Er Mübariz Sagusu
Üçyüz Ermeni bir
Mübariz tekti,
Bozkurda saldıran,
Üçyüz köpekti
Böğründen değen gülle,
Saplandı küreğine,
Kürekten giren gülle,
Yürüdü yüreğine…
Karabağ toprağına, değdi yıldırım tek Mübariz!
Savalan’ın huzurunda, dikildi er tek Mübariz!
Vakti zamanın birinde,
Var imiş Bozkurt balası
Yaşar imiş atasıyla
Aliabad Türk Elinde
Aldı Bozkurt yarasını
Kurtaranda anasını
Yamaçların lalasını,
Bastı böğrüne devrildi,
Düştü, sırt üstü çevrildi.
Gülleler değdi böğrüne
Bağrında açtı laleler,
Tutamadı gözyaşların,
Lale, kan yaşın serpeler.
Çıkageldi Kırk Türk eri,
Bir can hepsinden içeri,
Samsun, Afyon, Erzurum’dan
Ardeşen, Iğdır, Oltu’dan
Trabzon, Arpaçay, Kars’tan
Tabuda geldi Al Bayrak,
İndi Kars’ın Kalasından,
Dağların al lalasından,
Türk kanının alasından
Kırk er olunca tamam,
Mübariz, tabuda İmam
Ayrıldı, Kırklardan beri,
Yerde kalan ondan geri
Sekiz çeri, geldi beri,
Omuzlarını çattılar,
Oldular, Selçuk Yıldızı
Alıp tabutu tarttılar
Omuzlarına attılar.
Azrail’e kafa tutup
Dokuz “Has Söz” Ayıttılar.
Kırk er kişi yüzünde,
Destanımsı acı gülüş.
Kırka bağlanmış tek hayat,
Kırk nefer birden inledi,
Kırkı birden hayıflandı,
Fısıltıyla dedi, “Heyhat!”
Ve
Başladı
Son “yürüyüş”.
Başta İmam bu Kırk nefer,
Yer inledi, gök çınladı,
Bu Kırk çeri, has Türk eri
Yürüyüşü başa vurup,
Bu destanı tamamladı.
Dostlar, yığışıp geldiler
Kalpakların alıp ele,
Baş eğdiler, birer, birer.
Danışmadı heç biri de,
Dillenmedi söz, kelime,
Gözleriyle bakıştılar,
Gözleriyle danıştılar,
Kirpiklerle, dediler “He!”
Yazılmamış, bilinmeyen
Kırklar, efsane idiler,
Can göçmüş, onu bildiler
Gözyaşlarını sildiler:
“Boz yeleli, Bozkurt ruhlu,
Mübariz göçtü!”
Dediler.
Ahmet Ali Arslan