Mossad Ajanı Soner Yalçın'dan Atsız Ata'ya ve Türkçülüğe Saldırı"Çamur at, yapışmasa da, izi kalır"Bu söz; kızıl devrimin lideri Lenin'e aittir.
Propaganda; Bir öğretiyi, düşünceyi, inancı, siyasi görüşü başkalarına tanıtma, benimsetme ve yayma amacıyla, her tür iletişim aracı kullanılarak sözle ve yazıyla yapılan eylemlerin tümüdür.Rakibi yıpratıp, etkisiz kılmak için yapılan iftira atma, suçlama, zan altında bırakma, kafa karıştırma gibi yöntemler de propaganda olup, şüphesiz ki psikolojik savaşlarda önemli bir yere sahiptir.
Tarihte propagandayı ilmi bir sistematikle ele alıp, kurumsal bir kimlikle uygulamaya koyduran kişi, Nazi Alman diktatörü Adolf Hitler’di.
Adolf Hitler müstakilen bir propaganda bakanlığı kurmuş, başına da çok zeki ve yetenekli Dr.Joseph Goebbels'i getirmişti.
Tarihçiler, Almanya'da Nazizmin yayılıp güçlenmesinde Hitler'den sonra en büyük rolü oynamış kişi olarak Goebbels'i göstermektedirler.
Goebbels, propagandasını şu temel ilke üzerine kurmuştu:
"
Eğer bir yalan, uzun bir süre yeterince tekrarlanırsa, sonunda o yalan bir gerçekmiş gibi algılanır."
Propagandanın, sürekli olarak yalan söyleme sanatı olduğunu çok iyi bilen propagandacılar, yalan uydururken de şeytanca bir yol izlemektedirler.
Tamamı yalana dayalı bir propaganda asla yapmamaktadırlar.
Söylenen büyük yalanların arasına bazı küçük doğrular da serpiştirilmektedir. Böylece, dinleyiciler ve izleyicileri çok daha kolay kandırıp aldatılmaktadır.
Karşı tarafı savunmada bırakmak veya aleyhteki hakikati körleterek zihinleri bulandırmak maksadıyla ani olarak yapılan propagandaya da “Baskın propaganda” adı verilmekte olup, bu yolla meydana gelen durumdan kısa bir zamanda faydalanılır.Şu anda, malum şahıslarca yapılan, bu tanımın içerisindedir.
Kelimenin daha dar ve sık kullanılan anlamıyla
propaganda politik bir amacı veya iktidarın çıkarlarını destekleyen bilerek çarpıtılmış veya saptırılmış bilgiye denir.Propagandacılar bir grubun istekleri yönünde halkın bir konu veya olayla ilgili görüşlerini değiştirmeyi amaçlarlar. Bu manada
propaganda, aynı amacın insanlara istenen bilgilerin verilmesi yerine, istenmeyen bilgilerin kısıtlanmasını amaçlayan sansürün tersidir.Propagandayı diğer metotlardan ayıran;
propagandacının halkın fikrini ikna etme ve anlatma yerine kandırma ve kafa karıştırmayla değiştirme isteğidir.Organizasyonun liderleri bilginin tek taraflı veya doğru olmadığını bilmelerine rağmen propagandayı yayan daha düşük rütbeli üyeler durumu bilmeyebilirler.
Soner Yalçın tescilli bir hain ve vesikalı bir uşaktır.
Tek özelliği; üzerine yüklenen görevi, usulünce, yerine getirebilmek yeteneğine sahip olmasıdır. Yani, ağzı ve kalemi iyi laf yapabilen kabiliyetli bir piyon ve taşerondur.
Yıllardır hep gizemli, aykırı, toplumun genel kabullerine ve tarihi gerçeklere zıt iddiaların ve hatta iftiraların sunuculuğunu yapmak görevini yürütmektedir.
Bahse konu olan İsmail Türüt kimdir? Nedir ki ?
Türütlerin, bilmem nelerin yaptığı şeyler, söylediği sözler üfürükten konular olup, asıl hedefe saldırmanın bahanesi yapılmaktadır.
İsmail Türüt çıkıp; “
Ben Türk ırkçısıyım, Türk kanı taşımayanları bu memlekette istemiyorum” Dese ne olur? Demese ne olur?
Bir kıymeti yoktur, bu ve benzeri şarlatan ve bukalemun karakterli kişilerin, ne dediğinin, ne de yaptığının.
Ama herkes birbirini biliyor, tanıyor.
Kim; nerede, ne zaman, kime ve nasıl saldıracağının planını çok önceden yapmıştır.
Amaç Türkçü düşüncenin temel dinamiklerini yok ederek, gelişmeyi ve yükselmeyi durdurmaktır.Her ne kadar büyük Türk Milleti; kendi çocukları olan biz Türkçüleri, yeterince bilip, fark etmemiş olsa da; Türklüğün dünkü, bugünkü ve gelecekteki düşmanları ve bu düşmanların piyonluğunu, taşeronluğunu ve işbirlikçiliğini yapan etnik döküntüler; kafası, beyni ve vicdanı iğfal edilmiş mankurtlar bizleri, yaptıklarımızı ve neler yapabileceğimizi gayet iyi bilmektedirler.Bu ve benzeri kalem salyaları, durdurulamaz bir yükselişle kitleselleşmeye doğru giden Türkçü düşünce ve kadrolaşmayı engellemek ve jurnallemek amacıyla, patronlarının kulaklarına üflediği ve dikte ettiği istikamette hareket etmektedirler.
Bunlar kara propaganda ve çamur at izi kalsın şerefsizliğinin uygulamalarından başka bir şey değildir.Bu şer kalemlerin sahip oldukları medya gücü, etki sahalarını genişletse de; milletin sinesinde yer tutmuş olan uluğ bilgeleri Türklüğün sinesinden çıkartmaya güç yetiremeyecektir.
Unutmayınız ki Türkçü yayın kuruluşlarını ve internet sitelerini takip edenlerin başında bu sülükler gelmektedir.
Yani “
göz, hasmını da bilmekte, dostunu da!..”
Tıpkı
arının, bal alacağı çiçeği, bilmesi gibi..!
TTK