Gönderen Konu: METE ZAMANINDA TÜRK CEMİYETİ  (Okunma sayısı 3420 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ali Talip Çatalyürek

  • Türkçü-Turancı
  • ***
  • İleti: 83
METE ZAMANINDA TÜRK CEMİYETİ
« : 13 Temmuz 2011 »
Mete Zamanında Türk Cemiyeti

Türklerin sonradan '' Oğuz Han '' adıyla ölümsüzleştirdikleri Mete, M.Ö. 209 yılında Büyük Türk Hakanlığı'nın başına geçti. M.Ö. 174 yılına kadar 35 yıl Türk devletlerinin başında kaldı. Asıl adı '' Motun'' olmakla beraber daha çok ''Mete'' şekliyle tanınmıştır.
Türk İmparatorluğu, Çin ve Ön Asya gibi kalabalık değildir. Nüfus pek azdı. Halk kışın kışlıklarda oturur, yazın yaylalara göçerdi. Hayvancılık en büyük geçim kaynağını teşkil ediyordu.
Silah ve deri sanayileri,endüstrinin en ileri gitmiş kollarıydı, çünkü doğrudan doğruya milli savunmayı ilgilendiriyordu.
Lüks eşya Çin'den ve başka ülkelerden getirtiliyordu. Bu eşya çok kere ganimet şeklinde Türk ülkelerine giriyor, barış zamanında değiştirme yoluyla da satın alınıyordu. Hayat şartları sert, bazen merhametsizdi. Kadınlar da erkeklerin yanında yorucu çalışma şartları içindeydi.
Büyük askeri makamlar, asil ailelerin tekelindeydi. Çok defa vazifeler babadan oğula geçerdi.
'' Tarhan'' denilen asiller ve aileleri vergi ödemezlerdi. Subaylar tümenbeyi, binbaşı, yüzbaşı ve ellibaşı rütbelerindeydi, sonra onbaşılar gelirdi. Bunlar isimlerinin gösterdiği sayıda atlıyla komuta ederlerdi.
Türk ordusu atlı bir ordu idi. Çok defa süvarilerin yedek atları da bulunurdu. Tümenler 10.000 kişilikti. Türk ordusunda 24 tümen vardı. Türk ordusunun manevra kabiliyeti tek kelimeyle eşsizdi.
Türkler, aynı zamanda dünyanın en kalabalık muharip kuvvetlerine de sahipti. Orduda muharip olmayan sınıflar yoktu. Her Türk erkeği asker sayılırdı. Eli silah tutabilen herkes askeri eğitim görürdü. Başlıca silahlar ok,yay,mızrak,kılıç, ve bıçaktı. Türklerin yaptıkları silahlar çok meşurdu ve bütün dünyada aranırdı.
 Türklerin ok çekişleriyle hiçbir kavim, ırk rekabet edemezdi.
Türkler,değerine inandıkları Başbuğlarına körükörüne denecek şekilde itaat gösterirlerdi. '' Büyük Kurultay'' denilen meclis vardı.
Fakat son söz hükümdarındı. Hükümdarın iradesi üzerinde münakaşa edilemezdi. Tabiatiyle böyle bir idare sisteminin üstün tarafları olduğu gibi kötü tarafları da vardı. En büyük kötülük şuradan gelirdi ki, Başbuğlar değersiz olunca Türk kavimleri parçalanıp tekrar oymak yaşayışlarına dönerlerdi. Bir müddet sonra değerli bir Başbuğ ortaya çıkar, dağılmış Türk kavimlerini tekrar bir araya toplardı.
Türklerin girdiği her yerde düzen, huzur, asayiş hüküm sürerdi. Yerli halkın dinlerine ve inanışlarına karşı saygılıydılar.
Daha doğrusu onların vicdani kanatleri ile hiç ilgilenmezlerdi. Kendi dinlerini ve inanışlarını kabul ettirmek için değil baskı yapmak, ciddi bir gayret bile göstermezlerdi.
En uzak bir ülkeye ayak basar basmaz sanki yüzyıllarca bu ülkedelermiş gibi tam bir devlet teşkilatı kurarlardı. Yabancı kabvimleri askere almazlar ve o çağda bütün dünyada olduğunun aksine ücretli asker kullanmazlardı. Türk ordusu tam anlamıyla  milli bir ordu hüviyetindeydi. Büyük Türk Hakanlığı'nın güç kaynaklarından birini de şüphesiz bu özellik teşkil ederdi.


Bunu Biliyormuydunuz? :  
"Türk Kara ordusu" 'nun kuruluş tarihi ve amblemi
Türkiye Cumhuriyeti'nde "Türk Kara Ordusu" 'nun kuruluş tarihi, Yeniçeri Ocağının kurulduğu 1363 yılı olarak kabul edilmekteydi. Hüseyin Nihal Atsız 1963 ve 1973'de Kara ordusunun kuruluş tarihinin Mete'nin tahta geçtiği MÖ 209 olması gerektiğini yazmıştır.
Atsız, M.Ö. 200 yıllarından beri tarihi belgelerde bahsi geçen bir milletin, 16 yüzyıl süresince ordusu olmadan yaşadığını söylemenin, Doğu Roma İmparatorluğuna karşı galibiyet kazanılan Malazgirt Savaşı gibi ve benzeri büyük savaşları düzenli Türk Ordularının değil gayri muntazam çetelerin yapmış olacağını kabul etmenin hatalı olduğunu yazdı. Atsız ayrıca, M.Ö. 209 yılında Mete tarafından orduların 10, 100, 1000 kişilk birimlere ayrıldığını bu birliklerin komutanlarının buyruklarının kayıtsız şartsız uygulandığını yazdı.
Atsız'ın görüşlerini benimseyen Yılmaz Öztuna da 1968'de dönemin Genelkurmay Başkanı Cemal Tural'a Türk Kara Kuvvetleri'nin kuruluş tarihinin MÖ 209 olması teklifini yaptı. Sonraları, K.K.K kuruluş tarihini MÖ 209 olarak değiştirdi.
   


                                                                                                 Ali Talip Çatalyürek




Çevrimiçi Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2305
Ynt: METE ZAMANINDA TÜRK CEMİYETİ
« Yanıtla #1 : 13 Temmuz 2011 »

Bunu Biliyormuydunuz? :  
"Türk Kara ordusu" 'nun kuruluş tarihi ve amblemi
Türkiye Cumhuriyeti'nde "Türk Kara Ordusu" 'nun kuruluş tarihi, Yeniçeri Ocağının kurulduğu 1363 yılı olarak kabul edilmekteydi. Hüseyin Nihal Atsız 1963 ve 1973'de Kara ordusunun kuruluş tarihinin Mete'nin tahta geçtiği MÖ 209 olması gerektiğini yazmıştır.
Atsız, M.Ö. 200 yıllarından beri tarihi belgelerde bahsi geçen bir milletin, 16 yüzyıl süresince ordusu olmadan yaşadığını söylemenin, Doğu Roma İmparatorluğuna karşı galibiyet kazanılan Malazgirt Savaşı gibi ve benzeri büyük savaşları düzenli Türk Ordularının değil gayri muntazam çetelerin yapmış olacağını kabul etmenin hatalı olduğunu yazdı. Atsız ayrıca, M.Ö. 209 yılında Mete tarafından orduların 10, 100, 1000 kişilk birimlere ayrıldığını bu birliklerin komutanlarının buyruklarının kayıtsız şartsız uygulandığını yazdı.
Atsız'ın görüşlerini benimseyen Yılmaz Öztuna da 1968'de dönemin Genelkurmay Başkanı Cemal Tural'a Türk Kara Kuvvetleri'nin kuruluş tarihinin MÖ 209 olması teklifini yaptı. Sonraları, K.K.K kuruluş tarihini MÖ 209 olarak değiştirdi.
 

                                                                                                 Ali Talip Çatalyürek


İşte Türkçü böyle bir insandır.
Uluğ Bilge Atsız Ata'yı büyük kılan; hem Türkçülük Ülküsüne olan sarsılmaz imanı ve bunun gereklerini ne pahasına olursa olsun yerine getirmesi, hem engin bir bilgiye sahip olması ve hem de köklü bir tarih bilincinye otoritesini kabul ettirmesidir.
Türk Silahlı Kuvvetleri gibi Türkiyenin en köklü ve büyük kuruluşu bile söz konusu Türklük ve Türk tarihi olunca Uluğ Bilge Atsız Ata'nın tartışmasız büyüklüğünü kabul ederek, O'nun söylediiklerine riayet etmiştir.
İşte büyük adam olmak bu demektir.
Bu vesileyle, fikrimizin yolbaşçısı, Uluğ Bilge Atsız Ata'yı bir kez daha, en içten saygılarımla, selamlarım...

TTK.
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!