Gönderen Konu: Roman Denemesi  (Okunma sayısı 26102 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı 4_hilal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 401
Ynt: Roman Denemesi
« Yanıtla #10 : 20 Nisan 2016 »
Onbaşı Günbudun(10)


Sorgulamadan önce çeşitli saygısızlıklar yapan 4 haçlı Gürcü askerinin daha kılıçla başı gövdesinden ayrılmıştı.
Gürcü Kral III. Bagrat Liparit nasıl askerlere sahipti böyle!
Bu tutum Bahadırlık Türe’sine hiç yakışmıyordu.
Oğuz’lar savaş esirlerini aşağılamaz, fakat hakaret ve saygısızlıklara da kayıtsız kalamazlardı.
Oğuz’lar tam olarak bir Ordu-Budun sistemini yaşıyor ve yaşatıyorlardı.
Haçlı Gürcü’ler bugün için kuvvetli idiler fakat devlet geleneği çok zayıf kişioğullarıydılar, bu her konuda kendini gösteriyordu.
Selçuk beğ haçlı Gürcü’den boşyere bilgi almaya çalışıyordu, belliydi ki bu haçlı Gürcü’nün de başı gövdesine ağır geliyordu.
Selçuk beğ kararını verdi, 50 keçi ve 50 koyun ayrılsın dedi, bu 100 küçükbaş ile haçlı Gürcü komutanını yaya olarak serbest bıraktırdı.
Var git kralınıza söyle, Oğuzlar bay kişilerdir, doğuştan bay olanlar kral tanımaz dedi.
Bu 100 küçükbaşla da bir ziyafet çeksin dedi.
Diğer haçlı Gürcül askerleri esir olarak yurda götürülecek, alınan küçğkbaşlarda akın ulcası sayılacaktı.

Oğuzlar daha fazla kuzeye gitmeye lüzum görmüyorlar, alınan ganimet 5700 kadar küçükbaş yurda götürülüyordu.

Dönüş yolu 12 gün sürmüştü, yeni yavrular yolda doğmuştu, işte bunlarla beraber 6 bini geçmişti küçükbaşların sayısı.

Oğuz El’i yapılan akından memnundu.
Tüm esirler Yınal Yabgu’ya teslim edilmiş, Yınal Yabgu’ya ele geçen pusatların yarısı ile 6 bin küçükbaş’ın 3 bini ulca üleşi (ganimet payı) olarak verilmişti.
Yabgu da memnun tüm Oğuzlar durumdan memnundu.

Dukak beğ oğlu Selçuk beğ’le birlikte büyük bir şölen tertip etmiş, 3 gün sürecek bu şölene çevre Türk El’lerinden de temsilciler katılmıştı, işte türlü yarışmalar yapılıyordu.

Ozanlar atışması epeydir devam ediyordu. Çeşitli Türk Ellerinden türlü telli çalgılarla ozanlar gelmişlerdi.
Bunlar söz ustası oldukları kadar, elleriyle de ustalıklarını konuşturuyor, çalgılarla yapılan el oyunları izleyenleri mest ediyordu.

Biraz kulak kabartalım bakalım ozanlar neler söylüyordu.
İşte şimdi meydandaki sözcü bir ayak verecek ve ozanlar sırayla bu ayakla Türk Budun’u yahut kendi Boy’larını öveceklerdi.
Ozanlar başlamıştı bile, aralarında Abakay Ozan’lar da vardı. Abakay Ozanlar Türk Budun’un hanım Ozanlarıydı.



Eçine Abakay men bir Kuman’ım..,
Türk Budun katunu men bir tümenim...
Budun’a kurbanım men bir Ozan’ım...
Boyumuz ayrıdır, Soyumuz birdir...
Türk Budun katunu erlerden er’dir...


Sonra başka Abakay Ozan söylüyordu sırayla herbiri dörtlük düzüyordu aynı ayakla...

Men Kıpçak El’inden Ozan Bige’yim...
Türk Budun’a mensup üye öge’yim...
Tümenle başeden büyük tugayım...
Boyumuz ayrıdır, Soyumuz birdir...
Kıpçak’lar Oğuz’a arkadaş yar’dir...


Bir başka ozan....

Peçenek Kolundan Kan-Tura’lıyım...
Doğu’dan Batı’ya Türk Türe’liyim...
Türk Oba nerdeyse men oralıyım...
Boyumuz ayrıdır, Soyumuz birdir...
Ozan’lık kutludur pek yaman sırdır...


Bir başka ozan...

Kutlu Atam Oğuz, Boyum Yüreğir...
Yüz Ozan dinleyen olmazmış sağır...
Türk Budun toplansın meni de çağır...
Boyumuz ayrıdır, Soyumuz birdir...
Çaldığım bu çalgı kutlu Dut-Tar’dır...


Şölen devam ediyordu, yarın da güreşler yapılacaktı...



24 mart 2016, gün biterken,
Alp Aldatmaz
TTK

Çevrimdışı 4_hilal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 401
Ynt: Roman Denemesi
« Yanıtla #11 : 21 Nisan 2016 »
Onbaşı Günbudun (11)


Onbaşı Günbudun Abakay Ozanlar arasında Bige’yi görmüştü. (bige-bike-büke-böke = küçük kız çocuğu)

Bige’nin aydan parlak yüzü, sesindeki o meleğimsi ahenk ve de Ozan sözleri Onbaşı Günbudun’u mest etmişti, Onbaşı Günbudun galiba vurulmuştu. Bu ok yarasından başka, kılıç yarasından başka, mızrak sançmasından bambaşka bir sızı bambaşka bir vurulmaydı.
Onbaşı Günbudun aşık olmuştu.
İlk defa görüp dinlediği bu hilal kaşlı, elmacık kemikleri hafif çıkık, saçlar iki yandan örgülü ve gülünce gamzeleri beliren bu asil Türk kızına gönül vermişti işte.

Ertesi gün sıra şimdi güreşlerdeydi.
Meydanda 16 güreşçi vardı. Kıpçak yiğitler, Peçenek, Kuman, Çiğil, Hazar El’den katılan güreşçilerden başka Oğuz obasından Onbaşı Günbudun ve onun bahadırı genç yiğit Kül Erkin’de vardı.


Güreş Türkler için hem bir oyun, hemde savaş talimiydi.
Kişioğlu nice şey gibi güreşerekte sınanırdı. Onbaşı Günbudun’un gözleri kalabalık seyirciler arasından Bige’yi arıyordu. Acaba bu ayyüzlü güzel de müsabakaları izleyenler arasında mıydı!

Dukak beğ Abakay Ozanlar için diğer Türk El’lerinden gelen konuklar için de kurdurduğu gibi yeni otağlar kurdurmuş, Türk Türesince konuklar kutlu olduğu için, özenle ağırlanıyorlardı. İşte şimdide Dukak beğ’in müsabakaları seyrettiği bölümün yanında tüm Ozanlar için yer ayrılmış, ozanların hepsi yerlerini almıştı. Kımızcılar kımız ikram ediyor, yoğurtlu sütlü içeceklerin haricinde çeşitli yemişlerin de sunulduğu ikramların ardı arkası kesilmiyordu.
Türk Türe’si yürüyor, bay budun tadını çıkarıyordu.

Toy geleneğine göre önce Korkut Ata yakarış yapacaktı. Korkut Ata tüm Oğuz Budun’un Baş-Kam’ıydı.
İşte şimdi yanında üç tane de kam davulcusu olduğu halde tüm Budun’un saygıyla dinlediği yakarış başlamıştı.
Korkut Ata yakarışı bitirirken şimdi en son yeni inancından algış okuyordu.
Bu algışlar okunurken kimi Oğuz’lar birtakım sözlerden sonra "âmin" diyorlardı. Korkut Ata tamamlamıştı tüm yakarışı, şimdi davullar son kez vurmuş güreşler başlayacaktı ki, sesler işitildi. Yınal Yabgu gelmişti. Yanında çeşitli beğleri ve Tarkan’ları vardı. Dukak beğ ve Selçuk beğ yeni gelen şeref konuklarına yer açıp başköşeye kurulan Oğuz tahtına Yınal Yabgu oturmuştu. Kutlu yön olan sol tarafında Katun Han’ım yerini almıştı.
Katun Han’ım tam bir Türk Ece idi, Katun Han’ım öz mahiyeti ile iştirak ettiği için, çift Tuğ vardı yanlarında. Birisi Yınal Yabgu’nun Tuğ’u ki bu Oğuz Yabguluğu’nun bütününü temsil ediyordu. Diğer Tuğ Katun Han’ımın Tuğ’u idi. Katun Han’ım ece olduğu kadar da bahadır kişi idi, Oğuz Yabguluğu’nun kadın savaşçı birliklerinin başı işte Katun Han’ımdı.
Kadın bahadırlar akına gitmez, sefere çıkmaz, yalnız yurt savunmasında savaşır, erlerden daha yaman vuruşurlardı çağına göre.
Oğuz Budun yaman kişioğullarıydı.
Katun Han’ımın kılıcı dikkat çekiyordu, kılıcın kakması türlü taşlarla bezenmiş, ışık vurduğunda parlıyordu.

İşte güreşçiler şimdi kendilerini Yabgu’nun, Katun Han’ımın, Tarkan’ların Buyruk Beğleri’nin, Dukak beğ’in, Temir Yalığ’ın, Selçuk beğ’in ve Tümenbaşlar’ın huzurunda tek tek tanıtıyorlardı. Herşey olduğu gibi güreşlerde de Türk Türe’si yürüyordu.

Kül Erkin’deydi sıra;


Oğuz Kınık Boyu, Türk’tür Uruğ’um...
Cenk ettim elimde varken kırığım...
Onbaşım Günbudun bense çırağım...
Beş haçlı Gürcü’yü yere serenim...



Şimdi en son sıra Onbaşı Günbudun’daydı, o da kendisini tanıtıyordu.

Dedem Kam’dır benim, bende gizleri...
Oğuz Budun için düzdüm sözleri...
Köktanrı yarattı biz Oğuz’ları...
Başbuğ’um Selçuk beğ, ona yarenim...

Yabgu dahil tüm şeref konukları 16 güreşçiyi de tanımış, hoşnut yüzlerle izliyorlardı.

Onbaşı Günbudun Bige’ye bakıyor, işte sözlerini bitirdiği o anda bir lahza göz göze gelmişlerdi. Bige gülümsüyor, hoş bakıyordu.
Onbaşı Günbudun bu ikinci kez gördüğü Bige’ye tekrar vurulmuştu.
Usundan türlü şeyler geçiyor, kazanmalıyım o seyrederken diyordu.




26 Mart 2016 Cumartesi,
Alp Aldatmaz
TTK

Çevrimdışı 4_hilal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 401
Ynt: Roman Denemesi
« Yanıtla #12 : 21 Nisan 2016 »
Onbaşı Günbudun(12)

Güreşler çok çekişmeli geçiyordu. Müsabakalarda kıyasıya bir mücadele yaşanıyor, kazanan güç değil us oluyordu.
Öyle değil mi ki zaten bu herbiri boğayı devirebilen bahadırlar güç olarak neredeyse denk idiler.
İşte burada kazanmak hep uslu güreş oyunları ile mümkündü ancak.
Kül Erkin rakiplerini önce oyalıyor ve sabırla yorulmalarını bekliyordu.
Yorulan rakibinin boş bulunduğu bir an tek dalarak kavradığı bacak sayesinde hasmını devirip sırtını yere getiriyordu.
İşte 2 rakibini sırasıyla yenmiş ve bir diğer müsabakanın bitmesini bekliyordu.
Diğer müsabaka uzamıştı çünkü birtürlü yenişemiyorlardı.
Karluk bahadırı Onbaşı Günbudun’u çok zorlamıştı.
İlk rakibini köprü durumuna getirip ardından zorlayıp künde atmasını bilmişti.
Fakat işte Onbaşı Günbudun bütün bildiği güreş oyunlarını denemesine rağmen yiğit Karluk bahadırı her oyunu çelmeyi biliyordu.
Onbaşı Günbudun ilk müsabakayı kazandığında gözleri hemen Bige’ye çevrilmiş, o an yine gözgöze gelmişlerdi. Onbaşı Günbudun acunda hiçbir vakit olmadığı kadar bahtiyar hissediyordu kendini.
Bige kendisini seyrediyordu.
Bunu bilmesine rağmen Karluk bahadırını ne kadar zorlasa da yenmeyi başaramamıştı.
Onbaşı Günbudun rakibini yandan sarmak isterken boş bulunmuş ve sağ taraftan sarayım derken bir adım yana kaçan rakibine sol ayağını kaptırmıştı.
Daha uzun süremezdi, kişioğlu daha ne kadar dayanabilirdi bu yiğit Karluk bahadırına.
Albız alsın, Onbaşı Günbudun yenilmişti.

Selçuk beğ oğlu Mikail Alp’in Onbaşısını beğenmişti.
Onbaşı Günbudun üzülmüş ve Bige’ye bakmaya cesaret bulamamıştı.
Şimdi Mikail elinde bir sağrak kımız ile gelmiş, komutanı Onbaşı Günbudun’a moral vermeye çalışıyordu.
Selçuk beğ bu olanları göz ucu ile izliyor, oğlu Mikail Alp ile övünüyordu.
Oğuzların en yaman bahadırının oğlu dahi olsa, komutanına ne kadar bağlı olduğunu gösteriyordu Mikail Alp.

Güreşlerin hepsi yapılmış, birer birer rakiplerini yenen Kül Erkin ve Onbaşı’sı Günbudun’u yenen Karluk bahadırı kalmıştı.
Selçuk beğ Onbaşı Günbudun’un bahadırlarını seçerken doğru karar verdiğine emindi.
İşte oğlu’nun pusat arkadaşı Kül Erkin tüm Türk Budunun en iyi güreşçilerinden birisi olduğunu ıspatlamıştı.
Mikail Alp ve pusat arkadaşı İl Tutmuş çok heyecanlı bir şekilde izliyorlar, adeta soluk almıyorlardı.
Pusat arkadaşları Kül Erkin’in kazanmasını yürekten istiyorlardı.

İşte nihayet bu son müsabaka da tamamlanmış, Karluk bahadırı Kül Erkin’i de yenmişti.
Yınal Yabgu’nun önüne varıp yere diz vurup sağ ellerini göğüslerine götürdü güreşçiler.
Yınal Yabgu güreşlerin tümünü kazanan konuk güreşçi Karluk bahadırına bir kılıç ve at armağan etmişti.
Dukak beğ Oğuz elleri ustalığı olan bir bıçak armağan etti Karluk bahadırına.
Yınal Yabgu genç bahadır Kül Erkin’i beğenmiş, onu kutlamış ve adını sormuştu.
3 güreşçiyi yenen ve son müsabakada güçlükle yenilen bu bahadırı tanımak istemişti.
Kül Erkin’in Oğuz Budun içinde yenemeyeceği pek az bahadır vardı.

İşte tüm oyunlar müsabakalar bitmişti.
Selçuk beğ şuana kadar yapılan hiçbir oyuna katılmamıştı.
Fakat Yınal Yabgu bu güzel şölenin erken bitmesini istemiyor gibiydi.
Aslında Yınal Yabgu Selçuk beğ’in genç bahadırlara kazanma fırsatı olsun diye katılmadığını biliyor, Selçuk beğ’i hem seviyor hemde galiba içten içe kıskanıyordu.
Evet Selçuk beğ’in amcası Temir Yalığ’dı, Temir Yalığ’da Yınal Yabgu’nun iki başkomutanından birisi idi.
Selçuk beğ’de amcası Temir Yalığ’ın buyruğundaki komutandı.
Fakat yine de Yınal Yabgu’yu kemiren bir düşünce usunda yer etmiş, bu düşünce onu iyiden iyiye kemirir olmuştu.
Selçuk beğ özbaşına haçlı Gürcü Krallığı topraklarına giriyor, sonra kendinden kalabalık orduları yeniyor ve çeşitli ulcalar ile yurda dönüyordu.
Yınal Yabgu’nun kocamış güngörmüş Temir Yalığ’dan başkaca diğer başkomutanı aynı zamanda kuzeni olan Bögü Tigin ile Selçuk beğ’in kılıç vuruşturmasını istiyordu.

Bögü Tigin aynı Yınal Yabgu gibi baba tarafından Oğuz Budun’un sol kolu olan Üçok’ların Dağhan oğlu Eymür boyundandı.
Annesi ise Hazar Devleti’nin en tanınmış oymaklarından Sabir Türkler’indendi.
Bögü Tigin’in kılıç kullanmadaki maharetini tüm Türk Budun bilirdi.
Barış vakti toylarda, kırış vakti cenklerde Bögü Tigin ünlü bir başkomutandı.

Selçuk beğ ise Kınık Boyu’nun en güzel kızı olan Banu Çiçek ile uluğ beğ Dukak’ın oğluydu.
Selçuk beğ sadece kılıç vuruşturmada değil, bahadırlığın tamamında ününü tüm Türk Budun biliyordu.
Selçuk beğ ay parçasıydı şu acunda. Oğuz’un kartalı idi, onda Tanrıkut Oğuz Metehan alametleri görülüyordu.

Selçuk beğ Yınal Yabgu’yu, Katun Han’ım ve babası ile birlikte tüm üstlerini saygıyla selamladıktan sonra meydana doğru yürüdü.
Bögü Tigin’de Yabgu ve Katun Han’ım ve Dukak beğ’i selamladıktan sonra meydanda yerini aldı.

Kocamış güngörmüş Dukak beğ anlamıştı olup biteni. Yınal Yabgu’nun gönlünden geçen Selçuk beğ’in kuzeni Bögü Tigin’e yenilmesiydi.
Bögü Tigin’i kılıç vuruşturmada yenen olmamıştı bugüne kadar. Hatta kimse Bögü Tigin ile vuruşmak dahi istemezdi olağan şartlarda.

Selçuk beğ’in gözleri bir ara Korkut Ata’yı aradı kalabalık seyirciler arasında.
Gözgöze geldiler.
Korkut Ata’nın olup biteni anlaması için Yınal Yabgu’nun yanında olmasına gerek yoktu.
Oğuz’ların Baş-Kam’ı, manevi önderi güngörmüş Bilge Korkut Ata herşeyi çoktan anlamıştı.
İşte şimdi Selçuk beğ’le gözgöze geldiği anda başını hafifçe aşağı salladı, bu onların arasındaki bir işaretti.
Selçuk beğ karşısına gelmekte olan Bögü Tigin’i bekliyor, işte Bögü Tigin yaklaşıyordu.
Bu iki ünlü bahadır karşı karşıya geldiklerinde son defa Yınal Yabgu’ya dönüp baktılar.
Yabgu’nun işareti ile vuruşma başlıyordu.
Kılıçlar çekilirken bu büyük meydanda şimdi tam bir sessizlik hakimdi, tüm Oğuzlar dikkat kesilmişlerdi.


27 Mart 2016, Pazar
Alp Aldatmaz
TTK

Çevrimdışı 4_hilal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 401
Ynt: Roman Denemesi
« Yanıtla #13 : 21 Nisan 2016 »
Onbaşı Günbudun (13)

Bögü Tigin ilk hamleyi yapmıştı.
Bu sert vuruşu Selçuk beğ kılıcını havada hafif kavis çizdirerek çelmiş, ardından Bögü Tigin’in yeni hamlesini bekliyordu.
Bögü Tigin yaman saldırıyor işte şimdi de üçlü peşpeşe vuruş tekniğini deniyordu.
Bu teknikte ilk vuruş sağ yukarı çarprazdan yapılır, rakip bu vuruşu çelse bile ikinci vuruş soldan sağa doğru bel hizasına savrulur ve genelde bu vuruşa hazırlıksız yakalanırdı rakipler çoğu zaman, nihayet en sonunda da yere yakın bir hizada süpürme vuruşu yapılırdı.
Selçuk beğ bu üç vuruşu da çelmeyi bilmiş, hele o sonuncu süpürme vuruşunda yerden dizboyu kadar havaya sıçrayarak kurtulmuştu.
Selçuk beğ süpürme vuruşundan kaçmak için havaya sıçradığı o an kılıcını havadayken savurmuştu rakibine.
Bu yüksekten yapılan savurma vuruşu üç vuruştan üst üste kurtulduğu esnada yapıldığı için Bögü Tigin hazırlıksız yakalanmıştı.
Yine de kılıcını bir silme tokat hareketi gibi ters savurup havada çevirmiş ve bu saldırıyı çelmişti.

Bu iki bahadırı seyretmek savaş talimi gibiydi.
İkisinin kılıç maharetleri bütün Türk Budun için övünç kaynağıydı.

Onbaşı Günbudun kendine gelmiş, hatta şimdi şimdi tekrar kendinden geçiyordu, Selçuk beğ’i hayranlıkla izliyor gözlerini alamıyordu. Bir ara Bige’ye baktı, Bige’de kılıç vuruşturan bahadırları izliyordu.


Kalkansız tulgasız tek kılıçla yapılan bir vuruşmanın bu kadar uzun sürmesi pek görülmüş şey değildi.
Bu iki bahadırdan birisi bir anlık boş bulunmaları ile can alabilir ve dahi can verebilirlerdi.

İşte nara da atıyorlardı.
Bögü Tigin; "Oğuz Budun Aşkına" diyerek kılıcı savururken, Selçuk beğ karşılık veriyor; "Türk Budun Aşkına"...

Bögü Tigin; "Kayra Han Aşkına"
Selçuk beğ; "Zülfikar Aşkına" derken izleyen kalabalığın çoğu anlamamıştı Selçuk beğ ne demek istiyordu.

Ufak ufak yaralanmalar olmuş, küçük çizikler oluşmuştu bahadırlarda.
Tek kılıçla daha fazlasının olmaması, zaten bu bahadırların ne kadar yaman olduklarını gösteriyordu.
Selçuk beğ’in sağ yanağı bir çizikten allanırken, Bögü Tigin’in sol kolunda bir kızıllık seçilir olmuştu.

Selçuk beğ bir an sol ayağı sendeler gibi olurken, hafiften dengesini kaybediyordu ki Bögü Tigin daha yaman kılıç savuruyor, işte Selçuk beğ yenilmek üzereydi. Beklenmedik birşey oldu, Selçuk beğ sol ayağı hafif eğik burkulmuş haldeyken olduğu yerde geriye doğru takla atmış, bu hareket o kadar hızlı yapılmıştı ki çok dikkatle bakmayanların ne olduğunu tam seçememişti.
Selçuk beğ rakibini bir an şaşırtmış, Bögü Tigin çelik kılıcı tutmuş olduğu açıyı hafif çevirmişti.
Selçuk beğ;"Ya Allah" narası atıp öyle savurdu kılıcını ters açıda tutulan kılıca, Bögü Tigin bu vuruşu karşılamış fakat işte kılıcı ortadan ikiye ayrılmıştı.
Vuruşma bitmişti.


Kazanan yoktu fakat Selçuk beğ Oğuz Yabguluğu’nun başkomutanı Bögü Tigin’e evet aynı zamanda Yabgu’nun kuzeni olan yenilmez Bögü Tigin’e yenilmemiş, işte onun kılıcını da ortadan ikiye biçmiş, kırmıştı.

Selçuk beğ kendi kılıcını kınına soktu, işte şimdi iki bahadır birbirlerini kucaklıyor tebrik ediyorlardı.
Korkut Ata tebessüm eden gözlerle bakıyor, Dukak beğ’in gözlerinden yaş gelmiş, tüm Oğuz Budun mest olmuş, galiba sevinmeyen tek kişi Yınal Yabgu idi.
Mikail Alp ise pusat arkadaşı İl Tutmuş’a, o benim atam diyordu.
Şölenler bitmişti.


Ertesi gün Onbaşı Günbudun erkenden kalktı Deli Kız’a bindiği gibi kutlu sulardan Seyhun Irmağı’na yavaş yavaş ilerliyordu.
Bir yandan da Deli Kız’la konuşuyor, ne yapacağım nasıl yapacağım diyor, Deli Kız bu sorulara karşılık belli belirsiz kişniyordu.
Onbaşı Günbudun bilinmezki Kam torunu olduğundan mıdır yoksa tek dostu olduğundan mıdır, fakat Deli Kız’ın ne dediğini anlıyordu.
Onbaşı Günbudun, 28 yaşındaki bu Oğuz bahadırı defalarca ölümden dönmüş, gözünü budaktan sakınmayan bu deli yiğit aşık olmuş ve ne yapacağını bilemez olmuştu ilk defa.



28 Mart 2016,
Alp Aldatmaz
TTK

Çevrimdışı 4_hilal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 401
Ynt: Roman Denemesi
« Yanıtla #14 : 21 Nisan 2016 »
Onbaşı Günbudun (14)


Onbaşı Günbudun kutlu sulardan Seyhun Irmağı’nı çok seviyordu.
Kam dedesi ona çocukken hep Seyhun Irmağı’nı anlatırdı.
Tanrı Dağlarına yağan kar Köktanrı’nın izniyle erirdi, işte bu eriyen kar akar Irmak olur ve çağlar Türk Budun’a hayat verirdi.
Fergana Vadisi’nde Narin Irmağı ile Kara Derya Irmağı birleşir Seyhun olurdu.
Seyhun Irmağı boyunca onun kıyılarında Türk obaları kurulurdu.
Seyhun Irmağı sırlı esrarlı idi. O Sır’ı Derya idi.
Seyhun Irmağı Türk Budun’a can veren hayat damarı idi. Su hayat demekti.

Ki hem hudut idi Seyhun Irmağı Türk Budun için.
Bu hududun kuzeyine Köktanrı’nın izniyle hiçbir yağı girememiş asla da giremezdi.
Seyhun Irmağı’nın kuzeyinde Türk Ata’lar ruhu dolaşırdı, buraya Türk olmayan kişi girdiği zaman, Köktanrı kızar felaket olurdu.
Tanrı Dağlarından doğan Seyhun kutlu sulardan Aral’a akardı, derya olurdu.
Aral Çepeçevre Türk obaları ile bezenmişti.
Köktanrı kutlu sulardan Aral’ı Türk Budun için yaratmıştı.
Korkut Ata’da benzer şeyler söylemişti diye anımsıyordu Onbaşı Günbudun.
Korkut Ata Hak Muhammed Yalavaç’ın Uçmağ’da akan sulardan biri Seyhun’dur, Seyhun kutsaldır dememiş miydi!

Yemiş veren ağaçlar bu suyu içer, yanan bağırlar onunla serinler, algazınlar (algazın:yabani hayvanlar)onunla suya kanardı.
Onbaşı Günbudun düşünüyor, türlü şeyler düşünüyor, eski hatıralar gözünde canlanıyordu.
Bu hatıralara Kam dedesinin vakti zamanında anlattıkları karışıyor, şimdi Onbaşı Günbudun hayalinde o eski çağlara uzanmış, o çağları yaşayan bir bahadır gibi kendinden geçmiş bir haldeydi.
Türk Soyu’nun en büyük gayesi neydi ki! Köktanrı ne beklerdi ki Türk oğullardan!
Otağlar kurardı yiğitler, Otağlar çoğalınca birleşir Oba olur, bu yiğitler soy soylar Oymak olur, Oymaklar Boy olur, Boylar birleşir Budun olur, Budun olunca Türk’ler kut kazanırdı.
Kişioğlu’nun ne önemi vardı, Budun olmadıktan sonra acunda dirlik düzen nasıl sağlanırdı.
Türkoğlu acuna dirlik düzen getirmek için yaratılmış kişioğulları değil miydi!
Tanrıkut Oğuz Metehan’dan sonra Türk Budun parçalanmıştı.
Türk Boyları birliğini yitirince Budun çile çekerdi. Budun zaten Türk Boyların birleşmesi ile oluşan kutlu birlikten başka neydi ki!
Evet Boylar birleşmeli ve Budun olmalıydı.
Büyük Hun Birliğinden sonra defalarca Türkler birlik olmayı denemiş ve bunu başarmışlardı.
Apar’lar Devleti, sonrasında Türk-Hun Devleti (Tuyu-Kun) kurulmamış mıydı!
Sonra yine birlik dağılmışken Bumin adlı Türk yiğit onbin bahadırı toparlamamış mıydı!
Onun kaldırdığı Türk Tuğ’u ile Han’lık büyümüş, Bumin Türk Tanhu’su olmamış mıydı!
Tanhu’yu kim seçerdi! Tanhu Türk Budun’un en ulu Baş’ı idi. Baş Kan’ı idi.
Bumin’in kurduğu devlet kişioğulları varolduğu müddetçe, Türkoğulları şu acunda varolduğu müddetçe duracak, bunu Köktanrı buyurmuş Tanhu’ya duyurmuştu.
Tanhu’yu Köktanrı seçerdi, Kağan’lık kurulur yıkılır, Han’lık belki kurulur yıkılır fakat Tanhu olunca artık o devlet sonsuza değin varolurdu.
Bu ölümsüz olan Köktanrı’nın dileği idi. Türk’ler birliği yitirdiği, herşeyi unuttuğu çağlarda bile Türk doğan her kişioğlu’nun al kanında bu duygu gizli bir mühür gibi akacak çağlayacak, Türk olan her kişi oğlu bunu hiçkimseden duymadan hissedecek bilecekti.
Bunlar Köktanrı’nın dileği idi.

Kişioğlu’nun kurduğu devlet yıkılır fakat Türk Devleti yıkılmazdı.
Ad değiştirir yer değiştirir zaman değiştirirdi, fakat Köktanrı’nın kurduğu Türk Devleti acun durdukça duracak, Oğuz Budun Türk Budun’un öncüsü, Türk Budun tüm kişioğullarının öncüsü olacaktı. Türkler yaman kişioğullarıydı.

Üç Tatar’dan Yedi Tatar Boylarına,Otuz Tatar Boylarından OtuzÜçTatar Boylarına, Tunguz’lardan Mançurlar’a, Üç Oğuz’lardan Beş Oğuz Boylarına, Yedi Oğuzlardan Dokuz Oğuz’a, On Oğuz’lardan Gök Oğuzlar’a, Ak Oğuzlardan Yirmi-İki Oğuzlara kadar bütün Türk Boyları birleşecekti, bu acun durdukça Türk kişioğullarının gayesi olacaktı. Acunda Oğuz asla bitmezdi, Köktanrı Oğuzlara ulu Baş’lar, Baş Kan’lar verirdi.
Baş’lar Baş’a bağlı, nihayet en başta olan Baş ise Köktanrı’ya bağlıydı, bunu Köktanrı buyurmuş Türkoğullarına duyurmuştu.
İşte şimdi de Türk Bilge Kağan’ı düşünüyordu Onbaşı Günbudun, Kam dedesinin sözlerini hatırlıyordu.
Kimdi Türk Bilge Kağan!
Türk Bilge Kağan değişik dönemlerde Köktanrı’nın yolladığı ve Türklere Tanhu olan ulu kişi idi.
Kağanlık kurar ve Türk Türe’sini acuna yayardı.
Türkler Kağanlık olunca görev bitmez, aksine göreve yeni başlamış sayılırdı.
İşte Türk Bilge Kağan Türk’ün o birtek ölümsüz ruhuydu.
Yine bir Türk Bilge Kağan gelecekti, mutlaka gelecekti demişti Kam dedesi.


Onbaşı Günbudun bunu hatırlayınca yüzü gülmüştü, şimdi gönlü rahat şekilde vurulduğu Türk kızı, Abakay Ozan olan, Kıpçak El’den hilal kaşlı Bige’yi düşünebilirdi.
Onbaşı Günbudun bu düşüncelerle kendinden geçmiş uykuya dalmıştı...





31 Mart 2016,
Alp Aldatmaz,
TTK

Çevrimdışı 4_hilal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 401
Ynt: Roman Denemesi
« Yanıtla #15 : 21 Nisan 2016 »
Onbaşı Günbudun(15)


988 Yılının Mayıs ayı henüz bitmemişti ki, Gürcü Krallığı elçileri gelmişlerdi.
Elçi heyeti 100 atla gelmişler, yanlarında çeşitli eşyalar hediyeler bohçalar sandıklar getirmişlerdi.
Yınal Yabgu haçlı Gürcü elçilerini kabul etmiş ve görüşmeler bitmişti.
Onbaşı Günbudun’un da canı herkes gibi sıkılmıştı.
Yınal Yabgu tüm hediyeleri ve sandık dolusu altınları kabul etmiş, Temir Yalığ’a da Kınık Obasında tutulan tüm esirlerin elçi heyetine teslim edilmesi emrini vermişti.


Selçuk beğ Yınal Yabgu’ya içerlemiş fakat Yabgu’nun buyruğuna herkes gibi boyun eğmişti.
Selçuk beğ Yabgu’yu anlayabiliyordu.
Yabgu’nun Gürcü Krallığı ile hududu olmadığı gibi, hudut komşusu olmayan Gürcü Krallığı ile hasım olmasında bir fayda yoktu elbet.
Peki Selçuk beğ için durum böyle miydi!!!

Selçuk beğ’in kafasında kurduğu hesaplar bambaşkaydı. Selçuk beğ Korkut Ata ile ve babası atası Dukak beğ ile neler neler hedefliyorlardı.
Kafkaslar, Pers toprakları, Anadolu hepsini Türk Yurdu yapmak, Oğuz Budun’a yeni yurt yapma fikri, müthiş bir çılgınlıktı.
Çok kan akması gerekecek, nice başlar vurulacak, yaman cenk edilecekti.


Elçiler on gün kadar Oğuz Yabguluğu’nun topraklarında kaldıktan sonra, serbest kalan esirlerle gitmişlerdi.

Onbaşı Günbudun, Binbaşı Börükan, Tümenbaşı Doğu Han, Mikail Alp, İl Tutmuş, Kül Erkin, Ozan Ay ve nice bahadır oturuyorlardı. Bir sessizlik oluşmuştu çeşitli konuşmalardan sonra ki, Tümenbaşı Doğu Han birden eline aldığı çalgısını çalmaya başladı.
Evet Tümenbaşı Doğu Han aynı zamanda bir Ozan’dı.
Bu Oğuzlar yaman kişioğulları idi.
Köktanrı Oğuz Budun’a nice maharetler vermişti. İşte cenklerde Bozkurt gibi Kartal gibi döğüşen vuruşan bu bahadırlar, aynı zamanda herbiri ayrı bir işle de uğraşıyorlardı.

Tümenbaşı Doğu Han bıçak ustası idi, aynı zamanda da bir Ozan’dı.
Onbaşı Günbudun Mikail Alp ve Kül Erkin herbiri bir yanında oturuyor vaziyette çalgıyı dinliyorlardı.
İşte Doğu Han söylemeye başlıyordu bile....


Akın ettik Gürcü El’e...
Benziyorduk coşkun sele...
Mızrap vuruyorum tele...
Yabgu boynumuzu büktü...

Komutanı bahadırı...
Esir ettik ne kadarı...
Doldurduk dokuz çadırı...
Yabgu’nun haberi yoktu...


Üç bin tane küçükbaş’ı...
Verdik ganimet üleşi...
Hür kaldı Gürcü kalleşi...
Yabgu üstümüze çöktü...


Tümenbaşı Doğu Han çok içerlemişti Yınal Yabgu’ya, Gürcü esirlerin serbest bırakılması herkes gibi onu da üzmüştü. Selçuk beğin en iyi komutanı Doğu Han işte Ozan’da olan Doğu Han, ağır sözlerle serzenişte bulunuyordu.
Ozanların sözü kutlu idi, asla kesilmezdi. Doğu Han zaten söz esirgeyecek kişi değildi, Oğuz Budun’un yaman bir evladı idi.

Şimdi Doğu Han bırakınca Ozan Ay çalgısını almış çalmaya başlamıştı.
Ozan Ay Kınık Boyu içinde en sevilen Ozan’lardan birisi idi.
Bakalım neler söylüyordu.


Bahadırım onbeş yıldır...
Selçuk beğ’im Tuğ’u kaldır...
Buyruk verip de ki; saldır...
Bizler uğrunda ölelim...

Hep cenk ettik Türk El’lerle...
Soyu bir olan İl’lerle...
Artık savaş Gürcü’lerle...
Yeni topraklar alalım...


Vuruş kırış bize düğün...
Oğuz Budun ile öğün...
Geldi artık altın çağın...
Kınık’lar bir El olalım...


Ozan Ay’dan sonra arka taraflardan bir Ozan çalmaya başlamış, tüm bahadırlar türlü düşüncelere dalmış fakat hepsi bir yol aynı kapıya çıkan şeyler düşünüyorlardı.
Kendinden geçmişti hepsi derin düşlere dalmışlardı...
Ozan söylemeye başlamıştı....


Türk’ün usu pusat gibi...
Türk Türe’si ruhsat gibi...
Yabgu biraz vasat gibi...
Başbuğ Selçuk beğ’im olur...

Gürcü’lerle savaşlarda...
Vuruşlarda kırışlarda...
Yabgu şimdi barışlarda...
Köktanrı Oğuz’u bilir...


Köktanrı Türk’ü yarattı...
Akdoğan’lar coştu öttü...
Yınal Yabgu oyun etti...
Selçuk beğ intikam alır...


Şimdi kalabalığa doğru iki atlı yaklaşıyordu. Kır atı ile Selçuk beğ’den başkası değildi bu gelen. Yanında da Korkut Ata vardı alacalı atıyla. İki Oğuz ulusu atların üstünde Tulpar gibi duruyordular. Ozanları duymuşlar mıydı yoksa duymamışlar mıydı bilinmez. Kırk at boyu kadar bir mesafede durdular.
Selçuk beğ sadağını omzundan aldı, üç ok yerleştirdi ve gezledi.
Bir vakit baktılar kalabalığa ve sonra iki Oğuz atları yüzüngeri ettiler, kısa sürede yorgaya kalktı atlar, güneye doğru dörtnala uzaklaştılar.




12 Nisan 2016,
Alp Aldatmaz
TTK

Çevrimdışı 4_hilal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 401
Ynt: Roman Denemesi
« Yanıtla #16 : 23 Nisan 2016 »
Onbaşı Günbudun (16)


Oğuz Yabguluğu'nun da bağlı olduğu Karahanlı Devleti'nin Hakan'ı çok sert mizaçlıydı. Ali Arslan Kara Tonga Han tıpkı babası gibiydi.

Kül Bilge Kadır Han'ın torunu Satuk Buğra Han döneminde, islam olan Karahanlı Hanedanlığı çok parlak bir dönem yaşamıştı. Çünkü Satuk Buğra Han islam olmamış olan bilumum Türk Boyları ile iyi anlaşmasını bilen bir Hakan olmuştu hep.

Fakat Satuk Buğra Han'ın büyük oğlu olan Musa Baytaş Tonga İliğ Han dönemi bu durum değişmişti. Musa Baytaş Tonga İliğ Han'ın uyguladığı siyaset çeşitli Türk Boylarından ciddi tepki alıyordu. Hatta isyanlar meydana gelmişti.
Çok katı bir islam siyaseti neticesinde islam olmayan Türk Boyları birer birer veya hatta birleşerek isyan edip duruyorlardı.

İşte Ali Arslan Kara Tonga Han babası Musa Baytaş İliğ Tonga Han'ın katı islam siyasetini devam ettiriyordu.

Selçuk beğ Türk Türe'sine her Türk gibi bağlıydı. Fakat bu vaziyetin sonu hayırlı değildi Türk Budun için.

Evet Selçuk beğ Oğuz Yabguluğu'na bağlıydı, Oğuz Yabguluğu ise Karahanlı Hakan'ına bağlıydı, fakat Karahanlı Hakan'ı yanlış siyaset izliyor ve hep Türk kanı akıyordu. Türk kanı aksın akmaya ama eğer Türk Budun'a yararı olacaksa aksın, halbuki Türk kanı akmasına gereksiz nesneler için sebebiyet veriliyorsa elbette Selçuk beğ bu durumu kabullenemezdi.

Nitekim Ali Arslan Kara Tonga Han Samanoğulları üzerine akın yapması için Oğuz Yabguluğu'na baskı yapıyordu. Yınal Yabgu kabul ederse bu demekti ki, Yınal Yabgu büyük ihtimalle Selçuk beğ'e yani Kınık Obası'nın Samanoğulları'na akın etmesini isteyecekti.
Selçuk beğ bu olacakları şimdiden görüyordu. Zaten haçlı Gürcülere akın kararı alınırken Yınal Yabgu'nun bu sene bize akın edilebilir iması Samanoğulları'nı işaret ediyordu.
Öyle ya Karluk'lar, Çiğiller, Hazar'lar hiçbiri şuan Oğuz Yabguluğu'na bir akın etme vaziyeti göstermiyorlardı.
Samanoğulları ile neden durduk yere savaş yapılacaktı, sonuçta Samanoğulları neredeyse tamamen bir Türk El'i değil miydi!
Yağılık etmiyorlardı ki, Ali Arslan Kara Tonga Han batıya giden ticaret kervanlarının güzergahına tamamen hakim olmak için, aynı zamanda da Abbasi'leri himaye etmeyi sürdürüp Arap'lar yani islam topraklarının nimetlerinden ziyadesiyle istifade etme maksadı güttüğünden Samanoğulları devletini tamamen ortadan kaldırmak istiyordu.
Selçuk beğ tüm bu hesapları çözdüğü için, bu oyunların hepsini bozmaya kararlıydı.
Bu hesapları bozarken Yınal Yabgu'ya karşı gelmek istemiyordu, Yınal Yabgu'yu ve dolayısı ile amcası Temir Yalığ'ı ve Oğuz Yabguluğu'nun bağlı olduğu Türk'lerin merkezine hakim olan Karahanlı Hakan'ı Ali Arslan Kara Tonga Han'ı da karşısına almak istemiyordu.

Karahanlı'lar yüzlerce yıldır Türk'lerin başkenti olan Ötüken'i de başkentlikten çıkarmış, işte başkenti Kaşgar yapmışlardı.
Bu Türk Türe'sine uygun muydu!
Ötüken savunma için elverişli mi değildi, neden değiştirilmişti, Bumin Kağan'ın ruhu sızlamıyor muydu!
Selçuk beğ esasen bu durumlardan hiç memnun değildi.

Selçuk beğ babası atası Dukak beğ'in de fikrini alıp, yanında Korkut Ata ile birlikte Samanoğulları Emir'i II.Nuh'un komutanlarından biriyle görüşmeye gelmişti. Tüm olup biteni vaziyeti ve öngörülerini bir yol ona da anlatıp, Emir'iniz II.Nuh bir an önce Oğuz Yabgu'su Yınal Yabgu'ya elçiler ve hediyeler göndermeli, barış içinde dostane ilişkilere ikna etmelidir, yoksa Yabgu kısa sürede Karahanlı Hakan'ı Ali Arslan Kara Tonga Han'ın isteği doğrultusunda sizin üstünüze akın kararı alacaktır. Yabgu'yu ikna ederseniz Karahanlı'lar size doğrudan kendileri bu sıra akın etmezler, çünkü iç isyanlarla uğraşıyor Hakan.
Kendisi de Oğuz soylu olan Samanoğulları komutanı dikkatle dinliyordu Selçuk beğ'i.
Selçuk beğ ne kadar bilge olduğunu, işte bilgeler bilgesi uluğ beğ Korkut Ata yanında olduğu halde ispatlıyordu.
Türk Yurtları için faydalı olan her ne ise, işte Selçuk beğ onu diliyor ve yapıyordu

Samanoğulları Kutlu sulardan Hazar'ın güney kıyılarına kadar hakimiyet kurmaya başlamışlardı, haçlı Gürcü'lerle daha nice uğraş vermek niyetinde olan Selçuk beğ, bu sayede hem güvenli şekilde o topraklardan geçebilecekler hem de sebepsiz yere Türkler birbirini kırmayacaklardı.

Samanoğulları bünyesindeki Türk'lerin neredeyse tamamı müslüman olmuştu. Ayrılırken Allah'a ısmarladık dilekleri ile ayrıldılar.

Gece olmak üzereydi, Selçuk beğ ve Korkut Ata şimdi Samanoğulları toprağından ayrılacak Oğuz Yabguluğu topraklarına Oba'larına döneceklerdi.


23 Nisan 2016,
Alp Aldatmaz,
TTK

Çevrimdışı 4_hilal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 401
Ynt: Roman Denemesi
« Yanıtla #17 : 25 Nisan 2016 »
Onbaşı Günbudun (17)


Onbaşı Günbudun yine bütün gece gözünü kırpmamış hep Bige'yi düşünmüştü.
Kıpçak güzeli ayyüzlü hilal kaşlı Abakay Ozan olan Bige'yi.
Sabaha karşı bir ara uykuya dalmış, fakat işte kısa bir zaman geçmişken telaşlı bir şekilde uyanmıştı tekrar.
Onbaşı Günbudun düşünde Kam dedesini görmüştü.
Yattığı yerden kalkıp üstünü başını düzelten Onbaşı Günbudun bir sağa bir sola seğirtip duruyordu otağında.
Eşiğe vardığında bir yol dışarıya baktı, hava aydınlanmamıştı daha. Kendi kendine daha vakit var dedi, acıktığını farketti.
Süt kaynatıp çay yaptı, içine tuz ve bol karabiber atıp tereyağ eritti.
Ve sonra çayın içine açma hamur ekmeği doğradı, bazlamadan daha kalınca bir ekmekti bu.
Yemekten sonra pusatlarını kuşandı ve otağından çıktı. Şimdi doğruca yüzbaşısı Ay Tigin'e gidiyordu.

Yüzbaşı Ay Tigin güngörmüş bir bahadırdı. Kınık Boyu'na mensuptu, 4 tane oğlu 2 tane de kızı vardı. İşte büyük oğluyla kılıç talimi yapıyordu otağının önünde.

Onbaşı Günbudun yaklaşırken vuruşmayı seyrediyordu. Yaman kılıç vuruşturuyordu baba oğul.
Onbaşı Günbudun Yüzbaşı Ay Tigin'i çok seviyor ve sayıyordu.
Yaklaşınca önce vuruşmanın bitmesini bekledi, Yüzbaşı Ay Tigin Onbaşı Günbudun işte şimdi görmüştü.
Onbaşı saygıyla selamladı Yüzbaşı'sı Ay Tigin'i.

Ay Tigin gülümserken ilk sözü "kılıç çek Günbudun", oldu.
Onbaşı hiç tereddüt etmeden kılıcını çekti, işte kılıç vuruşturuyorlardı.
Onbaşı Günbudun'da yaman bir bahadır olduğunu gösteriyordu.
Çok sert vuruşlar yapılıyor, bu iki Oğuz bahadırı talim edercesine değil cenk edercesine güzel vuruşuyorlardı.

Şimdi Yüzbaşı'nın 4 oğlu ve 2 kızı da hatta hanımı da dışarıya çıkmış bu vuruşmayı seyrediyorlardı.
Gülbahar Yüzbaşı Ay Tigin'in hanımı vaktiyle Kınık Boyu'nun en güzel kızıydı.
Güzelliği kadar yiğitliği ile de bilinir, hatta Kınık kızlarına cenk talimlerini çoğu kez o yaptırırdı.
İşte Gülbahar Oğuz Budun'a 6 evlat vermiş, onları er gibi yetiştirmişti.
Yüzbaşı Ay Tigin 44 yaşındaydı, nice cenkler görmüş, sayısız kez ölüm kalım uğraşlarında gözünü daldan budaktan sakınmamış ve en önlerde kıyasıya vuruşmuştu.

Onbaşı Günbudun 28 yaşıyla Yüzbaşı'sından daha genç olmasına rağmen işte vuruşma denk geçiyordu.
İki Oğuz bahadırının da yüzlerinden kan sızmaya başlamış, hafif çizikler açılmıştı.

Gülbahar hanım az ilerde kazanda haşlanan çorbaya baktı, biraz karıştırdı ve küçük kızına kap kacak getirmesini buyurdu.
Çorba hazırdı demekki.

Oğuz otağları büyük kazanda sırayla çorba yaparlar bu 40 veya 50 otağa yeterdi, bu şekilde sabah aşları görevi birtakım otağlar arasında paylaşılmıştı.
Çamaşır yıkama, av tutmak, giysi, atların tımarı, küçükbaşların otlatılması, çocukların eğitilmesi gibi nice görevi otağlar böylece paylaşırdı. Oba işleri bu görevleri paylaşma yöntemi ile daha iyi işliyordu.
Oğuzların her işi toy gibiydi.

Gülbahar hanım çorbaları katınca beğine seslendi fakat Yüzbaşı Ay Tigin vuruşmaya öyle dalmıştı ki duymadı.
Gülbahar hanım kılıcını çekti ve vuruşma yapan Ay Tigin ile Günbudun arasına girdi. Çorba hazır beğ dedi, hadi buyrun.

İşte şimdi her otağdan birer ikişer çorba kazanına geliniyor ve çorbalar katılıyordu.
Onbaşı Günbudun ikram edilen çorbayı afiyetle içtikten sonra, sofranız kutlu olsun diyip teşekkür etti.
Yüzbaşı Ay Tigin ile Onbaşı Günbudun otağdan çıktılar, birlikte obanın dışına doğru yürüyorlardı yavaş yavaş.
Yüzbaşı anlamıştı, Günbudun'ın bir derdi vardı. Yürürken bir müddet konuşmadılar, sonra artık dayanamayan Yüzbaşı Ay Tigin sessizliği bozdu. "Derdini söylemeyen dermanını bulamaz", dedi.
Onbaşı Günbudun nasıl anlatacağını bilemiyor, bu korkusuz bahadır ömründe ilk defa korkmuş gibi ürkek bakıyordu.
Yüzbaşı kaşlarını çattı, "haydi", dedi.

Onbaşı Günbudun anlattı, zafer şöleninde gördüğü Abakay Ozan olan Bige'ye vurulduğunu söyledi.

Yüzbaşı Ay Tigin gülümsedi. Hoşuna gitmiş sevinmişti. Onbaşı Günbudun nihayet yuva kuracaktı.
Başbuğ'dan izin alalım, sonra gider isteriz dedi Bige'yi sana.

Onbaşı Günbudun çocuk gibi sevinmişti. İki Oğuz birbirlerini kucakladılar, sonra bu kucaklaşma boğuşmaya dönüştü. Kılıç vuruşturmaya doyamamış olacaklardı ki, işte şimdide güreşmeye başlamışlardı.

Oğuzlar yaman kişioğullarıydılar.




24 Nisan 2016, gece olurken,
Alp Aldatmaz
TTK

Çevrimdışı Çağrıbey

  • [GÖKBÖRÜ ANKARA]
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2202
  • Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Ynt: Roman Denemesi
« Yanıtla #18 : 29 Nisan 2017 »
Sayın 4_hilal Kandaşım;
Uzun zamandır sizi buralarda göremiyoruz ve de çok merak ediyoruz.
İnşallah başınızda herhangi bir dert ve sıkıntı yoktur.
Tadına doyamadığımız roman ziyafetine kaldığınız yerden devam etmenizi dilemekteyiz.

Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla..
Çağrıbey.

Çevrimdışı 4_hilal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 401
Ynt: Roman Denemesi
« Yanıtla #19 : 04 Mayıs 2017 »
Sahsi meseleler ve malum hiçbirseyi yormasa da ruhumuzu beynimizi gönlümüzü yeterince yoran memleket meseleleri derken, pek zaman ayiramadim.
Beni sual etmissiniz Çagribey kandasim, çok tesekkür ederim, sag olun var olun.
Gayet iyiyim, en kisa zamanda tekrar kafamdaki hayalimdeki romani sekillendirmeye devam edecegim, daha çok aranizda bulunmaya çalisacagim, yaz aylarinda Türkiye'de oldugumda siz de müsait olursaniz, Gökbörü Dernegimizi ziyaret edecegim.

Saygilarimla,
Alp Aldatmaz,
TTK