Böyle tepkiler alacağımı biliyordum.
TiginNoyan kandaşım, sen şimdi Türklere kimliklerini unutturmaya çalışan ve zaman zaman kıyımdan geçirmiş olan rusların söylediklerine inanmamızı mı bekliyorsun?
Sayın ÇEPNİ_TÜRKÜ kandaşım, ben de elbette Türklüğün en büyük düşmanlarından olan Ruslar'ı sevmem, hattâ Rusya'nın siyâsetinden nefret ederim (Ruslar yüzünden şehit edilen birinin torununa Rus sempatizanı damgası yapıştırmayınız). Ancak Orta Asya'da en ço kazı yapanlar da Ruslar'dır. Bana inanmıyorsanız yanınıza bir antropolog ya da ırk bilimcisi alın, Orta Asya'daki koruganlara gidin ve kendiniz ölçüm yaptırın.
Ayrıca şunlarla karışmış bunlarla karışmış yaklaşımını doğru bulmuyorum. Bu konuda inanıp inanmamak baz alınırsa yanlış yaparız çünkü günümüzde propaganda diye bir illet var başarı sağlarsan insanları yanlış üzere bilgilendirmek ve yönlendirmek mümkün. Bu yaklaşım kimilerinin maksatlı biçimde yaptığı yok anadolu ırkı yok mozaik yok bilmem ne gibi saçma sapan yerlere götürür.
TÜRK-KAN andamın da dediği gibi dünyâ üzerinde belirli bir ölçüye kadar karışmamış tek bir kavim, tek bir millet yoktur (belki Amazonlar'da ya da Ekvator Afrikası'nda bulunan balta girmemiş yağmur ormanlarında olabilir).
Kazaklar Moğollar'la (ki o Moğollar da zamânında kendi bünyelerine aldıkları Türkler'le karışmışlardır), Uygurlar (Tarım Havzası Türkleri) Toharlar'la (hattâ Uygurlar'ın fiziksel özellikleri kentten kente değişir), Özbekler (Mâverâünnehr Türkleri) Sogdlular'la (daha doğrusu Özbekler'in büyük kentlerde yaşayanları), Azerbaycan Türkleri özellikle Bakü çevresinde yerlilerle (Azerbaycan'ın kırsal kesimlerinde karışım çok daha az olmuştur), Bulgar Türkleri Îrânî göçebeler ve Trak-Slavlar'la, Anadolu Türkleri de büyük kentlerde (kırsalda karışımın pek olmadığını biliyoruz; nitekim büyük kentlerde de karışımlar 19. yüzyıldan sonra hızlanmıştır) başka unsurlarla bir ölçüye kadar karışmışlardır. Îran'ın batısında ve güneyinde yaşayan Türkler (Güney Azerbaycan Türkleri ve Kaşkay Türkleri) ise ne yazık ki tip olarak pek Türk'e benzememektedirler (halbuki göçebe Kaşkaylar'ın Türk tipini korumuş olmaları gerekmekteydi). Hattâ Zeki Velidî Togan'a göre Moğollar'ın 13.-14. yüzyıllarda Îran'dan Anadolu'ya sürdükleri Fars köylüleri de yerleştikleri kasabalar ve kentlerde Türkler'in arasında eriyip Türkleşmişlerdir. Târih içerisinde değişik Türk kavimleri de birbirleriyle karışmışlardır; örneğin Moğol İstilâları'ndan kaçan Kıpçaklar İtil-Kama sahasında yaşayan Bulgar Türkleri ile karışarak onları Kıpçaklaştırmış ve bugünkü Kazan Tatarları'nı oluşturmuşlardır (Kıpçaklar'la karışmayan İtil Bulgarları bugünkü Çuvaşlar olup çok farklı bir lehçe konuşmaktadırlar); aynı dönemde Anadolu'ya ve Kafkaslar'a kaçan Kıpçaklar da büyük oranda Türkmenler'le karışmış ve Türkmenleşmişlerdir, ya da Kuzey Kafkasya'da gördüğümüz gibi oranın yerli Türkleri'ni (Karaçaylar ve Balkarlar) Kıpçaklaştırmışlardır. Bugün ne yazık ki Türkiye Türkleri'nde etnik bilinç çok zayıfladığı için etnikler ve ırklar arası evlilikler çoğalmış, etnik kırmaların da sayısı artmıştır. Ama büyük kentlerden çıkıp köylere ve kasabalara giderseniz karışmamış saf Türkler'e büyük ölçülerde rastlarsınız. Ben kendi deneyimlerimden biliyorum. Nitekim bu siteye üye olanların da önemli bir bölümünü tanıyorum; hiçbiri de gayri-Türk'e benzemiyor ve Türklük özelliklerini koruyorlar.
Şimdi târihî kaynaklara baktığımızda pek çok Türk kavminde hem Beyaz hem de Sarı Irk'ın özelliklerini birarada görebiliyoruz. Örneğin Hunlar döneminde bile Hun ve Dīnglíng (Ting-ling) 丁零 gibi Türk kavimleri, Sarı Irk'tan olan diğer toplumların tersine vücut kılı daha fazla olarak betimlenmişlerdir. Ama gerek Hun koruganlarına, gerek Gök Türk dönemi heykellerine baktığımızda görüyoruz ki Türkler o dönemlerde de çekik gözlü idiler. Bugün baktığımızda da Kıpçak Bozkırı (Hazar-Karadeniz düzlükleri) ve Balkan Türkleri (Tatarlar) sarışınlığa, Güneybatı Asya Türkleri (Irak, Sûriye ve bir ölçüde Anadolu) esmer Ortadoğulu'ya, Türkistan Türkleri kumrallığa, Sibirya Türkleri de daha kara saçlılığa yatkındırlar. Bundan daha doğal olan birşey yoktur.
Her millet birbiriyle az veya çok karışmıştır. Mühim olan bu ırksal karışmanın, melezleşmenin belli bir oranda sabit kalmasıdır. Bu oran aşılırsa tehlike o zaman başlar.
Haklısın Anda. Ne yazık ki melezleşme büyük kentlerimizde 19. yüzyıldan sonra özellikle 20. yüzyılda artmış, 21. yüzyılda ise hızlanmıştır.
Yani bu karışmalar Türkistan'daki Türklerin genelini etkileyen bir düzeyde değildir. Asıl tehlike Türkistan'dan ziyade Türkiye'dedir.
Türkistan'ın büyük kentlerinde yaşayan Türkler ister kabul edelim ister etmeyelim Sogdlular'ı ve Toharlar'ı Türkleştirerek onlarla karışmışlardır. Bu nedenle tipleri kentten kente değişmektedir. Kırsalda yaşayan Türkistan Türkleri'nde ise karışma çok daha az yüzeydedir. Sanırım en az karışanlar Türkmenler ile hâlâ katı boy düzenlerini sürdüren Kırgızlar'dır (Kırgızlar da Tanrı Dağları'na göçettikten sonra bölgenin yerlilerini kendi aralarına almışlar ancak onları "Dış Kırgız" olarak adlandırarak onları belli ölçüde kendi "İç Kırgız" dedikleri boylarından uzak tutmuşlardır).
ne yani şimdi biz beyazlarla karışıncamı böyle olduk karmamıyız yani?
Evet.
yok daha neler Edirnedeki de Uygurda Türktür çok bariz ten farkı ve tip farkı vardır evet bu ise çoğrafi bölgelere göre değişir kimseyle karışıp kaynaşıp böyle olmadık yani.
Kentlerde karışım daha fazla olmuş, kırsalda pek olmamıştır.
Ruslar zamanında yaptıkları kazılarda bir çok önemli buluntuyu imha ettiler çünkü Türklerin üstün bir medeniyet olduğunu ortaya koyan bulgular idi bunlar bu adamların hangi belgesine inanmamızı beklersin.
Türk târihini biz adam gibi araştırmadık; araştıranlar genelde hep Rus, Japon, Alman, İngiliz, Fransız, Çinli, Amerikalı, Macar, Fin, vs'dir. Beğenmediğimiz bu milletler olmasaydı biz Orta Asya târihi hakkında hiçbir şey bilmiyor olurduk. Yazdıklarınızdan Orta Asya târihçiliği hakkında pek bilgili olmadığınız anlaşılıyor.
Osmanlılar'dan önceki Türk târihini 18. yüzyılda yazmaya başlayanlar kimler? Fransızlar (de Groot, d'Ohsson, vs). Türkistan'da, Bozkır Kuşağı'nda ve Sibirya'da yüzlerce kazı yapan ve hâlâ da yapmakta olanlar kimler? İngilizler (Stein), Ruslar (saymakla bitmez), Almanlar, Fransızlar (Pelliot), Japonlar (Shiratori) vs. En eski Türk yazıtlarını bulan, çözen ve okuyanlar kimler? Romenler, İsveçliler (Starhemberg), Finliler (Thomsen), Ruslar (Radlof). Hun ve Gök Türk dönemi Türk târihi hakkında bilgiler veren târihî Çin kaynaklarını (bunlar olmasaydı o dönem hakkında hiçbir şey bilmiyor olurduk) çevirenler kimler? Ruslar (Biçurin), Fransızlar (Chavannes ve Pelliot), Çinliler (Liu Mau-tsai). Moğollar bile Gök Türk dönemi arkeolojisi konusunda bizden daha çok kazı yapıyorlar. Peki biz ne yaptık? Beğenmediğimiz bu adamlar olmasaydı bugün övündüğümüz târihimiz hakkında ne biliyor olurduk?