasıyla ilgili düşüncelerini ilk olarak 1935 yılında gündeme getirdi. İttihat Terakki Cemaati içerisindeki masonların Türiye’ye verdikleri zarar herkes tarafından bilinmekteydi. İttihat Terakki’yi yakından tanıyan Atatürk, Cumhuriyet’in kuruluşundan beri locaları kapatmayı düşünüyordu.. Dönemin Van Millitvekili İbrahim Arvas, hatıralarında Atatürk’ün masonlara yaklaşımını şu şekilde ifade ediyor:

    “Mustafa Kemal’in sevmediği iki zümre vardı. Birincisi dönmeler ikinci ise masonlardı… Bir gün eski Adliye Vekil Mahmud Esat Bozkurt’u çağırdı. Kendisine masonların taksimat, teşkilat, ahvalini bildirir bir kitap verdi. “Bunu güzelce mutalaa et, bir takrirle Halk Partisi grup başkanlığına ver, grupta bunlara şiddetli hücum yap ve grupça kapanmasına dalalet et. Senin de bu işte büyük şeref payın olacaktır.” dedi. Grup danışmanı Mahmut Esat Bozkurt riyaset makamına bir takrir verdi ve takririnin okunmasını reisten rica etti. Hülasası şöyleydi: “Masonluk kökü dışarıda bir yahudi tarikatından başka bir şey değildir, memleketimizde bunun ne işi vardır? Bunu da grup kararıyla kapatalım…
    Ertesi hafta Recep Peker geldi ve kürsüye çıkarak şu müjdeyi verdi: “Arkadaşlar yarından itibaren Türkiye’de masonluk kalmamıştır ve bütün localar kapanmıştır…” salonda bir kıyamet koptu, alkışlar, bağırmalar “kahrolsun yahudi uşakları” sesleri tavanları çınlatıyordu. Şükrü Kaya ve arkadaşları sırra kadem basmışlardı. Grup dağıldıktan sonra Dr. Mim Kemal’i öne katarak meclisteki masonlar toplu olarak Reis-i Cumhur’a gitmişlerdi. Mim Kemal Reis-i Cumhur’a hitaben: “Efendimiz biz zaten maiyet-i devletindeyiz fakat siz Meşrik-i Azam’ımız olursanız, bir pervane gibi etrafınızda dönüp dolaşırız” demiş. Reis-i Cumhur: “Peki bir şey soracağım, bana cevap veriniz de sonra… Siz Avrupa’da hangi locaya bağlısınız ve mektubunuzun ismi nedir?
    “Biz Cenovaya tabiiz ve Reisimiz Barca Mişon cenaplarıdır.” demiş. Bunun üzerine küplere binen Mustafa Kemal Paşa onlara hitaben:

    “Haydi defolun buradan cehennem olun gidin. Yahudi uşakları!” Benim milletim bana kahraman sıfatı verdi ben sizin gibi bir çift yahudiye uşak mı olacağım? Bu gece sabaha kadar Türkiye’deki bütün locaları kapatmadığınız taktirde, yarın teşkil edeceğim, Divan’ı Harb-i Örfi’ye hepinizi verir ve astırırım. Haydi defolun karşımdan.“

    diyerek onları kovdu, onlar da yıldırım telgraf ve telefonlarla vaziyeti İzmir, İstanbul ve Adana’ya bildiriler ve sabah olmadan hepsini kapanma kararlarını getirip, henüz sofrasından kalmayan Reis-i Cumhur’a verdiler ve derin bir nefes aldılar. Reis-i Cumhur Mustafa Kemal bu suretle bütün mason localarını kapattı.” (İbrahim Arvas, tarihi hakikatler, s.71-72)

YIL 1948; LOCALAR TEKRAR AÇILIYOR

smet İnönü’nün aldığı ani bir kararla, 5 Şubat 1948 yılında Türkiye Mason Derneği’nin kurulması ile Atatürk’ün emri ile kapatılan mason locaları, İnönü’nün emri ve Celal Bayar’ın desteği ile tekrar faaliyete girmiştir. Masonlar açtıkları davalarda, Halkevlerine devredilen tüm mal varlıklarını tekrar ele geçirdiler.

5 Şubat 1948 tarihinde “Türkiye Mason Derneği” ismi ile İstanbul Valiliği’ne yapılan başvuru kabul edildi ve masonlar, bu tarihten sonra resmen faaliyete başladılar. Locaların 13 yıl aradan sonra açılması, uyku döneminde olan masonlar tarafından sevinçle karşılandı. Bu sevinçlerini kendi kontrollerindeki gazetelere tam sayfa ilanlar vererek duyurdular. Atatürk tarafından kapatılan mason localarının tekrar açılışını İbrahim Arvas anılarında şöyle anlatıyor:

    “İsmet Paşa’nın Reis-i Cumhurluğu sırasında Kanun-u Mahsus ile localar kapanmadı diye masonların müracaatı üzerine tekrar localar açılıp faaliyete başladılar. Ve 1952′de ise Atatürkçü geçinen ve onunla iftihar eden Celal Bayar da, Ahmet Gürkan’ın teklif ettiği mason localarını kanunla pekiştirdi. Tabii bu ameliyeyi Meclis yaptı fakat bu müzakerelerin devam ettiği üç celse zarfında Celal Bayar Reis-i Cumhur locasına gelerek konunun müzakerelerini sonuna kadar takip etmiştir.” (İbrahim Arvas, Tarihi Hakikatler, s.73)

İsmet İnönü’nün aldığı ani bir kararla 5 Şubat 1948 yılında Türkiye Mason Derneği’nin kurulması ile Atatürk’ün emri ile kapatılan mason locaları, İnönü’nün emri ve Celal Bayar’ın desteği ile tekrar faaliyete girmiştir. Masonlar açtıkları davalarda Halkevlerine devredilen tüm mal varlıklarını tekrar ele geçirdiler.

1935 yılında Atatürk’ün emri ile kapatılan mason locaları uzun süre faaliyetlerini halkevlerinde sürdürdüler. 1948 yılında ise İnönü’nü emri ile mason locaları faaliyetlerine kaldıkları yerden devam ettiler. Atatürk’ün mason localarını kapatma emrini hazmedemeyen masonlar Atatürk’ü ziyarete gelmişlerdi. Atatürk kökü dışarıda olan bu zararlı cemiyetin üyelerini huzurundan kovdu…

Çevrimdışı Selim Pusat

  • Bozkurt
  • Türkçü-Turancı
  • ***
  • İleti: 103
Ynt: Mason Localarını Atatürk kapattı
« Yanıtla #2 : 03 Mayıs 2011 »
Çok bilgilendirici bilgiler. Teşekkür ederim.
Bence her Türk genci mutlaka okumalı ve kimlerin nerelere hizmet ettiğini görmesi lazım.
ALEMDE ŞER, OĞUZ'DA ER TÜKENMEZ

Çevrimdışı Bilgen Sertkaya

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 7
Ynt: Mason Localarını Atatürk kapattı
« Yanıtla #3 : 03 Mayıs 2011 »
Büyük Osmanlı İmparatorluğunun bir parçası
olan mübarek Filistin'de «İsrail» devleti kurulabilmek
için dünya yahudiliği tarafından teşkilâtlandırılan
«İttihâd ve Terakki» cemiyetinin vatana yaptığı
hiyanet ve sûikasd artık dağ başlarındaki çobanlara
bile m a l û m olduğu bir devirde, Bayar'ın
hâlâ bu cemiyete mensubiyetiyle iftihar etmesi
büyük mana taşır.
Ben; dünya siyonizmi tarafından kurulan bir
komitenin velevki bir imparatorluğu batırmış olsa
dahi vicdan azabı ve pişmanlık duyarak kolay kolay
susacağına, vazifesini terkedeceğine inanmam.
Hele bu teşekkül, onbeş asırlık bîr yahudi idealinin
gerçekleşmesi ve hudutsuz bir ihtiras uğruna yapılmış
ise... Onun için de bu millet, bu çilekeş ve talihsiz
millet aynı fâsid daire içinde hâlâ çırpınmaktadır.
Bu sebeple son hâdiselerle, son dedikodularla,
mazi arasında bir irtibat ve münasebet aramak doğrudur
ve mümkündür.
Şu prensip üzerinde ısrarla duruyoruz:
Bir dâva; ihtiyaç duyulmadan, uğrunda mücadele
edilmeden ve fedakârlık yapılmadan elde edilemez.
Şimdi sorabilirim;
İttihat ve Terakki Cemiyeti niçin kurulmuş ve
1908 ihtilâli neden yapılmıştır ? Hürriyet - Adalet -
Müsavat - Uhuvvet için mi? Fakat bütün bunlar,
farmasonların sahte maskeleri ve remizleri idi. Hiç
biri gerçekleşmedi. Aksine olarak hürriyet yerine
zulüm kaim oldu. Hem öyle zulüm ki, istibdada günde
bin defa rahmet okuttu. Otuz üç yılda, üç insanın
canına kıyılmayan mutlakıyet devrine mukabil
sekiz yılda hürriyet devrinde darağaçlarında asılmak
veyahut kurşuna dizilmek suretiyle tam altmış
bin insanın canına kıyılmıştır. Cehalet, ihtiras
ve keyfî idare yüzünden cephelerde ölen üç milyon
Türk bu hesaba dahil değildir.
Zira 1908 ihtilâli bir
ihtiyacın, bir zaruretin mahsulü ve uğrunda yapılmış
mücadeleler neticesi değil dünya yahudiliğinin
arzu ve emriyle olmuştur.


«Mefkuremize imha edici darbe vuranların akıbeti,
feci şartlar altında ölümdür!.. Türkiye'nin
mağrur sarı diktatörü Mustafa Kemal Atatürkj 10.
10.1.935 tarihinde Ankara'da Çankaya köşkünde
Doktor Mim Kemal Öke'ye hitaben: «Mason cemiyetinin faaliyetini inkılâplarıma
muarız gördüğüm için kapatılmasını elzem gördüm.
Bu dakikadan itibaren bu cemiyeti ölmüş biliniz ve
bir daha diriltmeğe teşebbüs etmeyiniz» demişti.
Muhtelif memleketlerde, sistemli ve metodlu
bir tarzda çalışan, bize her suretle hizmet eden beşinci
kolumuz masonlardır. Türkiyedeki masonlar,
Kemâl Atatürk'e karşı gayet müşfik ve dostane vaziyet
aldıkları halde mağrur diktatör yersiz vehime
kapılarak yukarıda zikredilen tarihte mason cemiyetini
lâğvetti, O zannetti ki; bütün muhalif ve muarızlarını
tasfiye ve bertaraf ettiği gibi, masonları
da tasfiyeye tâbi tutmağa muvaffak olacaktır. Fakat
asla! Türkiye'deki yoldaşlar, senelerce Tevfîk Fikret'ten
feyz aldılar. Fakat, Tevfik Fikret'in fikirleri
Türk gençlerinin fikir boşluğunu dolduramadı.
Bu boşluğu, Nâzım Hikmet doldurmağa muvaffak
oldu. İsyanlar geçit resminin tasfiyesinde mason biraderlerimiz
kurtulmuşlarsa da, Atatürk'ün ani bir
dönüşle mason cemiyetini kapatışı bizi pek derin bir
düşünceye sevketmişti. İlk anlarda Kemal Atatürk'ü
silâhla ortadan kaldırmayı düşündük. Çünkü o, felsefemizin
Türkiyede yerleşme imkânlarını ortadan
kaldırmıştı. Bu sebeple kendisinin ortadan kaldırılması
son derece elzemdi. Fakat, tehlike büyük ve
muvaffak olmak yüzde on ihtimal dahilinde idi. Nihayet
bir gün Kremlin kat'î kararını verdi. Onun
ölümü esrarengiz olacak ve kendine göre esrar arz
edecekti.

Mason cemiyeti Atatürk tarafından kapatıldıktan
sonra; mason biraderler, cemiyet sanki kapatılmamış
ve Atatürk'le aralarında hiç bir ihtilâf yokmuş
gibi vaziyet aldılar. İmkân buldukça onun her
hareketini alkışladılar ve zamanla onun etrafında
bir çenber vücude getirdiler ki, sarı lider, kendiliğinden
bu çenberin içine girip hayatını bize teslim
etti. Ve böylece hastalığında, farmason olmayan, milliyetçi
hiç bir doktoru yanına yanaştırmayıp bütün farmason
tabibleri yahudi doktor ve tâ Fransadan getirilen
üstadı âzam hastanın etrafını muhasara etti ve ... Bunu
birkaç kere yazdık, tekrarlıyoruz. Doktorlarımız, Atatürk'ün ölümünün ani oluşunu
tehlikeli gördüklerinden; 1937 yılı ortalarında,
ismini açıklamayacağım bir doktor bazı şöhretlere
dayanarak Atatürke ilk darbeyi sinir organlarını
za'fa düşürmek suretiyle indirdi. Böylelikle, gösterdiği
tedavi usûlü Atatürk'ün sinir organlarını felce
uğrattı. Atatürk'de, zaman zaman burun kanamaları,
baş dönmeleri, istifralar, karşısındaki arkadaşını
tanımamazlıklar kendini göstermeğe başladı. Onun pek elîm bir vaziyette olduğunu, beşinci
kollarımızın ajanları gizliden gizliye yaymağa ve
hastalığının öldürücü olduğunu efkârı umumiyeye
duyurmak, millî hislerde zaaf hasıl etmeğe çalıştılar.
Atatürk'ün hastalığı efkârı umumiyede şüyu
bulunca, vazifemizin birinci faslı muvaffak olmuştu.




Yazı alıntıdır,  açıklayıcı olacağını düşündüğümden ekledim, koyu yerler bir masonun ağzından alıntıdır..
TÜRK

Çevrimdışı Bilgen Sertkaya

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 7
Ynt: Mason Localarını Atatürk kapattı
« Yanıtla #4 : 03 Mayıs 2011 »
Yahudilerin protokolları da bunu böyle söylüyor
ve ne :yazık ki bu madde bizde gayet kolaylıkla tatbik
sahasına konmuştur. En serbest ve demokrat Avrupa memleketlerinde
yasak olan iğrenç resimler ve neşriyat burada Türkleri, 1919 - 1922 savaşlarında dinamik kuvvetlerle
düşmana öldürücü darbeyi indirten harekete
geçirerek vaziyete hâkim olmak isterse, en az
otuz dört tümen Kafkaslardan Doğu Anadoluya
sarkarak merkezi Erzurum veya Sinop olması kararlaştırılan
bir —Doğu Anadolu Halk Cumhuriyeti-—
nin teşkilini bütün dünya halk efkârına bildirmelidir.
İsmet İnönü'yü istediğimiz istikamete sevk
serbesttir ve gittikçe iğrenç bir şekil almaktadır. edebiliriz. Bunun için İnönü'nün mutlaka başa getirilmesi
lâzımdır. Onun farmasonluğa hizmeti inkâr
edilemez.» gibi konuşmalar uzayıp gidiyordu.
Nihayet şöyle bir anlaşmaya vardılar. Atatürk'-
ün ölümünü müteakip, Mareşal Fevzi Çakmak beye
dayanılarak ordu kuvvetleriyle İsmet İnönü cumhurreisliğine
getirildikten sonra, şu cihetler hassasiyetle
tatbik edilecektir.
1 — Bütün bakanlar masonlardan veya solculuğa
mütemayil şahsiyetlerden olacaktır.
2 — Maarif otoritesi, solcuların eline verilecektir.
a — Köy Enstitüleri meydana getirilerek, bu
okullara yalnız köylü çocukları ve bunlardan da
serkeş, zorba ve hâin tıynetli olanlar seçilerek alınacak
ve bunlara solcu, ataist felsefe öğretilerek
köy öğretmeni yapılacaktır. (*)
b — Köy okullarına geniş alâka gösterilerek,
köy öğretmenleri köy komiseri haline getirilecek ve
köyün hâkimiyetini bunlara tevdi edip, çocukları
anne ve babalarının her türlü telkinlerinden tecrîd
edilerek, Sovyet usûlü dairesinde yetiştirilecektir.

3 — Sovyet köy kolhozunu Türkiyede de gerçekleştirmek
için, evvelâ buğday, silo usûlü ile köylülerin
elinden tahılın yüzde altmışını alarak kolhoz
usûlüne alıştırılacak ve şehirli ile köylü arasındaki
mevcut içtimaî muvazene bozulacaktır.
4 — Devletin iktisadî ve içtimaî vaziyete hâkim
olabilmesi için, vatan müdafaası mevzuu bahis
edilerek yalnız muhafazakâr zenginlerden «Varlık
Vergisi» ismi altında servetlerinin yüzde sekseni
alınacaktır.
5 — Ahlâkın ulvî düsturunu öldürmek için, temyiz
mahkemelerinin çeşitli kollarına solcu ve masonlar
tâyin ettirilerek, mahallî mahkemelere intikal
eden ırz ve namus düşmanı mütecavizlere çok
az mahkûmiyet verdirerek, vatandaşlar arasında
ahlâkın mukaddeslik hissini ifsâd etmeli.
6 — Solcu neşriyatı destekleyerek, sağcıları nazi
baskı usulüyle yıldırıp neşriyattan uzak tutmalı.
7 — Mareşal Fevzi Çakmağın elindeki bütün
salâhiyetleri alınarak tasfiyesini temin etmeli.
8 — Mason cemiyetinin serbestisini teminle,
masonlara devlet otoritesinde vazife verdirilmeli.
Bu yazı serisi, 1891 tarihinde Kavalada Elizabeth
adında bir yahudi fahişesinden doğan ve babalığı
sebzeci olan «Apostolos Grozos» tarafından
yazılmıştır. Apostolos Grozos 1915 de Kavaladan Selâniğe
giden ve Balkanların komünist mübeşşiri
Bulgar yahudisi ve farmason üstadı «Avram Benaroyas
» ile temasa geçerek komünizme ve farmasonluğa
duhulü ile mâruf sergerdeler arasına karışanlardandır. Yakın komşumuz Türkiyede bu üç siyasî cereyan,
yekdiğeriyle mücadele halindedir. înönizm, Kemalizm
ve Komünizm... Bu cereyanlar, zaman zaman
tesirini hissettirmekte ve içtimaî hayata büyük
bir tesir icra etmektedir.
Kemalizm nedir? Kemalizm, Türkiye Cumhuriyetinin
 müessisi Kemâl Atatürk'ün vaz'ettiği reformanist
bir umdedir. Mutaassıp ve reaksiyoner
Türkler, Kemâlizme şiddetle muarızdırlar. Bu umde
biz komünistlere kısmen hayat hakkı veriyorsa
da, esas arzumuzu farmason - komünistlere ifa ettiriyor.
Gerçi farmasonlar aslında anti-kemâlist iseler
de, şimdilik kemâlist görünmek mecburiyetindedirler.

Farmasonların anti-kemâlist olmalarına sebebiyet
veren hâdise, 1935 de Kemâl Atatürk tarafından,
localarının faaliyetten men edilmesidir. Atatürk
bu kararı tatbik ederken, şahsını ve eserlerini tasfiyeye
matuf her türlü mel'anetlerin, ve suikasdlerin
farmasonlar tarafından tertip edildiğini anlamış
ise de, resmî bir açıklamaya lüzum görmemiştir.
Hakikaten Atatürk'ün tasfiyesi için tertiplenmiş
gizli komplolar, şimdi zahiren kemâlist görünen yoldaşlarımız
farmasonlar tarafından tanzim edilmiş
olmasına rağmen, her defasında adem-i muvaffakiyetle
karşılaşmıştır.
Bugün Türkiye'deki «Askeri — Müteassıp» burjuvanın
en büyük ve azılı düşmanı olan farmason -
Siyonistler, millî ve dinî umdeleri zayıflatmakla, biz
komünist kardeşlerine içtimaî ihtilâl zemini hazırlamakta
ve kızıl proleteryayı aktifleştirmektedirler.
Nitekim mülga çarlık da, tıpkı farmason - anarşistlerin
Türkiyedekine muvazi metodun çalışmalarıyla
yıkılmıştır.


Alıntıdır...
TÜRK