Gönderen Konu: Soner Yalçın'ın Bu Yazısını Bir Hatırlamak Gerek  (Okunma sayısı 3453 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Kapgan Tigin

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 4

MHP’nin 40 yıldır bitmeyen derdi


Türban serbestisinin önünü açan Anayasa değişikliğine MHP’nin destek vermesi bazı çevreleri şaşırttı. Görünen o ki, bu kesimler MHP’nin tarihini, düşünsel dünyasının oluşumunu pek bilmiyor.

Alparslan Türkeş ile Nihal Atsız’ın yollarının neden ayrıldığını; katıksız bir Türkçü olan Ali Balseven’in dava arkadaşı ülkücüler tarafından neden öldürüldüğünü bilmeyenler, MHP’nin bugününü anlayamazlar. İşte 40 yıl önceki o yol ayrımının hikáyesi.

TARİH: 25 Mayıs 1973. Yer: Ankara. Ali Balseven, 25 yaşındaydı. Kahramanmaraşlıydı. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi son sınıf öğrencisiydi. MHP’liydi. Ama...

O gün akşamüzeri Kurtuluş Parkı’nda bir grup MHP’li tarafından önü kesildi. Ali Balseven karşısına çıkanların hepsini tanıyordu. Dava arkadaşlarıydı. Hepsi ülkücüydü.

Ancak...
/_newsimages/5049479.jpg
Bozkurtlar birbirine düşmüştü. Başbuğ o günlerde söylemişti o ünlü sözünü:

"Davadan döneni vurun!"

O gün ülküdaşları, Ali Balseven’i bıçaklayarak öldürdü. Peki, neden?

Ali Balseven davadan mı dönmüştü? Hayır! Birini mi ihbar etmişti? Hayır! Peki, suçu neydi? Suçu...

MHP’de her şey dört yıl önce bir kongrede başlamıştı.

KIRILMA NOKTASI

Tarih: 8 Şubat 1969. Yer: Adana

O gün şehir merkezi çok hareketliydi. Mavi gömlek giyen dokuz genç, motosikletlerle kentte tur atıyordu. Dokuz motosiklet; Alparslan Türkeş’in doktrini "dokuz ışık"ı temsil ediyordu.

Mavi gömlek neyin simgesiydi? Bilinmiyor. Bilinen, Mussolini’nin yarı-askeri gençlik örgütü militanlarının kara gömlek giydiğiydi. Motosikletli gençler gerekli ilgiyi topladıktan sonra kent merkezine geldiler.

Burada, 16 bağımsız Türk devletinin bayraklarını taşıyan 16 gençle buluştular. Alana gelen mehter takımı, ara vermeden büyük bir coşkuyla çalmaya başladı. Kalabalık giderek artıyordu. Alparslan Türkeş ve parti yöneticilerinin gelmesiyle yürüyüşe geçildi.

Askeri bir disiplin altında yürüyenlerin istikameti; milliyetçi hareketin en büyük tarihsel dönüşümünün yaşanacağı kurultay salonuydu.

Şehir merkezinden gelenleri kongre salonunda bir o kadar daha kişi karşıladı. Bu grup Türkeş’e mesafeliydi; liderleri ırkçı-Turancı Nihal Atsız idi.

"Tanrı Türk’ü Korusun" pankartı altında toplanmışlardı. Orta Asya nostaljisini canlandırmak isteyen bu gençler arasında paganist simgeler modaydı.

Bu nedenle hemen hepsi kalpak giyiyordu. Sarkık bıyıklıydılar. Yakalarında Bozkurt rozetleri vardı. Esir Türklerin kurtarılıp, yeniden inşa edilecek "Büyük Türkiye"ye inanıyorlardı. Turancıydılar.

"Adsız"dılar; Göktürkler’de henüz kamusal bir görevi yerine getirmemiş gençler özel isim taşıyamazlardı. Kendilerini kanıtlayana kadar bu gençlere "adsız" denirdi.

Aşırı milliyetçi Nihal Atsız, bu nedenle kendine "Atsız" soyadını seçmişti. Karşılıklı sloganlar altında kongre başladı.

AYRIŞMANIN NEDENİ

27 Mayıs 1960 askeri müdahalesine katılan dokuz subay, 22 Şubat 1964 tarihinde Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ne katıldı. Liderleri Alparslan Türkeş’ti. Bu ekip kısa bir süre sonra partiyi ele geçirdi. Alparslan Türkeş, partinin genel başkanı oldu.

İhtilalci subayların parti yönetimine gelmesiyle CKMP’de büyük dönüşümler yaşandı. Örneğin, partinin o tarihe kadar ülke yarısında teşkilatı varken, bu sayı hemen 61 il ve 435 ilçeye yayıldı.

Türkiye ilk kez, partili gençlerin kendilerine verdikleri isimle, "komando yürüyüşü"yle tanıştı. Genel Başkan Türkeş’e, "Başbuğ" deniliyordu.

CKMP, Türkçü bir partiydi. Bu siyasal çizgi geniş kitlelerle buluşamıyor; oy alamıyordu. Türkeş ve arkadaşları, "ayakları yere basmayan romantik Türkçü" parti çizgisini değiştirmeye karar verdi.

Türkeş ve subay arkadaşları her ne kadar cumhuriyetçi, laik ve Türkçü olsalar da, oy alabilmek için İslam motiflerinden yararlanmaya karar verdiler!

Siyaset dünyasında İslam’ın ne kadar önemli olduğunu sosyolojik olarak kavradılar. Bu değişim/dönüşüm sadece parti programıyla sınırlı olmayacaktı; hareketin simgeleri/sembolleri bile değiştirilecekti.

İşte Adana kongresi bu amaçla toplanmıştı.

Adana’da toplanılmıştı; çünkü biliyorlardı ki Ankara, İstanbul gibi kentlerde parti çizgisinin değişmesine karşı çıkan güçlü bir "Türkçü" grup vardı.

Ve iki gün süren Adana kongresinde büyük tartışmalar, kavgalar ve ayrışmalar yaşandı...

BÜYÜK DÖNÜŞÜM

Kongre iki gün boyunca hayli hareketli geçti. Kongre Başkanı Orhan Kaleli bile divandan istifa etmek zorunda kaldı. Türkçülerin simgesi "Tanrıdağı"nın yanına, İslamiyet’in simgesi "Hiradağı" eklenip yeni bir slogan üretilmişti: "Tanrıdağı kadar Türk, Hiradağı kadar Müslüman."

Zamanla, "Tanrı Türk’ü Korusun" pankartının yerini de "Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın" alacaktı! Benzeri İslami simgeler, Türkçü gruptan "Türkler Araplaştırılmak isteniyor" şeklinde tepki aldı.

Nihal Atsız ekibi, kongrede direkt Türkeş’i hedef aldı. Aslında Nihal Atsız ile Türkeş’in dava arkadaşlığı çok eski yıllara dayanıyordu.

Türkeş daha Kuleli Askeri Lisesi’nde öğrenci iken Nihal Atsız ile tanışmıştı. Onu öğretmeni bilmişti!

1944 Türkçüler Davası’nda birlikte yargılanıp hüküm giymişlerdi. Şimdi ise karşı gruptaydılar. Nihal Atsız ekibi, kongrede hep benzer sözleri söylediler Türkeş’e:

"Sen git güvendiğin Araplara biat et!"

"Oy toplamak için Arap develere bin!"

Sonuçta, Nihal Atsız grubu, kongreyi kaybetti. Türkçüler ellerindeki parti kimliklerini kürsüye doğru fırlatarak salondan ayrıldılar.

Nihal Atsız, gazetecilere şu açıklamayı yaptı:

"MHP’de Allah, Tanrı’yı kovdu!"

Türkçülük, Osmanlı Devleti’nin son döneminde doğmuş; Cumhuriyet ile birlikte dirilmiş; 1969 kongresinde öldürülmüştü!

ÜÇ HİLAL

Türkçü grubun kongreyi terk etmesinin ardından Türkeş ve arkadaşları önergeleri tek tek kabul ettiler. Parti adından başlayarak hareketin her şeyini değiştirdiler:

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) adı, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) oldu.

"Bozkurt" sembolü/amblemi, yerini "Üç Hilal"e bıraktı.

"Bozkurtlar", "Ülkücüler"e dönüştürüldü!

"Türkçü" yerine "milliyetçi" sıfatı tercih edildi.

"Türkçüler Derneği" lağvedildi; "Milliyetçiler Derneği" kuruldu.

Sadece "Başbuğ"a dokunulmamıştı.

27 Mayıs’ın "kudretli albayı" Türkeş, kısa bir süre sonra Kábe’ye gidip hacı oldu.

MHP artık kendine yeni bir yol çizmişti.

Ve bu yolda "Şamanist" saydığı "Bozkurtlara" ihtiyacı yoktu.

Çünkü:

Bozkurtlar, Şamanist gelenekleri canlı tutmak, unutturmamak istiyordu.

O kadar Türkçüydüler ki, Sakarya, Adapazarı’na gidip Orta Asya’dan getirilen kımızı içiyorlardı.

Hatta 1960’lı yılların sonunda üniversitelerde siyasal kavgaların başladığı o günlerde, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi Fehmi Yücesoy okulda solcu öğrencilerden dayak yiyip yere düşünce, "Bana yardım et gök tanrısı" diye dua etmişti!

Niyazi Adıgüzel, Nihat Çetinkaya gibi isimler İstanbul Şamanistler Derneği’ni kurmuştu!

UTANGAÇ SÖYLEM

Alparslan Türkeş, sadece Türkçülerle yollarını ayırmadı. O artık utangaç bir Kemalist idi. Parti binalarından Atatürk resimleri indiriliyordu artık.

1960’lı yılların sonu, 1970’li yılların başı aynı zamanda Türkiye’deki partilerin yeniden saflaşmaya başladığı bir dönemdi.

MHP bu dönemde ideolojikleşme ve radikalleşme konusunda mevcut partilerden daha aktifti. Propaganda konuşmalarında, laikliğin yerini oy avcılığına dönük İslami söylemler aldı.

Politikada mistik/dinsel bir yaklaşımı benimsedi. Kırsal alanlar ve varoşlar için bu söyleminin önemli olduğunun farkındaydı.

Bu nedenledir ki, ülkücüler otobüslere bindirilip Adıyaman’daki Nakşibendi Menzil Şeyhi’nin elini öptürülmeye götürülmesine ses çıkarmıyordu.

Tarikatlar Türkeş’i ziyaret ediyor; ona tüfek hediye ediyorlardı!

Türkeş artık pragmatikti: Türkçü söylemlerle sadece üniversitedeki öğrencilerin dikkatini çekeceğini biliyordu. İsteği, İslamcı söylemlerle "köksüzlük sorunu" yaşayan köylü gençleri toplumsal harekete çekmekti.

Laik Türkeş, tarikatlara yakınlaştı. Öncelikli ilk hedefi Orta Anadolu’daki Sünni Müslümanların oylarını almaktı.

Başarılı da oldu.

ALEVİLER

Ali Balseven’in cenazesine MHP’den kimse katılmadı. Cenazede sadece Türkçüler vardı. Tabutu Türk bayrağı ve Bozkurt flamasına sarılıydı.

Başları kalpaklı, sarkık bıyıklı Türkçüler, yoldaşlarının tabutunu Kahramanmaraş’a kadar taşıdılar.

Ve...

Bilinmeyen bir gerçektir:

Ali Balseven Alevi’ydi.

Alevilerin MHP’ye uzak durmasının bir nedeni de Ali Balseven cinayetidir.

Sonuç:

MHP’nin 40 yıllık siyasal çizgisinde bir sapma yoktur.

’Bozkurtçunun Amentüsü’

Biz kimiz?

Bozkurtçularız.

İdeolojimiz nedir?

Bozkurt Türkçülüğü.

Neye inanırız?

Türk ırkının ve Türk milletinin, her ırktan ve her milletten üstün olduğuna!

Bu üstünlüğün kaynağı nedir?

Türk kanıdır.

Türk doğuştan mı üstündür?

Türk, doğuştan üstün ve kabiliyetlidir. Türk, zekásını, yiğitliğini, askeri dehasını ve her hususta büyük kabiliyet ve istidadını kanından alır.

Bu üstünlük kaybolabilir mi?

Kötü idare ve kötü muhitin tesiriyle azalırsa da bu muvakkattir. Türk kendi gelişmesini tekin edecek iyi bir idare ve iyi bir muhit yaratır yaratmaz bu üstünlüğü yeniden parlar.

Bu üstünlük ne vakit büsbütün kaybolur?

Eğer Türk’ün kanı yabancı kanlarla bulanırsa. Bu takdirde melez ve karışık kanlı olarak doğacak nesiller, Türk’ün maddi manevi hususiyetlerini taşımazlar ve öz bir Türk gibi üstün soydan olamazlar.

Bozkurtlar niçin ırkçıdır?

Bozkurtçuların ırkçı olmalarının diğer bir sebebi de içtimaidir; Bozkurtçular biliyor ki Türk’e ancak Türk’ten fayda gelir. Türk olmayanlar ve her çeşit dönmeler, ne kadar Türk terbiyesi ile büyürlerse büyüsünler hiçbir zaman bir öz Türk’e benzemeyecekleri gibi bir öz Türk gibi de bu millete hizmet edemeyeceklerdir.

Türk derken, 9 göbeği Türk olanları mı kastediyorsun?

Gönül öyle isterdi. Fakat realiteleri gören Bozkurtçular, atalarının dörtte üçü Türk olan veya 4 göbekten beri kanca Türkleşmiş olanları da Türk saymaktadırlar.

Bozkurtçular Pantürkist midir?

Evet...

"Bozkurtçunun Amentüsü"nü kaleme alan isim Reha Oğuz Türkkan idi.

(Bozkurt Dergisi, Sayı 1, 5 Mart 1942.)

Çevrimdışı Borokhul Noyan

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 224
Soner Yalçın pek makbul bir kaynak değildir. Tescilli bir komünist, kürdofil, Etki ajanı ve provokatördür. Solcu ve kürdofil olduğu halde Türk Milliyetçilerinin arasını daha da bozmak için Şehit Ali Balseven Ağabeyimizi  istismar etmekten çekinmemiş bir karaktersiz, şahsiyetsizin tekidir. Geçmişte de iğrenç iftiralarla dolu bir yazısında BÜYÜK TÜRKÇÜ ATSIZ BEĞ'e alçakça saldırmış ve cevabını HUNTÜRK OTAĞINDAN misliyle almıştır.

Bu başlıktan konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi sahibi olabilirsiniz.
https://www.hunturk.net/forum/mossad-ajani-soner-yalcindan-atsiz-ataya-ve-turkculuge-saldiri-2579.html

 

Çevrimdışı Borokhul Noyan

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 224
Türkçü bir kandaşımızın hazırladığı ve Şehit Ali Balseven Ağabeyimiz ile ilgili doğru bilgiler içeren yazısı muhakkak okumanızı öneririm.

YAZI ALINTIDIR...

Ali Balseven (Biber Ali) Hakkında Bilinmeyenler

Ali Balseven (Biber Ali)
 
Dava adamlığının en belirgin ilkelerinden birisi de mert olmaktır. Mertlik ise genelde yüreğin zenginliğinden cebin fakirliğinden gelir. Ali Balseven 1948 yılında çok fakir bir aileye evlat olduğu için mertlik nişanını göğsüne takmıştı. Ailesi gerçekten çok fakir ve Müslüman Sünni inancında kimselerdi. Gençlik yıllarında Türkiye de baş gösteren olaylar neticesinde Türkmen oluşunun gururu ve onuru ile Genç Ülkücüler teşkilatına katılmıştı, ülkü için o teşkilat arasında hizmet verip çalışıyordu. Neticesinde Ankara Ziraat Fakültesini kazandı.

Okumak için Ankaraya üniversiteye gittiğinde bir arkadaşı vasıtasıyla ülküye gönül vermiş kişilerin arasına katıldı. Bilgili, kültürlü, eli açık ve çok iyilik sever bir kişi olması neticesiyle kısa sürede kendisini tanıtmıştı. Arkadaşları ile Yıldırım Bayezid yurdunda hem fikirsel hemde fiziksel olarak ülkü adlı geline çeyizler diziyorlardı. Acıyı çok sevmesi neticesiyle arkadaşları ona "Biber Ali" lakabını uygun görmüşlerdi ve onun yaptığı kuş başı etli acılı bulgur pilavının tadına bakmayan da kalmamıştı.
 
Biber Ali teşkilatçı bir Türkçüydü ve kendi bölgelerine hakim olan karşıt görüşlü kişileri bile alt edebilecek düzeyde sistemli ve pratik çalıştığından dolayı bu ekip meydana çıktığında komünistler meydandan çekilirdi, altı üstü onbeş yirmi kişilik teşkilat yüzlerce komünisti dize getirebiliyordu. Kurtuluş parkı, Ankara Siyasal, Ankara Hukuk Fakültesi gibi alanları kontrol altına alabilen mangal yürekti onlar. Biber Alinin yüz siması görüldüğünde düşman korkar, dost ise sevinirdi, çünkü onun sessiz, anlayışlı tane tane konuşan, güven verici yapısı onu dostlarına çok sevdirmişti. Düşmanlarına verdiği korku ile "Kurtuluş Takımı" adlı Türkçü bir teşkilat o bölgeyi yönetimine almıştı. Meydan onlarındı.
 
Biber Ali öylesine tanınmıştı ki zamanın da Milliyetçi Hareket Partisinin genel başkanı Alparslan Türkeş ile yüz yüze görüşebilen bir kişi olmuştu. Alparslan Türkeş vaktiyle güreş şampiyonumuz Gazanfer Bilgenin oğlunun düğün takısını takması için Biber Ali ve bir arkadaşını İstanbula yollamıştır.
 
Bir keresindeise Alparslan Türkeş K.Maraşta bir yakınını ziyaret etmek isteyince Biber Ali bölgeyi iyi bilen bir kişi olduğundan yine görev almıştır ve öncesinden K.Maraş yolunu tutmuştur. Alparslan Türkeşin geçeceği güzergah riskli bir bölge olarak düşünüldüğünden dolayı güvenliğin tam sağlanması gerekmektedir. Bir otobüsün kiralanmasına karar verilir, otobüsün kiralanması için herkesin eşit miktarda para katması gerekmektedir. Ali Balseven ise katması gereken o parayı bile tanıdığı bir esnaftan borç alarak ödemiştir. Velhasıl Alparslan Türkeş güvenli bir şekilde gitmesi gereken mevkiye ulaştırılır, etrafta güvenlik olarak yine aynı ekip çatılara mevzi alırlar. O esnada sağanak bir yağmur başlar, etrafı kontrol eden Türkçüler bardaktan boşanıyor gibi yağan yağmurda ıslanmaya başlarlar. Türkeş beğ bu durumu fark edip ıslanmamaları için talimatta bulunur fakat Biber Ali ve arkadaşları görev aşkından ötürü Türkeş beğin güvenliğini yağan yağmura rağmen bulundukları yerden ayrılmayarak sağlamışlardır.
 
Ali Balseven çok fakir bir hayat yaşamasına rağmen çok mert ve çok insancıl bir kişidir, gelir kazanmak için 1969 ve 1971 yıllarında vekil öğretmenlik yapmıştır. Zeki, çalışkan ve araştıran bir kişi olması neticesiyle inandığı davanın Türkçülük davasının İslamcılık ile birleşmesinden rahatsızdı. O arkadaşları ile Kurtuluş parkında içki içer kimi zaman piknik yapardı. Milliyetçi Hareket Partisinin meşhur kongresinde bozkurtun yerini üç hilal aldığı zaman partiden yolu ayrılan bir çok kimse olmuştu. Ali Balseven ise arkadaşları ile beraber partiden ayrılmayıp hizmete devam etmişler, parti içerisinde Türkçülük fikrini yaşatma kararı almışlardı. Partide ki ayrışma da baş rol oynayan Atsız Ata ile irtibatı kesmeyip sürekli yazışmalar yapmaktadırlar. Parti de olan olayları Atsız Ataya mektup yazarak bilgi veriyorlardı. Böylece ayrışma sonrasında Atsız Ata parti hakkında bilgilere ulaşabiliyordu.
 
Yıldırım Bayezid yurdunda iken bir gün kendi bölgelerine parti tarafından Adıyamanlı İslamcı kimseler yerleştirildi, Kurtuluş Takımında huzur bozulmuştu. Yeni gelen bu kişiler kavga çıkartabilecek hareketler yapıyordu, iyi niyetli değillerdi. Biber Alinin çevresi İslamcı görüşte olmadığından dolayı onların piknikleri yada içki içmeleri artık hoş karşılanmıyordu. Biber Alinin yanında Çorumdan gelmiş olan Alevi bir Türkmen arkadaşı da vardı. Yeni gelen ekibin Alevi kişilere karşı olduğuda aşikardı. Ali Balseven sünni bir ailenin çocuğu olmasına rağmen bu durumda "bende aleviyim" diyebilecek derecede Türkçü bir ahlak ile donanımlıydı. Adıyamanlı ekip Kurtuluş Takımının bölgedeki kuvvetinden rahatsız olmaya başlamıştı, çeşitli atışmaların sonunda 25 Mayıs günü Biber Alinin arkadaşlarından Fehmi Yücesoy tabanca ile vuruldu. Fehmi Yücesoyun vurulması işleri daha çok kızıştıran bir hal almıştı, artık fikri tartışmalar bitmişti. Fehmi Yücesoy yaralı olarak Hacettepeye kaldırıldı, durumu kritik olduğundan dolayı bir müddet hastanede yatmak zorunda kaldı.
 
Biber Ali ve arkadaşları üç gün sonra Fehmi Yücesoyu hastanede ziyaret etmek istediler. Ziyaret esnasında Fehmi Yücesoy yoğun bakımda olduğundan dolayı pek bir şey konuşamamışlar ve arkadaşları ile Cebeciye gitmeye karar vermişler. Vaktiyle Kurtuluş Parkından Cebeciye kestirme olarak tabir edilen patika bir yolu kullanmaya karar kılmışlar.
 
Ah Kurtuluş parkı, ah Cebeci,Sana geliyordu Biber Ali,Canımızı almışsın Cebeci,Hani Biber Ali, hani mertlik...
 
Cebeciye bir yol gider Kurtuluştan,Gitti Biber Ali kahpe bir pusudan,Kahpe pusuyu bir bozaydı yaratan,Yaşardı Biber Ali, yaşardı mertlik...
 
Tanıdık bir yoldu o patika, yol üzerinde mangal yapan iki arkadaşa rastladılar, mangal yapan arkadaşları aynı zamanda bira içiyorlardı o esnada çok kalabalık bir tayfa pusuya düşürmüştü onları birden etrafı sardılar. Biber Ali tanıyordu bu kişileri, etrafını saranlar partinin içinde fikir yürütmeyen, sadece safım bu partidir diyebilen, bilgisiz, sebepsiz yere kavgalara giden cahil kişilerdi. Bir kişinin "ülkücü içki içer mi lan?" sorusuyla başladı itiş kakış olayı piknik esnasında hazır olan şişle sırtından şişleyip katlettiler Biber Aliyi.
 
Gazlı şiş adamı felç eder tabi ki, ama şiş Biber Alinin tam kalbine isabet etmiş onun mert canını oracıkta almıştı, Türkçülerin umudunu bir serseri, bir gazlı şiş öldürmüştü. Saldıranlar ne Türkçülük nede İslamcılık bilen kişilerdir. Biber Ali ile hiç bir alıp veremedikleri yoktur. Bir tezgahta can vermiştir Biber Ali, bir pusuda... Biber Aliyi şişleyen kişi bu olay üzerine tutuklanmış bir süre hapiste yatmıştır. Nasıl ve ne şekilde olduğu bilinmeyen bir sebeple durduk yere serbest kalmıştır.
 
Biber Alinin ölümü üzerine Atsız Ata bir makale ile onu katledenlerin serseri olduğunu bildirmiştir. MHP çatısından hiç bir ses çıkmamıştır. Biber Alinin arkadaşları olayları tam Atsız Ataya bildirmek isterken Atsız Ata hapis edilmiştir. Atsız Ata hapisten çıktığında çok bitkin ve çok zorlu bir hayata başladığı için olayın üstüne gidememiştir, diğer kurumlardan da pek bir ses çıkmayınca Biber Alinin ölümü sol görüşlü kişilerin rant malzemesi olmuştur.
 
Sol görüşlü kişiler bu olayların Türkçülük ve İslamcılık çatışması olduğunu belirtseler de Biber Alinin Alevi olduğunu yayıp, Alevi kimseleri kendi yanlarına çekmek ve MHP çatısından uzaklaştırmak istiyorlardı. Biber Ali Hanefi bir ailenin oğluydu, her uygun Türkçünün söyleyebildiği gibi Hanefi ailenin Alevi çocuğuydu. Herşeyden evvel fikirlerini başka fikirlerle sentezlemeyen Türkçü bir dava adamıydı.
 
Mertliğine, insancılığına, eliaçıklığına, sözüne, andına, andasına yakışır biçimde şehit oldu. Kurganı K.Maraş Şeyh Adil mezarlığındadır. Ruhu şad, mekanı Türk uçmağı olsun.
 
Kaynak;TC Fehmi YücesoyFahrettin ÖztoprakErtuğrul ArdıçTC Ahmet YilmazerTC Mehmet Sipahi
 
Hazırlayan: Samet AKSAKAL