Gönderen Konu: ÜSTADLARDAN...  (Okunma sayısı 3236 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Bozoklu Bozkurt

  • Ziyaretçi
ÜSTADLARDAN...
« : 07 Temmuz 2006 »
CENGE GİDERKEN

Ben bir Türk'üm; dinim, cinsim uludur;
Sinem, özüm ateş ile doludur.
İnsan olan vatanının kuludur.
Türk evladı evde durmaz giderim.
Muhammed'in kitabını kaldırtmam;
Osmancık'ın bayrağını aldırtmam;
Düşmanımı vatanıma saldırtmam.
Tanrı evi viran olmaz, giderim.
Bu topraklar ecdadımın ocağı;
Evim, köyüm hep bu yerin bucağı;
İşte vatan, işte Tanrı kucağı.
Ata yurdun, evlat bozmaz, giderim.
Tanrım şahit, duracağım sözümde;
Milletimin sevgileri özümde;
Vatanımdan başka şey yok gözümde.
Yâr yatağın düşman almaz, giderim.
Ak gömlekle gözyaşımı silerim;
Kara taşla bıçağımı bilerim;
Vatanımçin yücelikler dilerim.
Bu dünyada kimse kalmaz, giderim.


Anadolu

Gençliğe

Yürüyordum: Ağlıyordu ırmaklar;
Yürüyordum: Düşüyordu yapraklar;
Yürüyordum: Sararmıştı yaylalar;
Yürüyordum: Ekilmişti tarlalar.

Bir ses duydum, dönüp baktım, bir kadın:
Gözler dönük, kaşlar çatık, yüz dargın;
Derileri çatlak, bağrı kapkara,
Sağ elinin nasırında bir yara

Başında bir eski püskü peştemal
Koltuğunda bir yamalı boş çuval...
........................
-Ne o bacı?
- Ot yiyoruz, n'olacak!..
-Tarlan yok mu?
- Ne öküz var, ne toprak...
Bugüne dek ırgat gibi didindim;
Çifte gittim, ekin biçtim, geçindim,
Bundan sonra...
- Kocan nerde?
- Ben dulum;
Kocam şehit, bir ninem var, bir oğlum.
- Soyun, sopun?
- Onlar dahi hep yoksul!
Ah Efendi, bize karşı İstanbul
Neden böyle bir sert, yalçın taş gibi?
Taşraların hayvanlık mı nasibi?..
........................
Hayır hayır, bu nasibi almak için doğmadın.
Onun için doğdun ki sen kadınlığın hakkiyle
Ocağının karşısında saadete eresin,
Göğsünü kabarttıran anneliğin aşkiyle
Evladına südün gibi pak duygular veresin.
Sen bir aziz yoldaşsın:
Senin sesin hayat için dövüşmeğe koşturur;
Senin sevgin vatan için fedakarlık öğretir;
Senin yüzün insan için bir merhamet duyurur;
Senin ile insanoğlu yeryüzünü şenletir.
Lakin bizler bu hakları unuttuk;
Kadınlığı hayvanlıkla bir tuttuk;
Ninen gibi sana dahi hor baktık;
Seni dahi garip, yoksul bıraktık!..
........................
Kinler için karaları bağlıyan,
Zevkler için zelil sefil ağlıyan.
Acı gören, cefa çeken, ezilen,
Irzdan başka her şeyini veren sen!
Sen şu güzel vatanında cehennemde gibisin;
Gözyaşınla ıslattığın kanlı toprak üstünde
Sana her yer bir çöl gibi cıvıltısız, çiçeksiz;
"Ekmek" diye ağladığın sağır bir halk önünde
Sana herkes bir kurt gibi merhametsiz yüreksiz.
Senin herbir ümidin
Ayrılıksız, yoksulluksuz bir dünyaya kalmıştır,
Oraya ki masum çiftler hıçkırıksız yaşarlar;
O melekçe sevgilerle birbirini okşarlar;
Ve burada Allah bütün dilekleri yaratır?
Ne vakte dek gençliğine hakaret,
Bu ayrılık, bu gözyaşı bu ölüm?..
Bu sert demir, bu ağır yük. bu zulüm?
Yazık, sana ağlamıyan şiire;
Yazık, sana titremiyen vicdana;
Yazık, sana uzanmayan ellere;
Yazık, seni kurtarmıyan insana!..
........................
Ey vatanın bağrı yanık bucağı.
Hani senin bereketli hasadın,
Yeşil yurdun, mesut çatın, şen çiftin?
Hani senin medeniyyet hayatın,
Yolun, köprün, kazman, iğnen, çekicin?
Ey Türklüğün otağı!
Ne vakte dek bu acıklı sefalet,
Bu viranlık, bu inilti, bu kaygu?
Ne vakte dek bu uğursuz cehalet.
Bu taassup, bu görenek, bu uyku?
........................
Yazık, sana ağlamıyan şiire;
Yazık, sana titremiyen vicdana,
Yazık, sana uzanmayan ellere;
Yazık, seni kurtarmıyan insana!..

Mehmet Emin Yurdakul

KOSOVA   

 

Nerede olsam karşıma çıkıyor bir kanlı ova

Sen misin yoksa hayalin mi vefasız kosova

Hani binlerce mefahirdi senin her adımın

Hani sinende yarıp geçtiği yol Yıldırım'ın

Hani asker, hani kalbinde yatan şah-ı şehid

Söyle Meşhed öpeyim secde edip toprağını

Yokmudur Murad'ın sende iki üç damla kanı



CENK MARŞI   

 

ey sürüden arkaya kalmış yiğit

arkadaşın gitti haydi sen de git

bak ne diyor ceddi şehidin işit

haydi git evladım uğurlar ola

haydi git evladım açıktır yolun

zalimlere karşı bükülmez kolun

bayrağı çek ön safa geçmiş bulun

uğurun açık olsun uğurlar ola.

 

eşele bir yerleri örten karı

ot değil onlar dedenin saçları

dinle şehit sesleridir rüzgarı

haydi git evladım uğurlar ola

haydi git evladım açıktır yolun

zalimlere karşı bükülmez kolun

bayrağı çek on safa geçmiş bulun

uğurun açık olsun uğurlar ola

haydi levent asker uğurlar ola

 

yerleri yırtan sel olup taşmalı

dağ demeyip taş demeyip aşmalı

sende ki coşkunluğa er şaşmalı

kahraman askerim uğurlar ola

haydi git evladım açıktır yolun

zalimlere karşı bükülmez kolun

bayrağı çek ön safa geçmiş bulun

haydi levent asker uğurlar ola

haydi git evladım uğurlar ola.



ÇANAKKALE ŞEHİDLERİNE

 

Şu boğaz harbi nedir, var mı ki dünyada eşi?

En kesif orduların, yükleniyor dördü beşi

 

Şüheda gövdesi, bir baksana dağlar taşlar...

O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar,

 

Yaralanmış tertemiz alnından uzanmış yatıyor;

Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!

 

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!

Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

 

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i...

Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi...

 

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

"Gömelim gel seni tarihe!" desem, sığmazsın.

 

Herc ü merc ettiğin edvara yetmez o kitab...

Seni ancak ebediyyetler eder istiab.

 

"Bu, taşındır" diyerek Kabe'yi diksem başına;

Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;

 

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle,

Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;

 

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;

Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsam oradan;

 

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına,

Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına,

 

Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

 

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...

Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.

 

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,

Şarkın en sevgili sultanı Salahaddin'i,

 

Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...

Sen ki islamı kuşatmış, doğuyorken hüsran,

 

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;

Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;

 

Sen ki; a'şara gömülsen taşacaksın... Heyhat,

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...

 

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.
 
 
 Mehmet Akif Ersoy