Yunanistan’ın Kurtuluş Savaşı döneminde, İstanbul’u işgal planı yaptığı sırada 1921 yılında tasarladığı ve 1923’te tedavüle sokmaya hazırladığı üzerinde Haçlı Ayasofya motifi yer alan 500 Drahmi.
Atatürk İstanbul’u almasaydı bu para kullanılacaktı…
Paranın üstünde minaresi olmayan haçlı Ayasofya vardı…
Yunanlıların hevesleri kursaklarında kaldı.
Belli ki bir de başta diyanet işleri başkanlığını işgal eden kanı ve vicdanı kirli mahlukat Ali Erbaş ve bilcümle siyasal İslâmcıların kursaklarında kalmış.
Haçlı batının işgalinden koca bir şehrin, İstanbul'un, Atatürk tarafından kurtarıldığını görmezden gelen siyasal İslâmcılar, bilinç altlarında yer alan Türk düşmanlığıyla her şeyi Atatürk'e düşmanlık etme ve hakaret yağdırma vesilesi yapıyorlar.
Oysaki Atatürk Ayasofya'yı müze haline getirerek başta Rusya olmak üzere ortadoksların desteğini alarak Boğazların güvenliğini garanti altına alan Montrö antlaşmasını yapmıştır.
Lağım çukurundan farksız siyasal İslamcı vicdanlar bu gerçekleri görmezden gelerek, asli vasıfları olan Türk'e ve Türklüğe ait her şeye düşmanlık etme işine koyuluyorlar.
Atatürk'ü Fatih Sultan Mehmet Han'ın vakfını bozmakla suçlayan kara cahiller bizzat Fatih'in onlarca vakfı bozup bu vakıflara ait mal ve arazileri müsadere ederek hazineye devrettiğini bile bilmezler.
Siyasal İslâmcılar okumaz, araştırmaz, akıllarını çalıştırmaz-zira akıldan yana pek fukaradırlar-, tarih bilmez, hak, hukuk tanımazlar.
Maharetle yaptıkları tek şey, zembereği, bozuk saat gibi, kuduz köpekler gibi, başta Atatürk olmak üzere Türklüğün milli mukaddesatına saldırmaktır.
Yıllardan beri ısrarla Türk Milletinin ve mukaddes dinimiz İslâmın en büyük düşmanının siyasal İslâmcılık olduğunu bunun için söylemekteyiz.
Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!