Tayyare'nin söylediği bu söz ülkeyi kaos'a sokma amacında olanların el kitabı'nda yazan sözlerden sadece bir tanesi. Amaç, ufak ufak oluşturulmaya çalışılan kutuplaşmanın hızının arttırılması ve ülkenin, huzurun parmakla arandığı bir hâle sokulması.
Bu sözleri duyduktan sonra hepimizin içten içe ya da dış'a vurarak: "ulan size oy verenin..." ağıtları yaktığı konusunda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum. Psikolojik açıdan yaklaşırsak, böyle söyleyerek dudaktan dudağa da olsa kutuplaşmayı besliyoruz, bu yanlış; ama doğrusu nedir, bilmiyorum. Bunlar bir yana,
madem ki bu yüce vatanın kutsal bir ordusu var ve bu ordunun da bir Başbuğ'u var: "Ben, Abd'ullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığını -en azından- birey olarak kabul etmiyorum." diyebilir. Ama olur mu ki hiç? Stratejiler, konumlar, olanlar, olmayanlar...
Bazı durumlar izin vermez öyle söylenmesine, değil mi?
Peh.
Benim vatanımın özlükleri olan Cumhuriyet, Lâiklik, Milliyetçilik gibi olmazsa olmazlarına karşı gelen oluşum, kişi, kuruluş ya da düşüncelere karşı Efe Delikanlılığıyla karşı durmayanların gözümde zerre kadar değeri yok. Yok efendim konuymuş, konummuş vs. Manken miyiz ulan biz?
Buradan, sistem'e de öpücük göndermek istiyorum:
Evelallah, ben de Devletçiyim.
Ama hiçbir devlet yok ki benim şehidimin annesinin gözlerinden akan tek damla yaştan daha değerli olsun!
O yaşlarla o devlet de milletiyle beraber ağlıyorsa değerlidir benim gözümde!
Amma velakin, neyse. Bugün paramiliter tarafımdan uyandım ben.