Gönderen Konu: MGK’ya "Exeter" damgası vuruldu...  (Okunma sayısı 4046 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı motun yabgu

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 1566


Son dakika haberleri olarak dün sabah ajanslara düştü; “Hakkari Valisi Muammer Türker, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri olarak atandı. Türker, 30 Nisan’da Çankaya Köşkü’nde gerçekleşecek olan Nisan ayı olağan toplantısına katılacak.”
Görünüşte, rutin, bürokratik bir atama gibi gelebilir. Ama öyle
değil!..
Önce hafızlarda tazeleme
yapalım;
İngiliz Exeter Üniversitesi’ni nasıl bilirsiniz?
Hani şu; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de bir süre eğitim gördüğü meşhur üniversite!..
-İngiliz ajanlarını eğitir.
-İngiltere’de bünyesinde “Kürt Araştırmaları Enstitüsü” olan tek üniversite.
-Bu üniversite yayınlarında, Irak’ın Kuzeyi için “Irak Kürdistanı” der.
Arife bu kadar tarif yeter!..
2008 yılından beri Hakkari’de valilik yapan Muammer Türker’i de kısaca tanıtalım.
Öncelikle meşhur Kürt açılımlarının baş mimarı Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın yakın arkadaşıdır.
Kırıkkale/Keskin doğumlu olan Muammer Türker; ilk, orta ve lise öğrenimini Kayseri’de tamamladı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden 1986 yılında mezun oldu. 1987’de kaymakam adayı olarak mülki idare amirliği mesleğine adım attı. 1988’de bir yıl süreyle İngiltere’nin Bournemouth kentinde İngilizce eğitimi ve İngiliz İdari Sistemi üzerine inceleme programına devam etti. 1990-1992 yılları arasında İngiltere Exeter Üniversitesi’nde Kamu Yönetimi alanında Yüksek Lisans yaptı.
Türker, Çankırı-Orta ve Muş-Bulanık kaymakamlıkları ile Muş Vali Yardımcılığı görevlerinde bulundu. 1996 ve 2003 yılları arasında İçişleri Bakanlığı Eğitim Dairesi Başkanlığı ve Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’nde şube müdürlüğü ve daire başkanlığı ile Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Koordinasyon Dairesi Başkanlığı yaptı. 2003 yılında Ulaştırma Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı görevine atandı. Bu görevi sırasında ulaştırma, telekomünikasyon, bilişim ve uydu alanlarında gerçekleştirilen projelerde görev aldı. Avrupa Birliği ile yürütülen tarama sürecinde “Ulaştırma Politikası” ve “Trans-Avrupa Şebekeleri” fasıllarının koordinatörlüğünü yaptı. Ayrıca Türk Telekom ve Türksat şirketlerinin Yönetim Kurulu üyeliğinde bulundu.
Muammer Türker, Hakkari’ye Vali atanmadan önce de Başbakanlık Güvenlik İşleri Genel Müdürü’ydü.
Anladınız siz onu ama konuyu biraz daha açmak lazım!..
AKP iktidara gelip “MGK’yı sivilleştirdikten” sonra Genel Sekreterlik görevlerine büyükelçileri getirmişlerdi. MGK Genel Sekreterliği’ne getirilen isimlerde son söz hep Abdullah Gül’ün olmuştu. Şöyle bir Hakkari ilimizin sınırlarını gözünüzün önünden geçirin, sonra da son günlerde Irak’la yaşadığımız kavgaları hatırlayın. Bunların üstüne, Barzani ile yeni Kürt açılımının yürütücü kurumu Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı ve Abdullah Gül’ün önce Irak özel temsilcisi ve sonrada Bağdat Büyükelçisi olan Murat Özçelik’i koyun. Karenin altına Hakkari’den gelen Exeter eğitimli MGK Genel Sekreteri’ni bir daha yerleştirin.
Ha! Bu arada hatırlatayım; benim kimseye “ajan” falan dediğim yok, böyle bir mana da çıkarılmasın. Ben yalnızca olup bitenleri
sıralıyorum.
Tablo daha da netleşti...
Değil mi?..
30 Nisan’da toplanacak MGK’nın gündemi ise Suriye, Irak, İran ve Kıbrıs. Gerçekten çok sıkıntılı ve tarihi bir toplantı olacak.
Çok hararetli geçecek MGK toplantısı öncesinde farklı bir fotoğraf karesine daha dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Yine, dünkü medyada yer aldı:
“Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, 23 Nisan oturumu ve resepsiyonuna kuvvet komutanlarıyla katılan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel için, ’Tam halk adamı, bizim gibi. Genelkurmay Başkanımızla ilişkimiz gayet iyi gidiyor’ dedi. Yılmaz, her şeyin normalleştiğini vurguladı. Yılmaz, oturma düzeninde değişiklik yapılan YAŞ’ın toplantı yerinde bir değişiklik düşünülüp düşünülmediği sorusuna karşılık da, ’YAŞ’ta görüşülenlerle ilgili tüm dosyalar orada, niye bir başka yere taşıyalım. Zaten her yer bizim. Orası burası fark etmez. Yerin bir önemi yok. Böyle bir ayrıma da ne gerek var. Böyle düşünerek zihinsel bir ayrım koymanın da anlamı yok. Zihinlerdeki bu tür ayrımları kaldıralım artık’ diye konuştu.”
Açıktan dizilen methiyelerden ve iltifatlardan hep şüphe duyarım. Çoğunun arkasından bir bit yeniği
çıkar.
Genelkurmay’ı ve Necdet Özel’i direkt ilgilendiren biraz daha farklı iki habere birlikte göz atalım. Akşam gazetesinin özel haberinde; Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın bir soru önergesine verdiği yanıtta, “Askeri hastanelere sivil ayar çekildiğinden, yeniden yapılandırma çerçevesinde bazı askeri hastanelerin kapatılacağından bazılarının da polikliniğe dönüştürüleceğinden” bahsediliyordu. Aydınlık gazetesinin manşet haberi ise, “Başbakan Erdoğan ile Orgeneral Necdet Özel, TSK’ya ait yedi askeri okulun Hazineye devredilmesi konusunda anlaştı. Arasında Kuleli Askeri Lisesi’nin de olduğu üç okulun devri tamamlandı” şeklindeydi.Yeni Şafak gazetesinde Salı günü çıkan bir köşe yazısında ise Komutanlıkların Ankara dışına taşınmasından bahsediliyordu.
“Tam halk adamı” haberlerine bakınca aklımıza AKP acaba, “dövemezsen öveceksin” politikası mı yürütüyor, sorusu geliyor.
Diğer haberlere baktığınızda, Genelkurmay ve Necdet Özel’in AKP iktidarına tam teslim olduğu havası çıkıyor.
Sorulara yanıt bulmak için Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Baki Kavun Paşa’ya not bıraktım. Baki Paşa, bir iki gün gecikme ile de olsa mutlaka bize dönüyor. Olup bitenlere net bir cevap alırsam mutlaka sizlere de iletirim.
Kuzey Irak ve Barzani cephesinden gelen duyumlara bakıldığında ise çapulcubaşı ve avaneleri hâlâ TSK’dan sıkıntı duyuyor. Barzani, son ziyaretinde de TSK’dan istediği jesti göremedi.
Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları, 23 Nisan resepsiyonunda hiç soru yanıtlamadılar. Çok sorulu-sorunlu ve de çok bilinmeyen denklemli 30 Nisan MGK toplantısına gidiyoruz. Her ne kadar AKP, “güç bende” gösterileri yapsa da askerin tavrı çok önemli.
Tayyip Erdoğan’ın ve Abdullah Gül’ün politikaları sayesinde Suriye, Irak ve İran ile ilişkilerimiz alev topu haline geldi. Tayyip Erdoğan’ın rüyalarında askeri zafer kazanan ‘Sultan’ olarak Çankaya’ya gidip oturmak var.
“Ne olup bitiyor?..” Hâlâ anlayamadıysanız, 28 Şubat “dalgalarını” seyretmeye devam edin.
Daha ne diyeyim?..
ÜZE TENGRI TEMÜR CIDA OKLAR BIRLE BIR BULUT

  BASBUGUMUZ TANRIKUTTUR TANRIKUTTUR

                       TANRIKUT.

Çevrimdışı motun yabgu

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 1566
Ynt: MGK’ya "Exeter" damgası vuruldu...
« Yanıtla #1 : 26 Nisan 2012 »
Fetosyan Gülenin yan kurulusu Yenicag gazetesinde yazmasina ragmen malumun ilani isabetli bir yazi yazmis .  Cumhurbaskani ABDullah Güllüyani,hakli olarak Ingiliz ajani ilan ederken ,ayni hassasiyetle Fetosyan Güleni elestiremediklei sürece ,agizlari ile kus tutsalar nazarimizda saibeli sahte milliyetciler olarak kalmaya devam edeceklerdir. Fetosyan öldükten sonra aleyhinde yazi yazmalari fikrimizde asla degisiklik yapmayacaktir. Yenicag gazetesi kimin degirmenine su tasidigini aciklamak zorundadir .  Eger milliyetci söylemleri kullanip kendilerine piyasa kapmak istiyorlarsa hic bosuna hayallere kapilmasinlar. Bir zamanlar cumhuriyet mitinglerinin düzenleyicisi Kanaltürkü Fetosyanin 22 milyon dolara satin aldigi hafizalarimizda tazeligini korumaya devam etmektedir . Yenicag gazeteside Tuncay Özkanin yolunumu takip etmektedir ?  Ey Yenicag gazetesi kimseyi avanak yerine koymaya kalkismayin. Dogrulari yazmak ,dogru yoldan gittiginiz anlamina gelmez. Önce Cetin Yetkini daha sonrada Sabahattin Önkibari , Fetosu elestirdigi icin gazetenizden niye kovdunuz ? Aciklayin ögrenelim gazetenizin gizli sahibi Fetosmu ? Papaz Gülenin dokunulmazligi nerden kaynaklaniyor ? Sorularima cevap vermediginiz sürece hem kaynaklarinizdan yararlanip ,karsiliginda size sögmeye lanetlemeye devam edecegim . Hesabiniza gelirse!!!
ÜZE TENGRI TEMÜR CIDA OKLAR BIRLE BIR BULUT

  BASBUGUMUZ TANRIKUTTUR TANRIKUTTUR

                       TANRIKUT.

Çevrimdışı Tien San

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 144
  • Hunkurt - Tien San
Ynt: MGK’ya "Exeter" damgası vuruldu...
« Yanıtla #2 : 26 Nisan 2012 »
FETHULLAH GÜLEN ADINA YASAK KOYAN GAZETE HANGISI


 
   Çetin Yetkin yazdı...
23.08.2010 23
 


 Hanefi Avcı’nın kitabı Fethullah Gülen’in adıyla anılan örgütlenmenin ne boyutlara vardığını açıkça ortaya koyuyor. Ancak, yinelemek gerekir ki, Fethullah Gülen, deyim yerindeyse, yalnızca bir “marka”dır. Belki de Gülen, kökleri çok derinlere giden bu örgütlenmede sözcülük görevini üstlenmiş bulunmaktadır. Çünkü bir kere ne yetişme biçimi, ne eğitimi, ne de kişiliği onun bu örgütlenmenin gerçek lideri olmasına olanak sağlamamaktadır. Öte yandan, ABD’nin onu bağrına basmış ve koruma sağlamış olması da, örgütün bu devlet ile yapısal ilişkisini hiç kuşkuya yer bırakmayacak bir biçimde kanıtlamaktadır.
5 Ağustos 2010 günü cemaat kollarının nerelere kadar uzandığının bir örneğine ben de yaşayarak tanık oldum. Hanefi Avcı’nın açıklamalara bir katkı olacağını düşündüğüm için bu olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
18 Ocak 2009 tarihinden beri Yeniçağ gazetesinde yazmaktaydım. Gazetenin bir-iki yazarının görüşlerine katılmasam da genel olarak yayın çizgisini olumlu bulmaktaydım. Kaldı ki, kendi görüş ve düşüncelerimi özgürce yazabiliyordum. Bu arada birkaç yazı dizim de gazetede yayınlandı. Bu açıdan genel yayın yönetmeni Hayri Köklü ve icra kurulu başkanı Ahmet Yabuloğlu’na teşekkür borçluyum. Ne var ki, bu özgürlük, Fethullah Gülen hakkında yazdığım bir yazıya kadar sürdü.
Yeniçağ’ı okuyanlar bilir: Referandum dolayısıyla gazetede etkin bir HAYIR kampanyası sürüyor. Her gün sürmanşetten neden hayır oyu kullanılması gerektiği çarpıcı örneklerle belirtiliyor. Doğrusu, kampanyanın başarılı olduğu söylenmelidir. Anımsanacağı üzere, bu arada Fethullah Gülen, ta Amerika’dan işe karışarak, referandumda EVET oyu verilmesi gerektiğini açıkladı, hatta olanak olsa “mezardakiler” de EVET demelidirler dedi. Onun gazetenin yayın çizgisine açıkça aykırı bu sözleri üzerine ben de onun bu davranışını eleştiren bir yazı kaleme olarak gazeteye gönderdim. Ancak, gazeteden aranarak bu kişi hakkında herhangi bir yazının yayınlanamayacağı bildirilerek başka bir yazı göndermem istendi. Kendisiyle görüştüğüm Hayri Köklü de, ne yazık ki durumun böyle olduğunu, bunun kendisini aştığını söyledi. Yazının yayınlanmaması durumunda gazeteden ayrılacağımı bildirince de, Ahmet Yabuloğlu’nun izinde olduğunu, onun belki bir çözüm bulabileceğini, dönmesini beklememi, şimdilik beni yıllık iznimi kullanmış olarak göstermelerini kabul etmemi rica etti. Kabul ettim. Ne yazık ki Yabuloğlu da elinden bir şey gelemeyeceğini, Fethullah Gülen’in adının bile gazetede yayınlanmasının olanaksız olduğunu bildirdi. Böylece Yeniçağ da benim için bitmiş oldu.
Bu süreçte kendileriyle konuştuğum gazetenin kimi yazarları da, aynı sıkıntıyı kendilerinin de yaşadıklarını, hatta bu yüzden gazeteden ayrılmak isteyenler bile olduğunu söylediler. Hatta, gazetenin önde gelen bir yazarı, cumhurbaşkanının ve başbakanın bile eleştirildiği bir gazetede bu kişi hakkında iki sözcük bile yazılamamasının nedenini bir türlü anlayamadığını bildirdi.
Gerçekten de, “en milliyetçi” gazete olan Yeniçağ’da yaşanan bu sansür düşündürücüdür. Söz konusu olan, “Dünyanın dümeni Amerika’nın elindedir” diyen ve Amerika’ya biat edilmesi gerektiğini söyleyen bu zatın, Yeniçağ üzerindeki sansüre varan egemenliğidir.
Yeniçağ gibi bir gazetede bile bu durum söz konusu olduğuna göre, Türkiye’nin nasıl kopkoyu bir karanlığa sürüklenmekte olduğunu varın siz düşünün!
Çetin Yetkin
EN GÜZEL YÜZ BIZE CIRKIN BIZ SEVERIZ TÜRK YÜZÜ
EN IYI ÖZ BIZE FENA BIZ ISTERIZ TÜRK ÖZÜ.
MILLETCE HEP ALKISLARIZ ANILDIKCA TÜRK SÖZÜ.
            TANRI TÜRK´Ü KORUSUN.