Yakın tarihin, kısa özeti. Osmanlıda Türkün durumunu:
Osmanlı'da Türklere şu denilirdi:
-Aman Türk’üm deme, sonra devlet parçalanır!
Türk bu korkuyla kendi kimliğinden korkar ve kaçar oldu.
Ama devlet; diğer etnik guruplara, hoşgörülüydü.
Onlara, her türlü etnik, hürriyeti tanıdı.
Böyle yapmakla devlete ısınırlar sandı.
Yakın tarihin, kısa özeti
Osmanlı'da Türkün durumunu:
Osmanlı'da Türklere şu denilirdi:
-Aman Türk’üm deme, sonra devlet parçalanır!
Türk bu korkuyla kendi kimliğinden korkar ve kaçar oldu.
Ama devlet; diğer etnik guruplara, hoşgörülüydü.
Onlara, her türlü etnik, hürriyeti tanıdı.
Böyle yapmakla devlete ısınırlar sandı.
Türkler; Osmanlıyız, Müslümanız derken diğer guruplar; arap, ermeni, rum vs. kendi kimliklerini geliştirip, bilinçlendiler.
Ama ne zaman ki devlet tökezledi ve beklenen o büyük gün geldi, hepsi, devlet içinde devlet olmuş halde, birer birer, Türkün karşısına dikildiler.
Türk hazırlıksız, şaşkın ve kimliksizdi.
Kendine anlatılan din kardeşliği bozulmuş bir halde, yara bere içinde, Anadolu'ya sıkıştı.
Sonra oraya da gelip gırtlağına sarıldılar.
En son halifenin, aslında, kendisine yabancı olduğunu fark eden Türk, 1920 itibariyle Mustafa Kemâl'in etrafında kenetlenip yeni bir kimlik inşaasına girişecekti.
Bu, Türk tarihinde, Ergenekon'dan çıkıştan daha zor, bir hamle idi.
Çünkü çok geç kalmışlardı.
Ve bu girişime, fetvalarıyla, karşı duran güçlü bir ulema sınıfı vardı.
Büyük Osmanlı Tarihçisi, Ord. Prof. Dr. Halil İnalcık'a; rahmet, minnet ve saygıyla...
Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla.
Çağrıbey
Osmanlı'da Türkün durumunu:
Osmanlı'da Türklere şu denilirdi:
-Aman Türk’üm deme, sonra devlet parçalanır!
Türk bu korkuyla kendi kimliğinden korkar ve kaçar oldu.
Ama devlet; diğer etnik guruplara, hoşgörülüydü.
Onlara, her türlü etnik, hürriyeti tanıdı.
Böyle yapmakla devlete ısınırlar sandı.
Türkler; Osmanlıyız, Müslümanız derken diğer guruplar; arap, ermeni, rum vs. kendi kimliklerini geliştirip, bilinçlendiler.
Ama ne zaman ki devlet tökezledi ve beklenen o büyük gün geldi, hepsi, devlet içinde devlet olmuş halde, birer birer, Türkün karşısına dikildiler.
Türk hazırlıksız, şaşkın ve kimliksizdi.
Kendine anlatılan din kardeşliği bozulmuş bir halde, yara bere içinde, Anadolu'ya sıkıştı.
Sonra oraya da gelip gırtlağına sarıldılar.
En son halifenin, aslında, kendisine yabancı olduğunu fark eden Türk, 1920 itibariyle Mustafa Kemâl'in etrafında kenetlenip yeni bir kimlik inşaasına girişecekti.
Bu, Türk tarihinde, Ergenekon'dan çıkıştan daha zor, bir hamle idi.
Çünkü çok geç kalmışlardı.
Ve bu girişime, fetvalarıyla, karşı duran güçlü bir ulema sınıfı vardı.
Büyük Osmanlı Tarihçisi, Ord. Prof. Dr. Halil İnalcık'a; rahmet, minnet ve saygıyla...
Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Saygılarımla.
Çağrıbey
1315-2