ALİ ÖZAYDIN... Eski çağlardan kopup gelen atlı... Takvimler, o’nun doğum yılını 1961 olarak kaydediyor. Bu tarih, Ali Özaydın’ı tanımayanlar için doğrudur.
Tanıyanlar için o, Oğuz Kağan’ın atının terkisinden bugüne düşmüş bir destan söyleyicidir. Korkut Ata’nın hikmetlerinden yaylanmış, paylanmış, tarihin uğultularında kaynayan bir ruhtur. Ele avuca sığmaz. Bir fikirden diğerine, tarih çağlarında gezinir gibi, şaşılacak bir kolaylıkla atlar. Misyonu, bir tarih mirasını bugüne taşımaktır. Türk’ün yeryüzüne dağılmış sesleriyle büyülenmiş olarak doğmuştur. Hayatı bu sesleri aramaya vakfedilmiştir. En eski ve en saf haliyle devam eden Türk seslerinin peşindedir. Türk’ün, eski çağlardaki saf halini yakalamak ve yüzyıllar içinde yarattığı muazzam kültürün kaynağından içmek gibi naif sayılabilecek bir fikre ömrünü vermiştir. 20. yaşında Tümata ekibine dahil olduğu zaman, bu misyonu netleşmişti. Eski Türk müziğinin izlerini takib edecekti. Nerede bu bu müziği icra eden, nerede bu sazları duyan ve duyuran varsa, Ali Özaydın’ın en yakını onlardı. Tanımadığı bir Altaylı Türk’ün tüüründe bütün bir Türklüğü görebiliyordu. O tanımadığı Altaylı, ona en yakınlarından da yakındı, akraba idi, eş-dosttu, sırasında gözlerinde yaş olacak kadar içinin yangınıydı. Bu yürek yangınıyla, gezdi, dolaştı, aradı ve bir büyük birikime ulaştı. Moğolistan hududlarında Tuva’dan Macaristan’a kadar, derin ürperişler, heyecanlı keşifler yaşadı. Rahmi Oruç Güvenç’in Tümata’sından sonra, Güner Özkan’la Asya’dan Türkiye’ye Musiki (Astüm) topluluğunu kurdular. 4 yıl bu toplulukla çeşitli konserler düzenlediler. Daha sonra, Ankara’da merhum Prof.Dr Cihad Özönder’in Kök Vakfı’nda İpekyolu topluluğu, yine Ali Özaydın öncülüğünde toparlandı. İki yıl geçmeden, İpekyolu Müzik Topluluğu’ndan bir grupla Altınay Müzik Topluluğu’nu kurdu. Bu iki topluluk, bazı televizyon programlarının değişmez ve asıl unsurları arasında yer aldı. Ali Özaydın da, bu programların danışmanıydı. Çalgı Atölyesi programının hazırlanması da Ali Özaydın’ın danışman ve yol göstericiliğinde hazırlandı. Türk Müziğinin sazları ve bilinmeyen örnekleri, bu çalışmalarla Türkiye çapında tanınmaya, bilinmeye başladı. Büyük bir iş başarıldığı açıktı. Kesin bir ifadeyle söylemek gerekirse: Ali Özaydın’ın teşkilatçı ve kurucu kimliği, Türk Dünyası Müziklerinin tanınmasında en büyük rolü oynadı. Yapılan iş, tam manasıyla bir keşifti. İğneyle kuyu kazarak yürütülen çalışmaların sonucuydu. Sazların örneklerine ulaşmak bile çok zaman imkânsızdı. Sazların pek çoğu, bazı fotograflardan hareketle atölyelerde özel olarak imal ediliyordu. Bu aklı zorlyana iş de Ali özaydın’ın fikriydi. Dolayısıyle, Ali Özaydın’ın liderliği saz yapımcı ve tasarımcısı olarak da göz kamaştırıcıdır. Pek çok saz hem yapılmış, hem de geliştirilmiştir. Türk sazlarının atası kopuzun bir türevi olan kıl kopuzdan bas kopuz imali de o’nun sanat dünyamıza hediyeleri arasındadır. Bunların yanında, Ali özaydın’ın en büyük eseri, Devlet Türk Dünyası Topluluğu’dur. Kurduğu İpekyolu ve Altınay müzik topluluklarını birleştirerek, güçlü bir topluluk meydana getirmiştir. Topluluğun başına, en yakın çalışma arkadaşı İrfan Gürdal’ı getirmesi de, sanat seviyesi ve başarı için çok önemli bir tercih olmuştur. Bugün, Türk Dünyası Müzik Topluluğu, dünya topluluğudur. Konser verdiği devletler haritasına bakılınca, 10 yıl içinde, muazzam bir gelişme gösterdiği, Türklüğü ve Türkiye’yi şerefle temsil ettiği görülür. Zamanın Kültür Bakanı İstemihan Talay Bey’in himmeti ve Ali özaydın’a olan güvenini özellikle hatırlamak lazımdır. İstemihan Bey’le Ali Özaydın’ın yakınlığından bu iftihar edilecek kurumun çıkması çok önemlidir. Bu topluluk ve ona paralel gelişen Türk Dünyası müzik çalışmaları, çok yaygın bir hal almıştır.
Ali Özaydın’ın, kurduğu saz atölyesinde bir yılı aşan bir zamanda sadece “tüür” yapmasına rağmen, dünyanın her tarafından gelen taleplere yetişememesi bunun en büyük göstergesidir. Bu kısa tanıtımdan da anlaşılır ki,
Ali Özaydın, eski çağlardan bugünlere at süren yeni zamanlar sevdalısıdır. Türklüğün uzak asırlarından ses ve nefes taşır. Ebediyeti koklayan Kam’lar neslindendir. Onun yüksek Türk sevgisine, asil Türk ruhuna ve Türklüğe unutulmaz hizmetlerine binlerle alkış!