Malumdur Sırplar tarihe "Türkler karşısındaki yenilgilerini kutlayan millet"olarak tarihe geçmişlerdir.
Bir keresinde yine kutlamalar yapılıyor,nutuklar atılıyor;Türkler koyun,Sırplar kasap,kesip biçiyorlar.Yaşlı bir adam bu kalabalığa yaklaşarak ateşli kahramanlık nutuklarının sebebini sorar.Orada bulunanlar da:
-Bizim Türkler karşısında zaferimizin yetmişinci yıldönümüdür.Haberin yokmu ihtiyar,derler.Yaşlı adam başını sallayarak cevap verir:
-Haberim olsa da ,olmasa da ne fark eder?O savaşta ben de vardım.
Yeni nesil o savaşta sadece"Sırp kahramanlığı"olduğunu zannettiği için yaşlı adamı ite kaka kürsüye çıkrtırlar.Adam gördüklerini,bildiklerini anlatmaya başlar:
-Türklerin saldırıya geçtiklerini görür görmez dizlerimiz titremeye başlamıştı.Hani bilirsiniz "Bir dost için Türk saldırısını seyretmek,dünyada zevklerin en doyulmazıdır"derler doğrudur.Ama gelin görün ki biz düşmandık.Bu kadar erken geleceklerini,bu kadar şiddetli saldırıya geçeceklerini tahmin bile edememiştik.Hemen emirlere bakmaksızın,kaçmaya başlamamıza rağmen,bizim taburdan pek az sağlam asker kalabildi,geri kalanlarda dağıldı.Kış iyice bastırıncaya kadar sığındığımız dağlarda öylece kalakaldık.Sonra ben,bir gece yola çıktıp dağları aşıp güç bela köyüme geldim.
Kalabalıktan bir uğultu kopar.Tertip heyeti oldukça şaşkındır.Nihayet biri bağırır.
-Bu nasıl olur,Türklerin önünden nasıl kaçarsınız(Tabi yiyosa kendi dursun),siz ne biçim Sırpsınız?
Olanların tam farkına varamayan ihtiyar,dürüst bir şekilde sözlerine devam eder:
-Dinle evlat,onlar atalarında hep önüne katıp kovalamayı öğrenmişler;biz ise sıkıyı görünce ağırlıklarını bırakıp kaçmayı .Zincir bile bizi tutamaz....
Kalabalıktan biri küfürle karışık haykırır.
-Alçak moruk,sana kaçışını anlatasın diye mi söz hakkı verdik?
İhtiyar hiç tavrını bozmadan yanıtlar
-Evlat,benden "yalan söylemem"istenmdi,"gördüklerimi anlatmam" istendi.Sen olsan ne yapardın?