Gönderen Konu: Türk Kültüründe En Az Bozkurt Kadar Önemli Bir Başka Hayvan  (Okunma sayısı 4273 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı sami_aru

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 43
Küçük Asya’da Pars Kültürü

Anadolu’da leoparların insanın ilgisini çok eski devirlerden beri çekmiş, hatta bir kült hayvan konumuna yükselmiş olduğu söylenebilir. Nitekim dünyaca tanınan Konya Çatalhöyük’te arkeolojik kazılar neticesinde keşfedilen Neolitik Çağ (MÖ 8000-5500) döneminde yer alan MÖ 6000’li yıllara ait Leopar Tapınağı (Leopard Shrine) bunun belki de en eski kanıtlarından biridir. Anılan bu tapınağın iç duvarlarından birinde solda dişi, sağda ise erkek olmak üzere iki leopar kabartma tasviri (Anadolu Medeniyetler Müzesi’nde bunlar Çatalhöyük VI.A.44 ve VI.B.44 no’lu leopar kabartmaları olarak geçer.) bulunmaktadır. Sözü edilen bu tasvirlerin üzerinde ise leoparlara özgü lekelerden hareketle bu leoparların aslında kar leoparı, yani pars olma ihtimalinin oldukça yüksek olduğu ifade edilir.
Yontma Taş (Paleolitik) Devrinden sonra, milattan sekiz bin yıl önce, iklimde yumuşamanın meydana gelmesiyle birlikte insan mağaradan düz ovalara iner ve toplayıcılık ekonomisinden üretici ekonomiye geçer. Aynı dönemde hayvanların evcilleştirilmesine başlanır. Bolluk ve bereketin simgesi olarak Ana Tanrıça fikri yine ilk kez Neolitik (Cilalı Taş) Dönemde ortaya çıkar. Hayvanların hâkimi olduğu düşünülen ve yine Anadolu Medeniyetler Müzesi’nde sergilenen bir Ana Tanrıça figürü konumuz itibariyle çok ilgi çekicidir. Çünkü bilinenlerin içerisinde en eski Tanrı tasviri olduğu kabul edilen bu Ana Tanrıça’nın oturduğu taht, iki yanından da tasvir edilmiş iki leopar tarafından korunmakta, bu ise, bu figürü diğer Ana Tanrıça figürlerinden farklı ve belki de daha özgün kılmaktadır. Buradan anlaşılabileceği üzere, leoparlar Küçük Asya ya da başka adıyla bilindiği gibi Ön Asya coğrafyasında en eski dönemlerden beri saygın bir yere sahiptir.
Orta Asya’yla Benzerlikler

 

Öte yandan az önce duvarda iki leoparın bulunduğu tapınaktan söz edildiğinde, dişinin solda erkeğin ise sağda bulunması hususu, Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu’na göre ilk ve en eski proto-Türk yurdunun bulunduğu Sayan-Altay bölgesinde ezelden beri yaşayan Hakas Türkleri ve onların ataları Yenisey Kırgızları’na ait geleneksel çadır içi bölünmeyi  andırmaktadır. Hakas Türklerinden Prof. Dr. Viktor Butanayev’in (1998: 94) ifade ettiği gibi, her zaman doğuya bakan çadırın girişinin tam karşısında, yani çadırın batı tarafında bulunan ve tör orın (en saygın yer - başköşe) olarak bilinen yerde evin sahibi oturduğunda solunda altınzarıh [alt taraf, yani kuzey, indir (aşağı)] olarak bilinen kadın bölümü, sağında ise üstünzarıh [üst taraf, güney, çoğar (yukarı)] olarak bilinen erkek bölümü kalmaktaydı. Çadırın içinde ev sahibinin oturduğu başköşeden bakıldığında dünya yönlerinin tayini ile Ön Asya Türklerinin coğrafya adlarında günümüze kadar yaşattığı benzerlik göze çarpar. Örneğin, çadırın içinde sol taraf kadın bölümü olmakla birlikte, aynı zamanda kuzeyi ve “kara”yı temsil etmekteydi, çünkü kuzey soğuk ve kara kış demekti. Erkek bölümü ise güneyi, ısıyı ve dolayısıyla “ak”ı temsil etmekteydi. Hakas Türklerinde doğu “ön” ve “içeri” anlamına gelen isker, batı da “arka” ve “geriye” anlamına gelen kider sözcükleriyle tarif edilmektedir. Yani, bir insanın önünde doğu, arkasında batı olacak biçimde durduğunda bu kişinin solunda kuzey, sağında ise güney olacaktır. Buradan hareketle, Anadolu’da yaşayan Türklerin kuzeyi temsil eden kara sözcüğüyle Karadeniz’i adlandırıp, güneyi temsil eden ak sözcüğünü de Akdeniz’e vermelerinin çok daha anlamlı olduğu anlaşılabilir, bunun geleneksel Türk yön adlandırmasına dayalı bir yaklaşımın yansıması olduğu söylenebilir. Geleneksel çadırın içerisinde ise, daha önce sözü edilen bu tür sol ve sağ ayrımına dayalı kadın ve erkek bölümlerinin mevcudiyeti, bütün Türk ve Moğol halklarında söz konusuydu. Dolayısıyla, Çatalhöyük’teki bu Leopar Tapınağı’ndaki duvar kabartmasında erkek ve dişi leoparların yerleşimi oldukça dikkat çekici olup, en azından çok daha yakından araştırılmayı hak eden bir konu olarak karşımızda durmaktadır. Bunun yanı sıra, “parsın” tasviri Altay- Sayan dağlık bölgesi ile Hakas-Mengüsu Vadisi’nde yürütülen arkeolojik araştırmaların neticesinde bulunmuştur. Örneğin, Hakas ve Tıva Türklerinin yaşadığı Asya kıtasının coğrafi göbeği olan topraklarda kendi kuyruğunu ısırmış ve daire biçiminde dönük duran bronzdan yapılmış kar leoparı figürleri keşfedilmiştir. Eski Türk döneminde börü denilince Kök Türkler anlaşılırken, “parıs” denildiğinde de Yenisey Kırgızları anlaşılmaktaydı. Ancak  bu durum Kırgız Türklerinde yalnızca pars kültü vardı ve kurt kültü yoktu demek değildi. Nitekim Hakas Türklerinde günümüze kadar ulaşan Türklerin anası olan Ah Püür (Ak Börü) Efsanesi var. Dahası, Hakas Cumhuriyeti dâhilindeki Askiz bölgesinde Ah Püür dikili taşı mevcut olup, mevsimlik bayramlarda bunların önünde Şaman ayinleri düzenlenmektedir. Altay Türklerinde kutsal sayılıp bir kült hayvan olan geyik de hem Kök Türklerde hem de Yenisey’de yaşayan Kırgız Türklerinde saygın bir yere sahipti. Bunda kuşku duymak bile yersizdir. Bununla birlikte her Türk boyunda öncelikli kült hayvanlar vardı. Yenisey Nehri’nin iki yakasında yurt edinen “pars“ Kırgız Türklerinin en önemli kült hayvanı olarak yer etmiştir.
Tarihte Pars Adının Türklerde Yaygınlığı

Kar leoparı Türklerde pars/bars/irbis/alabars/ alaparıs olarak bilinmekteydi. Kimi araştırmacılara göre ise pars/bars sözcüğü leopard sözcüğündeki pardın eş anlamlısıdır. Pars kültünün yaygın olduğu Türk halklarından biri Yenisey Kırgızları olmuştur. Hatta eski Türk yazısının Yenisey varyantına sahip olan Yenisey Kırgızlarının önderlerinin adı Bars Bek idi. Annesi Türgiş/Türkeş Türklerinden olan ve eşi ilk Kök Türk Kağanlığı’nı kuran İlteriş Kağan’ın oğullarından Kül Tegin ile (kağan olduktan sonra Bilge Kağan adını alan) Mogilyan’ın küçük kız kardeşi olan Bars Bek daha sonra kendisini Kağan, devletini de Kırgız Kağanlığı olarak ilan etmiştir. (Ugdıjekov 2003: 43, 89) Pars adının Türklerde yaygın olduğunu gösteren başka bir örneğin ise Afrika kıtasının kuzeydoğusunda bulunan Mısır topraklarında Orta Çağ’da kurulan Memluk Türkleri devletinin önderlerinden biri olarak kabul edilen Sultan Baybars (12232-1277) olduğu bilinmektedir. Oysa “bay” sözcüğünün anlamı genel Türkçede yalnızca “zengin” değil, aynı zamanda da “kutsal”dır. Dolayısıyla “baybars” sözcüğü “kutsal pars” anlamına da gelmektedir. Kazak Türklerinin tarihinde yer almış önemli şahsiyetlerden biri olan ve günümüzde türbesi eski Yassı (Türkistan) şehrindeki Hoca Ahmet Yesevi Mozolesi kompleksi içinde bulunan Jolbarıs Han adının da anlaşılabileceği üzere pars kültüne yönelik saygınlığı yansıttığı söylenebilir. Bars adının Museviliği kabul eden ve bunun yanı sıra atalarından devraldıkları Şaman dinini yaşatmış bulunan Hazar Türklerinin içinde de yaygın olduğuna ilişkin bilgi mevcuttur. Yüksek dağların hükümranı olan kar leoparı, Türklerin eski dönemde kullandığı 12 hayvanlı takvimde de yer almaktaydı. Bu ise parsın atalarımız için hem manevi hem de maddi kültür boyutunda önemli olduğunu en iyi şekilde ortaya koymaktadır. Parsın bir kült hayvan olarak eski Türk döneminde kabul edilmesine benzer bir biçimde, Amerika kıtasının yerlilerinde yine leopargiller familyasına mensup olan puma ya da jaguar gibi yırtıcı hayvanlarında kült hayvanlar olarak kabul edildiği söylenebilir. Doğal olarak Sibirya’da puma ya da jaguarın varlığı söz konusu olmadığı gibi Amerika kıtasının sıcak bölgelerinde de kar leoparının varlığına ilişkin bilgiler mevcut değildir.
Kar Leoparları Yok Olma Sınırında

 

Nitekim çok yüksek dağlarda yaşamını sürdürebilen (örneğin yüksekliği 7000 metreye

varan Himalaya dağ silsilesi) parsın günümüzdeki yaşam alanı on iki ülkeyle sınırlı kalmıştır. Bunlar; Hindistan, Çin (Tibet dâhil), Butan, Pakistan, Afganistan, Moğolistan, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya (Hakas, Tıva, Altay ülkeleri), Tacikistan ve Özbekistan. Kar leoparı ile ilgili yapılan araştırmalar Orta Asya ve Himalaya Dağlarında yalnızca 4500 ile 7500 arası parsın kaldığını göstermektedir.

 

Yani, bir zamanlar Avrasya coğrafyasında Türk ve diğer halkların inanç sistemlerinde

kült hayvan olarak yer alan ve saygı gösterilen kar leoparı, insanın zarar verici faaliyetlerinden dolayı günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bunun da birçok nedeni vardır. Parsların kürkleri çok değerli bulunduğundan bu asil hayvanların soyu insan tarafından acımasızca kıyıma uğratılmıştır. Bu yöndeki uygulama ne yazık

ki günümüzde de devam etmektedir. Öte yandan, insanın doğaya müdahalesinin neticesinde, örneğin; çobanların evcil hayvan sürüleri parsların doğal yaşam alanlarına girmekte, yırtıcı olan bu hayvanlar da doğal olarak yabani hayvanlara göre çok daha kolay avladıkları evcil hayvanlara saldırmakta ve böylece çobanları maddi zarara uğratmaktadır. Hâl böyle olunca da çobanlar kar leoparlarını öldürmekte, bu ise zaten soyu tükenmek üzere olan parsların durumunu daha da kötüleştirmektedir. Bunun yanı sıra Orta Asya bölgesindeki mevcut olan mikroorganizmalar, böcekler, bitki ve hayvanlardan ibaret olan “besin zincirinin en üstünde” yer alan parslar, bu zincirin ya da başka bir sözcükle ekosistemin sağlıklı olup olmadığının en önemli göstergelerden birisidir. Yani, kar leoparının çoğalması yoluyla neslinin devamı sürdürülebiliyor ve sayısal artış yaşanıyor olması, söz konusu bu ekosistemin sağlıklı bir durumda olduğuna ilişkin en önemli belirti olarak değerlendirilebilir. (Whitehead Nagda 2004)

 

Günümüzde Türklerin Yaşadığı Coğrafyada Pars Kültünün İzleri

 

Çok eski dönemlerden beri Türklerde mevcut pars kültünün izlerini, doğal olarak günümüzdeki Türk dünyasında da sürebilmek olanaklıdır. Nitekim özellikle Şaman inancının hâlâ yaşatıldığı kimi Türk toplumlarında inançsal boyutta pars kültünün devam etmesinin yanı sıra bu hayvanla ilgili saygın yaklaşımın kimi Türk toplumlarında devlet sembolleri düzeyinde kabul edildiğini söylemek mümkündür. Nitekim Yenisey Kırgızları soyundan gelen Hakas Türklerinin 1991’de kurmuş olduğu Hakas Cumhuriyeti devlet armasında kar leoparı mevcuttur. Bununla birlikte pars sembolünün Tatar Türklerinin ülkesi Tataristan’ın resmî devlet armasında bulunduğunu ifade etmek gerekir. Ak pars aynı zamanda Kazak Türklerinin de millî sembolüdür. Nitekim Kazak ülkesinin eski başkenti Almata şehrinin resmi armasında da kar leoparının tasviri mevcuttur.

 

Yenisey Kırgızlarının günümüzde, Orta Asya’da yaşayan torunları Kırgızların kutsal saydığı pars tasvirini Kırgızistan Kız İzciler Birliği’nin armasından almaktadır. Bunun yanı sıra “Bars” adının Küçük Asya’da yaşayan Türklerde hem ad hem de soyadı olarak yaygın olduğunu söylemek mümkündür.

Futbol takımlarından Ankaraspor’un sembolü de kar leoparıdır. Tataristan’da da Ak Bars adını taşıyan buz hokeyi kulübünün mevcut olduğu bilinmektedir. Ak Bars adını taşıyan bankaların olduğu da bir gerçektir. Kısaca pars/bars adının günümüzde Türklerde sosyo-ekonomik yaşantıda yaygın olarak kullanılmasına benzer bir biçimde

dünyada da bu yaygınlığın gözlemlendiğini görmemezlikten gelmek imkânsızdır. Türk dünyasının yanı sıra Kuzey Kafkasya’da bulunan Kuzey Oset-Alanya ülkesinin devlet

armasında da pars tasviri yer almaktadır. Parslarla ilgili olarak bilinmesi ilginç olabilecek başka bir husus da, Sovyetler zamanında SSCB sınırları dâhilinde bulunan

7000 metrelik yüksekliğe sahip beş doruğun hepsine de tırmanmayı başarabilen dağcılara Kar Leoparı Ödülü (The Snow Leopard Award) takdim edilmekteydi. Yukarıda anlatılan bütün bunlar ise pars kültünün ya da parslara duyulan hayranlık ve saygının günümüz dünyasında devam ettiğini göstermektedir. Avrasya’da hem kült hemde simge düzeyinde yaygın olan kar leoparının varlığının devam etmesine yönelik çalışmalarında desteklenmesi gerekir. Ayrıca bu yazıda da anlatılmaya çalışıldığı gibi pars, eski zamanlardan günümüze kadar Türk kültüründe önemli bir yere sahip olmuş, olmaya da devam etmektedir.
Not:Yazı alıntıdır.
Hayat kolay ama yaşamak zordur.Aynı Türk olarak doğmanın kolay, Türk kalıp Türk olarak ölmenin zor olduğu gibi...
Arukan