Eşgüdüm çalışmaları daima yapılmalı. Sadece etkinlik dolayısı ile değil. Geçmişte bir sivil toplum kuruluşunda onlarca derneği bir araya getirip, fikir alışverişinde bulunduk.
Önce birbirimize güven sağladık, ardından baş olma, ben merkezcilik hissiyatını kırdık
Etkinliklere birlikte katıldık, birlikte haykırdık.
Sonra bizlerin vadesi dolunca eksiğimiz olan yeni nesli yetiştirmedik ve cefasını çektik.
Baş olma meselesine gelince;bu konuda çok sıkıntımız var. Herkes kendisini bir yere oturtmaya çalışıyor, Birbirine tepeden bakıyor, karşındakini küçümsüyor. Türk töresinde hiyeraşi vardır ama bu saygı nedeniyledir. Türk töresini öğrendiğimiz takdirde zaten bu kendiliğinden oluşacaktır.
İsim yapma gereksinimi, ben tanınayım, Türkçü benim, işte o fikirler bana ait gibi hastalıklı düşünceleri olanları da maalesef biliyoruz. (söz meclisten dışarı) Yanında iken adamdan saymayıp, tanımdan fikirleri okuyunca adam yerine koyuyoruz. Gerçekte bir bilsek o adamdan saymadığımız kişinin fikirlerini işittiğimizi...
Oysa ne vardı?
Yol başçımız Atsız'ın ismi nereden geliyordu?
Kendisini bile soyutlayıp, Hareket Türkçüsü olmadığını anlatmaya çalışıp, asıl hareket Türkçülerinin Beyazıt Meydanında toplanan binlerce isimsiz kahraman Bozkurtlardır diyor ki, Atsız sözünün anlamını da çoğunluğumuz biliyoruz.
Bizler içimizdeki beyinsizleri arındırmadığımız müddetçe, iki fevri dil ile kurulan cümlelere kapıldığımız, beğendiğimiz müddetçe, birliği ama hakiki birliği, yürekten, gönülden taa en derinden birliği sağlayamadığımız müddetçe başarı sağlayamayız.
Eski ile bugün arasındaki fark; samimiyet ve bağlılık vardı, satmak kavramı sadece ticarette kullanılırdı.
Bugün fiili insan tacirliğinden ziyâde manevi anlamda da bu ticarete başlandı. Hem de bedenlerin satılmasından daha acı bir hadisedir manevi anlamdaki satışlar.
,Sayılacak çok dert var. Bir yerlerden başlamak gerek ama nerden?
Bence kendimizden!...
Esenlikler...