mübariz-nâme
-turan coğrâfyası'nın mukaddes çocuğu mübariz ibrahimov'a…
ala gök yâkutlara, haktan düşer mi mariz;
serilsem koyaklara, kay vurur mu oluğu?
ey civan gövdesiyle tuğ kaldıran mübariz,
’ben er doğurdum’ diyen analar hiç ağlar mı?
şânınla alazlarken, onbin yıllık soluğu
yürek, volkan olur da dağlar kara bağlar mı?
ay vurur, divân bulur, ışıklar ığıl ığıl;
cân cânına danışır, tan vâkti melâlini.
ağzı köpüren atlar hürriyetinde çağıl,
yılkılar sağrısında rüzgâr savan dem miyim?
cem miyim omuzlamış obalar celâlini,
yoksa sabır şâhında, diş yoğuran gem miyim?
çiy emziren çiğnimde, nevrim cengime yıkık;
haziran kucağında, koçağım özyurdumda.
avurtları gölgeli, elmacıkları çıkık
kocaların doğrulur, kır yoluğu dizleri.
karabağ’ın bağında, bağ başağa durdum da
ucaltır salkım başak, bıraktığım izleri.
yanı başımda kalır, yarım yamalak hesâp;
dilimin susuzluğu, yolağımın azığı.
nice ân ki devrâna, ol bileğimde âsap,
ol şakağımda öfke, atababamdan miras.
değişmez değil elbet, kor alnımın yazığı;
ey kür boşan yayından, sıyrıl kınından aras!
bel çimen sızmalarda dağlanır dağca yaram;
koyup gitmem barkımı ad tutmaz her kişiye.
günün akça börkünü çektiğinde gür nâram,
yeni yetme balalar el tetik bakışır mı?
yaka paça çığrışıp, kız kızan er kişiye,
er kişinin ardından dövünmek yakışır mı?
kim demiş kaldıramaz çifte el, çifte kanat,
geceden sabaha dek, devrin ağır yükünü?
yer utanır, yerince; cümle cihâna inat
dirâyet dizler gölgem, han oğuz’un köşkünden.
ne gam, alca kanımla sulamışsam kökünü;
yele çayır toy düğün, harıbülbül meşkinden!
yolum, göğün göğüne allı yeşilli ağaç;
sırtımda tek atımlık, bembeyaz bir yakarı.
parmaklarım yıldırım, her bir yumruğum boğaç;
av, avcı tüneğinde, pusatlar yorulur mu?
adağa durmuş tâkvim; aşağıdan yukarı
gece âyin kuşanmış, sabahım sorulur mu?
uşakkapan pençesi başımı çeviren cağ;
yurt vermez mi kaçgına, anasıza, yetime?
davran bağrı kan-revân, bakışı mahmur cerâğ,
kar suları mayalar, sağrağımda donuk his;
tutağın ile saf tut kemiğime, etime,
saf tut, cümle avâzım, çağlasın nergis nergis!
ağım göçgün üstüne yaz yaylak, ala bakır;
nâm yığarım nârımın düşmanına, dostuna.
uçlağı bıçak sırtı, uğrağı yalım çakır
doğan pençelerinde saklarım ben közümü.
teleklerim kök atmış, göğün yedi postuna;
hangi baskın budaklar, miraçlaşan özümü?
ateş ilimde özgür, göğsümde yüzbin göğüs;
cesaret, damarımda bozkır yüzlü bir atlı.
çağ bilir ki yığınlar altun koşumlarda süs;
hep seyrinde mi döner, kara yayvan sepekler?
şâhit ol ey şehâdet, yalın ruhu kanatlı
gövdemden bile korkar, şol ermeni köpekler!
26 nisan 2011 – gaziantep
hakan ilhan kurt