FAŞİST
"Faşist" demek bir devrin İtalyan milliyetçisi demektir. İtalyanca "facio"
kelimesinden doğan bu sıfat, Musolini'nin İtalyan milliyetçi partisi
mensuplarına alem olmuş, İtalyan milliyetçiliğine de "faşizm" denmişti.
Milliyetçiliğin milletleri sardığı sırada hepsi ayrı ayrı adlar almış; Almanlar
"nazi" (Nasyonal Sosyalist'ten kısaltma), İspanyollar "falanjist", Belçikalılar
"reksist", Romenler "gardist" kelimesini kullanmıştı. Bu disiplinli ve komünist
düşmanı milliyetçilik ilk önce İtalya'da çıktığı için hepsine birden "faşizm"
demek âdet olmuştu.
Faşizm ve komünizm aşağı yukarı aynı yıllarda İtalya ve Rusya'da iktidara
geldiğinden komünistler, kendi düşmanlarına, bütün milliyetçilere ve giderek
komünist olmayan herkese faşist demeye başlamışlardı.
Basit ve iptidâî komünist zihniyeti beş on kelimenin tutsağı hâline geldiği ve
çapraşık meseleleri kavrayamayıp onları yavanlaştırdığı için dünyayı komünist ve
faşistlerden mürekkep iki grup hâlinde görüyordu.
Bizde de 1970'lerdeki olaylar, komünistlerin kendilerinden olmayan herkese
faşist dediğini bir kere daha ortaya koymuştur. Yani Türkiye'de komünistlerin
faşist dediği, komünizm karşısında olan kimseler, özellikle Türk
milliyetçileridir.
Türkiye'de komünistler vardır. Gizli bir komünist partisi de 1920'den beri daima
mevcut olmuştur. Fakat Türkiye'de faşist olmadığı gibi açık veya gizli bir
faşist partisi de yoktur.
Komünistler milliyeti inkâr ettikleri için dünyadaki bütün komünist partileri
dost ve müttefiktir. Halbuki her milliyetçilik başka milliyetçiliklerin
aleyhinde olduğundan komünistlerin topyekûn faşist diye adlandırdığı ayrı
milletlerin milliyetçileri birbirinin düşmanı veya zıddıdır.
Türkiye'de faşist, şu veya bu değil, Türkçü gençler vardır. Bunlar göğüslerine
millî alâmet olan Bozkurtlu rozet takarlar ve kendilerine Bozkurt derler.
Komünistlerin gemi azıya aldığı yıllarda Adalet Partisi, kasdî mi olduğu hâlâ
anlaşılmayan bir acz içinde olaylara seyirci kalırken millî duyguyu ve hattâ
devleti bilek gücü ile savunanlar, düşmanları tarafından komando diye
adlandırılan bu Bozkurtlardı.
İsmet İnönü, mahut zihniyetiyle bunları zamanın cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a
şikâyet ederken Sunay Paşa sâbık millî şefe tarihî cevabını vererek onu
susturmuştu.
Şimdi gazete havadislerinden öğreniyoruz ki küçük Bozkurtlardan biri, 16
yaşındaki Necati Kaya, göğsünde Bozkurtlu rozet olduğu için okul müdürü
tarafından yüzüne sert bir cisimle vurularak komaya girmiş ve kurtarılamayarak
ölmüştür. Bu kahraman (!) okul müdürü için ne söylense, ne kadar övülse azdır.
Kine bakınız ki daha 16 yaşında bulunan körpe bir çocuğa elle değil de sert bir
şeyle vuruyor, bunu da o çocuk göğsünde millî sembol olan Bozkurtu taşıdığı için
yapıyor.
Bu cinayetten birkaç gün önce bir bakanın okullardaki faşistleri yumuşaklıkla
yola getireceklerini söylemesi şaşırtıcı olmaktan da daha ileri bir şeydi. Bu
faşistler kimlerdi? Varsa, adlarını söylemek devlet sırlarını açığa vurmak
olmayacağı için hiç olmazsa bir tek isim vermesi gerekmez miydi?
Millî sembol düşmanlığı, milliyet düşmanlığı, milliyetçi düşmanlığı, millet
düşmanlığı acaba nerelere kadar yürüyecek? Onlara şairin şu beytini
hatırlatacağız:
Bu kavmın titre makrûn-ı adâlet intikamından;
Kılıçlar çıkmasın bir kerre pür-satvet niyâmından.
(Bu kavmın, adaletin yanında olan intikâmından titre. Kılıçlar kahredici olarak
bir kere kınından çıkmaya görsün.)
Bozkurt'tan çakallar, köpekler ve tilkiler korkar. Kendi mefâhirine düşman
olanın bu âdi hayvanlardan ne farkı olabilir ki?..
17-4108