SESSİZ HİZMET
Demokrasiyle idare olunan memleketlerde partiler arasındaki didişme, millete
yapılan hizmetleri büyük gürültü ile ilân ederek vatandaşlara anlatmak sonucunu
vermektedir. Maksat oy kazanmak olduğu için her hizmet, vatandaşa, olduğundan
daha büyükmüş gibi gösterilir, bunun için de hizmetlerin gürültüyle açığa
vurulması gibi bir âdet doğar.
Bu âdet, taklit kanunu gereğince, siyasi olmayan alanlara da bulaşır; böylece
ticari ilân ve reklamlardan başlayarak memleketin her iş dalında geçer akça
halini alır.
Bunun pek çok örneğini her gün görmekteyiz: Yılın romanı, beklenen dergi, hâdise
yaratacak piyes gibi mübalağalı reklamlar artık harcı âlem olmuştur. O kadar ki,
mübalağa âdeta hayata girmiş, hakiki mübalağa için başka kelimeler aranmasına
başlanmıştır.
Fakat bu arada bir de gürültü etmeden yapılan hizmetler vardır. Bunlar
hizmetlerini ve emeklerini büyütmezler. Yaptıklarıyla övünmezler. Kendilerinin
var olduğunu işaret etmekle yetinip alanını millete bırakırlar: Millet isterse
beğensin, isterse ilgi göstermesin.
Bu türlü hizmetlerin, kendilerini çığırtkanlıkla ilân eden hizmetlerden daha
faydalı olduğu muhakkak gibidir. Böyle sessiz sessiz çalışıp memleket kültürüne
ve ahlâkına hizmet edenler konusunda iki örnek vereceğim:
1) İstanbul'da 20 yıldan beri "Türk Folklor Araştırmaları" adında aylık bir
dergi çıkmaktadır. Folklorcu İhsan Hınçer'in idare ettiği bu dergi halk
şairleri, halk âdetleri, evlenmeler, yemekler, bilmeceler, maniler, çocuk
oyunları ve her türlü halkiyat üzerinde yayın yapmakta, Türkiye Türkleri'nin
manevi-sosyal yapısını tesbit etmektedir. Yirmi yıldır çıkan bu dergiden kaç
kişinin haberi vardır? Magazinleri, filim ve roman dergilerini kapışanlar, seks
kitaplarına dünya kadar para verenler yanında bu sessiz, fakat ciddi dergiyi kaç
kişi okumaktadır?
Fakat buna rağmen bugün yüz binlerce nüsha basılıp satılan dergiler ve gazeteler
unutulacak, "Türk Folklar Araştırmaları Dergisi" ise yarın Türk tarihi ve
sosyolojisi için hazine değerinde bir ana kaynak olacaktır. Çünkü bu dergi bugün
değişmek üzere bulunan Türk toplumunun asırlar öncesinden gelen âdetlerini ve
hayat görüşünü arayıp bulmakta, onları kâğıda geçirerek ebedileştirmektedir.
Folklor, ilk bakışta pek mühim değildir. Fakat aslında bir milletin iç yapısını
gösteren bir ayna gibidir. Tarihçiler ve içtimaiyatçılar ondan mânâ çıkarmasını
bilir.
İhsan Hınçer memlekete yaptığı bunca hizmete rağmen bugün tanınmamakta, fakat
hizmet yerine memleketin temeline balta savuran birçok vatan düşmanı yazar ve
politikacı şöhretin doruğunda bulunmaktadır. Bununla beraber bu durum geçicidir.
Yarın yerler değişecektir. 21. Yüzyıl sonlarında Türkiye'nin kültür tarihi
yazılırken bu gösterişsiz dergi ile onun mütevazi sahibi ve dergide emeği olan
yazarlar tarihe geçecek, bugün yaygarası göklere çıkan muzahrafat ise tarihin
çöp tenekesinde lâyık oldukları yeri bulacaktır.
2) "Şevket Rado" adı işitilmiş ve tanınmış olmakla beraber onun da hizmetleri
henüz gereğince kavranmış değildir. Çünkü Şevket Rado bir parti adamı veya
şöhret yolcusu değildir. Şimdiye kadar bilhassa "Hayat" mecmuasındaki yazıları
ve radyodaki konuşmalarıyla tanınmıştı, bu yazı ve konuşmalar milli kültür ve
ahlâk bakımından çok değerli olduğu halde bunlar da lâyık olduğu ehemmiyetle
karşılanmış değildir. Daima akıl, mantık, itidal ve ahlâk çerçeveleri içinde
kalan, vatandaşlık, görgü ve insanlık öğütleri veren bu yazılar ve konuşmalar
tamtam müziği arasındaki bir keman melodisi gibi kaybolmuş veya pek az
işitilmiştir. Anlaşılıyor ki Şevket Rado da bugünden ziyade yarına hitap
etmiştir.
Yine onun çok mühim bir hizmeti, Başbakanla birlikte Rusya'ya yaptığı gezinin
intibalarını yayınlamasıdır. Çok tarafsız bir görüşle yazılan bu eser kadar
komünizme darbe vurmuş kitap pek azdır. Milli Eğitim Bakanlığı bir takım ıvır
zıvır kitapları "Tebliğler Dergisi'nde tavsiye edeceğine bu kitabı liselerde
sosyoloji derslerine yardımcı olarak okutsa büyük bir milli hizmet görmüş
olurdu. Komünizmin iç yüzündeki maskaralık bu küçük eserde başarıyla dile
getirilmiş, kızıl cennetin nasıl bir cehennem olduğu sakin bir dille
anlatılmıştır.
Şevket Rado'nun milli kültüre son hizmeti de 17. Asırda yazılmış tarihlerimizden
Subhatü'l Ahbâr'ın Viyana nüshasını tıpkı basım olarak neşretmesidir. Eserin
tarihi bilgi bakımından ehemmiyeti yoksa da Viyana nüshası nefis minyatürlü bir
nüsha olduğu için Türk Güzel Sanatlar Tarihi bakımından fevkalâde mühimdir,
Adem'le Havva'dan başlayarak bir çok efsanevi ve tarihi hükümdarların, bu arada,
yüzü peçeli olmak şartı ile, Peygamber'in, dört halifenin, Türk padişahlarının
nefis resimleri sıralanmakta olan ve hicri 1085 (milâdi 1675) yılına kadar gelen
bu tarihteki son resim Dördüncü Avcı Sultan Mehmed'e aittir.
Gayet güzel bir kâğıda pek güzel bir baskı ile basılan ve aynı nefasetteki,
klâsik modellere uygun bir kapak içinde çıkarılan bu eseri ve benzerlerini
aslında Milli Eğitim Bakanlığı'nın veya Türk Tarih Kurumu gibi müesseselerin
yayınlaması beklenirdi.
İstanbul kütüphanelerinde buna benzer pek çok sanat eserleri neşredilecekleri
günü beklemektedir. Şevket Rado bir tanesini yapmakla bir çığır açmış ve Türk
kültürüne büyük bîr hizmette bulunmuştur.
Himmetini tebrik ederiz.
42-3045