Gönderen Konu: Platin zengini Türkiye  (Okunma sayısı 28693 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

DELİBORAN

  • Ziyaretçi
Platin zengini Türkiye
« : 17 Ağustos 2007 »
Türkiye’nin maden zengini olduğunu bilmeyen yok ama bu “maden zenginliği”nin sınırlarını tam olarak bilenlerin sayısı fazla değil. Türkiye’de “bor” madeninin “stratejik bir maden” olduğu ve önümüzdeki asırda dünyada petrol savaşları yerine “bor savaşları” yapılacağını bu gazete yıllardır dile getiriyor. Ama vatandaşımız ve devletimiz bu gerçeğin farkına daha yeni yeni varıyor. Birçok devlet görevlisinin bu gerçeğin farkına ancak “Metal Fırtına” isimli politik bilim kurgu romanından sonra varmaları ise Türkiye adına gerçekten esef verici bir durum.

Türkiye’de sadece bor madeni yok, onun gibi onlarca “stratejik maden” yatıyor topraklarımızda. Platin de bunlardan birisi.

“Oldukça yumuşak, dövülerek yassılaştırılabilen, sünek, kopma dayanımı yüksek, beyaz–gri bir katı olan Platin özellikle çok ince ufalandığı zaman gazları geçirir ve yüzeyine yakın alanda gazları, özellikle hidrojeni önemli ölçüde yoğunlaştırır; bu sırada ısı açığa çıkarak akkor hale gelir ve dolayısıyla patlayıcı karışımların tutuşmasına yol açar.” (Büyük Larousse)

Şu an dünyada Güney Afrika, Kuzey Amerika ve Rusya’da yaygın olan Platin madeni mücevher alanında, kimya sanayinde, elektrik ve elektronik sanayinde, cam sanayinde ve tank yapımında kullanılıyor. Tank yapımında vazgeçilmez bir konumda oluşu Platin madenini silah sanayinde çok kritik bir konuma oturtmuştur.

Erciyes Üniversitesi Fen–Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü Fizikokimya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdullah Çoban, Türkiye’nin 3 farklı bölgesindeki dağlık ve kayalık alanlarında aynı hat üzerinde 3 ayrı platin madeni tespit ettiklerini söylüyor. Çoban 3 yıl üzerinde çalıştıktan sonra 300 kilometrekarelik bir platin sahası keşfettiğini belirterek, konuyla ilgili her türlü analiz raporlarının mevcut olduğunu dile getiriyor.

Türkiye’de maden arama ve tektik konularında yetkili olan TÜBİTAK VE MTA ‘nın (Maden Teknik Arama) “Ülkemizdeki alpin tip bazik–ultrabazik kayaç topluluklarının, platin grubu mineralleri için dünya genelinde ekonomik beklentiler sergilemediği” gerekçesiyle “Türkiye’de bilinen platin cevherleşmesi yoktur” sonucuna vardıklarını hatırlatalım.

Önümüzdeki 10 yıl içinde altın, gümüş, demir–çelik gibi madenlerle birlikte platin madeninin de fiyatlarında ciddi oranda artış olacağı kesin. Platin madeninin yaygın olduğu Güney Afrika’daki rezervlerin tükenmek üzere olduğunu, Kuzey Amerika’daki rezervlerin ise zengin olmadığını ifade eden Abdullah Çoban, şu an en önemli rezervin Rusya’da bulunduğuna işaret ediyor ve ekliyor: “Platin tonda 3 gram bulunması halinde “ekonomik” olarak değerlendirilir ve işlenmemiş platinin kilosu 600–700 dolara satılır. Türkiye’nin 3 farklı bölgesinde, aynı hat üzerinde 3 ayrı platin madeni tespit ettik. Bu hat, toplam 600 kilometre uzunluğunda. TÜBİTAK ve MTA, platin analizlerini yapamıyor. Ancak biz, Erciyes Üniversitesi Teknoloji Araştırma Merkezi’nde, bulduğumuz platin sahasından aldığımız numuneleri WDX metoduyla analiz ettik. 1 ton cevherde 10.5 kilogram platin, 500 gram–17.5 kilogram arasında radyum, paladyum, osmiyum ve iridyum gibi kıymetli elementler bulunuyor.’’

Bu cümleleri daha anlaşılır bir dille açalım:

Bir tonda 3 gram Platin bulunması yeterli iken Türkiye’deki platin oranı bir tonda 19 kilo 980 gram olarak saptanmış. Platin zengini Rusya’da bile bu oran bir tonda sadece ve sadece 15 gram.

Abdullah Çoban 47 ayrı yöreden 700 numuneyi tahlil ettirdiğini ve numune sonuçlarını son teknoloji WDX ve XRD cihazlarıyla test etme aşamasında olduklarını ifade ediyor. MTA’nın yaklaşımı ise oldukça olumsuz. Türkiye’nin platin zengini olduğuna bir türlü inanmak istemiyorlar, işi yokuşa sürüyorlar.

Platin’le ilgili önemli bir tehlikeyi de unutmamak gerekiyor: Bu değerli madeni yabancılar kapabilir.

ABD, Güney Afrika, Fransa, İngiltere, Kanada ve İsrail firmalarının Türkiye’nin her bölgesinde maden aradığına dikkat çeken Çoban, Maden Kanunu acilen değiştirilmezse platin madenini bu kurtlara kaptırabileceğimiz uyarısında bulunuyor.

Borç batağı içinde debelenen Türkiye’nin tüm iç ve dış borcunun kat be kat fazlası platin madeni ile karşılanabilir. Ama önce Türkiye’nin, zenginliklerine inanması gerekiyor.


Kaynak : Prof Dr. Abdullah ÇOBAN

Tardu Kagan

  • Ziyaretçi
Ynt: Platin zengini Türkiye
« Yanıtla #1 : 17 Ağustos 2007 »
      Türkiye'de bilinen metal ve ametal madenlerden başka Dünya rezervlerinin üçte ikisini karşılayacak derecede Osmiyum da bulunmaktadır.Bor madeninin işlenmesinden tutunda,jet ve uzay mekiği yakıtlarının yapımında da kullanılan bu değerli maden şimdiden emperyalist devletlerin iştahını fazlasıyla kabartmakta.Dillerden düşmeyen bor madeni sadece buzdağının görünen yüzüdür.

Kök-Börü

  • Ziyaretçi
Ynt: Platin zengini Türkiye
« Yanıtla #2 : 17 Ağustos 2007 »

Evet ..Dünya üzerindeki en zengin maden yataklarına sahip Türkiyede neden bu değerlendirilmez???

Bu konuyu derinlemesine açalım...Herkes açıkça fikrini yazabilir...Bir yol bulmaya çalışalım

yedikule

  • Ziyaretçi
Ynt: Platin zengini Türkiye
« Yanıtla #3 : 17 Ağustos 2007 »
Anlamadığım şey şu..

Çokmu zor ve pahalı bu madenlerin değerlendirilmesi..?
Yani maden anladığım kadarı ile bulunmuş keşfedilmiş.. İşin zor tarafı bitirilmiş anladığım kadarı ile..

Peki geriye ne kalıyor..?

Bu madenlerin çıkarılması ve işlenme tesislerinin kurulması.. Madenin çıkartılıp işlenme tesislerinin kurulması, Çokmu zor ve pahalı..?

Zannetmiyorum..

Bence madenin bulunması keşfedilmesi daha zor ve pahalıdır.. Bulduktan sonra harcanacak paranın kat ve kat geri dönüşü olacağından.. Ne kadar harcanırsa harcansın
fazla olmayacaktır..

Çünkü bir defa maden bulunmuş.. Paranında belki 1000 lerce kat kendini amorti edecek getirisi yer altında garanti duruyor..!

Belkide ben düz mantıkla gittiğim için böyle düşünüyorum.. Maden işinden pek anlamam ama.. Mantığım beni böyle düşünmeye zorluyor..

Hem M.T.A'nın görevi ne..?


Yabancıların Madenlerimiz üzerindeki düşüncelerine aşağıda, siz andalarıma biraz bilgi vereyim..

ÇİN yıllardır AFYON bölgemizden ve civarlarından MERMER ithalatı yapıyordu..!

Şimdi yapmıyor..   İşin daha kolay ve UCUZ yolunu buldular..  

MERMER MADENLERİNİ SATIN ALDILAR..  :x

TÜRKİYEMİZDEN MERMER MADENİ SATIN ALDILAR...
Çıkardıkları MERMER'i kendi ülkelerine daha ucuza gönderip.. TÜRK MERMERİ ile TÜRKİYE'ye MERMER konusunda RAKİP OLDULAR..

Şimdi.. Onlarmı ÇOK AKILLI...   Yoksa bizmi ÇOK APTALIZ....?

Karar siz ANDALARIMIN..

Yakında DELİBORAN kandaşımızın... Görüşlerimize sunduğu Stratejik madenlerimizin başınada aynı olay gelirse.. (  Ki TANRI Korusun )

İnanın kendi topraklarımızdan çıkan PLATIN madenini belkide ISRAIL'den satın alma durumumuz olabilir..

Ne kadar içler acısı.. Tirajı komik bir durum..

Çevrimdışı gokturkhan

  • Yasakli
  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 132
Ynt: Platin zengini Türkiye
« Yanıtla #4 : 17 Ağustos 2007 »
Bu hükümet ne yazık ki yerli maden şirketleri  arama izni  istediğinde sudan sebeplerle  oyalıyor, iş yabancı şirketlere geldiğinde o izin iki günde çıkıyor.Onlarda bulup,kapatıp gidiyorlar.Kendi ülkemizde ,kendi madenlerimizi çıkaramamamız  çok acı bir durum .

tungatonyukuk

  • Ziyaretçi
Ynt: Platin zengini Türkiye
« Yanıtla #5 : 17 Ağustos 2007 »
Yahu Tubitak ın bulduğu yenilikleri bile onaylamıyorlar.Ciddi anlamda maddi manevi zarar veriyorlar.

Çevrimdışı kızıltamu

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 210
Ynt: Platin zengini Türkiye
« Yanıtla #6 : 18 Ağustos 2007 »
Cudi dağından sızan petrol kerkükten çıkarılıyor sivil bir madencilik şirketi cudide kendi olanakları ile petrol buldular MTA nın 150 metrelik sondajları yetersiz bu sivil kuruluş 250 metrelik sondajları ile bunu başardı ve 18 maden mühendisi cudi dağında öldürüldü ve bu petrol kuyuları ise civa ile kapatıldı.
Platin zenginiyiz evet tıp malzemesi olarakta kullanılan platin bir parçayı aldım onu almak zorunda idim aldım sırf isveç malı olduğu için de 3000 usd ödedim.
Uranyum 100 gr uranyum ile uçak gemisi yüzdürülürken karadenizin tabanı tamamen uranyum.
Dünyanın en zengin bor rezervi Türkiyededir.
ama neden bunlar biizm işimize yaramıyor.
Şekilde ve yaşamda Tam bağımsızlık.
                                                               Tanrı Türkü Korusun...
Ya Susturacağız Ya kan kusturacağız

alper_bozkurd

  • Ziyaretçi
Ynt: Platin zengini Türkiye
« Yanıtla #7 : 18 Ağustos 2007 »
Irkdaşlarım; şu noktaya özellikle değinmek istiyorum. Bor rezervlerimiz 1860 yılından 1968 yılına kadar 108 yıl sire ile ingiliz asıllı US Borax şirketi bu çok zengin yeraltı kaynağımızı ülkemizin menfatleri doğrultusunda kullanmamızı engellemek için yıllarca çeşitli oyunlar oynadı.
Amaç bor madenlerimizi kendi çıkarları için istedikleri gibi kullanmak, Türkiye’nin bor üretimini engellemekti, bu oyunlarını tam 108 sene başarı ile uyguladılar.Maden Mühendisleri Odası’nın girişimleri sonucu İngiliz monopolün oyunu bozuldu ve 1978 yılından itibaren bor madenlerimizin ihracatından ülkemiz her sene yüz milyonlarca dolar kazanmaya başladı.
 
Etibank borlardan kazandığı paralarla bir yandan sürekli zarar eden, Etibank’ın diğer maden işletmelerinin zararlarını karşılarken, diğer yandan rafine ürün yatırımlarını yaparak, katma değeri yüksek ürünler üretmeye başladı. Bunun sonucunda da bu gün dünya bor pazarının % 30’nu gelirlerinin ise %23’ünü kontrol eder hale geldi.
 
Ülkemize bugün yılda 250 milyon dolar kazandıran bor madenlerimizi ele geçirmek için geçmişte olduğu gibi, bugün de çeşitli senaryoları düşünenler olabilir. Zaten bor madenciliğimizin 140 yıllık serüveni bu tip cinliklerle doludur.

1860- 1959
•          1860 yılında İngilizler 60 bin İngiliz lirası vererek Balıkesir- Susurluk’taki boraks maden sahalarının maden işletme imtiyazını alıp, pandermit madeni adı altında yurtdışına götürmeye başladı.
•          1956 yılında MTA Kütahya Emet’te önemli bir bor madeni olan kolamenit yatağını keşfetti. O tarihte MTA’nın Umum Müdür Muavini olan Ömer Eskici, Etibank Umum Müdür Muavini olan Tahsin Yalabık’a durumu haber eder. Bunun üzerine bulunan yeni bor yatağının başkalarının eline geçmesini önlemek için saha Etibank’a devredildi.
•          Etibank 1959 yılında yurtdışına ilk bor madeni ihracatını İtalya’ya tonu 44 dolardan kolemanit satarak gerçekleştirdi.
•          O tarihe kadar dünyada tek üretici konumda olan İngiliz asıllı US Borax şirketinin dünya üzerinde 99 yıl süren monopolü Etibank’ın İtalya’ya bor madeni satmasıyla kırılmış oldu.
•          İngiliz monopolü Etibank’ın piyasaya girmesi üzerine İtalya’ya yaptığı bor satışlarında fiyat kırmaya başladı. Etibank’la giriştiği rekabet sonucunda bor madeninin fiyatını 17 dolara düşürdü.
1959 – 1968
•          Etibank’ın dünyada ikinci bor madeni üreticisi olarak devreye girmesinden sonra İngiliz şirketi dünyadaki eğemenliğini sürdürebilmek için Etibank ve Türkiye üzerinde çeşitli senaryoları denemeye başladı.
•          İlk olarak dizginleri elinde tutabilmek amacıyla Etibank’a ortaklık teklifinde bulundu. Burada asıl amaç Etibank’ın rafine ürün üretimine yönelmesini önleyip, sadece bir hammadde üreticisi olarak kalmasını temin etmek idi.
•          Etibank’ın rafineri kuralım teklifi üzerine, Etibank’a 3000 ton/yıl dan fazla kapasiteli bir yatırım karlı olmaz diyerek çok pahalı bir yöntemle Türkiye’de ortak bir rafineri kuracakmış gibi davrandılar. Etibank kurulacak rafinerinin 20 000 ton /yıl olmasını isteyince bu sefer işi yokuşa sürmek için ortaklıkta % 51 payın kendilerinde olmalarını şart koştular. Etibank bunu kabul etmeyince çeşitli bahaneler ileri sürerek oyalamalarını sürdürdüler.
•          Etibank rafineri kurmak için Polonya ile anlaştı. Ancak İngilizler Nato’yu devreye sokarak Türkiye’de rafineri kurulmasını engellediler.
•          1960 yılına gelindiğinde ülkemizdeki bor sahalarının bir kısmı Etibank’ın, bir kısmı İngiliz şirketinin, bir kısmıda Türk firması kuruluş ve kişilerin elinde bulunuyordu.
•          Etibank rekabetin getirdiği düşük fiyatı gidermek için Türk özel firmalarıyla bir toplantı tertipledi. Onlara “ bir ofis kuralım, üretilen bor madenleri ofis tarafından tek elden satılsın, herkes kalitesine ve üretim miktarına göre payına düşeni alsın “ şeklinde bir öneri sundu. Ama başarılı olamadı.
•          Çünkü İngiliz monopolu bu küçük üreticilerin üzerinde etkili oluyordu. Zira kendilerine böyle bir ortaklığa giderlerse Türk mallarının alınmayacağını ve zarara uğrayacaklarını el altından tehdit olarak onlara iletiyordu.
•          Bu arada, monopol İngiltereden uzman jeolog ve maden mühendisleri getirerek, bölgede bor madeni bulunabilecek sahaların ruhsatını alıyordu. Amaç maden aramak değil, kendilerine Türklerin rakip olmasını önlemek amacıyla, yeni bor madeni bulunabilecek yerlerin ruhsatlarını alarak, bu bölgelerde arama yapılmasını önlemekti.
•          Hatta bu bölgede elinde bor sahası ruhsatı bulunan küçük madencilerden birkaç sahanın ruhsatını satın almasına rağmen bu sahalarda herhangi bir üretim faaliyetine geçmedi.
•          1960 – 1968 yılları arasında Etibank’la monopol firma U.S Borax arasında kıyasıya bir fiyat belirleme savaşı yaşandı. Bunun sonucunda 1968 yılında İngiliz şirketinin imtiyazları devlet tarafından Etibank’a devredilmesiyle bor madeni işletmeciliği tamamen Türk firmalarına verilmiş oldu.
1968- 1978
•          Bor madenlerinin üretimi hem Etibank hem de Türk aile şirketleri tarafından yapılıyordu.
•          Monopol bu defa Türkiye’deki aile şirketlerini kullanarak bor madenlerinin fiyatlarını istediği gibi yönlendiriyordu. Bunun sonucu olarak 1974 yılına gelindiğinde fiyatlar 30 dolarlara düşmüştü. Bir başka ifadeyle dünyanın en kaliteli bor madenlerimiz kireç fiyatına satılıyordu.
•          Bu nedenle bor cevherlerinin tek elden üretilmesi ve pazarlanmasının ülke menfaatine olacağı düşünülerek 1978 yılında 2172 sayılı yasa ile bor madenleri devletleştirildi.
•          Bor ihracatından para kazanan aile şirketleri hiç bir teknolojik yatırım yapmaksızın ilkel koşullarda ürtimlerini sürdürüyorlardı. Oysa Etibank ülkeye daha fazla döviz kazandıracak rafineri tesisleri kurmuştu. Bor madenleri birbirini ikame edebildiği için, Etibank’ın dünya piyasalarında etkili olması, ancak rakibi US Boraks gibi, tekel konumunda olması ile mümkün olabilirdi.
1978- 2000
•          Etibank bor üretiminde ve pazarlanmasında tekel olduktan sonra katma değeri yüksek bor türevlerini üretmeye yöneldi. Boraks dekahidrat, penta hidrat, borik asit, sodyum perborat, sodyum perborat monohidrat v.b ürünleri üretip ihraç etmeye başladı.
•          Bunun yanında dünya bor piyasasını çok yakından izlemeye başladı.
•          1978 yılında toplam 83 milyon dolar olan bor ihracatımız, 1999 yılında 237 milyon dolara ulaştı.
•          Tek elden pazarlamanın verdiği avantajla tonu 40-60 dolardan satabildiğimiz ham bor madeni bugün ortalama 250 dolardan satılmaktadır.
•          Etibank’ın katma değer üretimini arttırmaya yönelik rafine ürün yatırımları sonucu Türkiye % 100 ham cevher satan ülke konumundan % 45 rafine ürün % 55 ham cevher satan ülke konumuna geldi.
•          Etibank bütün bunların sonucunda dünya bor pazarının % 30’nu kontrol eder hale geldi.
•          Aracıları ortadan kaldırarak doğrudan tüketicinin kapısına mal ve ürün verebilecek bir pazarlama ağına kavuştu.
2000 – Günümüze
•          Etibank Genel Müdürlüğü yeniden yapılanma çerçevesinde Eti Holding A.Ş olarak yeni organizasyona gitti.
•          Bu kapsamda bor işletmeleri Bandırma’da Eti bor A.Ş’ye bağlandı
•          Borların pazarlanması ve satışı ise Ankara’da Eti Pazarlama ve Dış ticaret A.Ş tarafından yürütülmeye başlandı
•          Ancak geçtiğimiz aylar içinde yeniden eskiye dönüş yolunda bir karar alındı
•          Etibank’ın Eti Holding olarak yeniden örgütlenmesi bürokrasiyi artırmaktan başka hiç bir işe yaramadı
•          Yeni bor yatırımları başlatıp, zamanında bitirebilecek sermaye kullanımı sağlanamadı. Zira borlardan kazanılan paralar, holdingin zarar eden diğer işletmelerini sübvanse etmekte kullanılmaya devam edildi.
•          Bu gün Eti Holdingi ayakta tutan tek kaynak, bor ihracatından elde edilen paralardır.
 
BORLARIN ÖZELLEŞTİRİLMESİ
•          Türkiye için bor madenciliğinde stratejik tek nokta bor madenlerinin tek elden pazarlanmasıdır.
•          Çünkü Etiholding’ın rakibi U S Borax piyasada monopol olarak faaliyetini sürdürmektedir.
•          Bor üretimi ve pazarlaması Eti Holding’ten ayrılarak bağımsız ve özerk bir yapıya kavuşturulması ülkemizin yararına olur. Zira borlardan elde edilen gelirler yeni yatırımlara gitmesi gerekirken, yıllardır Etiholding’ın zarar eden işletmelerini ayakta tutmak için harcanmaktadır. Bu durum kaynak israfından başka bir şey değildir.
•          Borların özelleştirilmesine gelince;
       Türkiye Kömür İşletmeleri‘nin (TKİ) uyguladığı gibi istenirse hizmet alımı olarak, bor madenlerinde de maden işletmeciliği, konsantre üretimi gibi madencilik faaliyetleri Etiholding adına yerli madencilik şirketleri tarafından yapılabilir.Bunda hiç bir sakınca yoktur. Ancak üretilen ürünlerin pazarlanması mutlaka tek elden yapılması ülkemiz menfaatleri açısından hayati önem arzetmektedir.
       Aksi bir durumda aile şirketlerine verilecek bor madenleri, ülkemizin değil rakibimizin menfaatine olacaktır
       Eğer bor madenleri özelleştirme adı altında devlet eliyle zengin olmak isteyen birilerine verilirse, İngiliz asıllı monopolün istediği iç rekabet yeniden yaratılmış olacaktır.
       Bunca yıldır mücadele ederek kazanılan pazar payımızı İngiliz monopolüne geri mi verelim ? Kim buna cesaret edebilir ?
•          Ülkemizde özel sektör madenciliği küçük sermayeli işletmeler eliyle küçük ölçekte yapıldığı için büyük sermayeli uluslararası rakiplerin oyunlarını bozamamaktadırlar. Onların yaptırımlarına ve şartlarına boyun eğmektedirler. Örneğin, ülkemizin çok değerli feldispat madenleri malesef kumdan ucuza İtalyanlara satılmaktadır. Feldispat üreten üç beş firmamız neredeyse maliyetine bir üretimi sürdürmek zorunda bırakılmışlardır.
•          Benzer durum kromda, pomzada, manyezitte, mermerde vd de yaşanmaktadır.
•          Dünyanın en büyük ve kaliteli bor madenlerimizde de aynı durumun yaşanmaması için bor üretimi ve pazarlaması mutlaka tek elden yapılmalıdır.
•          Etiholding’ın yapacağı yatırımlar, rakibi olan US Boraks hangi noktaya kadar gelmiş, hangi ürünleri üretiyorsa o noktaya kadar ürün yelpazesini geliştirmeye yönelik olmalıdır.
•          Onun dışındaki nihai bor ürünleri kullanılarak yapılacak alanlardaki üretimlere Etiholdig’ın gitmesi beklenemez. Zira Etiholdig’ın bir madencilik kuruluşu olduğu unutulmamalıdır.
•          Sanayicilerimiz isterlerse Etiholding’ın ürettiği bor ürünlerine dayalı her türlü yatırıma girebilirler. Onları engelleyen hiç bir husus yoktur.
•          Türkiye’nin bor uç ürünlerine dayalı yüksek teknoloji gerektiren yatırımları yapabilecek gerçek sanayicilere ihtiyacı vardır.
•          Madenin üzerindeki toprağı sıyırıp, açığa çıkan bor cevherini bir kırıcıdan- elekten geçirip yıkadıktan sonra satmaya soyunmak sanayicilik olmasa gerek.
•          Türkiye’nin bor madeni üretiminde bir sıkıntısı yok. Sıkıntı madencilik teknolojisinde değil, yüksek teknoloji gerektiren sanayi yatırımlarındadır.
•          Dünyada bor türevlerine dayalı teknolojiler tamamen gizlilik içindedir. Çünkü bu teknolojilerin geliştirilebilmesi için milyonlarca dolarlı Ar-Ge harcamaları yapılmaktadır. Bunları elde etmek kolay değildir.
•          Örneğin Türkiye’de fiber optik ve fiber glasa dayalı bir teknolojimiz yok. Sanayicilerimiz bu işi bilen yabancı firmalarla işbirliği yapıp, yabancılarla ortaklık kurup bu alanda Türkiye’de yatırıma yönelebilirler. Çünkü bu alan dünyada gelecek vaat eden yatırım alanlardan birisi olarak görülüyor.
•          Şişecam ısıya dayanıklı cam üretimi için dışarıdan teknoloji aldı. İzocam’da bir teknoloji transferidir. Önemli olan katma değeri yüksek olan bu tür sanayi ürünlerinde yatırımlar yapabilmektir. Bu tür yatırımlar Etiholding’ın işi ve konusu değildir. Bor teknolojisine dayalı yatırımların teşviklerle özendirilmesi daha akılcı olur.
Hangi önlemler dünya bor madenciliği pastasından şu an %23 olan payımızı arttırıcı olur ? diye sorduğumuzda, hiç şüphesiz bor madenlerinin tek elden pazarlanmasıdır.

Kaynak: http://www.mta.gov.tr/forum/hakankose.asp

Çevrimdışı balakatun

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 41
Ynt: Platin zengini Türkiye
« Yanıtla #8 : 18 Ağustos 2007 »
ülkemiz bu kadar güzel ve zengin olmasına rağmen neden bu kadar borç içinde yüzmekteyiz bilemiyorum. bütün bunların farkında değiller mi yoksa umursamıyorlarmı bu altın parçasını anlamıyorum. bize bunları ya dış sebeplerden dolayı işletmiyorlar ya da o kadar elimizde imkan varken bilerek işlemiyorlar...
Otağ da osminyum zenginliğine de deyinmiştim belki ilginizi çekmemiştir tekrar okumak isterseniz...


http://www.hunturk.net/forum/index.php/topic,2322.msg14170.html#msg14170

ESENLİKLER
T.T.K.
Dilek yolunda  ölmek Türklere olmaz tasa,
Türke boyun eğdirir yalnız türeyle yasa;
Yedi ordu birleşip karşımızda parlasa
Onu kanla söndürüp parçalarız, yeneriz.
                H.NİHAL ATSIZ

DELİBORAN

  • Ziyaretçi
Ynt: Platin zengini Türkiye
« Yanıtla #9 : 20 Ağustos 2007 »
Yok oluyoruz bunun başka ismi yok. Yok oluyor yok ediliyoruz.