TEŞKİLATTA DİSİPLİN
Disiplin, bir Türk milliyetçisinin bütün hayatını ideolojisinin emrine vermesi, şahsı, ailesi, akrabası arkadaşı ve hatta aşkı ile ilgili düşüncelere galip gelerek ferdin kendisini milletine feda etmesi demektir.
Eğer kavgamız şahsiyetimizin üzerindeyse, eğer kendimize istikbal hazırlamak veya bir ikbal sahibi olmak için değil de, Milliyetçi Türkiye'nin temeline bir çakıl taşı gibi gömülmek için vuruşuyorsak, eğer Altaylar' dan Tuna'ya kadar uzayan ızdıraplı topraklardaki tütmeyen bacalar, ağlaşan çocuklar, yabancı bayrak altında doğup, albayrağa hasret yaşayıp, albayraktan uzakta ölenlerin kanını güdüyor, intikamını bir din gibi yüreğimizde hissediyorsak, çatık kaşların şaşkına çevirdiği hissiz, hareketsiz, duygusuz, hantal Anadolu'ya bütün öfkesiyle ayağa kaldırmak istiyorsak Türk Milliyetçileri olarak böyle katı, sert ve tavizsiz bir disiplin anlayışını iliklerimizde duymak zorundayız. Yok eğer bu anlayış benimsemiyorsa, herkes kendi kafasının hasılatını doğru zannederek kendi kafasının hasılatını doğru zannederek kendi ölçülerini uygun bir disiplin anlayışını kabul ettirmeye çalışıyorsa o zaman mukadder akibetimizin mutlak mağlubiyet olacağını ve mücadele meydanında hezimete uğrayacağımızı söylemek için kehanete lüzum yoktur.
Bu mücadeleye hiç kimse zorla çağrılmamış ve hiç kimse düğüne gidermiş gibi gelmemiştir. 1969 başlarından 1976 ortalarına kadar boğularak bıçaklanarak, kurşunlanarak, dinamitlenerek öldürülen 41 kahramanın şehadet sebebi ne ise, milliyetçi hareketin başlayış sebebi ve kabul etmek zorunda olduğu, şartlar da odur. Açıkça söylüyoruz; eğer içimizde milliyetçiliği bir geçim vasıtası, nüfuz aracı, art niyetlerine paravan yapan veya burjuva tipi kredi acentalığı zannedenler varsa çekilip gitsinler aramızdan!.. Türk milliyetçiliğinin bölüğe ayak uydurmayan sünepe askeri hazmedecek tahammülü yoktur. Her an yeni bir düşman sabotajı ile yüz yüze kalan milliyetçilik, sabırlı, kararlı, cesur, aksiyoner yani tam manasıyla idealist olmayı gerektirmekte, sızıntı, ızdırap ve içburukluğundan başka bir şey vermemektedir. Merkezi yurt dışında olan beynelmilel teşkilatlara karşı Türk Milletini Türk Vatanını, kısaca üzerinde Türk'ün mührü bulunan her değeri savunan Türk milliyetçiliği, cepheye iltihak edenlere teşekkür etmek lüzumunu bile duymamaktadır. Çünkü bu kavga ferdin kavgası değil, Türk Milleti'nin kavgasıdır ve kavgaya atılanlar netice itibariyle Türk Milletine karşı vazifelerini yapmış olacaklardır.
Teşkilatlı azınlıklar, olumsuz şartlar altında, bile teşkilatsız çoğunlukları mağlup etmişlerdir. Teşkilatçılık disiplin, bir teşkilata üye olmak ise belirli disiplin kurallarına itaat etmeyi taahhüt etmek demektir. Bu taahhüt ve merkezi otoriteye inançla bağlılık teşkilat üyesini düşman propagandasının fethedemeyeceği bir kale haline getirecek ve düşman surlarımızda gedik açamadığı müddetçe mağlubiyete mahkum edildiğini anlayarak panik içinde geri çekilecektir.
Tarihin, içeride veya dışarıda milli bekamızı tehdit eden her türlü ideolojiyi perişan etmekle yükümlü kıldığı Türk milliyetçileri disipline kafa tutan toplumların anarşizme kaydıklarını, anarşinin ise mutlak mağlubiyetinin acı işareti olduğunu unutmamalıdırlar.
Zaferin de, disiplin de ilk şartı merkezi otoriteye münakaşasız teslimiyet ve muhakemesiz bağlılıktır. Askerin vazifesi cephede kurşun yağmuru altında meydan muharebesi veren komutanın “hücum” veya “Ric'at” emri üzerinde fikir yürüterek kendi aklının doğru kabul ettiğini uygulamak değil, komutanı kanun sararak düşünmeden itaat etmektedir ki biz buna mücadelede disiplin diyoruz.
İki kere ikinin dört etmesi, her zaman iki kere üçün altı etmesi demek değildir. Komutan emir verirken nasıl erden akıl almak zorunda değilse mücadele halinde bulunan teşkilatlarda karar verme, strateji tayin etme, karar ve strateji değiştirme, taktik uygulamaya da komuta zincirine aittir. Her üyenin teklifi üzerinde durmak, bunları oylamaya sunup, komisyonlara havale etmek, idare heyetleri toplantılarında alınacak kararları beklemek burjuva tipi, işe yaramaz göstermelik teşkilatlara mahsustur ve zaman kaybedilmesine yol açar. Böylesi teşkilatlarda ise ne dinanizm vardır ne de idealizm…
Disiplinsizlik anarşi, anarşi zaman kaybı demekdir. Zaman ise ırk gibidir: Kendisi varolmadan hiçbir kuvvetin meydana gelmesine izin vermez.
Disiplin sözde, fikirde, harekette lidere uymak, lidere uygun davranış içinde bulunmak, ondan işaret beklemek, gösterdiği hedefe mermi hızı ve mermi doğrultusunda fırlamaktır. Doğru olan müstakil mantıkların kabul ettiği şey değil, liderin emrettiği şeydir. Çünkü o lider “Emanet olan davayı kucakladım. Hiç arkaya bakmadan, tereddütsüz hiçbir şeye aldırmadan yürüyorum. Hızlanıp koşmak gayreti içindeyiz. İleri gittikçe geride kalmayıp beni takip edin. Bu mücadelede herhangi bir sebeple ben düşersem bayrağı kapın ileriye gidin. Geriye dönersem vurun. Davaya katılıp geriye dönen herkesi vurun” diyebilen liderdir.
Her teşkilat muvakkaf olmamıştır. Hatta hedefe ulaşma başarısını gösteren teşkilatlar, zafere ulaşamayanların binde biri kadar bile değildir. Şimdiye kadar kurulan milliyetçi nitelikteki bütün örgütler Türk Milliyetçiliğinin mücadele alanı içinde bulunan ideolojik guruplarını gizli açık saldırılılarına uğramış, özellikle önemli devlet kuruluşlarına yerleşen komünisterin entrikaları ile kapatılmış veya bünyesine sızan ajanların telkinleri sonunda kurtuluş anlamına ters düşmektedir.
Yalnız Anadolu Türklüğünü değil,yeryüzündeki bütün Türkleri kurtarmak gibi bir soylu ülküye gönül veren Türk milliyetçileri asırların omuzlarına yüklediği sorumluluğu bir an dahi unutmadan, gerçek bir askeri hiyerarşi içinde teşkilatın disiplinine riayet etmelidirler.
KURALLAR ŞÖYLE SIRALANABİLİR:
Teşkilatın her seviyesindeki başkanı liderin otoritesini temsil eden adamdır. Bu bakımdan il ve ilçe teşkilatı mensupları, il ve ilçe seviyesindeki başkanlarına sarsılmaz bir inançla bağlanmalı, eğer başkanın milliyetçilik ilkelerine ters düşen davranışları tesbit olunursa ilgili tüzük ve program maddeleri gösterilerek ikaz edilmelidir.
Başkan ikazlara rağmen milliyetçilik ilkelerine ters düşen tutumunu devam ettiriyorsa, durum, dedikodu konusu yapılmaksızın bir rapor halinde genel merkeze bildirilmeli ve genel merkezin vereceği talimata göre hareket edilmelidir. Zafer yalnız liderin dehasıyla kazanılamaz. Liderin başarısı teşkilatın başarısına bağlıdır. Dokatrini kavramış, cesur, fedakar, atak, idealist, inancının kavgasını yapan bir kilteye liderlik etmekle, ürkek, çekingen, fark vardır. O halde teşkilat her şeyi liderden beklememeli mekan aramaksızın çalışmalarını sürdürmelidir. Belirli zaman aralıklarına sığdırılan çalışmalardan müsbet sonuç alınmayacağı, alınsa bile bunun geçici olacağı muhakkaktır.
Teşkilat mensupları teşkilat bünyesinde Türk Töresine uygun bir disiplin anlayışını kabul etmeye mecburdurlar. Bu töre, büyüğün küçüğe sevgi, küçüğün büyüğe saygı göstermesini emreder. Gençler yürüttükleri mücadelede daima büyüklerinden akıl danışmak ve teşkilat başkanlarının direktiflerini itaat etmekle yükümlü kılınmışlardır.
Teşkilat üyeleri özel hayatlarında ve yaşantılarının her bölümünde ideallerine uygun hareket ederek, inançlarına olan bağımlılığı göstermek ve bu bağlılığın kendilerine kazandırdığı üstün karakteri çevreye ispatlamak zorundadırlar.
Bir fikir mücadelesi bilmeden yürütülmeyeceğine göre, teşkilat üyeleri, teşkilat başkanlığınca tertiplenmesi gereken seminerlere iştirak edip, öğrendikleriyle halkı doyurmalıdırlar.
Disiplinsiz, asi ve Türk milliyetçiliği ile telif edilmeyecek davranışlar içinde bulunanlar ihtiyarlara kulak asmadıkları takdirde ihraz edilmelidir. Teşkilatta idarei maslahat yoktur. Saflarımız sıklaşacak diye ilkelerimizden taviz veremeyiz.
NECDET SEVİNÇ