Yukarıdaki Bozkurt figürü bize Selçuklularda da bu sevginin devam ettiğini göstermektedir. Bu konuda yeterince araştırma yapılmamasına rağmen, Anadolu'ya geçen Selçuklular camilerin yanında İslâmiyeti ve Türklüğü de öğretmek için medreseler inşa etmişlerdir. Bunlardan biri de 1271'de Anadolu Selçuklu Veziri Fahreddin Ali'nin Sivas'ta yaptırdığı GÖK MEDRESE'dir. Medresenin ahşap olan giriş kapısı üzerinde kabartma olarak BOZKURT figürü işlenmiştir. Ancak 1970'li yıllara gelindiğinde bu Bozkurt figürü Bozkurt düşmanları tarafından maalesef tamamen yok edilmiştir. Yine, Aradolu Selçukluları dağınık şekildi beylikler halinde yaşarken bunları birleştirerek Osmanlı Devleti'ni kuran Osman Gâzî yazdığı manzumesi ile "Kurt olup gel gir sürüye" ifadesi ile davet etmiştir. Tabii ki bu Osmanlı döneminde de devam etmiş ve Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul'un alınışında askerlerini hücuma kaldırırken "Haydi Kuirtlarım göreyim sizi" ifadesini kullandığı tarihçiler tarafından yazılmıştır. 1400'lerde doğan Türk denizcisi Kurdoğlu Muslihiddin Reis'in baba adı "KURTBEĞ"dir. Bunun günümüzde "KURDOĞLU" adı ile bir seri filmleri de çekilmiştir. Halk şairlerimizden ise Köroğlu bir şiirinde: "Yiğitler silkinip ata binmede, ? Derelerde bozkurtlara ün olur" demiştir. Yine DADALOĞLU'nun lâkabı "GÖKBÖRÜ"dür. Dadaloğlu, "Kozanoğlu Yusuf'un Ölümü" adlı şiirinde (bu şiir Türkü olarak da söylenmiştir) "Kurt oğlusun" der. II. Abdülhamid döneminde 1896'da kurulan ve dünyada ilk fabrikasyon çini üreten atelyenin "bOZKURTLU ÇİNİ"leri Yıldız Sarayı'nın eklentilerinde kullanılmıştır. Bir de Osmanlı dönemin sonlarına doğru haremde kullanılan "BOZKURT BAŞLI İBRİK"vardır ki, bu ibrik hâlâ Hüseyin Taş arkadaşımızın kayınvalidesinin evindedir. Buna ait resim ve bilgiler fotokopi yoluyla neşretmekte olduğum "TÜRKLERDE BOZKURT SEVGİSİ" fasikülleri'nin 8. sayısınında açıklanmış ve kapağında da büyük resim olarak kullanılmıştır.