Gönderen Konu: Tayyip Erdoğan’ın bütün gelmişi ve geçmişi ile sahip çıktığı MİT  (Okunma sayısı 3233 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tien San

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 144
  • Hunkurt - Tien San
Tayyip Erdoğan’ın bütün gelmişi ve geçmişi ile sahip çıktığı MİT,

 

AKP’nin en büyük siyasi yatırımı olan “Ergenekon”a

 

“YOKTUR” diyor…

 

Meşhur “Ergenekon şemasını” kendisinin hazırladığını kabul etmiyor…

 

Peki şimdi ne olacak?

 

 

Bilindiği gibi Başbakan Tayyip Erdoğan, ani bastıran ve nereden estiği anlaşılamayan bir fırtına sonucu, alelacele yasa değişikliği yaptırarak MİT’in gelmiş geçmiş bütün günah ve savaplarını üstlendi.

 

Kendi içlerinde “Emniyetçiler” ve çile”MİT”ler”(diğer bir okumayla Cemaatçiler ve AKP’liler) diye ikiye bölünen iktidar yandaşlarından “Emniyetçiler” cephesine düşenler, Tayyip Erdoğan’ın Hakan Fidan’ı korumak adına büyük bir vebal üstlendiğini, AKP iktidarının MİT’in “kirli” geçmişine bir gecede sahip çıkmak için nedeni bulunmadığını, zira MİT içerisinde henüz bir “Ergenekon” temizliği yapılmadığı için Başbakan’ın bu hareketiyle yarın öbür gün pek çok kanlı dosyaya da kefil oluğunun ortaya çıkacağını yazmaya başladılar.

 

Kendi içlerinde haklılık payları da yok değil..

 

Tayyip Erdoğan, MİT’i yargıdan muaf tutarak belki Hakan Fidan’ı konjonktürel bir tutuklanma riskinden kurtarmış oldu ama gelecekte siyasi vebalinin kendisinden sorulacağı pek çok eylemin altına imza atmak pahasına…

 

Beşiktaş Savcılarının yeni yasal düzenlemeye uygun olarak, 100 sayfalık bir gerekçe eşliğinden Başbakan’dan soruşturma izni istemeleriyle başlayan yeni süreç devam ediyor. Başbakan’ın uğruna yasa değişikliği yaptığı MİT’çiler hakkında soruşturma izni vermeyeceği muhakkak olduğuna göre, acaba savcılar bundan sonra nasıl bir yol izleyecekler? Başbakan’a 100 sayfalık gerekçe ile sundukları bulguların ciddiyetine inandıkları düşünülürse, soruşturma izni çıkmaması halinde itiraz haklarını sonuna kadar kullanacaklar mı?..Ya da, “Biz elimizden geleni yaptık” deyip geri adım mı atacaklar?..

 

Savcıların Başbakan’a sunduğu 100 sayfalık gerekçenin içeriği henüz bilinmiyor. Beklentimiz ve tahminimiz, “Emniyet kanadının” bu belgeye ulaşıp yakında basına sızdıracağı yönündedir. Böylece, Başbakan’ın “MİT’in hangi kanlı eylemlerini” arkaladığı kamuoyunun gözüne sokulmuş olur…

 

Ve böylece Başbakan’ın üstlendiği vebalin boyutu da ortaya çıkmış olur…

 

Sorun sadece MİT’in KCK içindeki faaliyetleri olsa yine iyi…

 

Yarın savcının biri faili meçhul cinayetlerin MİT’e uzandığını tespit edip soruşturma izni isterse ne olacak?

 

Veya 28 Şubat’ın ucu MİT’e dayanırsa?

 

Tayyip Erdoğan’ın tutuklanmasında ve siyasetten men edilmesinde MİT’in parmağı varsa?

 

Başbakan, MİT’i yine korumak zorunda kalacak..

 

Haydi bunlar “olasılık” diyelim..

 

Ancak ortada sadece “olasılıklar” değil, “vakıalar” da var…

 

Örneğin:

 

Ergenekon davalarına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 2009 yılında sanıkların talebi üzerine MİT’ten “Ergenekon” adlı bir gizli örgüt olup olmadığını sordu. MİT’ten gelen yanıt da Emniyet’inkinden farklı olmadı:

 

“ERGENEKON DİYE BİR ÖRGÜTE RASTLANMAMIŞTIR”

 

Daha sonra ortaya bir “Ergenekon Şeması” çıktı. Oldukça sorunlu bir şemaydı bu. İçinde Hüseyin Gülerce’den Deniz Baykal’a, birbiriyle alakasız pek çok isim barındırıyordu.

 

Mahkeme, “herkes kanun önünde eşittir” ilkesini hiçe sayarak, şemadaki bazı “VİP” isimlerin yüzlerinin kapatılmasına karar verdi.

 

Ve bu şema da soruldu MİT’e..Dönemin müsteşarı Şenkal Atasagun, mahkemeye gönderdiği yazılı cevapta, şemanın ve Ergenekon’la ilgili kimi belgelerin kendilerine 2003 yılında kimliği belirsiz bir kişi tarafından zarf içinde gönderildiğini, resmi işlem yapılmadığını, ancak kendisinin belgeleri şifahen dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’e ilettiğini bildirdi..

Genelkurmay’a da soruldu…Genelkurmay, bu belgeler üzerinde herhangi bir işlem yapılmadığını bildirmekle kalmayıp “ERGENEKON YOKTUR” cevabını da gönderdi.

 

Yani, Şenkal Atasagun’un gayrıresmi olarak ilettiği “belgeleri” Hilmi Özkök hasıraltı etmişti!

 

Mahkeme bu kez MİT’ten, yine 2009 yılında “elindeki Ergenekon’la ilgili belge ve bilgileri” göndermesini istedi. Bunun üzerine MİT (Artık işe yarar bir belge göndermesi konusunda çok baskı görmüş olacak ki..), Öcalan, Celal Talabani ve Abdullah Çatlı’yı Bekâ’da aynı kare içinde gösteren bir fotoğraf gönderdi..

 

Ancak, bu fotoğraf da bizzat PKK’nın resmi yayın organı Fırat Haber Ajansı tarafından yalanlandı. Fotoğrafın aslını yayımlayan ajans, Çatlı’nın oraya fotomontajle yerleştirildiğini ortaya koydu..

 

Netice itibarıyla bugün;

 

Tayyip Erdoğan’ın bütün gelmişi ve geçmişi ile sahip çıktığı MİT,

 

AKP’nin en büyük siyasi yatırımı olan “Ergenekon”a

 

“YOKTUR” diyor…

 

Meşhur “Ergenekon şemasını” kendisinin hazırladığını kabul etmiyor..

 

Ve de kendisinden “Ergenekon’la ilgili belge” istendiğinde fotomontajlı fotoğraflar göndermekten başka bir şey yapamıyor…

 

Peki şimdi ne olacak?

 

Ergenekon kazanında kaynatılan komplo ve entrikaları, başvurulan yöntemleri, amaca göre hukuk icat etmeleri vs. gözönüne aldığımızda, Başbakan’a iki yol kalmış görünüyor:

 

1)-Bütün misyonunu, tarihini, faaliyetlerini üstlendiği MİT’in “sözü senettir” deyip kamuoyuna “Ergenekon” diye bir örgütün var olmadığını açıklamak;

 

2-)Mahkemeye gönderilen “Ergenekon yoktur” yazısındaki imza silsilesini takip edip (tıpkı Andıç’ta yapıldığı gibi) tepeden tırnağa hepsini tutuklatmak, bu kişilerin “Ergenekoncu” olduğunu açıklamak ve himayesi altına aldığı yeni MİT’e “Ergenekon vardır” şeklinden yeni bir yazı yazdırmak!

 

Ancak Başbakan açısından her iki yol da oldukça sorunlu görünüyor..

 

Birinci yolu tercih eder, yani MİT’in “Ergenekon yoktur” yazısının arkasında durursa, siyasi varlığını bina ettiği bütün “darbe” korkutmacalarını, bütün “derin devlet” ve “statüko” efsanelerini terkedip özeleştiri yapmak..”Yanlış yönlendirildiğini” ve “kendisine hata yaptırıldığını” savunmak..

 

Şayet ikinci yolu tercih ederse-ki kendisini daha karmaşık sorunlar beklemektedir-önüne şöyle bir risk çıkıyor:

 

MİT, 2009 yılında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne “Ergenekon yoktur” yazısını gönderdiğinde, Müsteşar koltuğunda Emre Taner oturuyordu..

 

Emre Taner bugün, Tayyip Erdoğan’ın yasayla koruma altına aldığı MİT yöneticilerinden birisi! Ve muhtemelen yazıda Emre Taner’in imzası veya parafı var..

 

Şimdi Emre Taner’i ayırarak diğerlerini “Ergenekoncu” ilan etmek nasıl olacak?

 

Diyelim ki yapıldı, “Alt kadrolar kendi aralarında hazırlayıp Müsteşar’a da imza yeri açmışlardır” filan denildi…

 

O zaman “Karargâhta hazırlanan bütün kararları tek tek inceleme durumum olamaz. ‘Komutana arz’ demek, o planın komutan tarafından onaylandığını göstermez” dediği halde tutuklanan İlker Başbuğ’un durumu nasıl açıklanacak?

 

Zaman gazetesi yazarı Gültekin Avcı’nın “MİT’çileri himaye Ergenekon’a yarayacak” dediği durum acaba bu muydu?

 

Kendi ayaklarına dolanıp sonra da “Ergenekoncu” yaftasını yapıştırdıkları vatanseverleri, ulusalcıları, Kemalistleri sorumlu tutmak…

 

İşte cemaatin ve AKP ahlâkı!
EN GÜZEL YÜZ BIZE CIRKIN BIZ SEVERIZ TÜRK YÜZÜ
EN IYI ÖZ BIZE FENA BIZ ISTERIZ TÜRK ÖZÜ.
MILLETCE HEP ALKISLARIZ ANILDIKCA TÜRK SÖZÜ.
            TANRI TÜRK´Ü KORUSUN.