Türkçe Ricat Ederse...
KÜRESEL emperyalizmin etnik parçalara bölerek çökertmek istediği Türkiye “farklı dil ve lehçelerde yayın yapılmasına” ilişkin dayatmalara 6. Uyum Paketi’ni kabul etmekle başeğmişti.
Abdullah Gül o günlerde yine Dışişleri Bakanı’ydı. TRT’nin kürtçe yayın yapmasıyla ilgili görüşleri değerlendirilirken diyordu ki:
“... Kürtçe yayına izin verirseniz, Karadeniz’den biri çıkıp, lazca yayın ister. Güneydeki bazı vatandaşlarımız arapça yayın ister. Bir başka grup Çerkezce ister, açar davâyı kazanır, TRT de bu dillerde yayın yapmak zorunda kalır.”
Türkiye’de bu tartışmalar yapılırken Hollanda, “millî bütünleşmeye engel olacağı için” anadilde eğitim yapılmasına imkân veren kanunu iptal etti! Hollanda Eğitim Bakanlığı da “asimilasyonu engellediği” gerekçesiyle okullardan Türkçe dersini kaldırdı!
Dikkatinizi çekmek isterim ki; Hollanda, kendisinden toprak isteyen bir terör örgütüyle 20 yıl boyunca savaşmak zorunda kalmamıştı. millî birliği ve toprak bütünlüğü tehdit altında değildi. Ülkenin belli bir bölgesinde bayrak dalgalandırmaktan aciz duruma düşürülmemişti. Fakat işte bütün bunlara rağmen “millî bütünleşmeye engel olacağı” gerekçesiyle farklı dillerde eğitim yapılmasını yasaklamıştı.
Yalnız Hollanda mı?
Hayır. Fransız Hükümeti de “Fransa’da, Fransızca’nın dışında herhangi bir dil kullanılmasını ülkenin bölünmezliği ilkesine aykırı” bulmuştu.
Nüfusun yüzde 19’unu teşkil eden 50’ye yakın etnik grubun yaşadığı Fransa’da Fransızca konuşmak bugün de mecburiyettir. Bizzat Fransız Cumhurbaşkanı Jacgues Chirac, “devletin temel prensiplerinde çatlamaya sebep olacağı için” farklı dil ve lehçelerde yayın yapılmasına tavır almıştır.
Tıpkı Fransa gibi, Avrupa Birliği’nin kurucu üyelerinden olan Almanya’nın o günkü İçişleri Bakanı Otto Schily de “Ben, birinci dili, yani anadili Türkçe olan homojen bir Türk azınlığın oluşmasını istemiyorum. Türkler’in ana dilleri almanca olmalıdır” diyor ve ilave ediyordu:
- Ülkede azınlıklara resmî azınlık statüsü verilmesine karşıyız!
Biliyoruz ki, Avrupa Birliği ülkeleri, azınlıklara resmî azınlık statüsü verilmesine dahi karşı oldukları hâlde, Türkiye’de yeni azınlıklar yaratmak için ciddi adımlar atmış, Türkiye’yi yönetenler de onlara destek vermişlerdir.
Şimdi yeni bir destek veriliyor.
Önümüzdeki günlerde, ikisi Diyarbakır’da olmak üzere 4 televizyon kürtçe yayına başlayacak.
Pekiiiyyy, kürtçe televizyon yayınları başlayacak da lazca, arapça, çerkezce yayınlar başlamayacak mı?
Onlar da başlayacak!
Bir süre sonra bakacağız ki yaklaşık 800 bin civarındaki Zaza’lar kürtleşivermişler!
Millî bir hükümetin, vatandaşlarına her şeyden önce Türkçe’yi öğretmesi gerekirdi.
Bir kez daha hatırlatmak isterim ki; Türk Dili’ni hâkim kılmak, Türkiye Cumhuriyeti için bir egemenlik ve bekâ meselesidir! Çünkü Türkçe’nin ricat etmesi, Türk egemenliğinin de sona ermesi demektir.
Öyleyse AB’yi ABD’ye, onların işbirlikçilerine, herkese ve her şeye rağmen, her türlü tedbire başvurup, her türlü vasıta kullanılarak, Türkiye’nin her metrekaresinde Türkçe konuşulmasını sağlamak şarttır. Aksi hâlde Güneydoğu’yu kaybederiz biz!