Gönderen Konu: Yeni Osmanlıcı soysuzlara aldanan milletimizin dikkatine! (Cevaplar)  (Okunma sayısı 28350 defa)

0 Üye ve 4 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Çağrıbey

  • [GÖKBÖRÜ ANKARA]
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2202
  • Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!

Abdülhamid'e Göksultan demek ne kadar doğrudur?
Abdulhamit için "Göksultan" ifadesini kullanan ilk kişi Türkçülüğün tartışmasız en önemli ve son kalesi olan Uluğ Bilge Atsız Atadır.
Madem  Uluğ Bilge Atsız Atamız öyle münasip görmüş; bize de, Uluğ Bilge Atsız Atamızı takip etmek düşer. Sorgulamaksa had bilmezlik ve  Uluğ Bilge Atsız Ata gibi bir bilgeye karşı saygısızlık olur.


Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!

Saygılarımla..

Çağrıbey

Çevrimdışı Akçura

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 18
Abdulhamit için "Göksultan" ifadesini kullanan ilk kişi Türkçülüğün tartışmasız en önemli ve son kalesi olan Uluğ Bilge Atsız Atadır.
Madem  Uluğ Bilge Atsız Atamız öyle münasip görmüş; bize de, Uluğ Bilge Atsız Atamızı takip etmek düşer. Sorgulamaksa had bilmezlik ve  Uluğ Bilge Atsız Ata gibi bir bilgeye karşı saygısızlık olur.


Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!

Saygılarımla..

Çağrıbey

Türkçülüğün son ve en önemli kalelerinden biri kesinlikle Atsız'dır. Bu su götürmez bir gerçektir. Lakin her söylediği doğrudur veya düşünceleri tartışılamaz diye bir kaide yoktur. Türkçülük fikir ister, fikir üretmek ister. Turan için düşünce üretmek, strateji yaratmak ister. Biatçılık Türkçülük'te değil, ümmetçiliktedir. Şeyhleri ne derse o olur üstüne söz söylenmez. Böyle bir anlayış Türkçülük'te yok! Atsız beğe saygısızlık elbetteki hiçbir Türkçü yapamaz, onun fikirlerini tartışmak da ona karşı saygısızlık değildir zaten. Diğer Türkçüler'den de en az Atsız kadar faydalanmak ve tüm Türkçüler'in fikirlerinden bir harman yapmaktır asıl önemli olan. Sloganınız çok güzel, ne mutlu Türk olana ve Türk gibi yaşayana. Oysa ki Göksultan dediğiniz Abdülhamit ne Türk gibi yaşayan bir hanedandır, ne de kanı saf kalmış bir Türk'tür.
Akçura'nun yoldaşları, Mustafa Kemal'in askerleriz!

Çevrimdışı Karaton

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 9
 İçerisinden geçtiğimiz şu lânet sürece dâir son derece mânidar bir yazının bu denli tahrif edildiğini bir başka forumda görsem şaşırmazdım da, buna ''burada'' şâhit olmak, beni doğrusu epey üzdü.
 
Abdülhamid'e Göksultan demek ne kadar doğrudur?

Tayyip Erdoğan Dersim için özür dilemiş.
Hem de devlet adına.
Haydi ordan bre densiz sen kimsin devlet kim?
Şaşkaza başbakan oldum diye kendini devlet mi sanırsın bre dangalak?
Tarihle yüzleşeceklermiş?
Haydi buyursunlar, gerçek tarihle yüzleşecek yüzleri ve takatleri varsa.
Türklüğün derin vicdanı olmuş Başbuğ Gazi Mustafa Kemal Atatürk sizin ağabalarınızın ipliklerini birer birer pazara çıkarıp o sarıklarınızın altında, o cüppelerinizin içinde hangi Türk ve İslam düşmanı mahfillerle el ve işbirliği yaptıklarını birer birer orataya koymadı mı?
Haydi şereften yoksun said-i kürdi(şimdilerde nursi olduya, neyse) teşkilat-ı mahsusa tüzüğünü Almanlar nam-ı hesabına Almanlardan aldığı memuriyet ve ödenek karşılığında yazmadı desenize.
Haydi Cumhuriyet Meclisi çatısı altında anacağınız Abdulaziz namlı Osmanlı padişahı İngiliz Kraliçesinden "Hıristiyanlık Büyük Hizmet Şövalyelik Nişanı"nı almadı desenize.
Şu günlerde İngilterede bulunan Abdullah Güle 'de aynı nişanı taktıklarından zerre şüphem yoktur.
Haydin siz diyin ki biz İngiliz, Fransız, Alman köpeği değiliz?
Ben de sizin de ağabalarınızında dün de bu gün de Alman'a İngiliz'e, Fransız'a, yani azgın Türklük ve İslamlık düşmanı haçlı batıya, nasıl köpeklik ettiğinizi belgesiyle ispat etmezsem nesebi belirsiz bir veled-i zina olayım.
Ve hatta sizin gerçek ve samimi bir mümin ve müslüman olmadığınızı bile ispat etmezsem taşıdığım kan ve mübarek Türk adı bana haram olsun!
Ne diyor Maide suresi 51. ayeti?
"Kendinize Allah'tan başkasını veli edinmeyin"
Sizin veliniz de mevlanız da haçlı batı değil mi ulan binbir suratlarından binbir türlü çirkef, riya ve şerefsizlik akan alçaklar!
Sizin o kutsanmış Türk Başbuğu Hazreti Atatürk'e olan öfkenizin tek sebebi vaktiyle sizi "velisiz" ve "mevlasız" bıraktığı için değil mi.
Haydi yalan deyin!
Bilmem kaç milyonluk koskoca(!) imparatorluktan, Osmanlıdan, bir tek adam çıktı ve O adam hakikaten adamdı.
O adamın ahlakı da, karekteri de, seciyeside İsrail Oğullarına gelen peygamberlerden daha yüksekti ve siz bunu bildiğiniz için O büyük adam karşısında hep ezildiniz, küçüklüğünüzü hissederek alçaldıkça alçaldınız!
Sizin Türklüğün Bozkurt oğlu Türk Yalavacı Gazi Başbuğ Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK hazretlerine olan düşmanlığınızın tek sebebi bu değilmi ulan alçaklar?
O adam var oldukça sizin adam olmadığınız hep belli olacak.
İşte onun için O ADAM'ı yok etmeye çalışıyorsunuz.
Gerçi O'nu yok etmeye gücünüz yetmeyecek ama..
Hele devran size dönerken kirletin şimdilik ortalığı...
İcra edin bozuk kanınızın bütün hükmünü!
İcra edin ve hatta haddinizi aştıkça aşın ki Türk'ün mukadder olan günü geldiğinde Türklüğün hınç ve kininin şiddedi azim olsun!
Son söz: Türk atasözü.
Keser döner sap döner, gün olur hesap döner!

TTK.


BAŞBUĞ ATATÜRK'e dil uzatacak kadar kuduzlaşan bu it sürüsünün kendilerini nasıl adlandırdıklarının çok bir önemi yoktur. Meydanı boş bulan salyalı kuduz itleri muhatap almayacağız.

 Bir it size havladığında onunla münakaşa girmez; sahibiyle muhatap olursunuz ! Bizim muhataplarımızda bunların sahibi olanlardır. Bu besleme, yanaşma enikler hiçbir Türk'ün dengi değildir, olamazda ! 

  BAŞBUĞ ATATÜRK'ü ve onun aziz hatırasını lekelemeye, yok etmeye ne sizin ne de sahiplerinizin gücü yeter ! Bunu iyi belleyin ! İstediğiniz kadarda havlayıp hırlayıp durun. İt ürür, kervan yürür !

 TTK
 








Hislerime tercüman olmuş, adeta lafı ağzımdan almış, Selcan TAŞÇI Hanımefendi.

Selcan Hanımdan hakkını helal etmesini dileyerek yazısını ekliyorum.

TTK.


Boy hedefi yaptıkları Başbuğ Atatürk'ü kiminle ve neyle vurmak istiyorlarsa onunla yüzleşelim.
Kimi istiyor ve diliyorlarsa buyursunlar yüzleşelim.
Osmanlının ihtişamlı şahsiyetlerini mi koyarlar, şanı arşa varmış(!) din adamlarını mı getiriler, mazlum diye diye ağlaştıkları ağlak oğlanlarını mı getiriler kendileri bilir.
Onlar getirsin biz onların ne mal olduklarını, Türklüğe karşı yürütülen hangi haysiyetsizliğin figuranlığıyla ellerini ve vicdanlarını kirlettiklerini birer birer ortaya dökelim.
Fatih'de dahil, Atsız Beğ'in Göksultan dediği Abdulhamit de dahil, Ebu Suud Efendileri de dahil, ve hatta Enver Paşaları da dahil, Mehmet Akifleri de....
Kimi diliyorlarsa ve Başbuğ Atatürk'ü kiminle vurmak istiyorlarsa buyursun gelsinler, getirsinler, yürekleri varsa.

Atatürk'e en az düşmanlık ve husumet gütmüşünün bile altından bir kalbur cücük çıkartmazsak Başbuğ Atatürk bizi evlatlıktan reddetsin!

TTK.

(*)Alıntı yaptığım bu ifadeler Selcan TAŞÇI hanımefendiye aittir.

Bırakın bir ülkenin yöneticisini sıradan bir aile babası sorumluluğu taşıyan birisi bile, taşıdığı sorumluluğun gereği, belli ölçü ve prensipler doğrultusunda hareket etmek zorundadır.
Bir halk deyiminde "kılavuzu karga olanın burnu boktan çıkmaz" denilmektedir.
Ülkenin başbakanı sıfatını taşıyan (daha doğrusu taşıyamayan) Recep Tayyip Erdoğan Necip Fazıl Kısakürek adlı arap devşirmesi mürtecinin iftira ve ifratlarla dolu lağım poşeti rezaletindeki "Son Devrin Din Mazlumları" adlı kitabını kamera ve objektiflere göstere göstere elinde taşıyor.
Bir insan bu kadar mı beyinsiz olur?
Bu kadar mı gözlerini fanatizmle karartır?
Bu kadar mı Türklüğün milli mukaddesatına karşı saldırıya geçer?
Hem de Necip Fazıl denilen devşirme müfteri ve mürteciyi kendisine referans yaparak?
Başbakanın bu yaptığı başka bir ülkede olsa karikatür konusu olurdu?
Necip Fazıl denilen müfteri mürtecinin "Son Devrin Din Mazlumları" adlı lağım çukurundan beter kitabında ileri sürdüğü şeylerin hiç birisinin ne hukuki, ne vicdani ve ne de maddi delili mevcut değildir.
Bu kitapta "yunanla işbirliği" belgelendiği için idamına hükmedilen İskilipli Atıf Hoca denilen vatan haini, Şapka Kanunundan önce yazdığı Frenk Mukallitliği adlı kitabından dolayı idam edildi diye yazmaktadır. Oysaki mahkeme kayıtlarında bu suçtan "kanun geriye işlemez" hükmüyle beraat ettirilmiştir.
Başbakanın kılavuzları bunlardır.
Kargayı kendisine kılavuz yapanların hal ve kaderi yalnızca karganın kaderiyle kalmayacaktır.
Başbakan Dersim'iz Seyit Rıza diyor ama, Seyit Rıza'nın yaptıklarına ve de akibetine hiç bakmıyor.

TTK.

Yahudiler'e vermediği toprakların yanında bir de Ayestafanos(Yeşilköy) hezimeti vardır ki imzalayan paşaya bizzat "Ne isterlerse verin" talimatı vardır kendisinin. Gerçi bu anlaşma iptal edilse de daha sonra daha da ağırı imzalanmıştır. Şevket Süreyya Aydemir "Enver Paşa" isimli kitabının 1. cildinde bunu belgeleriyle aktarmakta. Sadece bu değil, Abdülhamit'in ne kadar devletten ve ülkeden bihaber, ne kadar kendi saltanatına düşkün, ne kadar bilgisiz ve aynı zamanda birçok kez paranoya belirtileri gösterdiğini yazar. Tabiki hepsi belgeleriyle kitapta mevcut. Tabiki birkkaç olumlu yanı da vardır ama öyle çok olumsuz yanı vardır ki olumluları gölgede bırakır. Bu nedenle Abdülhamit'e göksultan denemez. Hele ki ona karşı mücade eden Enver Paşa'nın idealine sahip olduğunu idda eden bizler bunu hiç diyemeyiz. Tutarlı olmak lazımdır.

Evet, kendisi Türkçü-Turancı bir kimliğe sahipken daha sonra Komünistler içerisinde de varlık göstermiştir, son olarak ise Kemalist kimliğiyle tanınmıştır. Kemalizm ile Türkçülük bir bünye de olabilse de Komünizm'in pek olabileceğini sanmıyorum. Lakin bu kendisinin çelişkisidir, kitapta paylaştıkları ise belgelere dayalı gerçekler. Biz tutarlı olalım ki yarın öbür gün başkası da bu Türkçüler ne tutarsız adamlardı demesinler.

Türkçülüğün son ve en önemli kalelerinden biri kesinlikle Atsız'dır. Bu su götürmez bir gerçektir. Lakin her söylediği doğrudur veya düşünceleri tartışılamaz diye bir kaide yoktur. Türkçülük fikir ister, fikir üretmek ister. Turan için düşünce üretmek, strateji yaratmak ister. Biatçılık Türkçülük'te değil, ümmetçiliktedir. Şeyhleri ne derse o olur üstüne söz söylenmez. Böyle bir anlayış Türkçülük'te yok! Atsız beğe saygısızlık elbetteki hiçbir Türkçü yapamaz, onun fikirlerini tartışmak da ona karşı saygısızlık değildir zaten. Diğer Türkçüler'den de en az Atsız kadar faydalanmak ve tüm Türkçüler'in fikirlerinden bir harman yapmaktır asıl önemli olan. Sloganınız çok güzel, ne mutlu Türk olana ve Türk gibi yaşayana. Oysa ki Göksultan dediğiniz Abdülhamit ne Türk gibi yaşayan bir hanedandır, ne de kanı saf kalmış bir Türk'tür.

Şu yazıların, konuyla ne gibi bir alâkası var?!
 
Konu Abdülhamid değil ki; Abdülhamid'in, özerkliğe yönelik düşünceleri ve konfederasyon talebinin(ki o zamanlarki adı Âdem-i Merkeziyetçilikti bunun) perde arkasındaki sinsi düşünce.
 
Söz gelimi Apoş, yarın bir gün çıksa ve ''Adını demokratik konfederalizm koyduğum şeyin ideolojik bir arka plânı vardır ve bu da, göründüğü kadar mâsum taleplerden aslında hiç de oluşmaz'' veya AB-D beslemesi bir neo-liboş, ''Abdülhamid, Osmanlı'yı öyle veya böyle 33 sene daha sûnî teneffüsle yaşatmasaydı, Kurtuluş Savaşı'nın komutanlarını da yetiştiren okulları açmasaydı, orduyu modernize etmeseydi ve parmak ısırtan bir istihbârat teşkilâtı kurmasaydı, Osmanlı, ''Batı'nın plânladığı'' tarihte ortadan çoktan kalkardı ve bugün Türkiye diye bir ülke ol(a)mazdı ve kendisinin, âdeta dünya karmasını andıran dönemin parlamentosunu feshinin nedeni, diktatörlüğe özenmesi değil, o meclisten Türk'ün yarârına bir şey çıkmayacağından emin oluşuydu, ki bu da Atsız'ın şuurlu demokrasi tarafgirliğiyle örtüşür'' dese, ''Bunların ne mal olduğunu biliyoruz, konfederatif yönetimi benimsiyoruz'' mu diyeceksiniz?!
 
Doğru, kim(ler) tarafından seslendirilirse seslendirilsin, doğrudur.
Olayın bir de, konuyu bir kenara bırakıp ''kişileri tartışmak'' boyutu var ki, ona hiç girmeyelim.
 
Keşke bugün başımızda RTE değil Abdülhamid Han olsa da, kendileri, ''Türk için hayâtı daha da zindan nasıl edebiliriz?''den başka bir şey düşünmeyen, daha düne değin elde silâh, Türk'e kurşun sıkanların, içerisinde cirit(ve bâzen de bardak) attığı şu lânet meclisin kapısına kilidi çatır çatır vursa!
 
Esenlikler...
''Ego sum Attila, rex Hunnorum, flagellum Dei''

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2338
  • Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
İçerisinden geçtiğimiz şu lânet sürece dâir son derece mânidar bir yazının bu denli tahrif edildiğini bir başka forumda görsem şaşırmazdım da, buna ''burada'' şâhit olmak, beni doğrusu epey üzdü.

Demek ki insanın her zaman şaşıracağı bir durum olurmuş.
Öyle aylarca uykuya yatar gibi kıyıda köşede durup ondan sonra da hiç bir şey olmamış gibi gelip laf ebeliği yapmak anlaşılan senin, oldum olası, huyunmuş.
Bunları bir kalem geçeceksiniz.
Hele bana ayar çekmeye çalışmak senin ne haddine? Önce haddini bileceksin!

   
Şu yazıların, konuyla ne gibi bir alâkası var?!
 
Öyle bir alakası var ki! Tabii nasıl bakıldığına bağlı.
Bu başlığın altına yazılan yazılar, meseleye bütüncül bakıldığında, doğrudan alakalı ve yazıyı destekler mahiyette.
Demek ki bakmak ve okumakla, bakıp okunanları kavramak aynı şey değilmiş.
Ya gelip taşın altına elinizi sokacaksınız, ya da selamsız bandosuna tören marşı çaldıracaksınız.

TTK.



Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2338
  • Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
''Abdülhamid, Osmanlı'yı öyle veya böyle 33 sene daha sûnî teneffüsle yaşatmasaydı, Kurtuluş Savaşı'nın komutanlarını da yetiştiren okulları açmasaydı, orduyu modernize etmeseydi ve parmak ısırtan bir istihbârat teşkilâtı kurmasaydı, Osmanlı, ''Batı'nın plânladığı'' tarihte ortadan çoktan kalkardı ve bugün Türkiye diye bir ülke ol(a)mazdı
2. Abdulhamit Han'ı diğer, özellikle son dönem, Osmanlı padişahlarından hep ayrı ve üstün tutmuşumdur.
2. Abdulhamit'le ilgili "ARAP İHANETİ ve İSRAİL'İN KURULUŞU" başlıklı yazımda da gereken hakkı teslim etmeyi fikir ve vicdan namusunun bir gereği ve de gerçeğin tekrarı olarak gördüğüm için yazmıştım.
"Yiğidi öldür ama hakkını yeme" ata sözünün ne demeğe geldiğini de gayet iyi bilirim.
Yalnız 2. Abdulhamid'in bazı omurgalı duruşuna karşılık omurgasız duruşlarının olduğunuda bilirim.
Beni biri ya öldürecek ya da kendisine kul ve köle yapacaksa bunun  şu ya da bu şahıs olmasının ne önemi var?
İyi düşman, kötü düşman, iyi sömürgeci kötü sömürgeci diye bir şey var da ben mi bilmiyorum?
Sonuçta ben canımdan oluyorsam ve beni canımdan eden kardeşim, dostum ya da düşmanım olsa ne farkeder ki.?
Her halukarda canından olan ben değil miyim?
Aynı şey beni kul ve köle edip sömüren içinde geçerli.
2. Abdulhamit'ten önce süregelen İngiliz-Fransız aşkı konjöktör ve yeni gelişen dünya gerçekleri gereği 2. Abdulhamit'le birlikte Alman yakınlaşmasına ve bunun doğal sonucu olarak da Alman hayranlığı ve mandasına dönüşmüştür.
Yani Osmanlı öyle bir hale gelmiş ki bir yere yaslanmadan, ya da birisinin koltuğunun altına girmeden kendi başına ayakta duracak mecalini yitirmiş.
Mesele budur. Gersiyse teferruattır.
Her şeye rağmen 2. Abdulhamid'in Türk Milletinin geleceğine yönelik gayeretlerini- ki çoğu aynı zamanda Alman emelleriyle örtüşmekteydi- takdir etmiş ve hatta Atsız Ata'nın kendisini Göksultan olarak tanımlamasını sorgulamadan kabul ederek biz de kendisini Göksultan olarak görmüşüzdür.
Çoğu kişi olayların akışını hep beşeri planların sonucuna dayandırmak gibi bir hataya düşer.
Evet olayların arkasında beşeri planlar vardır ama birde bütün bunların bir disiplin ve zaman kronolojisi içerisinde işleyişini düzenleyen adına adetullah, ya da sünnetullah dediğimiz Tanrı'nın takdiri vardır.
Bu Tanrı takdiri varlık aleminin işleyişinin maddi sebeplere dayanması kuralı gereği bir takım vesilelere ve maddi gerekçelere dayalı olarak tahakkuk etmektedir.
Şu işi şu zamanda yapmasaydık şöyle olurdu gibi akıl yürütmeler sadece beşeri planın ve aklın kurallarını ihtiva eder. Ama bilinmez ki kastedilen iş o zaman yapılmasa belki daha başka sonuçlar cereyan edecek ve kimbilir bu sonuçlar umulandan da iyi neticeler verecektir.
Ben beşeri gayrete ve tebdire elbetteki önem veririm ama bilirim ki beşeri gayret ve takdirler Tanrının takdir ve iradesiyle de kuşatılıdır.
Hem sonra devleti iyi yönetmek yöneticiyi bunun için üstün kılmaz. Zaten bu iş onun asli görevidir.
Bizzat Göksultan Abdulhamit Han "Ben devlet işlerinde hatayı hoş görmem. Hata yapan kişi şayet hatayı sehven yapıyorsa bu onun devlet işleri için yetresizliğini gösterir. Yok Eğer kasten yapıyorsa o zaten haindir" diyerek o zamana dek hiç bir Osmanlı idarecisinde görülmeyen olağanüstü bir yaklaşım sergilemiştir.
Demek ki devleti iyi yönetmek bir erdem değil asli görevdir.
Biz yine de basiretsiz yöneticilere karşı daha iyi yönetenleri alkışlamak gibi bir hamiyeti göstermekle bir hakkı da teslim etmiş olmaktayız.

Bir diğer konuysa: Hep 2. Abdulhamit Han'ın açtığı okullarla gelecekte Türk Milletini kurtuluşa çıkartacak kadroların yetişmesini sağladı denilir. Doğrudur.
Lakin madolyonun diğer bir yüzü daha vardır. Madalyonun diğer yüzündeyse Abdulhamit Han'ın Osmanlıya resmi ideoloji kıldığı Alman yakınlığı bazılarında Alman hayranlığına dönüşürek ve bu hayranlığın körlüğüyle bir oldu-bittiyle, artık savaşı kaybettiği kesinleşen ve uzatmaları oynayan, Almanlar lehine Osmanlıyı savaşa sokarak fiilen parçalanması sürecini de başlatmıştır. Bu işin failleri de aynı mekteplerin yetiştirdiği kişilerdir. Demek ki sadece kaliteli okullar yetmiyormuş.
Tarih hep çift yüzlü madalyondur. Bir yüzünden bakmak olayları ve kişileri doğru anlamaya ve okumaya yetmez. Olay ve kişileri hakkıyla- ki ne gereksiz yererek karalamak ne de gereksiz yücelterek sahte kahramanlar üretmektir- değerlendirmek lazımdır.
Biz bunların hepsini biliyor ve çoğu olumsuz şeyleri Türk Milletinin dününe, bu gününe ve yarınına zarar vereceği endişeyiyle açıkça dillendirmiyoruz.
Susmak bilmemek değildir. Tıpkı sabretmenin kötülüklere karşı dayanmak demek olmadığı gibi.
Bizim için gerekmedikçe konuşmamak, yani susumak, edepten, sabretmek de kötü şeylere karşı ön tebdir almanın zorluklarını peşinen yüklenerek zillete düşmeyi önlemek demektir.
Sözlerimi, sadece kişiye özel bir ifade olarak, İslam Peygamberinin:
"Cahiller arasında kalmış âlime acıyın" sözleriyle bitiriyorum.

TTK.
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2338
  • Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
Yazının bu bölümünü; ele güne rezil olmama ve ite çakala malzeme vermeme düşüncesiyle buraya taşıdım.
Aslında bu tür çıkıntılıklara, alel umum, haddini bildirmek şart, lakin gel gör ki "elin arı, düşmanın da körü" var....
Durup dururken anırmayı bekleyen eşeklere "karpuz kabuğu göstererek anırmalarını depreştirmenin" alemi yok.
Biz hep bu duyarlılıkla hareket etmekte ve "kanımızı içimize akıtıp", "kan yuttukça" da "kızılcık şerbeti içtik" demekteyiz. Lakin gel gör ki meselelere yaklaşımları itibariyle "itin ölmesiyle, kurdun ölmesini farklı görmeyenler" bizim bu duyarlılığımızı anlamıyor, anlamazdan geliyor.
Bir kez daha ya sabır deyip, erteliyoruz bakalım...

TTK.
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Tonyukuk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 140
        Kol kırılır yen içinde doğrudur. Zaten oldum olası cono kılıklı bazı sözde Türkçülerin çingene kavgalarından iğrenmişimdir zaten bugünlerde haksız yere bu soysuzların hedefi olduğumda malumunuzdur. İçinde bulunduğum türlü sıkıntıların üzerine bir de otağımız dediğimiz bu yerde Gazi Başbuğ'un yerine başkalarını koyan biri gibi gösterilmem ayrı bir sıkıntı konusudur. O yazıda vurgulanan bir durum meclisi etniklerle kaynayan bir devletin içine düştüğü durumdur Abdülhamit II'nin meclisi kapatma gerekçesini savunurken dediklerine benzer şekilde yıllar sonra Atatürk'te İngiltere parlementosuna atıfta bulunmuş sömürgelerinden tek bir kişinin bile meclisinde bulunmadığını belirterek bir anavatan parlementerizminin gerekliliğine işaret etmiştir. Yine yabancı tavsiyeleri ile yaptığı ıslahatlar yüzünden Atatürk'ün eleştirdiği Mahmut II doğum günü bahanesiyle günümüz meclisi tarafından O'na inat anılmıştır. Benim vurgulamak istediğim şey başka sizin anlattığınız şeyler bambaşka. Ben yöneticilik istemediğimi en başta belirtmiştim siz önce turania'da ki yöneticilik günlerinizi  ve size gösterdiğimiz saygıyı sevgiyi göz önüne getirin bir de burada beni düşürdüğünüz durumu. Eğer sizin için makbul olan hem isteğim dışında yönetici olarak bırakılıp hem de bu şekilde hırpalanmaksa ve eğer bunun sizlere bir katkısı varsa buyrun devam edin helal olsun, bundan böyle sizinle karşılıklı konuşma dışında bu şekilde yazıyla ifade edilen hiç bir ortamda bir arada bulunmak istemiyorum. Tanrı'ya emanet olun. Esen kalın.

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2338
  • Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
Murat Beğ,
Ne kadar doluymuşsunuz, bana karşı. İnanın şaşkınlık içerisindeyim.
Size aylardır işkence etmişiz meğer. Ne diyelim bilmeden kusur etmişiz, affola.
Size bu gün telefonda da söyledim, yazdıklarınızı tekzip etmek kastıyla bir şey yazmadım diye. Farzedelim ki tekzip kastım olmadan sizi tekzip etmiş olayım. Bunu uyarmak size mi düşerdi yoksa konuyla hiç alakası olmayan ve teşkilatın içinde yer almayan ve hatta iyi niyetinden emin olmadığım başka birisine mi düşerdi?
Hem sonra bu olay olalı epey bir zaman olmuş( neredeyse bir ay) ve siz ancak bu gün, bir başka şahsın yaptığı sortiden sonra bunu gündeme taşıyorsunuz. Bu durum karşısında benim ne düşünmem gerektiğini siz kendinizi benim yerime koyarak belirleyin.
Bu geçen bir aylık süre zarfında defalarca telefonda konuştuk ve siz bu konuyla ilgili rahatsızlık belirten tek bir kelime etmediniz ve hatta imanız bile olmadı.
Siz benim yazdıklarımı böyle değerlendiriyorsunuz ama ben sizin yazdığınız konuya katkı olsun, yazdıklarınız daha uzun süre ana sayfada kalarak daha çok insan okusunda neyin ne olduğunu bilsin, öğrensin diye, bir bakımada güncelleyerek gündemde tutmak amacıyla, bir takım iletiler ekledim.
Ne büyük kusur işlemişim!
Affola!
Şu geldiğimiz nokta itibariyle Karaton kullanıcı adını alan şahıs sizi tahrik etmiş ve siz de böyle bir tahrike hazır bekliyormuşsunuz gibi bir sonuç çıktı.
En azından süreç ve son gelişmeler ister istemez insana böyle düşündürüyor.
Turania'da sizin tarafınızdan hiç bir olumsuzluğa maruz kalmadım. Hakkınızı teslim  ve  nezaketinizi de takdir ederim. Ama aynı şeyi bu gün bu tatsızlığa sebebiyet veren ya da diğer bir ifadeyle "fitne çıkmasına neden olan" kişi için söyleyemem.
Arkadaşımızın birleşme ve teşkilat kurma sürecinde Turania'nın yönetici otağında yazdıklarını cevaplamasamda, herhalde, okumuştum.
Ne diyelim olanla ölene yapılacak bir şey olmazmış.
Verdiğiniz her kararı saygıyla karşılayacağımı ve sizi; samimiyetinden hiç bir zaman şüphe duymadığım bir Türkçü ve daha da ötesi dost olarak gördüğümü, görmeye devam edeceğimi bilmenizi ister, Yüce Tanrı'dan size ve ailenize, sağlık ve esenlik içerisinde, mutlu ve huzurlu bir yaşam dilerim.
Esen kalın...

TTK.
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı AĞASAR

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 354
  • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
Anlayamadığım husus; Aylardır ortalarda olmayan ve bu forumda türlü kargaşa çıkarmaya yönelik tavır ve hareketlerde bulunan, ve dahilinde sabır sınırlarını zorlayarak nihayetinde aramızdan uzaklaştırılan bir Karaton'un, sırf sürtüşme amaçlı girip tırtıkladığı bir konu üzerine başlık açıp yaygaraya mahal vermesine nasıl kanarsınız Ağabeylerim?...


Madem ki; Doğru, kim(ler) tarafından seslendirilirse seslendirilsin, doğrudur;
Murat Ağabey gereksiz alınganlık yaparak İbrahim Ağabey'in art niyetli olmayan düşüncelerini üzerine bir sersemin yüzünden almışsın... En basitinden İbrahim Ağabey'e çok saygı duyduğum ve sevdiğim halde bir kaç konuda ben de bu forumda muhalif olmuşumdur... Kendisi katiyyen şahsileştirmemiş en küçük bir tavır dahi almamıştır bana karşı... Biz eğer bir Teşkilat isek kimi hususları aramızda analiz ederek çözümlemeyi bilecek erdeme sahip olmalıyız... Aksi halde biz henüz Teşkilat olamamışız demektir...
 
Geçenlerde ben de itin birisi için bir konu açtım ve sizlerinde konu hakkında düşüncelerinizi alma yoluna gittim... Açtığım konu istek üzerine kaldırıldı ve son derece sinirlendim... Sinirlenmem demek köprüleri yakmak demek olmayacağından yahut bu Teşkilatın omurgasına zarar vereceğini düşünerek gıkı mı dahi çıkarmadım...
 
Üzgünüm ve çok fena moralim bozuldu biliniz!
 
 
 
 
 
Dolunay buğusunda zifiri göklere yazılmış Ad'ın...
İnkâra düşen geceler gibi yok saysın varlığını bütün kâinat
Varsın mavi gün her doğanda silinsin ne çıkar ?
Ay dolanır , yüz bulanır, vakit döner, tılsımlı bir âyinde söylenir Ad'ın ;

Senin Ad'ın TÜRK !...


UÇMAĞA VARDI..!
TANRI DAĞINDA...
ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!

Çevrimdışı TARDU KAĞAN

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 541
Naz güzelde olur,erk yiğitte.Kimsenin beğenmesi,gönül telini titretici neşriyat yapma derdinde değiliz.Kaldıki,varlığı,kurt sürüsünde baki iken,yokluğu hissedilmediği için,gazını çıkarma derdinde göbeğini sıvalayan kişileri ciddiye alıp,dikkate değer bulmayacağımızı işin en başında belirtmiştik.Ancak gelinen nokta o dur ki,gerçek olmanın,göz önünde bulunmanın ve hedef olmanın ağırlığının altında ezilen kandaşlarımız varmış.
   Gelelim karaton a ve rahasızlanarak hayıflandığı yazılara...Ben Türkçüyüm diyen birinin tek bir kelimesinden bile rahatsızlık duymayacağı bu ifadelerin neresi neresine batmış anlayabilmiş değilim.Ama maksat üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olunca,kaş altındaki gözüde çıkarmak kaçınılmazmış.İnsan kendisinin bir hiç gibi hissettiği için ustura kemal hesabı nara atabiliyormuş.Bunuda sanal alemde kırıp dökerek,hakan lık kurarak tatmin argümanı olarak benimsiyormuş.Karaton u Gökbörüye davet edenlerden biriyim.Kendisi facebook dediğimiz boş vakit törpüsünde kahramanlık Türküleri söylemeyi  tercih ettiğini şahsıma bizzat bildirmiştir.Görüyorumki,davet etmekle kalmayıp,yalvarmamızda gerekliyimiş.Kendini fazla yalnız hissetmiş olacakki,hatrının hukukunun bulunduğu kişilerin olduğu bu otağa pervasızca ve maksadını aşan bir şekilde çomak sokmaya kalkmış.Murat ağabeyinde karatonun forumunda yazmaya başlaması oldukça ilginç.Ne diyeyim,kişi ,bilmiyorsa ne istediğini,hem sizi ziyan eder hem kendini.