Suriye politikamız tam bir fiyasko!
Evet, AKP iktidarı CIA’nın kurduğu kapana feci kısıldı!
Esad’ın gitmesi bağlamında adeta gemileri yakan AKP şimdi zorda mı zorda!
Öyle çünkü bu politikanın ekonomik maliyeti fevkalade büyük ki, fatura yakın gelecekte turizme yansıma ile daha da büyüyecek!
Bırakın Suriye’ye yapılan ihracatı, bu ülkeye komşu olan ve sınır ticareti yapan ilerimizin durumu fecaat!
Aynı şekilde Suriye güzergâhı üzerinden yapılan ihracatımız da olumsuz etkilendi!
Bu tablo da zaten cari açık kıskacında olan ekonomimizi zora sokuyor!
Dramatik olan bu sürecin daha bir süre devam edeceği olgusudur!
Türkiye’yi Suriye’deki rejimin gitmesi noktasında angaje eden ABD’nin kendisi bu yıl seçime gideceği için direkt müdahaleden uzak duruyor ve bunu Ankara’nın yapmasını istiyor!
Keza Fransa, İngiltere ve İtalya gibi AB ülkeleri petrolü olmayan Suriye’ye asker göndermeye mesafeli!
Öyle olunca da Türkiye haliyle durduk yerde büyük bir vurgun yemiş oluyor!
Peki, bundan sonra ne mi olabilir?
Beşar’ın gönderilmesi noktasında kendini akıl almaz biçimde deklare eden ve ekonomik riskleri üstlenen AKP hükümeti muhtemeldir ki yine Washington’un kışkışlamaları ile tek başına harekete geçebilir!
Mesela yakın bir gelecekte “tampon bölge” teşebbüsünden insanı yardım koridorunu oluşturmaya kadar fiili adımlar atabilir!
Böyle bir teşebbüs eşyanın tabiatı gereği olarak etki-tepki realitesinden hareketle bir karşılık getirecek ve bunun adı savaş olacak ve de yıkım getirecek.
Diyeceksiniz ki Suriye’nin eti-budu ne, hiç bir şey yapamaz!
Böyle düşünenlere önemli bir soru:
Türkiye Suriye içinde tampon bir bölge oluşturma gayesi ile sınır ihlalini yaptığı gün yani Ankara Şam’a müdahale ettiği saatlerde İsrail uçakları İran’ı vurursa ne olacak?
Sakın iki konunun birbiriyle ne alakası var demeyin İran ile Suriye gerçek bir stratejik müttefik ve bölge böyle bir gelişmeden sonra ne hale gelir hiç düşündünüz mü?
Türkiye ile İsrail, İran-Suriye’ ikilisine karşı otomatik olarak kol kola girmiş olmayacak mı?
İsrail İran’ı vurmaz demeyin, aylardır söylenenler ortada ayrıca Suriye’ye saldırı pozisyonunda olan Türkiye’yi İran ile karşı karşıya getirmek daha kolay olacağı düşünüldüğünden bu tür bir tezgâhın kurulması yani Tel Aviv’in Tahran’ı vurması nerede ise kesindir ki bu muhtemel akıbet bize birinci dünya savaşına nasıl girdiğimizi de hatırlatıyor!
İran ile savaş ise Türkiye’nin sonu olur zira böyle bir süreçte hem etnik hem de mezhepsel ayrılıklar doruğa çıkar ve var olan birlik nihayetlenir!
Ilımlı değil, uyumlu İslam!
AKP için ılımlı İslam diyenler yanılıyor, AKP gerçekte uyumlu İslam’ın mümessilidir!
Peki, AKP ve ona omuz verenlerin İslami kimlere ve nelere mi uyumludur?
* Pax Americana’nın emperyalist çıkarlarına uyumludur!
* Vatikan’ın projelerine uyumludur!
* Dünya Siyonist hareketinin stratejilerine uyumludur!
* İslam coğrafyasının yeniden şekillendirilmesi ve haritasının yeniden çizilmesine uyumludur!
* İslam’ın iğdiş edilmesi yani Sünni - Şia diye ortasından ikiye bölünmesi hedefine uyumludur!
* İslam’ı Haçlının yayılma stratejisine ambalaj yapılmasına uyumludur!
Bülent Arınç sıra bende diyor!
Bülent Arınç’tan Tayyip Erdoğan’a son üç günde iki konuda itiraz var.
Birincisi Erdoğan’ın “Dindar nesil yetiştireceğiz “ ifadesine, “Olmaz öyle şey” demesi, ikincisi ise Başbakan’ın “Dershaneler kapılacak” açıklamasına “Kapatamazsın” karşılığını vermesi!
Peki, bu karşı çıkışlar hangi anlama mı geliyor?
Bülent Arınç Tayyip beye, sen Çankaya’ya çıkarsan Başbakanlık benim hakkım ve sıra bende mesajını veriyor!
Hak talebinin gerekçesi mi?
Malum AKP’nin kuruluş günlerinde üç isim baş roldeydi, bunlar Erdoğan, Gül ve Arınç’tı!
Bülent beye göre Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı oldular ve olacaklar ama kendisi ne Cumhurbaşkanı ne de Başbakan olabildi, dolayısı ile hak kendisinindir.
Arınç’ın bu talebi fevkalade ciddidir ve bu noktada Tayyip beyi karşısına almaya kadar gidecektir. Nitekim Bülent Bey’in arada bir yaptığı demokrat çıkışlar kendine göre kamuoyuna verdiği benden iyi Başbakan olur mesajını vermek adınadır!
Çok iyi biliyorum Tayyip bey buna evet demez dolayısı ile seçim yaklaştıkça AKP’nin altı üstüne gelecektir!
Başbakan’ın akreditasyonuna susanlar!
Türkiye’de demokrasinin yegâne ölçütü bazılarına göre askerin konumudur!
Asker esir alınmış ve zindanda ise ülkede demokrasi vardır, dışarıda ise vesayet rejimi!
Asker bütün dünyada olduğu gibi konumu gereği bazı medya kurumlarına akreditasyon uygularsa bunun adı faşizm oluyor, oysa aynı şeyi Başbakan yaparsa o yapılan demokratik tercihtir!
Başbakan Erdoğan’ın son Kore gezisi heyetinde şu gazetelerin temsilcileri var:
Akit, Zaman, Bugün, Yeni Şafak, Star, Sabah ve Türkiye!
Bakıyorsunuz Akit, Star, Bugün ve Yeni Şafak’ın birkaç misli fazla satan örneğin Akşam, Sözcü, Vatan, Yeni Mesaj, Cumhuriyet ve Aydınlık gazeteleri her zaman olduğu gibi davetli değiller!
Hal bu iken askerin kurumsal konumu gereği yaptığı akreditasyona küfredenlerin Erdoğan’ın bu tutumuna tek bir satır olsun eleştiri getirmemeleri ilginç değil mi?
Alıntı