Gönderen Konu: Oğuz’un Tepesi Atarsa Ananızı Ağlatır Sizi de Maymun eder.  (Okunma sayısı 3847 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Çağrı Bey

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 690
Kaynak : http://www.turania.net/genel-turk-tarihi/3232-oguz8217un-tepesi-atarsa-ananizi-aglatir-sizi-de-maymun-eder.html

Oğuz’un Tepesi Atarsa Ananızı Ağlatır Sizi de Maymun eder.

Gazi Başbuğ Mustafa Kemâl Atatürk’ün idaresinde geçen pek az bir süre hariç, Türk milleti yaklaşık 950 yıl, arada geçen bazı ayrıcalıklı mutlu devirleri dışında, Türkün varlığı ile yükseldikten sonra onu unutup, yabancı kanlılara meyleden hakanlar tarafından yönetilmiştir.

Selçukluların en büyük sultanı ve devr-i İslâmın en kudretli şahsiyeti Melikşah, tıpkı Hindistan’daki Temürlülerin en büyüğü olan Ekberşah gibi, Türk devlet ve geleneklerinin en önemli kısımlarına veda etmiş ve bununla evladının yabancı milletler arasında erimesi konusunu kaçınılmaz hale getirmiş bir şahsiyetti. Sonraları Safevilerin eski Türk hükümdar hanedanının itibarını büsbütün düşürmek amacıyla ‘’Han’’ kelimesini ‘’efendi’’ manasında herkese, hatta Türk olmayanlara karşı bile kullandıkları gibi Alp Arslan ve Melikşah zamanından sonra ‘’Yabgu’’ sıfatı da her Türkmen oymak reisine hatta ‘’köy kâhyasına’’ bile denir oldu. Halbuki, Yabgu Türkmen reislerin en yaşlılarına verilen kutlu bir sıfattır. Türk tarihinde olağanüstü büyük zaferlere imza atan bazı büyük komutanlar bile devlet imparatorluk seviyesine geldikçe uruğuna yüz çevirmiştir. Alp Arslan’ın ‘’yabgu’’ sıfatını lavğ etmesi ve Musa Yabgu’yu azlettiğini ilân etmesi bu türden bir meseledir. Arslan Yabgu’nun oğlu Kutlamış’ın 1064 te Rey’de isyanı hiç şüphe yok ki, Türkmencilik esasına dayanıyordu.

Melikşah’ın İranlı veziri Nizamülmük, bu sultanın has ordusunun sadece Ermeni, Gürcü ve Horasanlı Taciklerden ibaret olmasının Türkmenler arasında yarattığı hoşnutsuzluğu sezmiş ve rüşvet kabilinden bir öneri sunmuş; ‘’kendilerinden Selçuklulara eziyet(!) erişmiş ise de, eskiden hizmetleri dokunmuştur, onların (Türkmenlerin) tabiatında sultanlara karşı hasıl olan nefreti ortadan kaldırmak için çare şudur’’ demiş ve Melikşah’ın sarayında bin kadar Türkmen askeri bulundurulmasını tavsiye etmiş ve ‘’onları da bu devletten nasipsiz bırakmamalıyız’’ demiştir. İran Selçukluları esasen Türkmenlerin sevgisini kaybetmişlerdi, nihayet Melikşah’ın oğlu Sencer(=Sancar) Oğuzların eline esir düşerek tahtını, tacını kaybetti, memleketi battı. Gerçi İslâm tarihçileri, özellikle şair Enveri, bu olayı şiddetle eleştirirler ama bu mesele Türk tarihinin gelişine uygun ve belki de gerçek ‘’Türkçü’’ hareketlerden birisidir. Türkmenlerin genel kanaati Oğuznamenin Ebülgazi yorumunda (Secere-i Terakime de): ‘’Selçukiler Türkmen ‘’Kınık’’ olup kandaşız dedilerse de, il halkına faydaları dokunmadı’’ şeklinde dile gelir.

Rey’de Türkmencilik bayrağı altında ölen Kutlamış’ın oğulları Bizans hudutlarındaki oymakların en sevdiği reislerden olmuşlardır. 1080’de İznik’i alarak kendine başşehir yapan Kutlamış oğlu Süleyman bütün Anadolu’yu da Türkmen beyleri arasında paylaştırarak idare etti. 1074 ve 1076 yıllarında Kutlamış Oğlu Süleyman 70.000 kadar Türkmen askerine dayanıyordu (Yazıcı Oğlu’na göre 120.000) Buraya kadar Merhum Ord. Prof. Dr. Togan’dan devrin genel çizgilerini aktardım. Tepesi atan Oğuz adamı nasıl maymun eder, tahtını tacını nasıl başına geçirir, Şimdi, Sultan Sencer(=Sancar) ile Oğuzlar arasındaki mesele nedir? onu da Merhum Prof. Dr. Sümer’den anlatalım.

Maveraünnehir ‘deki Kara Hanlı hanedanı Kara-Hıtay egemenliğine girdikten sonra (1141 civarında) Karluklar da Kara-Hıtaylılar’ın desteği ile bir kısım Oğuzları buradan çıkardılar. Bu Oğuzlar Belh’in doğusundaki Toharistan bölgesine gelip burayı yurt tuttular. Ancak Selçuklu Sultanı sancar (Melikşah’ın oğlu) tarafından devlet hizmetine alınmayıp raiyyet den (halk zümresinden) sayıldılar ve yıllık 24.000 koyun vergiye bağlandılar. Bu Oğuzlar Üç-Ok ve Boz-Ok olmak üzere iki koldular, Üç-Oklar’ın başında Tutu(=Dudu kuşu), Boz-Okların başında Korkut Beğ vardı. Tutu Beğ’in babası İshak, Dâd Beğ unvanı taşıdığına göre çok ünlü ve nüfuzlu bir şahsiyettir. ’’ Dâd ‘’ hükümet üyesi olarak adli işlere bakan emir demektir. Muhtemelen bu unvan ona Kara Hanlı Muhammed Arslan Han tarafından verilmiş olmalıdır. Uzatmayalım Sancar’ın himaye ettiği Belh valisi Kımac, Oğuzlar’dan kendi idari bölgesini tek edip gitmelerini istedi. Bu isteğinde hamisi Sancar’ın onayını aldığı muhakkaktır. Ancak Oğuzlar yerlerini terk etmek bir yana, Kımac’ın ani bir hücumuna karşı bir araya toplandılar başka yerlerden de bunlara katılanlar oldu.

Oğuzlar’ın kendi dirlik bölgesinden göçüp gitmeyi reddetmeleri üzerine Kımac, herhalde Sancar’ın iznini alarak 10.000 atlı ile Oğuzlar’ın üzerine yürüdü. Bunu haber alan Oğuz beğleri yanına gelerek ricacı oldular, yerlerinde kalmalarına izin verirse her evden 200 dirhem vermeyi vaad ettiler. Kımac bu teklifi şiddetle reddettiği gibi, elçilere de şiddetle eziyet ve hakaret etti.

Varan 1: Öfke ile geri dönen beyler atlandılar ve Kımac’ın karşısına çıktılar. Yapılan savaşta Oğuzlar parlak bir zafer kazanarak Kımac ve oğlunu öldürdüler ve bu galibiyeti takiben Belh yörelerini yağmaladılar. Bu haber Merv’e gelince Sultan Sancar 100.000 kişilik bir ordu toplayarak Oğuzlar üzerine yürüdü. Bunun üzerine öncekinden daha büyük bir kaygıya kapılan Oğuzlar, Sancar’a gönderdikleri elçiler ile ona şu sözleri söylediler: ‘’Biz sultana sadık kullarız. Kımac ocağımıza kast etti, onunla çoluk cocuğumuzun hayatları için zorunlu olarak savaştık. Bununla beraber size 100.000 dinar ve 100 delikanlı rehin verelim Sultan bizi bağışlasın ‘’ dediler. (Reşideddin, Cami ut-tevarih, Zikri tarih-i al-i Selçuk, s. 94) Sancar bazı emirlerinin tesiri altında kalıp Oğuzlar’ın bu ricasını yerine getirmedi. Hatta daha da yaklaştığında Oğuzlar kadın ve çocuklarını da yanlarına katıp af dilediler ve daha önceki tekliflerine ek olarak her evden yedi batman gümüş vermeyi tahaddüt ettiler ise de sancar yine emirlerinin ısrarı ile bu teklifi de reddetti . Sancar ne yapmak istiyordu? Kendi öz kavmi olan Oğuzları yok etmek mi? Çoluk çocuğunu ele geçirmek mi? Halbuki bir yıl önce ülkesine tecavüz eden yağmalayan, Kımac’ı yenen Gor hükümdarı Âla ed-din Cihansûz’u yine Oğuzların yardımı ile yenmiş, (Cuzcani I, s.408) esir aldığı Âla ed-din Cihansûz’u bile hil’at giydirip ağırladıktan sonra ülkesine yollamıştı.

Varan 2: Çoluk çocukları ile yalvarmalarının bile Sultan Sancar’da merhamet uyandırmadığını gören Oğuzlar’ın çok defa olduğu gibi korkularının yerini ruhlarını kaplayan bir kızgınlık aldı. (Türk ordusunu ve komutanlarını hedef alan çakallar bu kısımdan sonrasını iyi okusunlar. Bu ordunun sahibi ve bizzat kendisi Türk milletidir.)
Bu sebeple ancak yüz atlının geçebileceği bir boğazı tutarak yol üzerine bir ‘’targan’’ inşa ettiler . Oğuzlar burada 1153 Muharrem’inde Sancarın ordusunu bir hamlede bozguna uğrattılar. Sancar kalan bir kısım askeri ile Belh’e doğru kaçtı, Oğuzlar’ın arkadan yetişmesi üzerine yeniden savaşıldı. Sancar burada da tutunamayarak Merv’e çekildi. Oğuzlar Merv üzerine yürüdüler, yaklaştıklarını haber alan Sancar karşılarına çıkmaya cesaret edemeyerek oradan uzaklaştı. Oğuzlar Merv’i görülmemiş bir şiddette yağmaladılar. Az sonra Sancar’ı ele geçiren Oğuzlar onu tahta oturtup ululadılar ve itaat edeceklerini söylediler. Gerçi bu mevcut düzeni korumak ve dış müdahaleleri engellemek amacı taşıyan bir davranıştı. Sultan Sancar aslında bir tutsaktan başka bir şey değildi.
Merhum Sümer’in kitabında hadisenin epeyce uzun bir tafsilatı daha var. Vurgulanması gereken bir hususta Sultan Sancar’ın bir yerden bir yere götürülürken bir ‘’demir kafes’’ içinde taşındığıdır. Sancar’ın akibeti kendi öz milletine karşı İranlı ve Arapların’kinden farksız bir zihniyetle hareket etmesinin bir sonucudur.
Günümüz siyasetçilerine bir ders olsun.
Bu millet tepesi atarsa şahı da, padişahı da maymun eder.

Esen kalın.

Tonyukuk