Bu soruyu sormamin aslinda tek bir nedeni var.
Türkcü Hareket partiler üstü, yabanci ögretileri hic bir bicimde onaylamayan,benimsemeyen bir olusum olarak varligini sürdürmektedir.
Günümüzde secimden secime animsanan engelli Yurtdaslarimiz hakkinda siz Büyüklerim, Yasitlarimin ne düsündügünü merak ediyorum.
TTKvY
Sanirim merak ettiğiniz konu
ÖJENİST bir anlayışa sahipmiyiz? Sorusudur..
Biz ne Darwin'in saçmalıklarına, ne de Hitlerin deli saçması hırslarına hayran bir yapılanma değiliz. 19. Yüzyılı kana bulan vahşetin savunuculuğunu da yapmıyoruz. Saf, güclü ve hertürlü biyolojik hastalıktan arınmış bir ırk yaratma sevdasıyla hastalıklı, yaşlı, sakat demeden öldüren ve bu işi soyunu daha da yüceltmek adına yaptığını iddia eden 19. yüzyıl teorilerine Türkçülerin kapıları kapalıdır.
ÖJENİ:Darwin'in kuzeni Francis Galton tarafından geliştirilen öjeni teorisine göre bir toplumdaki sakatların ve hastaların çoğalması önlenmeli, sağlıklı nesiller olşturulmalıydı.
Darwinizm'in Almanya'daki en güçlü savunucusu Ernst Haeckel ise bu fikri daha da ileri götürdü ve özürlülerin zehirlenerek öldürülmeleri için bir komisyon kurulmasını savundu. Haeckel'in fikirleri Naziler tarafından uygulandı.20. yüzyılın ilk yarısında çok sayıda taraftar toplayan öjeni teorisi, sakat ve hasta insanların ayıklanması ve sağlıklı bireylerin çoğaltılması yoluyla bir insan ırkının "ıslah edilmesi" anlamına geliyordu. Öjeni teorisine göre, nasıl sağlıklı hayvanlar birbirleriyle çiftleştirilerek iyi hayvan cinsleri oluşturuluyorsa, bir insan ırkı da ıslah edilebilirdi.
Öjeni kuramını ortaya atan kişiler, Darwinistler'di. İngiltere'deki öjeni akımının başını, Charles Darwin'in kuzeni Francis Galton ve oğlu Leonard Darwin çekiyordu. Bu bakımdan öjeni fikri, Darwinizm'in doğal bir sonucu olarak ortaya çıktı. Nitekim öjeni kavramını savunan yayınlarda bu gerçek özellikle vurgulanıyor, "Öjeni, insanın kendi evrimini kendisinin yönlendirmesidir" deniyordu.
K. Ludmerer'in belirttiğine göre, öjeni fikri Platon'un Devlet adlı ünlü eseri kadar eskiydi. Ancak Ludmerer, 19. yüzyılda bu fikre olan ilginin artmasının nedeninin Darwinizm olduğunu belirtir:
... modern öjenik düşünce yalnızca 19. yüzyılda uyandı. Bu yüzyıl sırasında öjeniye ilginin oluşmasının bir kaç nedeni vardır. En önemli neden ise evrim teorisidir. Öjeni terimini de keşfeden Francis Galton, fikirlerini kuzeni Charles Darwin'in doktrinine dayandırıyordu. [1]
Almanya'da ırkçı bilim adamları Darwinizm'in ve öjeni fikrinin gelişmesinden itibaren, "istenmeyen üyelerin öldürülmesi" gerektiğini açıkça savunmaya başlamışlardı. Bu bilim adamlarından Adolf Jost, 1895'de yayımladığı Das Recht auf den Tod (Ölme Hakkı) isimli kitabında istenmeyen insanları tıbbi olarak öldürmeye çağırıyordu. Jost, "sosyal organizmanın sağlığı için devletin bireyleri öldürme sorumluluğunu alması gerektiğini" iddia ediyordu. Adolf Jost, yaklaşık 30 yıl sonra siyaset sahnesinde boy gösterecek olan Adolf Hitler'in akıl hocasıydı. Hitler de "Devlet yalnızca sağlıklı çocukların olmasını sağlamalı. Görülür şekilde hasta olanların ve salgın hastalık taşıyanların uygun olmadığı ilan edilmeli" diyordu.[2]
Adolf Hitler iktidara geldikten sonra resmi öjeni politikası başlattı. Hitler'in politikasının gereği olarak Alman toplumu içindeki akıl hastaları, sakatlar, doğuştan körler ve kalıtsal hastalıklara sahip olanlar, Hitler'den gelen gizli talimata dayanılarak öldürülmeye başlandı.
Hitler iktidara geldikten kısa bir süre sonra, resmi bir öjeni politikası başlattı. Hitler'in bu yeni politikasını şu cümleleri özetliyordu:
Devlet için zihin ve beden eğitiminin önemli bir yeri vardır, ancak insan seçimi de en az bunun kadar önemlidir. Devletin, genetik olarak hastalıklı veya alenen hasta olan bireylerin üreme için uygun olmadıklarını deklare etme sorumluluğu vardır... Ve bu sorumluluğu hiçbir anlayış göstermeden ve başkalarının da anlamalarını beklemeden acımasızca uygulamalıdır... 600 yıllık bir zaman dilimi boyunca vücudu sakat olan veya fiziksel olarak hasta olan kimselerin üremesini durdurmak... insan sağlığında bugün elde edilemeyen bir gelişim sağlayacaktır. Eğer ırkın en sağlıklı olan üyeleri planlı bir şekilde ürerlerse sonuçta bugün hala taşıdığımız hem ruhsal hem de bedensel açıdan bozuk tohumların olmadığı... bir ırk oluşacaktır. [3]
Hitler'in bu politikasının gereği olarak Alman toplumu içindeki akıl hastaları, sakatlar, doğuştan körler ve kalıtsal hastalıklara sahip olanlar, özel "sterilizasyon merkezleri"nde toplandılar. Bu kişilere, Alman ırkının saflığını ve evrimsel ilerleyişini bozan parazitler olarak bakılıyordu. Nitekim bir süre sonra toplumdan soyutlanan bu insanlar, Hitler'den gelen gizli bir talimata dayanılarak öldürülmeye başlandı.
1933 yılında çıkartılan bir yasa ile 350 bin akıl hastası, 30 bin çingene ve yüzlerce zenci çocuk, hadım etme, x ışınları, enjeksiyon, genital bölgeye elektrik verilmesi gibi yöntemlerle kısırlaştırıldılar. Bir Nazi subayı, "Nasyonal sosyalizm uygulamalı biyolojiden başka bir şey değildir." diyordu. [4] Kaynaklar..
[1]. K. Ludmerer, Eugenics, In: Encyclopedia of Bioethics, edited by Mark Lappe, The Free Press, New York, 1978, s. 457;
www.trueorigin.org/holocaust.htm.
[2].
http://www.trufax.org/avoid/nazi.html; Theodore D. Hall, Ph. D., Scientific Background of Nazi 'Race Purification' Program", Leading Edge International Research Group.
[3]. Adolf Hitler, Mein Kampf, Verlag Franz Eher Nachfolger, München, 1993, ss. 44, 447-448; A. E. Wilder Smith, Man's Origin, Man's Destiny, The Word For Today Publishing 1993, ss.163, 164.
[4]. Henry Morris, The Long War Against God, s. 78; Francis Schaeffer, How Shall We Then Live?, New Jersey, Revell Books, Old Tappan, 1976, s. 151.