Gönderen Konu: Türk Tanrısı'nın Kızgınlığı  (Okunma sayısı 3284 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Temir Yalıg

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 184
  • TÜRK'ÜM BAŞKA ÜNVAN İSTEMEM
Türk Tanrısı'nın Kızgınlığı
« : 26 Aralık 2007 »
Türkiye ve Türk milleti zor günler yaşıyor. Âdeta içerimizden ve dışarımızdan düşmanlarla kuşatılmış gibiyiz. Türk Tanrısı'nın Türk'e kızgınlığı var. Ne zaman ki, Türk gibi olur, Türk gibi davranırsak üzerimizdeki felâketler kalkacaktır.

Sadece Türkiye'de değil, kargaşa ve buhran. Bütün Türk dünyası ne yaptığını bilmiyor. Güya 21. yüzyıl Türk asrı olacaktı! Bu gidişle 21. yüzyılın sonunu pek zor görürdük, ama yine de Türk Tanrısı'nın müjdesi sayesinde avunuyoruz: "Yukarıda mavi gök çökmedikçe, aşağıda yağız yer delinmedikçe, ey Türk senin ilini ve töreni kim bozabilir?" Kırgız ile Özbek sanki soydaş değillermiş gibi birbirlerinin boğazlarına sarılmışlar. Özbekler, kışın en şiddetli zamanında Kırgızların doğalgazlarını keserek onları donmaya terk ederken; Kırgızlar da yazın en sıcak ayında Özbeklerin sularını vermeyip, onları kavurucu sıcak ile başbaşa bırakıyorlar. Böyle kardeşlik mi olur?
Türkmenler, Azerbaycan Türkleriyle yine düşman olmuşlar. Azerbaycan'daki elçiliklerini kapatarak Ermenistan'da temsilcilik açıyorlar ve Ermenilerin yanında olduklarını gösteriyorlar. Hiç böyle kardeşlik mi olur? Kazak Türkleriyle Özbek Türkleri, sonunda ölüm bile olsa, asla bir araya gelmeyeceklerini söylüyorlar! Yiğit Elçibey'i hep birlikte biz öldürmedik mi? O er kişiyi yüce dâvasında yalnız bırakmadık mı? Ölüm döşeğinde bile Türklerin bir gün birleşeceğini hayâl eden bir büyük insandı o! Yüzyılda bir önümüze çıkan tarihî fırsatları elimizin tersiyle itmedik mi? Çin'in öncülük ettiği ve ilk başta "Shangay Beşlisi" olarak tanınan, daha sonra Özbekistan'ın da katılımıyla (Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan) Shangay Altılısı hâline gelen, bu Asya'daki yeni siyasî oluşum, aslında tamamen Türklerin aleyhine olmasına rağmen, maalesef Türk cumhuriyetleri buna balıklama atladılar. Çin'in buradaki tek amacı, andlaşma devletleriyle Doğu Türkistan'ı kontrol etmek ve bu cumhuriyetlerden Doğu Türkistan'a yapılacak yardımların önünü kesmektir. Kim ne derse desin, bunun mantıklı başka bir izahı yoktur. Elbette ki, böyle günü birlik politikalarla ve düşüncesizce idare edilen ve aynı ana ile babadan türeyen Bozkurt nesline Türk Tanrısı lânet edecektir. Geçmişte yaptığımız hataların başımıza neler açtığını ne çabuk unuttuk. Rus zulmünden sanki yeni kurtulmadık! Hoş bu yeni bağımsız Türk cumhuriyetlerinin de ne dereceye kadar hür oldukları tartışılır. Ama her şeye rağmen önümüze bir fırsat çıktı, bu fırsatı hep birlikte değerlendireceğimize, birbirimizin kuyusunu kazıyoruz.

Hepimizin yakından takip ettiği üzere 21. yüzyıla girmeden önce, Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla dünya yeniden şekil almaya başladı. Sovyetlerin ya da Rus İmparatorluğu'nun kısmen parçalanması, birtakım devletlerin ortaya çıkmasına sebep oldu ki, bunlardan birkaçı da bizim soydaşlarımız olduğundan yürekten sevindik. Fakat gerçek olan, dünyanın çehresinin değişimi epey bir vakit daha devam edecektir. Özellikle Amerika'daki 11 Eylül saldırısı bahane edilerek, bu devletin Asya'da Rusya'nın nüfuzu kırıldıktan sonra, söz sahibi olmak için doğrudan müdahalesi, ülkeleri tekrar kutuplaşmalara itmektedir. Aslında Amerika Birleşik Devletleri'nin Avrupa'da, İngiltere'den başka hakikî mânâda tek bir dostu yok iken, dünyanın süper gücü durumuna gelen bu ülkeyi hiçbir devlet karşısına almaya cesaret edemedi. İster istemez pek çok ülke Amerika'nın yanında olduğunu beyan etti. Fakat burada bizim için büyük önem arz eden husus, dünyanın gözünü diktiği bu yerlerin, Türklüğün coğrafyası olmasıdır. Öyle ise, Türk dünyasının bir şeyler yapması gerekir. Mevcut idarecilerin ileriyi görebilecek yetenekte olmayışı sebebiyle, onlara bazı gerçekleri gösterecek Türkçülerin ön plâna çıkması lâzımdır ki, Türk milliyetçileri geçmişte de bu görevlerini eksiksiz yerine getirmişlerdir. Ama maalesef çoğu zaman bu Türkçülerin fikirlerine itibar edilmediğinden, iş işten de geçmiştir.

Daha dün ortaya çıkmış milletler ve devletler dünyanın efendiliğine soyunmuşlar, bir zamanlar Türklerin yaptığı işi yapmaya kalkışıyorlar da, 200 milyonluk Türk dünyası oturmuş onları seyrediyor, olacak şey mi?

Biz dünyanın idaresini bıraktığımızdan beri, dünya huzur görmedi. Türk'ün görevini icra etmek için öne çıkan hiçbir millet, bu işi lâyıkıyla yapamadı. Dünyayı idare etmek sadece Türk'e yakışıyor. O zaman neden biz böyleyiz?!

İşte, Türk milletinin yaşamak zorunda kaldığı bu zor çağda, Türk milliyetçilerine, yani Türkçülere büyük işler düşmektedir. Bazı çevreler tarafından mukaddes enayiler olarak görülen Türkçüler, enayiliklerini yapmaya devam edecekler. O beynelmilelci vurdum-duymazlara göre, bu enayilik yel değirmenleriyle savaş gibi bir şeydir. Ama bizim için şereftir. Küçük Yabgu, 1518 kişiyle 70.000 kişilik Çİn ordusuna kafa tuttuğunda öleceğini bilmiyor muydu? Kür Şad da, 40 kişiyle Çin sarayını basarken mutlaka öleceğini biliyordu. Ama onlar kendilerinden sonra geleceklerin dünyanın yeniden efendisi olacaklarını hayâl etmişlerdi. Alp Arslanların, Osman Beylerin, Mustafa Kemallerin kanlarında onların ruhunun yaşamadığını kim inkâr edebilir? Onların birçoğu tarihin adsız kahramanları ve şanlı delileriydi, biz de onlardan daha deli olmak zorundayız. Onların yenilmeyen ruhlarını sızlatmaya hakkımız yok ve bu yüzden hiçbir şeyi düşünmeden, kulaklarımızı tıkayarak, asil milletimize hizmet etmeye devam edeceğiz. İnsanların ne yaptıkları ve ne söyledikleri bizi pek ilgilendirmesin! Biz Türk milliyetçileri dünyadaki varlığımızın sebebini bilmek mecburiyetindeyiz. Bu da kısaca dünyanın idaresinde ve düzeninde yeniden söz sahibi olmaktır. Bunun için çalışacağız, hiçbir maddî karşılık beklemeden! Çünkü hiçbir Türkçü, devleti ve milleti için çalışmayı çıkar ve ün kaygısıyla yapmaz, bu onun aslî vazifesidir.

Türkçüler, üzerlerine düşen görevleri en iyi yapmak zorundadırlar. Bu Türkçülüğün en önemli şartlarından birisidir. Çevreye iyi görünmek için değil, yarın atalarının huzurunda hesap verebilmek için! Bugün hepinizin şahit olduğu üzere, sayımız çok azdır. Ama bunun da zerre kadar önemi yok. Ha on olmuşuz, ha on tümen! On kişi de olsak, on tümen de olsak Türk milletinin ve devletinin sonuna kadar emrindeyiz.

Yüce Türk milletinin, Türkçülere her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Bu milletin bir ferdi olmaktan ve onunla gurur duyan Türkçülerin de üzerlerine düşen Türk milletini uyandırma, yeniden ayağa kaldırma işini yapacaklarından şüphe yoktur. Türk milletinin başka çaresi kalmadı. Eğer devleti idare edenler yanlış yapıyorlarsa uyaracağız, doğrusunu biliyorsak söyleyeceğiz. Türkçüler, hiç yüksünmeden, kafaları binlerce kez kırılsa da, bu millete ve devlete sahip çıkarak mücadele etmelidirler. Bizim kimseye küsmeye hakkımız yok. Her yerde ve her şartta görev yapmaya hazırız. Atalarımızın bizlere bıraktığı şerefli geçmişi, üç günlük rahat hayat uğruna feda edemiyiz. Küçük Yabguların, Kür Şadların, Bögü Alpların, Tonga Tiginlerin, Enver Paşaların,Şahin Beylerin, Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Beylerin, Sadık Ahmetlerin, Hüsrev Kaşkayların ruhunu incitemeyiz. Sonuna kadar Türk doğduk Türk öleceğiz. 

Profesör Doktor Saadettin Gömeç

*ALINTIDIR.
TÜRK IRKI SAĞOLSUN!