NAVARİN BASKINI (20/Ekim/1827)
Bundan 148 yıl önce, 20 Ekim 1827'de Türk donanması, Navarin limanında demir
atmış dururken, müttefik İngiliz-Fransız-Rus donanmalarının baskınına uğrayarak
battı. 57 gemiyle birlikte 8.000 asker de şehit oldu.
Bu baskının sebebi, Hıristiyan milletlerinin Yunan hayranlığıdır. Yunanlılar,
bilhassa Rusların gizli yardımıyla bağımsızlık davası için, tâbii oldukları
Osmanlı Devleti'ne isyan etmişler, fırsat buldukça, tıpkı dün Kıbrıs'ta olduğu
gibi, fakat ondan çok büyük ölçüde olarak, silâhsız Türkler'i öldürmüşler,
sonunda devlet kuvvetleri tarafından sindirilmişlerdi. Baskının asıl sebebi
Yunan hayranlığı olmakla beraber, Türk İmparatorluğu'nun paylaşılması plânları
da rol oynuyordu.
Baskının liderliğini İngilizler yapmıştır. Bu onların eski âdetidir. Fransa'da
Haçlı seferlerinden ve onun yaygın edebiyatından kalma bir Türk düşmanlığı
vardı. Ruslar ise sıcak denizlere çıkmak için Türk İmparatorluğu'nun yıkılmasını
amaçlayan şaşmaz bir siyaset güdüyorlardı.
Navarin Baskını'nı anmakta fayda vardır. Çünkü bu gün de yine Yunanlılar
yüzünden Batılılarla aramız açıktır. Fransa açıkça, İngiltere örtülü biçimde
Yunanlılar'ı tutmakta; Ruslar komünist taktiği icabı ikili oynamaktadır.
Geçmişi anmanın büyük faydası, yabancının dostluğuna inanmanın asla doğru
olamayacağını göstermesindedir. Yüzyıllardan beri insan kardeşliği davaları
güdülmüş, filozoflar, peygamberler, bilginler, şairler bu davayı savunmuş, fakat
sosyal kanun olan "milletler savaşı"nda en küçük değişme olmamıştır. Kardeşliği
telkin eden İsâ'yı Tanrı'nın oğlu sayan Hıristiyan Katolik-Protestan halinde,
dindaşlarını kardeş sayan Müslümanlar Sünnî-Şîî halinde birbirlerini
boğazlamışlardır. İnsanları birleştirip tek devlet yapacağını, hattâ devleti de
kaldıracağını ilân eden komünistlerin akıttığı insan kanı ise insanlık tarihinde
aşılması imkânsız bir rekordur.
Gerçek bu iken, Türkiye'nin kaderinde rol oynaması muhtemel parti liderlerinin
şu veya bu milletle kardeşlikten bahsetmesi, saf milletimiz için ciddî bir
tehlikedir. Türk milleti, yukarı kademelerden gelen sözlere çabuk inanmakla ün
yapmıştır. Bundan dolayıdır ki ona daima en katı gerçekleri söylemekte fayda
vardır.
Şartlar ve sebepler hazır olunca karşımızdakilerin bize karşı hemen
birleşecekleri unutulmamalıdır. Navarin Baskını örnektir; ders olmalıdır.
Şu da hatırdan çıkarılmamalıdır ki Türk milleti, Müslüman milletler de dahil
olduğu halde, başkalarına antipatik gelen bir millettir.
Bunun için Türk gençlerine sık sık geçmişi hatırlatıyoruz. Geçmişi hatırlatmak
yarını düşünmemek için değil, yarının geçmişe benzemesine çalışmak içindir.
Dünkü gerçekler yarın da gerçek olabilir.
36-3970